Güncelleme Tarihi:
Başbakan Davutoğlu, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen AK Parti İstanbul İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bugün iki sebeple bir araya geldiklerini dile getirerek, ilk olarak, 1 Kasım'daki en büyük destekçileri, bu zafere en büyük katkıyı yapan aziz İstanbul'a teşekkür etmek için toplandıklarını söyledi.
Yüzde 49 oyla, tarihindeki en büyük seçmen desteğiyle İstanbul'un, Türkiye çapındaki yüzde 49,5'luk oya en büyük katkıyı yaptığını, 1 Kasım demokrasi ve milli irade zaferinin gerçek odağı olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bu yükselen, ayağa kalkan, yeni bir yürüyüşe çıkan İstanbul teşkilatımıza teşekkür ediyoruz. Kadın ve gençlik kollarımıza, büyükşehir belediye başkanımız ile ilçe belediye başkanlarımıza, mahalle teşkilatlarımıza, bu çalışmaları dirayetle yürüten il başkanımıza ve ekibine teşekkür ediyorum. Teşkilat gibi teşkilata, adam gibi teşkilata teşekkür ediyorum. Bu yıl içinde iki genel seçim geçirdik. Birçok mitingler yaptık. Maltepe ve Yenikapı'daki milyonları bir araya getiren bu teşkilata teşekkür ediyorum. İstanbulumuzun, her ilçesine, her sokağına, her hanesine teşekkür ediyoruz" diye konuştu.
'İSTİŞAREYE ÖNEM VERİYORUZ'
Davutoğlu, ikinci hususun ise Genişletilmiş Danışma Meclisi olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Biz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu bir geleneğin güçlü takipçileri olarak istişareye hep önem veriyoruz. Geçen hafta Türkiye çapında istişaremizi Afyon'da gerçekleştirdik şimdi İstanbulumuzda ve birçok ilimizde danışma meclisleri yapıyoruz. Başkaları kongre çekişmeleriyle uğraşırken, AK Parti zaferden sonra da her adımdan sonra da tekrar tekrar bir araya geliyor, istişare ediyor, istişareleriyle birlikte yeni bir enerjiyle ve aşkla yola devam ediyor. İl danışma toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Türkiye'nin özeti, Türkiye'nin kalbi İstanbul'dayız. Arkamızda böyle teşkilat oldukça daha nice seçim zaferlerini birlikte kazanacağız inşallah. Beyniyle, yüreğiyle, enerjisi ve azmiyle çalışan bu teşkilat oldukça bundan sonra da inşallah nice seçim zaferlerini milletimizle birlikte demokrasi tarihine altın harflerle yazacağız. Adnan Menderes'in, Turgut Özal'ın, Necmettin Erbakan'ın, Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbulundayız. İstanbul şiirin, şarkının, musikinin şehridir. İstanbul, estetiğin, güzelliğin, muhabbetin şehridir. İstanbul medeniyetin, ilmin, irfanın şehridir. İstanbul ticaretin, sanayinin, emeğin, üretimin şehridir. Biz de AK Parti kadroları olarak İstanbul'un taşına toprağına, havasına, suyuna, insanına gönül verdik. Bu hareket, bu büyük dava İstanbul'da, bu aziz şehirde büyük bir medeniyet olarak doğru ve yakın dönem siyasi tarihimizdeki AK Parti hareketi de burada başladı."
'İSTANBUL'U UÇURUMDAN ALDI'
İstanbul'u, alemlere rahmet olan Hz. Peygamber'in müjdelediğini, Sultan Fatih'in miras bıraktığını dile getiren Davutoğlu, bu kutlu mirasın üzerinde bu hareketin tohumlarını attıklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994'te millet iradesiyle İstanbul'u, bataklıklardan, karanlıklardan çıkardığını, İstanbul'u uçurumdan aldığını anlatan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Aynı lider, aynı kadro, 2001 yılında yine İstanbul'da bu defa Türkiye'yi uçurumdan kurtarmak için harekete geçti. AK Parti kuruldu ve millet iktidara geldi. AK Parti hükümetleriyle birlikte Türkiye de bambaşka bir Türkiye oldu. Adalet, vicdan, demokrasi, merhamet, hukuk, refah ülkeye hakim oldu. Bir başkaldırı ve bir direniş olarak doğan AK Parti'ye karşı iktidardayken de ne kumpaslar kurmaya çalıştılar ama hiçbirinde başarılı olamadılar, başarılı olamazlar, başarılı olamayacaklar. Bütün vesayet odaklarına, bütün haksız kazanç odaklarına, bütün kirli plan sahiplerine karşı dik durduk, milletin hukukunu koruduk."
