Güncelleme Tarihi:
Davutoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmaya, "Alemlere rahmet olarak gönderilen efendimizin doğum yıl dönümünün ülkemiz için, İslam dünyası için ve bütün insanlık için hayırlar getirmesini diliyor, Allah'a onun yolundan ayrılmamamız konusunda bir kez daha niyazda bulunuyorum. Allah onun yolunu yolumuz eylesin" diyerek başladı. Davutoğlu, terörle mücadelede şehit olanlara Allah'tan rahmet diledi.
İstanbul'da 9 Aralık'ta çok özel gördüğü ve önem verdiği kadına yönelik şiddetin sonlandırılması toplantısına katıldığını anımsatan Davutoğlu, bu toplantının anlamlı bir tevafukla Özgecan Aslan'ın katillerinin adalet nezdinde hak ettikleri cezayı buldukları günde gerçekleştiğini söyledi.
Hükümetin bu insanlık ayıbına karşı sergilediği kararlı duruşu ve etkin mücadeleyi kamuoyuna aktarma imkanı bulduğunu ifade eden Davutoğlu, "Şimdi sizlere bir kez daha tekrarlamak istiyorum; sevgili Özgecan kızımızın acısı daima yüreklerimizde olacak" diye konuştu.
Yargının katillere mevcut kanunlar çerçevesinde verilebilecek en ağır cezayı verdiğine dikkati çeken Davutoğlu, "Bir daha kadına hiçbir el kalkmasın diye gerekli her türlü tedbiri alıyoruz, almaya da devam edecegiz. Kadınlarımız, çocuklarımız ve bütün halkımız şiddete karşı en güçlü şekilde direnci göstermeye kararlıdır" ifadesini kullandı.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile aynı gün verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Davutoğlu, Türkiye ile bölgesel yönetim arasında varolan dostane ilişkileri daha da ileri götürecek açılımları değerlendirdiklerini kaydetti.
"AK Parti söz verdi mi mutlaka tutar"
Davutoğlu, seçim öncesinde taahhüt ettikleri vaatleri de içeren 2016 yılı eylem planını kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatarak, "Her zaman söylüyoruz AK Parti tutamayacağı sözü vermez, söz verdi mi de mutlaka tutar" dedi.
Bu temel ilke çerçevesinde yapacaklarını tek tek tarih vererek, kendilerini bağlayarak açıkladıklarını hatırlatan Davutoğlu, eylem planını ve reform paketini açıklarken 1 haftalık, 3 aylık, 6 aylık ve 1 yıllık takvimle yapacaklarını ilan ettiklerini söyledi.
"Şükürler olsun ki 'Sözümüz senettir' diye işbaşı yaptık" diyen Davutoğlu, bir haftada hayata geçirdikleri eylemleri şöyle sıraladı:
"Bu çerçevede reformların izlenmesi ve geliştirilmesi için bir genelge yayınlayarak koordinasyon kurulu kurduk. Lisans öğrencilerinin 330 lira olan burslarını 1 Ocak'tan itibaren 400 liraya yükseltecek kararı aldık. Öğrencilerimize hayırlı, mübarek olsun. Gençlere proje karşılığı 50 bin lira karşılıksız nakdi destek verme imkanı sağladık. Bu konuda gerekli bütün prosedürel işlemler tamamlandı. Projelerimizin ilk müracaatlarını almaya başladık. Önümüzdeki haftada KOSGEB toplantısında bunu kamuoyumuzla bir kez daha paylaşacağız.
Gençlerde evliliğin teşvik edilmesi amacıyla çeyiz hesabı uygulamasını başlattık. Çeyiz hesabında biriktirilen paranın yüzde 20'si oranında destek bundan sonra genç evlilerimize sağlanacak. Esnafımıza 30 bin lira faizsiz kredi desteği uygulanması yolunda da gerekli adımları attık. Gençlerimize dönük bütün vaatler yerine geliyor. Gençlere 100 bin lira faizsiz kredi desteğiyle ilgili de ilk uygulamalar başladı. Bu krediye uygulanacak yüzde 85 kefalet imkanı kararı da Bakanlar Kurulu'ndan çıktı."
Davutoğlu, işletme büyüklüğü 5 dekar altındaki meyve, sebze, süs bitkisi, ıtri, tıbbi, aromatik bitki yetiştiriciliği yapan çiftçilere yönelik destekleme kredilerinin de çıktığını bildirerek, maliyetleri düşürmek amacıyla seralara ticarethane elektrik fiyatı yerine sulama suyu fiyatı uygulanacağını söyledi.
Bu uygulamaların hayata geçmesiyle birçok kesimin derdine çare olduklarını dile getiren Davutoğlu, "En önemlisi de bir kez halkımıza gösterdik ki AK Parti'nin vaadi mutlaka gerçekleştirilecek vaattir. Hani 90'lı yılların başlarında seçim öncesinde 'İki anahtar vereceğiz' deyip halkın elindeki bir anahtarı dahi alanlar var ya o dönem işte eski Türkiye'ydi. Yeni Türkiye'de, bizim öncülüğümüzdeki yeni Türkiye'de söz verildi mi yapılacak. Bunu bir kez daha göstermiş olduk" dedi.
Millete verdikleri diğer sözleri de günü gününe gerçekleştireceklerini ve neticelerini paylaşaklarını vurgulayan Davutoğlu, "AK Parti'nin siyaset anlayışı budur. Biz söyleriz, söylediğimizi de eksiksiz yaparız Allah'ın izniyle. Bizim siyasetimizin ilk günden beri böyle bir ahlaki zemini vardır bundan da vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz" diye konuştu.
"AB süreci olumlu yönde yeni bir ivme kazandı"
Davutoğlu, Türkiye-AB Zirvesi sonrasında AB sürecinin olumlu yönde yeni bir ivme kazandığına işaret ederek, zirvede AB liderleriyle ikili görüşmeler ve heyetler arası temaslarda bulunduklarını ve süreçte önemli ilerlemeler sağladıklarını kaydetti.
AB Reform Eylem Grubu toplantısında ilgili bakanlarla bir araya geldiklerini ve AB-Türkiye Zirvesi'nde aldıkları kararların uygulama takvimini gözden geçirdiklerini belirten Davutoğlu, bu toplantıdan 3 gün sonra da AB üyelik müzakerelerinde 17 numaralı ekonomik ve parasal politika faslının açıldığını vurguladı.
Davutoğlu, yaklaşık 3,5 yıldan sonra ilk kez bir faslın açıldığını ve bundan sonraki dönemde de 5 kritik faslın daha açılması için müzakereleri yürüttüklerini bildirdi.
Brüksel'de katıldığı AB'nin önemli ülkeleriyle gerçekleştirilen fikirdaş ülkeler toplantısının da son derece verimli geçtiğini belirten Davutoğlu, burada Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile bir araya geldiğini anlattı. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Şunu hep ifade ettik, AB'nin evrensel normlarında ifadesini bulan değerler, bizim de değerlerimizdir. Biz bu değerleri öncelikle ülkemiz için, milletimiz için önemsiyoruz. Müzakerelerin düşük profilli seyrettiği zamanlarda bile AK Parti hükümetleri olarak biz AB normlarına yönelik hedeflerimizden geri adım atmadık. Demokratik ve müreffeh bir ülke olma yolundaki pek çok iyileştirmeyi, ilerlemeyi hayata geçirdik. Önümüzdeki dönemde de bu ilke siyasetimize yön vermeye devam edecektir. Her zaman vurguluyoruz, her AB toplantısında vurguluyoruz, Türkiye, Avrupa kıtasının bir parçasıdır. Türkiye Avrupalı, Asyalı, Ortadoğulu, Kafkaslı, Balkanlı bir halktır ve Avrupa tarihi biz olmadan yazılamaz. Avrupa'nın geleceği de biz olmadan tayin edilemez."
