Güncelleme Tarihi:
ONAY VERECEK MAKAM MİLLETTİR
Anayasa değişikliğini görüşüyoruz. Türkiye'nin geleceğini konuşacağız. Meclisimiz bu değişikliği en iyi şekilde müzakere edecek, vatandaşlarımız bu görüşmelerde yapılan bu değişikliğin ne anlama geldiğini daha iyi anlayacak. Hayatlarında neyi değiştireceğine kanaat getirecek. Meclis görüşmelerimizi inşallah bütün partilerimizin katılımıyla tamamladıktan sonra bunun bir de asıl sahibinin önüne gitmesi var. Asıl işin sahibi, onay verecek makam da millettir. Millet bu değişikliğe, öyle inanıyoruz ki aynen olur verecek ve Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesine giden yolda önünü açacak, yolunu aydınlatacaktır."
Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere de hayırlı uzun ömürler diliyorum. Onların bıraktığı bu emaneti hiçbir zarar gelmeden, bir karış toprağına bile halel gelmeden gelecek kuşaklara aynı şekilde tek bayrak, tek devlet, tek vatan, tek millet olarak teslim etmek boynumuzun borcudur.
1980 DARBESİNE ZEMİN HAZIRLADI
Esasen getirilen değişiklikler, ülkemizin içinde bulunduğu şartları ve gelecekte karşılaşılması muhtemel sorunları kökünden çözecek ve yönetim olarak şu anda karşı karşıya bulunduğumuz bazı sıkıntıları ortadan kaldıracak değişikliktir. 18 değişiklikten bahsedildi. 82. Anayasası bir darbe ürünü anayasadır. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu anayasa değişikliğini zaman zaman defalarca yaptık, 100 kadar da madde değiştirdik ama her bir değişiklikten sonra yeni anayasa değişikliği bitmedi, artarak devam etti.
Cumhurbaşkanı nasıl seçiliyor? 1961 Anayasası'ndan beri seçiliyor ama kör topal seçiliyor. Doğrudan milli iradenin inisiyatifiyle hiçbir seçim maalesef yapılamıyor. 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ten sonra cumhurbaşkanının seçilemedi, Türkiye'nin 5 ay cumhurbaşkansız kaldı. Bu da 80 darbesine zemin hazırladı.
HUKUKİ İCAT 367 ORTAYA ÇIKARILDI
2007 yılında hukuki icat ortaya atıldı, bu icadın adı 367. Bu 367 icadı maalesef cumhurbaşkanlığı seçimini tıkadı. Peki, 'milletin iradesinden başka irade yok' diyoruz. İşte şurada yazıyor, 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' Peki çözüm nerede? Parlamento çözüm üretemedi. Çözüm işin sahibinde, millette. Karar aldık millete gittik. Millet AK Parti'ye olan desteğini çok daha yükseğe çıkararak, yüzde 48'lere çıkararak, 'Bu işi ben kabul etmiyorum. Meclis'te bu işin yapılmasını asla onaylamıyorum, işte size yetki, bu seçimi yapın.' ve geldik, tekrar Meclise geldik.
Burada bir hakkı teslim etmek lazım. 2007 seçimlerinde MHP de Meclise girdi ve MHP Sayın Genel Başkanı, kendinden beklenen, devletin ali menfaatlerine yönelik o tarihi kararını aldı. Meclise girerek cumhurbaşkanının seçilmesini sağladı ve böylece o kriz aşılmış oldu. 'Ama bu krizin her cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanması, Türk siyasetine yakışan bir şey değil' dedik. Her sorunun çözümünde hakem millettir. O halde gelin, biz bu işi kökten halledelim, cumhurbaşkanını da millet kendisi seçsin. Zaten 1982 Anayasası'na bakarsak, bunu da yapmaktan başka çaremiz yok. Neden? Çünkü parlamenter sistemde Meclisin seçtiği cumhurbaşkanı öngörülmüş, darbeciler Anayasayı böyle kurgulamış ama cumhurbaşkanının yetkilerine gelince Aldıkaçtı hocaya, 'dokun bakalım' demişler ve bütün yetkileri yazmışlar.
ÖZAL, DEMİREL ÇATIŞMASINI AKLINIZDAN GEÇİRİN
Başkanlık sisteminde ne yetkiler varsa, hepsini cumhurbaşkanına yazmışlar. Çünkü onların kafasındaki sadece anayasa yapmak değil, kendilerini cumhurbaşkanı yapmaktı. Başbakan var cumhurbaşkanı var. Yürütmede iki tane irade var. Bu iki irade, her zaman uyumlu olmayabilir. Hatırlayın, rahmetli Özal'la rahmetli Demirel'in o günkü çatışmasını aklınızdan geçirin. İrade olmayan yerde idare olmaz. Çatal kazık toprağa girmez. Bizim güzel bir tabirimiz var. Ben denizciyim, iki kaptan gemiyi batırır. Kaptanın tek olması lazım, icraatta kaptanın tek olması lazım. Tek nasıl olur? Yürütme ile ilgili yetkileri verirsiniz, sistemi ona göre tanımlarsınız, ondan sonra da hesabı sorarsınız.
İKİLİ YAPI SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Parlamento millet iradesiyle seçilmiş. Cumhurbaşkanı milleti iradesiyle seçilmiş. Vatandaşın verdiği iki irade var. Bu ikili yapı, parlamento sistemi içerisinde her iki yapının da halktan doğrudan irade alması, güç alması, dolayısıyla sürdürülebilir bir şey değil. Bunu hukukçular, uzmanlar söylüyor.
Nitekim en son olarak geçtiğimiz aylarda MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli'nin, 'Bu mevcut durumla anayasanın mutlaka uyumlu hale gelmesi lazım, bunun ülkede krizi dönmemesi lazım' şeklindeki beyanı üzerine, biz bu konuda bütün partilere çağrı yaptık. Ancak, ana muhalefet partisiyle, CHP ile temel bir anlaşmazlığımız var eskiden beri. Onlar parlamenter sistemi savunuyor, biz de başkanlık sistemini savunuyoruz. Saygıyla karşılarım, burada farklı düşünmemiz gayet doğaldır. Fakat kararı verecek olan işin sahibidir, millettir. Ben o zaman Sayın Genel Başkan'a şunu da söyledim: 'Buyurun siz de katılın, görüşmeleri beraber yürütelim, hatta bir adım öteye de gittim, dedim ki 'siz de kendi teklifinizi getirin, beraber oylayalım. Ondan sonra da millete götürelim'. Millet hangisini kabul ederse başımız gözümüz üstünde yeri var. Çünkü işin sahibi millet.
Daha sonra bu konuda MHP ile yola devam ettik. Bu görüşmeler arkadaşlarımız arasında konuşuldu, görüşüldü, bir çok konu ele alındı. Mukayeseli hukuk esas alınarak, başka ülke örnekleri de dikkatle incelenerek bizim tarihimize, kültürümüze, yönetim felsefemize uygun bir yapı değişiklik ortaya çıktı.