'YAPTIKLARIMIZI ANLATACAK ZAMAN BULAMIYORUZ'
İnsan odaklı yönetimi bütün Türkiye'de hakim kıldıklarını, bir yandan da işlerine baktıklarını ifade eden Başbakan Davutoğlu, "Türkiye'yi imar edilmiş mamur bir ülke haline getirdik. Muhalefet içi boş beyanlarla, zehirli, yıkıcı bir dille havanda su döver, toplumsal ve siyasal havayı kirletirken biz yaptıklarımızı anlatacak zaman bile bulamıyoruz" dedi. Türkiye'nin dünyanın 17'nci, Avrupa'nın 6'ncı en büyük ekonomisi olduğunu hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"IMF borcumuzu bitirdik. 117 yeni üniversite yaptık. 757 yeni hastane yaptık. Bin 737 birinci basamak sağlık tesisi inşa ettik. Bin 330 spor tesisi
yaptık. 182 gençlik merkezi açtık. 631 bin 449 konut, 189 adalet sarayı, 17 bin 591 kilometre bölünmüş yol yaptık. Atak helikopterini, Rasat ve Göktürk uydularını uzaya gönderdik. Havalimanlarımızı 26'dan 53'e çıkardık. İnsani yardımda dünya üçüncüsü olduk. 3 milyar 307 milyon resmi kalkınma yardımı yaptık. Anadolu medeniyetler tarihine ait tam 4 bin eseri, Vakıflar Genel Müdürlüğü eliyle restore ettik. Krize rağmen 6 milyon istihdam ürettik. KÖYDES projesi ile 9 milyar kaynakla köylerimize hizmet götürdük. Tarımsal milli geliri 36 milyar liradan 116 milyar liraya çıkardık. 11 yılda 3 milyar 250 milyon fidan diktik."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, muhalefetin sadece burada yaptıklarının, yapımına devam ettiklerinin hayalini bile kuramayacağını belirterek, "İşte Marmaray...142 kilometreye çıkan metro uzunluğu. İşte 3. Köprü. Geçtiğimiz hafta bizzat orada Ulaştırma Bakanımız ve ilgili arkadaşlarla bulunduk. İnşallah bu yıl içinde sadece 3. Köprü değil, bütün bağlantı yolları bitirilerek, dünyanın en uzun ve en geniş asma köprüsünü İstanbul'a hediye ediyoruz" diye konuştu. Avrasya Tüneli ve dünyanın en büyük havalimanı olacak 3. Havalimanı projelerinin sürdüğünü ifade eden Davutoğlu, "Siz varsanız, onlar ne derse desin önemi yok, onlar ne söylerse söylesin bu gençlik yanımızdayken ve arkamızdayken, bize dur durak yok Allah'ın izniyle. AK Parti iktidarlarından önce bu yapılanların hayali bile kurulamazdı" dedi.
'YEPYENİ BİR DÖNEMECE GİRDİK'
Ahmet Davutoğlu, 1 Kasım seçimlerinin ardından yepyeni bir dönemece geldiklerini belirterek, şunları söyledi:
"Milletimiz bizim taahhütlerimize onay verdi ve bizi tek başına tam bir güven ile iktidara getirdi. Hükümetimizi kurar kurmaz da eylem planımızı açıklayıp, kendimizi tarihle bağlayarak yola koyulduk. Şimdiden daha 2 ay dolmadan vaatlerimizin yüzde 60'ını, reformlarımızın yüzde 30'unu hayata geçirdik veya meclise sunduk. Eğitim, üretim sistemimizi, katma değeri yüksek, nitelikli bir yapıya kavuşturmak için bir taraftan Ar-Ge çalışmalarımızı hızlandırıyor, diğer taraftan da yükseköğretim reformu üzerine çalışıyoruz. Bu hafta içinde hem Ar-Ge reformumuzu kamuoyuyla paylaştık hem de Yüksek Öğretim Kurulu ile bir araya gelerek, sürdürülen çalışmalarla ilgili istişarelerde bulunduk."