Diğer dış temaslara da değinen Davutoğlu, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı ile Ankara'da bir araya geldiğini, dost ve komşu Bulgaristan'ı ziyaret ettiğini anlattı.
Çok boyutlu dış politikanın bir göstergesi olarak Türk-Afrika düşünce kuruluşları buluşmalarına katıldıklarını belirten Davutoğlu, "Orada onlara da zikrettim Türkiye, Avrupa ve Asya ülkesi olduğu gibi aynı zamanda bir Afrika ülkesidir. Asırlarca orta Afrika'ya kadar dost ve kardeş halklarla bir arada yaşadık. Önümüzdeki dönemde de Türkiye-Afrika ilişkileri son yıllarda kazandığı ivmeyi hiç kaybetmeden derinleşerek, güçlenerek devam edecek" dedi.
Davutoğlu, Hamas Siyasi Büro Başkanı Halit Meşal ile çok yararlı bir görüşme gerçekleştirdiğini belirterek, "Görüşmede her zaman ve zeminde Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu kararlılıkla bir kez daha ifade ettik" diye konuştu.
"Prof. Dr. Sancar bilim adamlarımıza örnek olacak bir tavır sergilemiştir"
Davutoğlu, aldığı Nobel Ödülü ile milletin göğsünü kabartan Prof. Dr. Aziz Sancar ile sohbet etme imkanı bulduğunu söyledi. Bu vesileyle bir üzüntü ve sitemini paylaşmak istediğini de belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Sosyal medyada, kimi köşelerde, ekranlarda milletimize Nobel başarısının sevincini yaşamayı çok gören kimileri, hem bizi hem Aziz Sancar hocamızı üzdü. Bir öğretim üyesi olarak, bir meslekdaşı olarak Aziz Sancar Hoca'nın sadece Nobel Ödülü almasıyla değil, Nobel Ödülü aldıktan sonra gösterdiği vakur duruşuyla gurur duyduğumu ifade ettim. Hep gurur duyuyoruz, gurur duyacağız. Bilim adamı olmak demek sadece laboratuvarlarda ya da kütüphanelerde ilmi çalışma yapmak demek değildir, bilim adamı olmak tarihe, mekana karşı sorumluluk hissi içinde bir duruş sahibi olmak demektir ve bu konuda da Aziz Sancar bundan sonraki bilim adamlarımıza örnek olacak bir tavır sergilemiştir.
Aziz Sancar Hoca'mızı arzu ettikleri kalıba, o dar dünya görüşlerine sığdıramayanların sergiledikleri tahammülsüz tutum ibretlikti. Prof. Dr. Aziz Sancar sadece başarısıyla değil sergilediği tavırla kendi dar dünyalarına sıkışanlara da önemli bir mesaj vermiştir."
Davutoğlu, aynı nezaketsiz ve sevgisiz çevrelerin benzer hastalıklı tutumu birkaç gün önce de duayen fotoğrafçı Ara Güler'e karşı da sergilediklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dünya çapında bir değer olan büyük fotoğraf sanatçısı Ara Güler, Cumhurbaşkanı'mızın fotoğraflarını çekti diye adeta linç edilmeye çalışıldı. Gerçekten üzülüyorum, bu nasıl bir tahammülsüzlüktür. Dünya çapında yetiştirdiğimiz değerlere karşı sadece ve sadece bu ülkenin değerlerine sadık kaldıkları için tepki göstermek nasıl bir tahammülsüzlüktür. Bu insanlar içlerindeki bu sevgisizliği, bu hoyratlığı ne zaman, nasıl biriktirdiler, büyüttüler ve bunu bir tavır haline dönüştürdüler, anlamakta zorluk çekiyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde sevgisizliğin yerini muhabbet alacak. Bu gönül köprülerini yeniden kuracağız ve karşılıklı saygı içinde dünya tarihine ve insanlığın değerlerine büyük katkılarda bulunacak yeni öncüler yetiştireceğiz. Bunlar bizim toplumumuza yakışan haller değil asırlarca bu topraklarda nasıl muhabbet iklimi yaşanmışsa yine yaşanacak."
Şehit yakınları ve gaziler için düzenlenen iş kurası töreni
Şehit yakınları ve gaziler için düzenlenen iş kurası törenine de değinen Davutoğlu, şehitlerin emaneti olan yakınlarıyla gazilerin bizzat kendileri ya da yakınlarının, devlette çalışacakları alanları belirlediklerini söyledi. Davutoğlu, bin 670 kişiye kadro sağladıklarını belirterek, böylece son 2 yılda bu doğrultuda yapılan atama sayısının 14 bin 209 olduğunu kaydetti.
Davutoğlu, Konya'da Şeb-i Arus törenlerinde Hazreti Mevlana'yı andıklarını ve bu toprakları besleyen irfanıyla feyizlendiklerini kaydetti.
DEİK, MÜSİAD ve ASKON'un hafta sonu gerçekleştirilen toplantılarında, Türkiye'nin gelecek hedeflerini konuşma imkanı bulduklarını dile getiren Davutoğlu, iş dünyasının azim ve gayretini görmenin Türkiye'ye hizmet aşklarını tazelediğini ifade etti.
Ekonominin performansı
Son dönemde ilan edilen bazı verilerin, doğru yolda olduklarını bir kez daha gösterdiğine işaret eden Davutoğlu, bu yıl beklentilerin üzerinde bir performans sergileyen ekonominin ikinci çeyrekte yüzde 3,8, üçüncü çeyrekte yüzde 4 büyüyerek, dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yerini aldığına dikkati çekti.
Davutoğlu, ekim ayında sanayi üretiminin bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 4,6 oranında önemli bir artış gösterdiğine işaret ederek, 2005'ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştıklarını kaydetti.
Arındırılmamış verilere göre ise sanayi üretiminde yıllık artışın yüzde 14,7 olduğunu belirten Davutoğlu, "1 Kasım seçimleriyle bunun devam edeceğini, önümüzdeki 4 yıllık perspektifte ve gelen siyasi istikrarla birlikte sanayi üretiminin, dördüncü çeyrek büyümesine ciddi katkı sağlayacağını görüyoruz" dedi.
Davutoğlu, bütün dünyada piyasalarda, pazarlarda daralma varken Türkiye'de kasım ayında kurulan şirket sayısının geçen yılın aynı ayına göre yüzde 11,35 artarak, 5 bin 456 olduğunu, kapanan şirket sayısının ise yüzde 23,82 azaldığını söyledi.
Piyasa beklentilerinin çok üzerinde gerçekleşen üçüncü çeyrekteki yüzde 4'lük büyümenin, hükümetin 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasındaki dönemi ekonomik istikrardan taviz vermeden başarılı şekilde yönettiğinin göstergesi olduğunun altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"7 Haziran akşamı partimizin balkonundan yaptığım konuşmada, o gece 'Türkiye'ye kaos gelir, kriz gelir' diye neredeyse büyük beklentiler içine girenlere, hayaller kuranlara dönerek seslenmiştim ve demiştim ki, hiç kimse merak etmesin AK Parti iktidarda oldukça, AK Parti Türkiye'de siyaset yaptıkça bir an dahi bu ülkede yönetim boşluğuna izin vermeyeceğiz.
Eğer o gün yüzde 41 gibi yüksek bir orana sahip olmamıza rağmen, bazılarının beklediği gibi paniğe kapılsaydık, millete sitem etseydik ya da kendi içimizde gereksiz tartışmalara girmiş olsaydık, bugün bu ekonomik veriler ortada olmazdı ve Türkiye çok büyük bir ekonomik krizin içinde olurdu. Eğer ondan sonraki dönemde sabırla, basiretle muhalefet liderleriyle konuşarak ama onların sorumsuzluklarını da halka göstere göstere, 4,5 ay memleketi hiçbir iktidar boşluğu olmadan yönetmemiş olsaydık, bugün bu tabloyla karşı karşıya kalmazdık.
