Güncelleme Tarihi:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, TRT 1'de canlı olarak yayınlanan "Başbakan ile Özel Yayın" programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Davutoğlu, Ankara'daki terör saldırısının ardından "mitinglerin neden başladığı ve neden Bursa'nın tercih edildiği" şeklindeki bir soru üzerine, öncelikle Türk milletine tekrar taziyelerini iletti.
Saldırı olduğu saatlerde hızlı bir değerlendirme yaptıklarını belirten Davutoğlu, sonrasında yaptığı açıklamada 3 günlük milli yas ilan ettiklerini hatırlattı.
Başbakan Davutoğlu, hayatını kaybeden vatandaşların defin işlemlerini ve taziyelerinin yapılacağı ve aynı şekilde yaraların tedavisi için bu 3 günlük yasın, milletçe bu acıyı yaşamak, paylaşmak ve paylaşarak acının izlerini silmesi amacını güttüklerini söyledi.
"Teröristlerin bir hedefi vardır" diyen Davutoğlu, bu hedefin bir kaos ortamı ve o kaos ortamı üzerinden paniğe, millette bir güvensizliğe sebep olacak şekilde bir belirsizlik hali ortaya çıkarmak olduğunu bildirdi.
Terörün bütün dünyanın gerçeği olduğunu ve gelişmiş demokrasilerin neredeyse tamamının son yıllarda büyük terör olaylarıyla karşı karşıya kaldığını vurgulayan Davutoğlu, "Sanki Ortadoğu'ya has bir olguymuş gibi yansıtanlar için bunu söylüyorum. Bugün terör dünyanın her yerinde etkiler uyandıran ciddi bir problem, büyük bir bela. Nasıl o ülkelerde acı paylaşıldıktan sonra hayatın ritmi normal seyrini kazanıyorsa... Ama mesela bazı komşu ülkelerde terör kendi kısır döngüsünü oluşturup, daimi bir hal alıyorsa, bizim burada tercih edeceğimiz yol, yöntem terörün etkisini azaltmak bakımından önemli. Hem acıyı paylaşacağız ama acıyı paylaşıp milletimizin mukadderatıyla ilgili olarak 78 milyonu ortak bir histe buluşturduktan sonra hayatın normal akışına dönmesi lazım. Batı gelişmiş demokrasilerinde nasıl oluyorsa bizde de aynısının olması ve normal ritme hepimizin geri dönmesi lazım" diye konuştu.
Önce 3 gün, sonra yeniden bir 3 gün daha mitingleri ertelediklerini dile getiren Davutoğlu, "Bugün artık mitinglerimizin normal seyrine dönüyoruz. Ama dikkat edildiyse mitingde yine müzik çalmadık. Herhangi bir coşku ifadesinde bulunmadık. Yine vaatlerimizi ve oy talebimizi dile getirmedik, sadece Bursa'yla ilgili yatırımlardan bahsettim çünkü Bursa'daydık. Böylece acıyı paylaşan bir miting, teröre karşı ortak çağrıda bulunan bir muhteva ve hiçbir şekilde mümkün olduğu kadar siyasi polemikten kaçınan ve coşkunun olmadığı bir miting atmosferi" ifadelerini kullandı.
"ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE DE BENZER ÜSLUPTA MİTİNGLERİMİZE DEVAM EDECEĞİZ"
"Bursa 7 Haziran öncesi yaptığımız mitingden daha iyiydi" değerlendirmesinde bulunan Başbakan Davutoğlu, "Önümüzdeki günlerde de benzer üslupta mitinglerimize devam edeceğiz. Çünkü biz eğer meydanı boş bırakırsak, böyle bir boşlukta teröristler, 'bakın oluşturduğumuz hava etkisini göstermeye başladı diyerek, aşırı bir cesarete yönelir, millette yeise girer o bakımdan biz hayatın normal.. tedbirimizi alacağız, milletimize güveneceğiz ama hayatın normal akışını da devam ettireceğiz" şeklinde konuştu.
"GÖRÜNEN PİYONLARI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE TESPİT ETTİK"
Ankara'daki terör saldırı sonrası yeni bilgiler olup olmadığına ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, şunları aktardı:
"İner inmez hem Ankara Valimizden hem İçişleri Bakanımızdan geniş kapsamlı bir brifing daha aldım. Doğrusu soruşturma ciddi bir şekilde derinleştiriliyor. Bir takım irtibatlar bağlantılar daha açık bir şekilde ortaya çıkmaya başlıyor. Tabi bir anda olay olduğunda hemen buz dağının görünen yüzü ortaya çıkar. Buz dağının görünen yüzüne baktığımızda arkadaki o derin bağı, irtibatı, kökü fark etmeyebilirsiniz. Genellikle sati değerlendirme yapanlar o buz dağının görünen yüzüyle ilgilenirler ama devlet olmak, sati, yüzeysel değerlendirme değil, kökle ilgilenmeyi gerektirir. Biz şu anda görünen piyonları önemli ölçüde tespit ettik. Şimdi piyonların arkasında o piyonları yönetenlerin ikinci kademesine uğraşıyoruz. Bunu çok gururla burada ifade etmek isterim, o ikinci kademe de de bazı unsurlara ulaştık, oradan başka bağlantılara da ulaşmak için yoğun çaba sarf ediyoruz."