Eş zamanlı olarak Türkiye'ye yönelik dış yatırımları teşvik etmek üzere çok yönlü çalışmaları sürdürdüklerini anlatan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Cuma gecesi, ülkemize yatırım yapan yabancı yatırımcılarla bir araya gelerek kapsamlı istişarelerde bulunduk. Bugün de önce Londra, ardından İsviçre'ye geçecek, daha sonra Almanya'ya vararak ülkemize kaynak ve yatırım akışını hızlandıracak görüşmeler gerçekleştireceğiz. Hedefimiz net; Türkiye'yi daha ileri noktalara taşımak ve İstanbulumuz başta olmak üzere bütün şehirlerimizi dünya ekonomisinin canlı, dinamik merkezleri kılmak. Demokrasisi daha da ilerlemiş, cunta mirası baskıcı anayasasından kurtulmuş, daha çok üreten, ürettiğini hakça paylaşan bir Türkiye için yola koyulduk. Türkiye 1 Kasım'da huzura, güvene, istikrara yelken açtı. Sizler çalıştınız AK Parti kadroları olarak. Milletimiz teveccüh gösterdi ve tarihi bir başarıya imza attık. Şimdi hep birlikte mutlu ve aydınlık yarınlara doğru yürüyoruz. Yarınların Türkiyesi her insanımızın güçlü aidiyet hisleriyle bağlandığı, sadece kendisi için değil, ülkesi, mazlum coğrafyalar ve insanlık için de hayaller kurduğu bir Türkiye olacak. Farklılıklarını zenginlik olarak gören, ülkesini aynı aşk ve sadakatle seven, aynı hedefler uğruna omuz omuza gayret gösteren insanların yaşadığı yeni bir Türkiye'ye gidiyoruz. 78 milyon insanımızla, 2023 hedeflerimizi gerçeğe ve istikbale taşımaya çalışıyoruz. İnançlıyız, kararlıyız, azimliyiz çünkü biz bu ülkeye, millete sevdalıyız."
'GELECEK GÜZEL GÜNLERİ MÜJDELİYOR'
Salondaki coşkunun kendisine gelecek güzel günleri müjdelediğini belirten Başbakan Davutoğlu, hastalıklı Türkiye'nin geride kaldığını söyledi. Yerine 2002'den bu yana atılımlarla büyüyen, demokratikleşen ve özgürleşen, gelişen bir Türkiye'nin geldiğini ifade eden Davutoğlu, 1 Kasım sonrasında bu Türkiye'nin daha da iyi noktalara ulaşacağını kaydetti. Dibe vurmuş bir ekonomiyi ayağa kaldırarak, 13 yıl aralıksız büyüdüklerini dile getiren Davutoğlu, şimdi daha da nitelikli olarak büyümeye devam edeceklerini anlattı.
Vesayetçi sistemin gerilediğini, demokrasinin güçlendiğini, demokrasiyi yeni anayasayla daha da güçlü kılacaklarını vurgulayan Davutoğlu, kendi içine dönmüş, silik, pasif Türkiye'yi, dünyanın her köşesinde var olan, sözü dinlenen bir Türkiye haline getirdiklerini aktardı. Şimdi bütün insanlığın vicdanı haline gelmiş bu aziz ülkenin sesini dünyanın her yerinde yankılandıracaklarını ifade eden Davutoğlu, bunları ve daha fazlasını milletin desteğiyle başardıklarını bildirdi.
Davutoğlu, bunun 13 yıldır milletin, Türkiye'nin, siyasetin, AK Parti kadrolarının başarısı olduğuna işaret ederek, "Kimse zannetmesin ki bu başarı gül bahçesinde gerçekleşti. Her türlü vesayet odağı, baskılar, darbe girişimleri, küresel istikrarsızlıklar, terör, ihanet şebekelerinin çabalarına rağmen bu başarıyı yakaladık. Bırakın içerideki her türlü zorluğu, sadece yanı başımızda komşularımızda yaşanan problemler bile AK Parti hükümetlerinin dışında kimsenin başedemeyeceği sıkıntılardır. Gece gündüz tüm kadrolarımızda bu sıkıntılara göğüs gerdik. Ama bu başarının asıl sahibi aziz milletimizdir" diye konuştu.