"7 Haziran akşamı verdiği sözü bir kez daha tekrarlamak istediğini belirten Davutoğlu, "Bundan sonra AK Parti siyasetin içindeyken, hiç kimse kaos, kriz beklentisi içinde olmasın, biz buna izin vermedik, vermeyiz. 258 milletvekiliyle, çelik gibi bir grupla ama 258 milletvekiliyle tek parti iktidarı olma şansını kaybettiğimiz günlerde göstermediğimiz zaafı, 317 milletvekiliyle güçlü bir çoğunluğa sahipken hiçbir şekilde göstermeyiz. Milletimiz müsterih olsun. Her türlü kriz, kaos planına karşı dimdik duran AK Parti var, AK Parti dimdik durdukça milletimizin kaderi de inşallah hep hayırlı yolda ilerleyecektir" diye konuştu.
Davutoğlu, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının milli gelire oranını yüzde 1 seviyelerine gerilettiklerine işaret etti.
Keşke bu kürsüden yaptığım çağrıya Anamuhalefet partisi olumlu çağrı verseydi de kalıcı bütçeyi bu ay içinde çıkarsaydık, ocaktan itibaren reform görüşmelerine başlasaydık" diyen Davutoğlu, muhalefetin buna izin vermediğini söyledi.
Başbakan Davutoğlu, "Küçük, kısır, siyasi hesaplar yaptılar. Olsun, biz sabırlıyız. İnşallah ocak ayı içinde kalıcı 2016 bütçesini yapacağız. Genel devlet bütçesini inşallah dengede kapatmayı hedefliyoruz. O bütçe açıkları dönemi geride kaldı. Hem vaatlerimizi gerçekleştireceğiz hem de bütçe dengesi konusunda hiçbir zaaf göstermeyeceğiz. AK Parti kadroları iki seçim arasında iş dünyasına ve millete güven verebilmiş, ekonomiyi siyasi istikrarsızlığa ve popülizme kurban etmemiştir. 2006 yılı ise inşallah çok daha iyi bir yıl olacak" ifadelerini kullandı.
Geçen hafta partisinin gençlik kolları kongresini yaptıklarını anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"AK Parti olarak bizim en dinamik, en genç kadrolarında bile yenilenmeyi hakim kılan anlayışımız var. AK Parti kurulduğu günden itibaren siyaseti gençleştiren bir partidir. AK Parti'de hizmet bir yarıştır ve bu yarış hiç bitmez. Türkiye'nin, AK Parti hükümetleriyle yakaladığı dinamizmin ve art arda gerçekleştirdiği atılımların arkasında da bu sır vardır. Seçimleri kazandık, hiçbir rehavet içine girmedik. Büyük bir coşkuyla kadın ve gençlik kolları kongrelerimizi yaptık. Diğer partiler iç çekişmelerle, 'kurultay yapar mıyız, yapamaz mıyız' tartışmaları içine girmişken, AK Parti planladığı her şeyi, millet için de kendi için de vakti geldiğinde yapıyor.
Geçtiğimiz pazar günü, Ankara'da gerçek bir demokrasi şöleni vermiş olan gençlerimize teşekkür ediyorum. Soğukta binlerce gencimiz salonun dışında bizi bekliyordu. Hepsi geleceğe aşkla, ümitle, sevdayla bakıyordu. Hepsinin gözlerinden öpüyor, AK Parti grubu adına yeni gençlik kolları yönetimine de hayırlı hizmetler diliyorum. AK Parti siyasetinde dinamizmin kaynağı gençliktir. AK Parti iktidarlarında en büyük yatırım gençliğe ve geleceğin Türkiye'sine yapıldığı içindir ki başarı çıtası hep yükselmiştir. Son 14 yılda büyük adımlar attık. Bu adımların her defasında hedefine ulaşması, bu hareketin gençliğe yaslanmasındadır, bu hareketin gençlikten güç ve enerji almasındadır. Bu anlamda, AK Parti siyasetinin asli taşıyıcı unsuru gençliğimizdir. Gençlik bizim gelecek davamızdır, geleceğe emniyet ve güven içinde, dava sahibi, fikir sahibi, dert sahibi gençlerimizle birlikte yürüyeceğiz. Davamız hukuk ve adalet davasıdır, davamız demokrasi ve özgürlük davasıdır, davamız bütün insanların hukukunun korunması davasıdır, davamız milletimizin bütün farklı unsurlarını kardeş kılma davasıdır, davamız Türkiye'yi kalkındırma Türkiye'nin geleceğini inşa etme davasıdır. Türkiye'nin hak ettiği seviyeleri yakalaması için yapacaklarımız henüz bitmedi. 1 Kasım'da halkımızdan aldığımız emanetin hakkını inşallah yeni dönemde yapacaklarımızla vereceğiz."
"Kimseyi yok saymayız, dışlamayız, ötekileştirmeyiz"
Başbakan Davutoğlu, her vesileyle muhalefet partileriyle diyalogdan yana tutum sergilemeye çabaladıklarını ama benzer tavrı, anlayışı, medeni ve olgun siyaseti onlardan göremediklerini vurgulayarak, "Durum o kadar şirazesinden çıkmak üzere ki artık siyasetin içinde aynı dilden konuştuğumuz bile şüpheli hal aldı" dedi.
64. Hükümet olarak Meclisten güvenoyu aldıkları gün vatandaşların huzuru için muhalefete çağrı yaptıklarını anımsatan Davutoğlu, yapıcı eleştirilerini, önerilerini dikkate alacaklarını ve görüşlerinden yararlanacaklarını, tüm muhalefet partileriyle görüşme kanallarını açık tutacaklarını ifade ettiklerini söyledi.
Davutoğlu, bugün de bu söylediklerinin arkasında olduğunu dile getirerek, "Kapımız, ülkesinin menfaatini, vatandaşın huzurunu gözeten, şer odaklarına fırsat vermemek için mücadele eden herkese, siyasi görüşü ne olursa olsun açıktır. Biz önce vatandaşımızın sonra da vatandaşlarımızı temsil eden tüm siyasi partilerin bizden beklentilerini dikkate alırız, kimseyi yok saymayız, dışlamayız, ötekileştirmeyiz. Özellikle de coğrafyamızın sıkıntılar yaşadığı şu günlerde birlik içinde, Türkiye'nin her zaman gösterdiği o birlik ve beraberliği sergilemek durumundayız" dedi.
"(Kurşunlu Camii havadan bombalandı) diye iddia ortaya atabiliyor"
Başbakan Davutoğlu, milletvekilleri olarak, hükümet-muhalefet demeden ülke için el ele, omuz omuza verilmesi gerektiğine işaret etti. Ancak muhalefet kanadında, yadırgadıkları, siyasi ahlaka aykırı anlayışla karşı karşıya bulunduklarını belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bu Mecliste siyaset yapan tüm partilerin hükümetimizi eleştirme hakkı tabii ki vardır. Bu, demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır. Ancak bizi şikayet edecekleri tek merci milletimizdir. Maalesef, muhalefet saflarında uluslararası basına ülkesi aleyhine demeç verenler, ülke ülke gezip Türkiye'yi şikayet edenler var. Milletimize gidip bizim hakkımızda konuşmaktan korkanlar, çekinenler; bizimle problemli ne kadar başkent varsa oraya gidip, onlarla işbirliği yapmaktan hiç çekinmiyorlar. Fırsatını yakaladığı her ortamda, yalanlar ve iftiralarla ülkesini karalayanlar, halkın zihnini bulandırmaya çalışanlar var. Bu ülkenin insanlarından oy almış, vekalet almış ve bu ülkenin değerlerini korumak üzerine yemin etmiş siyasetçilere bu tavırlar yakışmıyor.