Dün yaptığı 4 telefon görüşmesini anlatan Davutoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Gaziantep'te Şerif Dağdelen, 70 yaşında bir emeklimiz, tek başına yaşıyor, tek başına hayatını sürdürüyor. Belki haberlerde görmüşsünüzdür.
Görünce hemen kendisini ben de aradım. Emekli maaşıyla geçinirken tam 8 nüfuslu bir Suriyeli aileyi evine alıyor ve onlara bakıyor. Dün telefonda görüştük, kendisine milletimiz adına teşekkür ettim. Avrupa'da mülteci karşıtı gösteriler yapılırken, mültecilerin ayaklarına çelmeler takılırken, bir yiğit insan, bir irfan sahibi insan tek başına yaşayan Şerif amca, 8 nüfuslu bir aileyi evine alıp bağrına basıyor. Bu millet ne yüce bir millet, ne geniş gönüllü, engin gönüllü bir millet. Anadolu'nun görmüş geçirmiş irfanı şahsında temsil eden bu Şerif amca olduktan sonra Allah'ın izniyle bizim sırtımız yere gelmez, bu milletin sırtı yere gelmez, bu ülkenin sırtı, mazlum milletlerin sırtı yere gelmez. Birileri bu mazlum Suriyelileri göndermeye çalışırken, onları evinde ağırlayan Şerif amcalar oldukça insanlığın vicdanı, vicdanın sesi olmaya devam edeceğiz."
'İŞTE SİZLER ŞAHİTSİNİZ'
Türkiye'de siyaseti yeniden milletin umudu haline AK Parti'nin getirdiğini dile getiren Davutoğlu, "AK Parti'ye gönül verenler bilir ki bizde siyaset halka hizmet içindir, hakka hizmet içindir" dedi. Türkiye'yi geleceğe taşımak, yeni Türkiye'yi inşa etmek için aynı aşk ve şevkle yeniden yola çıktıklarını anlatan Davutoğlu, "Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümü, sıkıntılarından tümüyle arınmış, mutlu, müreffeh, huzur dolu bir Türkiye olacaktır. Sadece bugünü değil, yarını değil, 2023'ü, 2053'ü, 2071'i düşünerek, hesabımızı yapıyor, adımlarımızı atıyoruz. Bu yürüyüşün öncüsü ve bayraktarı sizlersiniz, AK Parti kadroları. Milletimizin umudu sizlersiniz, mazlum milletlerin umudu sizlersiniz. Her bir arkadaşımın bu şuurla hareket ettiğini, geleceğe bu hassasiyetle hazırlandığını biliyorum. Bizler yarınki Türkiye özlemiyle büyüdük, bizim nesillerimiz adalete, güvene, özgürlüğe derin bir hasret duygusuyla büyüdü. Allah'a şükürler olsun ki biz büyüdük ve yarınki Türkiye özlemi bugün gerçek oldu. 2015 yılı içinde ülkemiz iki genel seçim yaşadı. 7 Haziran seçimlerinde açık ara birinci parti olmamıza rağmen hükümet kurmak için gerekli çoğunluk sağlayamadık. Bunun neticesinde 'Türkiye'yi hükümetsiz bırakmayız' diyerek, hemen çalışmalara başladık ve gerekli siyasi adımları attık. 7 Haziran akşamı bütün AK Parti teşkilatları bir sınavdan geçti. Hepiniz hatırlayacaksınız. O akşam dönüp milletimize şu sözü vermiştik. 'Ne olursa olsun bu ülkeyi, değil bir yıl, değil bir ay, değil bir hafta, değil bir saat, değil bir dakika, bir saniye dahi hükümetsiz bırakmayacağız' demiştik. İşte sizler şahitsiniz. Sözümüzü tuttuk mu? Biz en kritik dönemde belki de cumhuriyetin en kritik geçiş döneminde 7 Haziran'dan 1 Kasım'a kadar bu ülkeyi hiç sahipsiz bırakmadık" diye konuştu.
BAHÇELİ'YE ŞİFA DİLEDİ
Davutoğlu, MHP ve HDP'nin "Biz koalisyon yapmayız, CHP ile yapın" diyerek Türkiye ile ilgili hiçbir iddiaları olmadığını gösterdiğini belirterek, "Bu arada Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Bahçeli'ye de acil şifalar diliyorum. Geçirmiş olduğu bir operasyon dolayısıyla" diye konuştu. Sonraki süreçte HDP'nin Türkiyelileşme diye sunduğu projenin de yalan olduğunun çok net ortaya çıktığını ifade eden Davutoğlu, "Bırakın Türkiye ile ilgili bir sorumluluk sahibi olduklarını göstermeyi, sorumsuzluğun adresi ve şiddetin sözcüsü oldular" dedi. Yola çıktıkları ilk günden beri siyasetin sorun üreten değil, sorun çözen bir kurum olarak çalışması yönünde çaba gösterdiklerini anlatan Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tek başımıza iktidardayken de hükümet kurmak için çalışma yürütürken de bunu çok açık bir şekilde ortaya koyduk. Nitekim 1 Kasım seçimleri milletimizin basiretiyle Türkiye'ye kurulan tuzakların boşa çıktığı bir seçim olarak tarihe geçti. İktidar sorumluluğundan kaçanlara, teröre şakşakçılık yapanlara ve siyaset kurumunu kilitlemeye yeltenenlere milletimiz cevabı sandıkta verdi. Peki 1 Kasım seçimlerinden ders alması gerekenler, bu dersi aldılar mı? Biz 1 Kasım'dan sonra o büyük zaferin rehavetine kapılmadan, teşkilatımızın her düzeyinde istişareler yapıyoruz, yeniden değerlendirme yapıp 2019'a yürüyoruz. Ama 1 Kasım'da büyük bir yenilgi, bir hezimet yaşayanlar hala ders almış görünmüyorlar. Maalesef ders almış görünmüyorlar."
'KÖTÜ SÖZ SAHİBİNİNDİR'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dün partisinin olağanüstü kongresinde yaptığı konuşmayla bunu bir kez daha açık bir şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bu kongrede çıkmış, Sayın Cumhurbaşkanımıza dönük olarak gerçekten bir siyasi lidere yakışmayan bir üslupla, bir nezaketsizlikle tepki göstermeye kalkıştı. İthamda bulundu, mesnetsiz suçlamalarla Cumhurbaşkanımızı, devletin en ali makamını itham etmeye kalktı. Kötü söz sahibinindir. Cumhurbaşkanımıza yaptığı küstahlığı kendisine aynen iade ediyoruz. Dikta, CHP siyasetine ait bir kavramdır. Parlamenter demokrasiden bahsettikten sonra kendisine de ifade ettim, dikta veya tek adamlık idaresinin sembolü olan milli şef kavramını Cumhuriyet Halk Partisi üretmiştir. Her şeyden önce kendi geçmişlerine bakmaları lazım. Baskı, dikta, milli şef, zorbalık CHP kültürüne ait bir gelenektir. Son zorbalıklarından birini de TRT'yi basarak gösterdiler. Siyaset üretemeyince hakaret üretmek siyasi bir yöntem olarak benimsendiğinde toplumda nezaket kalmaz. Bunlar fikir üretemeyince, hakaret, itham ve küfür üretiyorlar. Hizmet ve eser üretemeyince kabalaşıyorlar, çirkinleşiyorlar. Hakaret ettiği kişinin bu ülkenin yüzde 52 oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı olduğu gerçeğini bile umursamıyorlar. Orada Sayın Cumhurbaşkanımıza hakaretin ötesinde ona oy vermiş, gönül vermiş vatandaşlarımıza da hakaret ettiğini düşünemeyecek kadar da düzeysiz ve basiretsiz davranıyorlar. Saygısız olduğu kadar basiretsiz bir söylemi kullanmaktan çekinmiyor."