Bu arada teröre destek verenlerin yalanları, iftiraları da bitmek bilmiyor. Bunların eş başkanlarından birisi çıkıyor, 'Diyarbakır Sur'da Kurşunlu Camii havadan bombalandı' diye bir iddia ortaya atabiliyor. Modern çağdayız, bir cami eğer havadan bombalanmış olsa, Allah muhafaza, Türk Silahlı Kuvvetleri en büyük emanet olarak bu ülkedeki ve dünyada her yerdeki camileri koruyacak mekan olarak görür. Hiç unutmadığım bir hatıramdır: Kosova müdahalesi esnasında, Kosova'daki kardeşlerime zulmeden Sırp çetelerine karşı Türk Silahlı Kuvvetleri müdahale yaparken, daha sonra Kosova'da o müdahaleyi izleyen Kosovalı kardeşlerimden dinlemiştim. Bu Sırp çeteler yığınaklarını sırf korunsun diye camilerin kenarlarına yapıyorlar ki bombalanmasın. Türk savaş uçakları gelir, caminin hemen yanında bile olsa camiye zerre zarar vermeden o çetelerinin yerlerini imha ederler. O zaman Kosovalı kardeşlerimiz şunu der, İşte Mehmetçik, adını Hz. Peygamber'den alan bir ordunun neferleri camiye bomba gönderir mi? Mehmetçiğin birinci ve öncelikli vazifesi Türkiye ve Türkiye dışında kutsal mekanlarımızı korumaktır."
"Al bayrağımızın kutsiyetini korumaya devam edeceğiz"
"Bir kahraman kadınımızdan size bahsetmek isterim, Şırnak Kadın Kolları başkanımız Hatice hanım" diyen Davutoğlu, iki gün önce Hatice hanımın arabasını yaktıklarını ve ailesine saldırdıklarını söyledi.
Davutoğlu, gece, kadın kolları başkanını aradığını, "Hatice hanım yanınızdayız, sizinle beraberiz" dediğini belirterek, "O yiğit kardeşimiz, yiğit Kürt kadını dedi ki (bunlar ne yaparsa yapsın Sayın Başbakanım, bilin ki biz Şırnak'ta da Türkiye'de de her yerde de vatanımızın birliğini, al bayrağımızın kutsiyetini korumaya devam edeceğiz.)" diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Mesele, bu terör destekçisi partinin eş başkanlarının, grup başkanvekillerinin dillerinde. Şimdi de bunlar herhalde yarın Moskova'ya gidecekler. Türkiye özgür bir ülke, herkes istediği yere, istediği şekilde gidebilir, istediği devletle görüşebilir, bunda hiç bir sıkıntımız yok. Ama neden iki ay önce, neden bir sene önce gitmediler? Neden, bu milletin hava sahasını ihlal ettikleri için kriz yaşadığımız bir ülkeye, tam da böyle bir zamanda gidiyorlar? Bunlar, milletle beraber hareket etmektense Türkiye ile kimin derdi varsa, onlarla işbirliği yapmayı kendilerine ahlak edinmişler. Bir grup başkanvekili de açıkça çıkıp hendekleri savunuyor, yüzü kızarmadan, 'vatandaş hendeklerle kendisini saldırılardan korumaya çalışıyor' diyebiliyor. Seçmenden aldığı oya ihanet eden bir yapı var karşımızda, millete ihanet ederek."
"Bu rezil yalan için CHP parti yönetimi parmağını bile kıpırdatmadı"
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde HDP'ye oy veren vatandaşlara seslenmek istediğini belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Siz 93 harbinin acılarıyla o toprakları savunanların torunlarısınız, siz Sarıkamış'ta saf saf bu topraklar için şehadete yürüyenlerin torunlarısınız, siz Van'dan Sarıkamış'a doğru yürüyen 120 yiğit gencin çocuklarısınız. Lütfen, bir muhasebe yapınız ve bu milletin kaderini olumsuz yönde etkileyecek her türlü çaba içinde olan merkezlerle nasıl işbirliği içinde olduklarını görün. Bunların derdi, doğu ve güneydoğudaki vatandaşlarımızın hakları, hukukları değil, bunların derdi Türkiye'nin birliğiyle, beraberliğiyle, dirliğiyle. Eminim onlara en büyük dersi de cezayı da Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Kürt kardeşlerimiz verecektir.
Maalesef yalan konusunda muhalefetin büyüğü de küçüğü de aynı noktada. CHP'li bir milletvekili de Sarin gazı iftirasını ortaya attı. Sayın Kılıçdaroğlu bu söz üzerine gazetecilere ne dedi? 'CHP'li bir milletvekili Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti veya Türkiye Cumhuriyeti hakkında (sarin gazı sattı veya ihraç etti) iddiasında bulunduysa, diyeceğiz ki (kusura bakma senin partide işin yok)' dedi. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu dediğinde ümitlenmiştik ama işte görüyorsunuz, kaç gün geçti, bu rezil yalan için parti yönetimi parmağını bile kıpırdatmadı. Muhalefet tarafından insafsızca ortaya atılan onlarca yalanı milletimiz görüyor, milletimiz her şeyin farkında. Biz işimize gücümüze bakacağız, enerjimizi bunlara harcamayacağız. Yine aynı milletvekilinin bir başka ülkeyi kastederek, 'o ülke Türkiye ile savaşırsa o ülkenin yanında yer alırız' dediğine de şahit oldular. İşte Anamuhalefet partisinin de terörle iş birliği yapanların da zihniyeti bu. Kimin Türkiye ile problemi varsa onlar, onlarla dost. Biz ise sadece ve sadece milletle dost olduk, milletin bağrından çıktık, milletle beraber yürüdük, milletle beraber geleceğe adım atacağız inşallah."
Başbakan Davutoğlu, "Şırnak seninle gurur duyuyor" sloganı atan partililere, "Biz de Şırnak'la gurur duyuyoruz. TBMM'den Şırnak'a selamlarımızı iletiyoruz" cevabını verdi. "Kahrolsun terör, yaşasın kardeşlik" sloganı atan partililere de Davutoğlu, "Kardeşlik bu topraklarda ebediyen var olacak" karşılığını verdi.
Bir partilinin CHP İzmir İl Kongresini kastederek, "Pazar günü birbirlerini yediler" diye bağırması üzerine ise Davutoğlu, "Daha çok yiyecekler" dedi.
Milletin, kendilerine inandığını ve güvendiğini vurgulayan Davutoğlu, "Terörle mücadelede de bu güven tamdır. Terör odaklarıyla mücadelede tüm vatandaşlarımız da yanımızda. Biz de onların yanındayız ve onların huzuru için gece gündüz mücadele ediyoruz" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, "Bu birliğin, bu desteğin, ortaya çıkan bu gücün farkında olan terör örgütüyle destekleyicileri de çaresizliklerinin üstünü yalanlarla, iftiralarla örtmeye çalışıyor. Ama halkımız, bu yalanlara itibar etmedi, etmiyor. Halkımız, terörün baskısına boyun eğmiyor, dirayetli duruşundan taviz vermiyor" değerlendirmesinde bulundu.
Salondakilerin "Başbakan Ahmet, vatan sana emanet" sloganına ise Davutoğlu, "Vatan, bütün AK Parti kadrolarına emanet" sözleriyle karşılık verdi.
Terör örgütünün, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak'ta, vatandaşların hayatını hiçe sayarak saldırılar gerçekleştirdiğini belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
"Terör örgütü, şehir merkezlerinde hendekler kazıyor, barikatlar kuruyor, camileri, okulları yakıyor, sivilleri kendine kalkan yapıyor. Güvenlik güçlerimiz ve vatandaşlarımızı karşı karşıya getirmeyi hedefleyen kirli bir tezgah peşindeler. Ben burada bütün vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Şu ana kadar terör örgütünün bu tuzaklarına hiçbir vatandaşımız düşmedi. Vatandaşlarımız emin olsunlar, terör hayata düşmandır ve devletin görevi hayatı korumaktır. Herkesin hayat hakkını korumak devletin ve hükümetimizin asli vazifesidir. Türkiye hukuktan, demokrasiden, adaletten ve kamu düzeninden geriye hiçbir adım atmayacaktır. Vatandaş ile teröristi net olarak birbirinden ayıran bir dikkatle, bir özenle hareket ediyoruz. Vatandaşlarımızın emniyet ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacağız. Biz hükümet olarak diyoruz ki 'Hiçbir vatandaşımızı terörün, şiddetin kucağına, insafsızlığına bırakmayacağız'. Evlerini terk eden vatandaşlarımız, dükkanlarını açamayan esnafımız, okullarına gidemeyen öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz müsterih olsunlar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetimiz daima yanlarındadır, yanlarında olacaktır."