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun partisinin şifa bulmaz hastalıklarını gözden kaçırmak için tartışmayı başka yere çekip, cumhurbaşkanına hakaret etmek suretiyle kendisini, kendi kitlesi karşısında bir şekilde kurtarmaya çalıştığını ifade eden Davutoğlu, "Bir genel başkana, bir ana muhalefet liderine yakışan, terbiye hudutlarını çiğnemek değil siyaset yapmaktır, proje üretmektir, ülkenin sorunlarına dair fikir beyan etmektir. Cumhuriyet Halk Partisi kongresinde, parti kitlesini küfürle, hakaretle bir arada tutacağını düşünmek Sayın Kılıçdaroğlu'na yaramaz. Bunu niye yaptığını milletimiz çok iyi biliyor. Sayın Kılıçdaroğlu'nun da CHP'nin de başlarını iki elinin arasına alıp '1 Kasım seçimlerinde biz niye hata yaptık' diye düşünmelerinin vaktidir. Seçmenini, teşkilatını bir arada tutacak özgün proje ve fikirlere sahip olmadığı için Cumhurbaşkanımıza dil uzatarak, partisini bir arada tutmaya çalışıyor. Koltuğunu geliştirdiği fikirlerle koruyamayacağını bildiği için Cumhurbaşkanı'na karşıtlıkla koltuğunu koruma, koltuğuna tutunma kurnazlığı gösteriyor. Belediyelerindeki yolsuzlukların, peşkeş çekilen rezidansların hesabı sorulmasın diye seçmenini, teşkilatını Cumhurbaşkanımızla ve ona yaptığı ithamlarla meşgul etmeye çalışıyor. Bunlar, kendi koltuklarını korumak için sergiledikleri küçük kurnazlıklardır" diye konuştu.
'BÖYLE SEVİYESİZ BİR ÜSLUBA YÖNELMEZLERDİ'
"Eğer biraz sorumluluk sahibi olunsaydı, şayet biraz basiret sahibi olunsaydı, koltuğu korumak adına böyle seviyesiz bir üsluba yönelmezlerdi. Gördüğünüz gibi onlar kendi kongrelerinde sadece itham ve hakaretle konuşurken, bizim teşkilatımız bu günlerde gelecek aydınlık günlerin çağrısında bulunuyor" diyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Sayın Kılıçdardoğlu'nun derdi Türkiye'yi daha iyiye taşımak olsaydı, kongresinde önce bir öz eleştiri yapar, sonra da Türkiye için iktidar olma perspektifini ortaya koyardı, partisine bir vizyon çizerdi. Türkiye'yi ve partisini geleceğe taşıyacak, ideallerden bahsederdi. Bunlardan bahsedemediği için hakaret yolunu seçerek, yoluna devam etmek istiyor. 7 Haziran'da, 1 Kasım'da ve daha önce girmiş olduğu seçimlerde başarısız olan bir genel başkanın, Sayın Kılıçdaroğlu'nun başarısızlığını örtme girişimi, kendisi açısından böyle yollara tevessül etmesine yol açabilir ama kendisine tavsiyem bu yollar hiçbir hayra onu ulaştırmaz. Partisinin kongresinde, bu ülkenin en yüce makamına Cumhurbaşkanlığı makamına hakaret etmek ona hiçbir şey kazandırmaz."
Başbakan Davutoğlu, partililerin kendisine yoğun tezahüratta bulunması üzerine, bir Başbakan, bir genel başkan için en büyük gücün ve desteğin böyle bir teşkilata sahip olmak olduğunu söyledi. Bu teşkilatın şimdiden 2019'un müjdesini haber verdiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:
"2019'da ilk seçimi de zaferle kazanmaya hazır mıyız? Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimler ve mahalli seçimler üçününü birden kazanmak için 2019'a kadar 4 yıl gece-gündüz çalışmaya var mısınız? Maşallah, heyecanı hiç bitmeyen teşkilatımız için Allah'a hamd ediyorum. Bir tarafta girdiği her seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu, diğer tarafta 1994'den bu yana girdiği her seçimi kazanan Cumhurbaşkanımız ve Cumhurbaşkanımızın sığındığı tek merci milli irade. Güvendiği tek adres aziz milletimiz. Bugün ona diktatör benzetmesi yapan zihniyet, şiir okuduğu için hapse attırdı, o millete gitti. 367 garabeti yaşandığında Sayın Cumhurbaşkanımız hiçbir hesap kitap gözetmedi, 'Buyurun millete gidelim' dedi. 2010 referandumunda darbe yasalarının değiştirilmesine izin vermeyenlere karşı, 'Buyurun halka gidelim' dedi. Gezi ve 17-25 Aralık kumpaslarından sonra 'Eğer haklıysanız buyurun milletin huzuruna çıkalım' dedi. AK Parti kadroları hep milletin huzurunda, millete hesap verdi, başka hiçbir merciye hesap vermedi. 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tüm siyasi partiler, lobiler paralel çeteler, medya grupları birleştiler, çatı aday çıkardılar. AK Parti kadroları Sayın Cumhurbaşkanımızla birlikte sadece millete gitti. biz 'Allah'a güveniyoruz ve son sözü millete bırakıyoruz' dedik ve yüzde 52 oyla da Sayın Cumhurbaşkanımız doğrudan halk oyuyla seçilen ilk Cumhurbaşkanı olma unvanını kazandı. Siyasi hayatının tamamında ve yaşanan her krizde 'Buyurun milletin huzuruna çıkalım, demokrasi sandıktır, yani millet iradesidir' diyen bir siyasi lidere diktatör demek sadece ve sadece kendini aldatmaktır. Çünkü halk hiçbir zaman aldanmadı, halk hiçbir zaman aldatılamadı. Sayın Kılıçdaroğlu işte bunun için sürekli kaybediyorsunuz ve kaybedeceksiniz. Çünkü bu millet kendisini seveni, kendisine hizmet edeni, kendisine güveneni biliyor ve emaneti kendisine güvenenlere teslim ediyor. Bu tablo Türk siyasetine katkı sağlayacak bir tablo değildir. Bir siyasetçiye yakışan yine kendisi gibi halk oyuyla seçilmiş olanlara ağır hakaretlerde bulunmak olmamalıdır."
'BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUM'
Davutoğlu, hep beraber gerekirse bu ülke, millet için ölmeye hazır olduklarını ama milleti, halkı, mazlum milletleri, insanlığı yaşatmaya geldiklerini ifade etti. Milletin siyasi partilerden hizmet, vizyon, ülke meselelerine sahip çıkmalarını, yapıcı bir gayret içinde olmalarını beklediğini dile getiren Davutoğlu, buradan bir kez daha bu dava, bu millet için yola çıkan AK Parti kadroları adına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı selamladığını söyledi.
Davutoğlu, son birkaç gün içinde bir kere daha terörün vahşi yüzüyle karşılaşılan acı olaylar yaşandığını vurgulayarak, "Önce Sultanahmet'te, İstanbulumuzda bir canlı bomba aralarında Alman turistlerin ağırlıkta olduğu yabancı misafirlerimize yönelik alçakça bir saldırı gerçekleştirdi. Ardından Çınar'daki lojmanlara yapılan terörist saldırıda aralarında bir yaşındaki Ecrin ve 3 yaşındaki İrem'in, bebeklerin de bulunduğu masum insanlarımızı, evlatlarımızı, canlarımızı kaybettik. İrem'i babasıyla birlikte kaybettik. İnşallah onlar cennette en yüce makamdalar. Allah bize onların şefaatini nasip eylesin. Bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum" dedi.