"Bu ülkede kimse sahipsiz değildir"
Terörden, şiddetten mağdur olan vatandaşların gördükleri zararları karşılayacak güçte olduklarını ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Terör sebebiyle ellerinde tek bir bavulla yollara düşen insanlarımızın, haftalardır dükkanını açamayan esnafımızın, okula gidemeyen öğrencilerimizin her türlü ihtiyaçlarını karşılayacağız" dedi.
Bakanlar Kurulunun dünkü toplantısında bu gündemle çok detaylı görüşmeler yaptıklarını, tek tek il ve ilçelerin ele alındığını aktaran Davutoğlu, "Vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını tespit eden önemli kararları ve talimatları arkadaşlarımıza ilettik. Biz hiçbir vatandaşımıza uzak değiliz, hiçbir insanımızı da yalnız, kimsesiz, sahipsiz bırakmadık, bırakmayacağız. Bu ülkede kimse sahipsiz değildir" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Terörist saldırı ve baskılar sebebiyle evlerini barklarını terk ederek, başka yerlere göç eden bütün kardeşlerimizin de bütün imkanlarımızla yanlarındayız. Bunların giderilmesi için her türlü tedbiri aldık, değerlendirdik, aldık ve karara bağladık. Valilerimiz bu yönde bütün vatandaşlarımızla doğrudan temasa geçerek ihtiyaçlarını karşılayacak. Bu ülkede, bayrağımızın dalgalandığı hiçbir yerde insanlarımızı evsiz, barksız, yurtsuz, okulsuz bırakmayız. Terör dolayısıyla evlerini terk etmek zorunda kalan vatandaşlarımızın, kaymakamlıklara ve valiliklere müraacatı halinde gerekli her türlü destek verilecek. Biz vatandaşlarımızı değil namerde, merde dahi muhtaç etmeyiz."
Sur başta olmak üzere birçok ilçede, ilçe merkezinde ticaret yapan esnafın, terör nedeniyle çok ciddi ekonomik kayıplar ve mağduriyet yaşadığını kaydeden Davutoğlu, "Esnaf kardeşlerimizin kayıpları ve mağduriyetleri giderilecektir" dedi.
Davutoğlu, şu bilgileri verdi:
"Mükelleflerimizin, vatandaşlarımızın 1 Aralık 2015-29 Şubat 2016 tarihleri arasına denk gelen, 3 aylık süredeki vergi beyannameleriyle sigorta bilgirgelerini verme süresini 31 Mayıs 2016 tarihine erteledik. Vatandaşlarımız, bu beyanname veya bildirgelerinde beyan ettikleri vergi ve sigorta primlerini 31 Ağustos 2016 tarihine kadar ödeyebilecekler. Hiçbir şekilde bu bölgede yaşayan, terör mağduriyeti yaşayan ilçelerde bulunan vatandaşlarımızın, esnaflarımızın vergi ve sigorta primleri konusunda kaygı duymasını gerektirecek bir durum söz konusu değildir. Ayrıca Yeniden Yapılandırma Kanunu'ndan yararlanan sigorta mükelleflerimizin, bu kanun kapsamında yapacakları taksit ödemelerini de 31 Ağustos 2016 tarihine kadar erteledik."
"Hiçbir öğrencimiz mağdur olmayacak"
Son yıllarda terör örgütünün, eğitim öğretim sürecine ve kurumlarına yönelik yıldırma, tahrip etme ve engelleme eylemlerinin dikkati çektiğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Geçtiğimiz yıl da eğitim-öğretim takviminin başladığı andan itibaren okullar önünde barikatlar kurma, okullara molotof kokteylli saldırılar düzenleme gibi birçok terör eylemiyle karşı karşıya kalmıştık. Bölgeye yaptığımız kamu yatırımlarına ve özellikle de okullara yönelik saldırılar oldu. Çok sayıda okul kullanılamaz hale getirildi, eğitim-öğretim takvimi ve süreci sabote edilmeye çalışıldı. Güvenlik güçlerimizin, öğretmelerimizin gayretleri ve halkımızın içten destekleriyle bunları geçen yıl aştık. Bu yıl da eğitim-öğretim yılının başından beri çocuklarımızın eğitimini engellemeyi amaçlayan hendek kazma, patlayıcıyla tuzaklanmış barikatlar kurma, okul yakma türünden terör eylemleriyle karşı karşıya kaldık. Oradaki öğrencilerimizin her biri, geleceğe umutla bakan öğrencilerimizin her biri bizim kendi evlatlarımızdır. Onların geleceğini karartmak isteyen kim olursa olsun, onları dağlara, teröre götürmek, kaçırmak isteyen kim olursa olsun karşılarında biz olacağız. Onların en iyi şekilde eğitim görmeleri, geleceğe hazırlanmaları için ne tedbir gerekiyorsa onu da alacağız."
Bu yaşananlar üzerine hemen bir dizi tedbir aldıklarını anımsatan Davutoğlu, başta Silopi ve Cizre ilçeleri olmak üzere, sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerdeki eğitim kurumlarında çalışan öğretmenleri, yasak kalkıncaya kadar izinli olarak tanımladıklarını aktardı.
Başbakan Davutoğlu, "Bu öğretmenlerimizin bir çoğu daha sonra Milli Eğitim Bakanlığımıza başvurarak, bize de doğrudan mesajlar göndererek, her an vazifeye hazır olduklarını, en zor şartlarda dahi öğrencilerinden ayrılmak istemediklerini ifade ettiler. Bu meslektaşlarıma buradan teşekkürü bir borç biliyorum, Türkiye'nin geleceğinin bu aydınlık yüzlü öğretmenlerin elinde olduğunu bir kez daha ifade ediyorum" dedi.
Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Öğretmelerimizin ve öğrencilerimizin can güvenlikleri ve daha sonra da sağlıklı bir ortamda eğitim-öğretim, erişim imkanları temin edildikten sonra onlara hiçbir mağduriyet yaşatmadan eğitim süreci yeniden başlayacak. Hiçbir çocuğumuz, hiçbir öğrencimiz mağdur olmayacak, hiçbir öğretmenimiz, öğrencilerimizden koparılmayacak. Onların hiçbir mağduriyet yaşamaması için Milli Eğitim Bakanlığımız gerekli bütün tedbirleri aldı, almaya da devam edecek. Milli Eğitim Bakanlığımız, bu süreçte yaşanabilecek eksiklikleri tamamlamak üzere haftasonları ve gerekirse sömestr tatilinde yoğunlaştırılmış bir program izlemek üzere gerekli bütün tedbirleri aldı. Çocuklarımız, ülkenin her tarafında olduğu gibi 180 iş günü ve sağlıklı bir ortamda eğitim-öğretim alacaklar."
"Suriye toprakları, Rusya'nın emperyal hedeflerinin parçası değildir"
Türkiye'nin bölgesinde ve çevresinde birçok sıkıntının ve çatışmaların yaşandığına dikkati çeken Davutoğlu, bu yaşananların da Türkiye'nin sınırlarında sorunlara yol açtığını ifade etti.
Davutoğlu, "Biz tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız, bölgemizde sadece barış ve kardeşlik istiyoruz. Bu sadece bizim dış politikamızın ilkesel bir tutumu değil, aynı zamanda ulusal güvenliğimizin de bir garantisidir" diye konuştu.