Çınar'da şehit olan Mehmet Şenol Çiftçi'nin babası Ali İhsan Çiftçi'yi taziyelerini iletmek için telefonla aradığını anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Dün şehidimizin babası, yani o olayda hem oğlunu hem torununu kaybeden, gelini hastanede olan yiğit bir insanı, Ali İhsan Bey'i telefonla aradım, taziyelerimi ilettim. Zannedersiniz ki ve o beklentiyle telefonu açtım, sesinde titreme olacak, ağlayan bir baba olarak, dede, kayınpeder olarak ağlayan bir ses duyacağım. Hayır. Telefonun karşısında İhsan Bey, yiğitçe, gür bir sesle şunu söyledi, 'Sayın Başbakanımız, biz size inanıyoruz, bu hainlerin üstüne gidiniz. Bu vatan için, millet için, oğlumu, torunumu şehit verdim ama her türlü fedakarlığa hazırız' dedi. Ben buradan Ali İhsan Bey'i ve bütün şehit babalarını, şehit analarını en yüce dualarla, şükranlarla anıyorum, hepsini selamlıyorum. Yine hain saldırıda şehit verdiğimiz Yalçın Yamaner'in eşi Hacer Hanım'la görüştük. Zannedersiniz ki eşini toprağa vermiş o olan bu Hacer Hanım, bu yiğit Anadolu kadını, ürkek bir sesle konuşacak. Aynı yiğit sesi, bu sefer bir Anadolu kadınının dilinden dökülen o yiğit, gür sesi emin olun bütün milletim adına yüreğim titreyerek dinledim. O da aynı şeyi söylüyordu. 'Biz bu millet için, bu ülke için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız'. Bütün şehit eşlerini, bütün şehit çocuklarını AK Parti kadroları ve aziz milletimiz adına selamlıyorum. İnanın şehitlerimizin yakınlığında gördüğüm vakar, gurur, bir şehit ailesi olmasının bilinciyle kullandıkları cümleleri burada tarif etmem, o anda hissettiklerimi size anlatabilmem mümkün değil. Hepsinin ağzından tek bir cümle dökülüyordu, 'Vatan sağ olsun'."
'VATAN, VATANDAŞLARIYLA VAR OLACAK'
Davutoğlu, buradan söz verdiğini, AK Parti kadroları olarak onların yaptığı fedakarlıkları hiç unutmayacaklarını, vatan için ne fedakarlık yapmak gerekiyorsa, bir an dahi tereddüt etmeden bütün varlıklarıyla bu vatana hizmet için canlarını ortaya koyacaklarını belirterek, "Vatan sağ olsun ama inşallah bu operasyonlar neticesinde vatan, vatandaşlarıyla polisi, askeri, kadını, erkeği, genci, yaşlısıyla sağ olacak. Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisi, Arabı, Zazası tüm vatandaşlarıyla var olacak" ifadelerini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, "Daha önce de söyledim, toprağa düşen her can bizim içimizi yakıyor. Keşke diyorum o barikatların arkasında kandırılmış, eline silah tutuşturulmuş o gençler de bu hain hesapların içinde yer almaktansa üniversite amfilerinde olsalar. Keşke biz de oralarda onlara hocalık yapsak. Keşke gelseler ve vatanın bütün köşelerinde özgürce fikirlerini ifade edebilseler. İnşallah o günler de gelecek" diyerek, şöyle devam etti:
"Bu aziz ülkede bugüne kadar nasıl el ele, gönül gönüle yaşadıysak yine öyle devam edeceğiz. Türkiye uzun yıllardır, terörle mücadele eden bir ülke. Yıllardır terör gerçeğiyle beraber yaşıyoruz ve terörizmin insanlığa nasıl bir maliyet çıkardığının da bilincinde olan bir toplumuz. İnsanlarımız terör sebebiyle çok ağır bedeller ödedi, çok acılar çekti. Dolayısıyla terörün nasıl bir bela olduğunu, nelere yol açtığını biz gayet iyi biliyoruz. Bu ağır tecrübelerden geçtiğimiz için biz terörün her türlüsünün insanlık suçu olduğunu, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğunu her zaman, her zeminde ifade ettik, ediyoruz. Sadece son bir yıl içerisinde dünyada yaşanan saldırıların bile terörün iyisinin, kötüsünün olmayacağını bütün insanlığa öğretmiş olması gerekir. Düne kadar terörün kanlı yüzüyle çok sık karşılaşmayan yönetimler bu konuda maalesef yeterli, kararlı bilinci gösteremiyorlar. Londra, Madrid ve Paris saldırılarından sonra özellikle batı kamuoylarında da teröre karşı bir bilinç oluşmaya başladı. Ancak ne yazık ki teröre bütüncül ve net bir bakış açısı geliştirilebilmiş değil. Hala 'Senin teröristin iyi, benim teröristim kötü' zihniyeti tam olarak ortadan kalkmış değil."