Suriye ve Irak'ta yaşananların, Türkiye'nin sınırlarında ciddisorunlara sebep olduğunu belirten Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye'de uzun zamandır bir otorite boşluğu var ve kargaşa yaşanıyor. Başta mülteciler meselesi olmak üzere Suriye'de yaşanan her olumsuzlukta, BM Güvenlik Konseyi'nin alamadığı her kararın bedeli de maalesef Türkiye'yi etkiliyor. Birçok ülkede yaşanan bu kargaşayı artıracak şekilde bölgeye müdahil olmaya çalışan taraflar var. Bu müdahaleler Suriye'deki sorunları çözmüyor, maalesef daha da büyütüyor. Suriye'deki bütün tarafların, orada bulunmak için ileri sürdükleri gerekçe DEAŞ'tır. Ancak görüyoruz ki yaşananlar DEAŞ'la mücadeleyi aşan müdahalelerdir. Rusya'nın son zamanlarda, 'Suriye'de yabancı güç istemiyoruz' diye BM Güvenlik Konseyi kararlarını 3 yıl bloke eden Rusya'nın, son zamanlarda yaptığı 4 bin 198 sortiden, uçuştan sadece 391'i DEAŞ mevzilerine yöneliktir. Diğer bombalamalar, bir çoğu Türkiye'ye yakın bölgelerde bulunmak üzere ılımlı muhaliflerin mevzilerine ve hatta sivil insanlara yönelik olmuştur. Rus Hava Kuvvetleri'nin, 20 Aralık sabah saatlerinde İdlip şehir merkezine düzenlediği saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Bu saldırıda valilik binası ile yerleşim birimleri hedef alınmıştır. Saldırılarda ilk belirlemelere göre 40'tan fazla Suriyelinin hayatını kaybettiği, 35 Suriyelinin de yaralandığı ifade ediliyor. Daha sonra bu ölü sayısının 200'e kadar çıktığı, muhalif yetkililerce açıklandı."
Davutoğlu, "BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olması sıfatıyla dünyadaki barış ve güvenliğin teminatı gibi görülen Rusya'ya buradan sesleniyorum. Sizin Suriye'deki mevcudiyetinizin temeli nedir? Niye yaptığınız hava operasyonlarının yüzde 90'ı sivillere ve muhaliflere, ılımlı muhalefete dönüktür. Neden 'DEAŞ'la mücadele için orada bulunuyoruz' dedikten sonra Türkmen dağlarını, İdlip'i, Halep'i, masum, sivil insanları bombalıyorsunuz?" sorularını yöneltti.
Başbakan Davutoğlu, "Biz her zamanki ilkesel tutumumuzu sürdürüyoruz. DEAŞ'a karşı mücadelede uluslararası koalisyonun parçasıyız. Ama ister Rusya olsun, isterse başka zalim bir devlet olsun, kim Suriye halkını bombalarsa onun da karşısındayız, karşısında olacağız" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, "Biz Sovyet dönemlerinde yapılan zulümleri de unutmadık. Daha sonraki dönemlerde Kuzey Kafkasya'da, Kırım'da yapılanları da unutmadık. Rusya, sovyetik palavralar ve sovyetik iddialardan vazgeçerek diğer halklara dostlukla ve karşılıklı saygıyla yaklaşmak zorundadır. Suriye toprakları, Rusya'nın emperyal hedeflerinin parçası değildir, olmayacaktır" görüşünü paylaştı.
"Müslüman kitlelere yönelik saldırılara karşı sesimizi yükselteceğiz"
Başbakan Davutoğlu, "Suriye halkı bizim dost ve kardeş bir halkımızdır. Onların her derdine deva olmaya çalıştık. Bundan sonra da Suriye halkını karşısına alanlar, Suriye halkına zulmedenler karşısında bizi bulacaktır. Sınırımızın hemen ötesinde cereyan eden bu hadisede ölenlere Allah'tan rahmet, ölenlerin ailelerine ve tüm Suriyelilere başsağlığı ve sabır diliyorum" dedi.
Bu tür katliamların, Bosna'da da geçmişte örneklerinin görüldüğünü, bugün de Suriye'de yaşandığını ifade eden Davutoğlu, "Müslüman kitlelere yönelik yapılan bu saldırıların arkasında kim olursa olsun, hep beraber Ortadoğu'daki halkların kardeşliği adına bunlara karşı sesimizi yükselteceğiz" diye konuştu.
Bugünkü saldırıda ölen ve yaralanan Suriyelilerin hepsinin sivil olduğunu belirten Başbakan Davutoğlu, şöyle dedi:
"Arasında tek bir terörist, hatta silahlı tek bir muhalif unsur da yoktu. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz Pazar günü Şam yakınlarında, Doğu Guta'da bir pazar yerine yapılan saldırıda hayatını kaybeden 65 ve yaralanan 120 Suriyelinin de büyük kısmı sivildi. Bu insanlık adına utanç verici bir durumdur. Bu saldırıları dehşet ve ibret içinde izliyoruz. Bu saldırılarda sivillerin gözetilmediği açıktır. Rusya 30 Eylül 2015 tarihinde, Suriye'ye girdiğinden beri inatla alanda büyük çoğunlukla ılımlı muhalifleri ve sivilleri hedef alıyor. Şimdilerde sivil yerleşim birimleri de artan oranda bu saldırılardan nasibini alıyor. Rusya, Suriye'ye DEAŞ'la mücadele kisvesi altında girdi. Kimse kendini kandırmasın. Gerçekler bellidir. Rusya, bu süre zarfında 4 bine yakın hava saldırısı düzenledi. Bunların yaklaşık yüzde 91'i muhalifleri hedef aldı. Sonra ne oldu? Muhaliflerin güç kaybettiği yerlerde DEAŞ daha da güçlendi. DEAŞ, bugün 30 Eylül'e kıyasla özellikle Suriye'nin kuzeyinde kendisine daha fazla alan bulmaktadır. DEAŞ'la mücadele halindeki muhaliflerin, Rus uçakları tarafından doğrudan hedef alındığına da şahit olduk. 'Muhalifleri temizleyelim, tüm dünyanın düşman ilan ettiği DEAŞ'ın çaresine bakarız' yaklaşımı, Suriye'yi tekrar Esad'a teslim etme hayalperestliğine işaret etmektedir."
Rusya'nın alana girmesiyle sivil ölümlerde de mülteci akınlarında da kayda değer artış yaşandığını belirten Davutoğlu, bu dönemde Rusya'nın hava bombardımanında, Türkiye'ye yakın bölgedeki sivil ölümlerinin 600'ün üzerinde olduğuna dikkati çekti.
Bazı kuruluşların, bu rakamların 800 civarında, hatta bine yakın olduğunu belirttiklerini aktaran Davutoğlu, "Bunu biz söylemiyoruz. Bunu, uluslararası insan hakları kuruluşları söylüyor. Bu bilançonun 150'den fazlasınınçocuk olduğunu tüm dünyanın bilmesini istiyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
BM Güvenlik Konseyinin, geçen cuma, Suriye'de 5'inci yılını tamamlamak üzere olan ihtilafın çözümüne ilişkin yaklaşımı yansıtan siyasi karar aldığını hatırlatan Davutoğlu, Rusya'nın, yazımında aktif rol oynadığı bu kararın daha mürekkebi kurumadan sivilleri, İdlib'de okulu ve valiliği bombaladığını ve samimiyet testinde sınıfta kaldığını söyledi.
Bu karardan önce, aynı sabah BM'den birkaç sokak uzakta Uluslararası Suriye Destek Grubu toplantısının yapıldığına işaret eden Davutoğlu, Rus Dışişleri Bakanı'nın barış taahhütlerinden bahsettiğini kaydetti. Bundan sonra ilk somut icraat olarak İdlib şehir merkezinin bombalanmasının, izahının mümkün olmadığını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugünlerde Moskova'ya gidecek olanlara da bu soruları sormak isteriz. Kobani'de Kürt kardeşlerimiz şehit edildiğinde hepimiz buna karşı sesimizi yükselttik. Türkmen Dağı'nda Türkmen kardeşlerimiz şehit edildiğinde hepimiz sesimizi yükselttik. Şimdi İdlib'te Arap kardeşlerimiz şehit edildiğinde de sesimizi yükseltiyoruz. Ama Türkmenler ve Araplar katledildiğinde sessiz kalanlar, hatta onları katledenleri başkentlerinde ziyaret edenler, Suriye halkı nezdinde de ülkemiz nezdinde de Türk ve bütün Ortadoğu kavimleri nezdinde de hesap vereceklerdir. En büyük hesabı da Türkiye'de yaşayan Kürt vatandaşlarımız nezdinde verecekler."
"Rusya da kendisini ihtilafın bir tarafı haline getirmek üzeredir"
Davutoğlu, uluslararası toplum içinde DAEŞ ile mücadelenin bu şekilde yürütüleceğine inanan herhangi bir ülke olduğunu düşünemediklerini, Rusya'nın siviller ve ılımlı muhalifleri hedef almaktan bir an önce vazgeçmesi gerektiğini vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı:
"Uluslararası toplumun bu konuda harekete geçmesini bekliyoruz. Aksi taktirde Suriye ihtilafı daha yıllarca sürecektir, terör bitmeyecektir. Rusya da artık kendisini ihtilafın bir tarafı haline getirmek üzeredir. Suriye halkını, sivilleri karşısına almıştır. Suriyeliler dirayetli, basiretli bir halktır. Hangi etnik kökenden gelirse gelsin bütün Suriyeli kardeşlerimiz, aziz komşularımız ve dostlarımızdır. Bu şiddetin ve baskının üstesinden Suriye halkı şüphesiz gelecektir. Biz de bu haklı mücadelelerinde Suriyeli kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz."
Suriye halkının acıları artık sona ermesi ve gerçek bir barışın zemininin hazırlanması gerektiğine işaret eden Davutoğlu, Türkiye'nin Suriye'nin demokratik düzene kavuşması için üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini söyledi.
Bu çerçevede BM Güvenlik Konseyinde kabul edilen kararla birlikte Suriye'deki krizin çözümü yolunda kritik bir eşiğe gelindiğini belirten Davutoğlu, "Suriye'deki krizin çözümü ancak Esad'ın yerini meşru bir hükümete bırakmasıyla mümkündür. Meşruiyetini tümüyle kaybetmiş bir yönetimin varlığını sürdürmesini öngören bir girişimin, Suriye'ye barış ve istikrar getirmesi mümkün değildir. BM Güvenlik Konseyi kararı sorunun diplomatik çözümü için olumlu bir adımdır. Ancak bu kararın Suriye halkını Esad'ın zulmünden koruyacak gerçekçi bir perspektifi ne yazık ki yoktur" değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, Türkiye'nin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Cenevre Bildirisi temelinde Suriye'de siyasi geçişe dayalı kalıcı bir çözüm için Suriye muhalefeti ve diğer fikirdaş ülkelerle birlikte gayretlerini sürdüreceğini vurguladı.
"Desteğimiz Musul kurtarılıncaya kadar devam edecek"
Irak'ta da terör örgütlerinin ve özellikle de DAEŞ'in yol açtığı ciddi sıkıntılar olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, Irak merkezi hükümeti ve silahlı kuvvetlerinin DAEŞ saldırıları karşısında etkin tedbirler alamadığını belirtti.
Davutoğlu, Musul gibi ülkenin ikinci büyük kentinin düşmesinin, bu tehdide karşı mücadelede yerel güçlerle birlikte uluslararası destek ve iş birliğinin gereğini ortaya koyduğuna işaret ederek, "Biz bu çerçevede Irak makamlarının talepleri doğrultusunda gerek Peşmerge gerekse Musullu yerel gönüllülere eğitim ve donatım desteği veriyoruz. Bu desteğimiz Musul kurtarılıncaya kadar devam edecektir. Bu amaçla gönderdiğimiz eğitim birliğinin güvenliği için asker ve mühimmatta yeniden tanzim de dahil olmak üzere her türlü tedbiri almak durumundayız. Nitekim DEAŞ'ın Başika'daki eğitim kampımızın olduğu bölgeye gerçekleştirdiği saldırılar bu konudaki haklılığımızı bütün dünyaya göstermiştir" dedi.
Türkiye'nin komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması ve bölgenin terör örgütlerinden arındırılması konusunda hassasiyet gösterdiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bizim bölgeye ilave olarak gönderdiğimiz askerimizin temel amacı, DEAŞ'a karşı oradaki askerlerimizi, eğiticilerimizi daha iyi koruyabilmekti. Şimdi bu ilave olarak gönderilen askerlerin, askeri gerekçeler gözönünde bulundurularak yeniden konuşlandırılması da söz konusu olmuştur. Ama şunu ifade edeyim, Kuzey Irak ve Irak'ta bulunan bütün askerlerimiz, bütün silahlı kuvvetleri mensuplarımız Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı içinde faaliyet göstermektedirler ve oradaki mevcudiyetleri de bu çerçevede korunmaktadır. Terör tehdidi olduğu sürece orada varlığımızı hiçbir şekilde tehlikeye atmayacak şekilde teyakkuz halinde olmaya devam edeceğiz."
"Türkiye, İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu da yaşamıştır"
Davutoğlu, İsrail ile teknik düzeyde yürütülen müzakerelere de değinerek, "İsrail ile ilişkilerimizin kesilmesi Mavi Marmara olayı ve orada aziz vatandaşlarımızın şehit edilmesiyle ilgilidir. Gazze'ye insani yardım götürmek üzere yola çıkan Mavi Marmara gemisi, İsrail ordusunun saldırısına uğramış ve masum insanlarımız şehit edilmiştir. BM İnsan Hakları İzleme Komitesinin raporlarıyla bu olayda İsrail'in sorumlluğu sabittir. İsrail, Gazze'ye insani yardım götüren sivil vatandaşlarımızı uluslararası kara sularında katletmiştir" dedi.
Olayın ardından İsrail ile ilişkilerin normale dönmesi için İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi, şehit ailelerine tazminat ödenmesi ve Gazze'ye ambargo ve ablukanın kaldırılması şartlarını açıkladıklarını anımsatan Davutoğlu, 2013 yılı Mart ayında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu tarafından özür beyanı yapılarak birinci şartın yerine getirildiğini hatırlattı. Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün bazı açıklamaları dinliyorum, bu özür beyanıyla ilgili yapılan açıklamalar... Bu özür beyanı açık ve net bir şekilde yerine getirilmiştir ve hemen aynı gün içinde de yazılı olarak bu teyit edilmiştir. Bu anlamda da Türkiye Cumhuriyeti devleti, böyle bir olay için İsrail'e özür dileten ilk devlet olma onurunu da yaşamıştır. Biz halklarımızı, hukukumuzu korurken kimseye taviz vermedik, vermeyiz. Diğer şartların yerine getirilmesi için iki taraf arasında görüşmeler sürmekteydi, şu anda da sürüyor. Şu anda bu görüşmeler olumlu bir seyir izlemekle birlikte henüz nihai bir sonuç ortaya çıkmış değildir. O nihai noktaya ulaşılırsa bunu bütün açık yüreklilikle ve her zaman sergilediğimiz vakur tavırla kamuoyuyla paylaşırız ve bu konuda gereğini yaparız."
Bu konudaki spekülasyonların dikkate alınmamasını isteyen Davutoğlu, "Bizim pozisyonumuz başta neyse bugün de odur, yarın da o olacaktır. Türkiye, hem tazminat konusunda, hem de İsrail'in Gazze'ye karşı sürdürmüş olduğu gayri insani ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması konusundaki taleplerinde ısrarlıdır" diye konuştu.
Gerek Gazzelilere gerek diğer mazlumlara desteğin aynı şekilde süreceğini, bundan kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini dile getiren Davutoğlu, "1 Kasım gecesi sadece 78 milyon vatandaşımızın değil bütün gönül coğrafyamızın nasıl dualarla, niyazlarla bizim arkamızda durduğunu hiçbir zaman unutmadık. Türkiye ilk defa, yüzyıl içinde ilk defa, mazlum milletlerin İstiklal Harbi'nden sonra tekrar ümidi olmuştur. Hiçbir mazlumu yarı yolda bırakmadık, hiçbir mazlumu kaderine terketmedik, etmeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
"Biz bırakın müzakerelerde, gece rüyalarımızda bile Gazze'yi unutmayız"
Başbakan Davutoğlu, Filistinlilerin 20. ve 21. yüzyılın en mazlum halkı olduğunu belirterek, Filistin ve İsrail'e yönelik tutumlarını tüm dünyanın bildiğini vurguladı. Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bugüne kadar Filistin halkına en büyük desteği veren Türkiye ve AK Parti, bundan sonra da sınırsız desteğini vermeye devam edecektir. Kudüs'ün başkent olduğu, özgür Filistin devleti kuruluncaya kadar bu desteklerimizin devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmamalı. Filistin halkıyla dostuluğumuzu, kardeşliğimizi kimse ama hiç kimse sorgulayamaz. Filistin davasına yönelik hassasiyetimizi sorgulamak da kimsenin haddi değildir. Mavi Marmara saldırısının hemen ertesi günü BM Güvenlik Konseyinde yapmış olduğumuz konuşma, herhalde herkesin hafızalarındadır. O gün orada haykırdığımız gerçekleri haykırmaya devam edeceğiz."
Davutoğlu, 2012'de İsrail tarafından bombalandığında kendisinin de Gazze'de olduğunu hatırlatarak, sözlerini şöyle devam etti:
"O bombalarda can veren aziz Gazzeli kardeşlerimizin, şehitlerin başında, onların aileleriyle birlikte ağlayanlar, o acıyı hissedenler arasında bulunmak, benim hayatım boyunca hiç unutmayacağım hatıra olarak hafızamdadır. O gözyaşları dinene kadar Gazze'nin yanında olmaya devam edeceğiz. Gazzeli çocuklar hür ve özgür bir Filistin'de büyüyünceye, Gazzeli kadınlar 'eşimiz ne zaman şehit olacak' diye yollara bakmadığı günler gelinceye kadar, Gazze'de Şecaiye Mahallesi, ki son savaşta çok büyük bir direniş gösterdi, o mahallede kahramanlar, cesurlar mahallesinde Gazze halkı özgürlüğü hissedinceye kadar biz Gazze'nin yanında olacağız."
Gazze bombardımanı devam ederken geçen sene görüşmeler için Katar'da Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal ile görüşmesine ilişkin bir anısını paylaşan Davutoğlu, şunları anlattı:
"Filistin heyeti ile konuşurken şunu söyledim: Şecaiye ki, o mahallede İsrail işgalcilerine karşı mücadele yürütüyordu, Gazzeliler çok da şehit vermişlerdi. Onun adı nereden gelir, bilir misiniz? diye sordum. Merakla 'Bilmiyoruz' dediler. Gazze'deki Şecaiye Mahallesi'nin adı, kahramanlar, cesurlar mahallesi... Orada son Osmanlı askeri, son direnişini yaptığı için o mahalleye o ad verildi. Kim 'Türkiye, Gazze halkını unutuyor. Filistin'e olan desteğini gözardı ederek İsrail ile yakınlaşma içine giriyor' derse bize en büyük bühtanı yapar. Biz bırakın müzakerelerde, gece rüyalarımızda bile Gazze'yi unutmayız. Filistin'i, Kudüs'ü unutmayız, Mescid-i Aksa'yı gözümüzün önünde hep dipdiri tutarız. Kimse bize Filistin dersi veremez, kimse bize Kudüs'ün, Gazze'nin hukukunu hatırlatamaz.
Daha 3 ay önce Filistin bayrağı BM'de göndere çekilirken biz en ön sırada bulunduk. 29 Kasım 2012'de Filistin, üye olmayan devlet statüsünde BM Genel Kurulunda tanındığında Mahmud Abbas dışında o salonda olan yegane İslam dünyası temsilcisi, Dışişleri Bakanı bendim. Onun için son BM'de bayrak göndere çekildiğinde de Mahmud Abbas ile yan yana durduk ve sarıldık. Mahmud Abbas şunu söyledi: Biz o salonda, o gün bizi savunan tek Dışişleri Bakanı'nın siz olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız. Onun için bu bayrak töreninde en yakınımda sizin olmanızı istiyorum."
Davutoğlu, Fillistin bayrağının BM'de göndere çekilmesine Mahmud Abbas ile tanıklık etmekten millet adına ona şahitlik etmekten büyük onur duyduğunu vurgulayarak, "İnşallah o bayrak bir gün Kudüs'te de dalgalanır. Gazze için doğru olan, bizim için de doğrudur, Filistin için yanlış olan bizim için de yanlıştır" dedi.
Halid Meşal ile 2 yıl önce gerçekleştirilen görüşmelerde bütün hususların kapsamlı olarak ele alındığını dile getiren Davutoğlu, "Herhalde hiç kimse, Gazze, Filistin konusunda Sayın Halid Meşal'den daha duyarlı değildir. Herhalde hiç kimse bu konularda bizden daha duyarlı değildir. Bütün derdimiz, amacımız Filistinli kardeşlerimizin derdine deva olmaktır. İsrail ile ilişikileri normalleştirmeye yönelik görüşmelerin altındaki temel gaye de budur. Filistin'i, Gazze'yi üzecek hiçbir adımı atmayız ama onların yararına olacak her adımı da kim ne derse desin atmaktan tereddüt etmeyiz" diye konuştu.
Esnafa dükkan başına 30 bin TL destek verilecek
Davutoğlu, konuşmasının sonunda, Ankara Keçiören'de Osmanlı Pazarı'nda meydana gelen yangın nedeniyle sıkıntıya düşen esnafa geçmiş olsun dileyerek, "Mal canın yongasıdır. Bunu biliyoruz ama Allah cana getirmesin, her derdin çözümü vardır. Allah başka acı göstermesin. Biz sıkıntıya düşen her insanımızın yanındayız" dedi.
Esnafın yaşadığı mağduriyeti dün Bakanlar Kurulunda ele aldıklarına işaret eden Davutoğlu, Başbakanık Acil Afet Fonu'ndan 20 bin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'ndan 10 bin TL olmak üzere dükkan başına 30 bin lira yardım yapılmasını kararlaştırdıklarını bildirdi.
Davutoğlu, tahrip olan dükkanların yeniden açılmasına destek olacaklarını, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile de konuyu görüştüklerini anlatan Davutoğlu, yeni dükkanların yapılması için her türlü desteği vereceklerini, esnafın sigorta ve vergi borçlarını erteleyeceklerini belirtti.
Devletin milletin hizmetinde olacağını vurgulayan Davutoğlu, konuşmasını, "Bu devlet 78 milyon insanımızın devleti, 78 milyonun hizmetindedir. Nerede dara düşen varsa devlet bütün imkanlarıyla yardımına koşacak ve derdine derman olacak. Her vatandaşımız devletine inanacak, güvenecek. Bu güveni sağlamak bizim görevimiz. Bu güvenin teminini sağlamak her AK Parti'linin görevidir, sorumluluğudur. Sizlerin bu bilinçle hareket ederek, milletin emanetinin bihakkın yerine getirilmesinden hiçbir şüphem yok. Allah bizi miletimize mahçup etmesin" diyerek tamamladı.