Bugün bir gazetede "Üç günlük ihmal" başlığıyla bir hikaye anlatıldığını ifade eden Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu gazetenin de temsilcisinin bulunduğu arkadaşlarla bu salonda bir kaç gün önce toplantı yaptım ve bu konudaki haberlere dikkat edilmesi, özen gösterilmesi ricasında bulundum. Şimdi biz bu olayın seyriyle ilgili bildiğimiz detayların tümünü paylaşamayız, soruşturmanın selameti itibariyle. Ama orada anlatılan herşey yanlıştır, hepsi yalandır, bunu çok net söylüyorum. Gelmişler, Ankara turu atmışlar, kafeteryada kahvaltı etmişler, peki siz yanlarında mıydınız? Eğer bu kadar bilginiz varsa yazmadan önce emniyet birimlerimize bunu söylemeniz lazım. Vatandaşlık, sorumluluk bilinci gerektirir. Böyle bir medya kültürü çağdaş demokrasilerde olmaz. Size anlatılan bir hikayeyi, olmuş gibi anlatıp milleti paniğe sevk edip, emniyet birimlerine güvensizlik telkin ederseniz, sorumsuzluk yapmış olursunuz, yayıncılık değil. Tam da millet bir acı karşısında kenetlenmişken ve emniyet birimlerimiz çok yoğun bir temas ile bu çabayı sürdürürken bir hikaye uyduruyorsunuz ya da birisi uydurmuş, siz bu hikaye doğru mu değil mi diye bakmadan, manşetten bütün bir sayfayı alacak şekilde bunu yayınlıyorsunuz. Ondan sonra da 'yayın yasağı niye geliyor' deniyor. Orada anlatılanların tümü yalandır."
BAŞBAKAN'DAN HÜRRİYET'E: KİM BU BİLGİYİ VERDİYSE BİZ AKTARIN
Terör saldırısına ilişkin bir gazetede yer alan haberde yayınlanan bir isim sebebiyle bütün bağlantıları sağlayan en önemli aktörlerden birinin kaçtığına dikkati çeken Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Peşindeyiz. Biraz önce İçişleri Bakanımızdan bilgi aldım. Belli halkalar bağlamaya çalışılıyor ve bu halkaların önemli isimlerinden birisi, bu yine aynı gazetede yayınlanan bir haber sebebiyle şu anda emniyetin ulaşım radar şeyinin dışında, yani kaçtı. Bunu nasıl yaparsınız? Nasıl bu kadar sorumsuzca davranılabilir? Teröristlerin bir şehirde rahatlıkla kol gezdiğini ispat edip hükümeti yıpratmak için halkın güvenliğini tehlikeye atabilir misiniz? Yani, o haberi okuduğunuzda hissettiğiniz şey ne? Terörist, geliyor kahvaltı ediyor, o oluyor, bu oluyor, dolaşıyorlar Ankara'da. Yok."
Teröristlerin Ankara'ya ne zaman geldiğini, hangi araçla geldiğini, kimlerin aracılık yaptığını bildiklerini ama buzdağının altına inebilmek için kendisinin bunları söylemeyeceğini belirten Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü buzdağının altına inmek lazım. Buzdağının altını saklamak isteyen birileri, bu gazetelere çok açık söylüyorum, bir takım güya bilgileri veriyorlar ve o bilgiler verilirken de bazı unsurlar kaçıyor. Bu gazeteye şimdi sesleniyorum, kim size bilgi verdiyse vatandaşlık bilinci içinde gelin, bize bu bilgiyi verenleri aktarın. Bu gazetecilik gizliliği falan değildir, açık. O bilgileri verenler, bu teröristlerle irtibatlı olanlardır çünkü yapmak istedikleri aynı şey, memlekette kaos havası oluşturmak. İşte söylüyorum, o bilgilerin hepsi yanlış, hepsi yalan. Eğer doğruluğu ispat edilirse o zaman ayrı bir bazda konuşuruz, o zaman da bana verilen ben çek ederim ama şu anda biz, bu teröristlerin saat kaçta geldiğini, neler yaptıklarını, hangi araçlardan hangi araçlara geçtiklerini, hangi şoförlerle neyi konuştuklarını, hepsini biliyoruz. Bu hikaye yalan."
"O ZAMAN DA EMNİYET İÇİNE SIZMIŞ BAZI ODAKLARDAN BAHSETMEK GEREKİR"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun emniyetin hükümet tarafından engellendiğini öne sürdüğünü aktaran Davutoğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu'na da birileri bir şey fısıldıyor. Emniyet Genel Müdürümüz burada, İçişleri Bakanımız Ankara'da. Bütün emniyet birimleri, her yerde. Bir tek emniyet görevlisi 'Benim elim tutuluyor' derse çıksın o söylesin ama Sayın Kılıçdaroğlu'na birileri 'bizim elimizi tutuyorlar' diyorlarsa işte o zaman o emniyet görevlisi, bir, bürokratik etiğin dışına çıkmıştır; iki, açık bir şekilde 'ana muhalefet partisi üzerinden milleti emniyet görevlilerine karşı tahrik etme amacı güdüyor' demektir. O zaman da emniyet içine sızmış bazı odaklardan bahsetmek gerekir. Aynen Cizre'deki şeyleri yapan odaklar gibi, güvenlik birimlerinin üzerine gölge düşürenler" diye konuştu.
"PKK'YI SAVUNMAK SİZE Mİ KALDI SAYIN KILIÇDAROĞLU?"
Ankara'daki terör saldırısına ilişkin iddianamenin en kısa zamanda hazırlanacağını dile getiren Davutoğlu, "Kesinlikle üstü örtülmez bu işlerin" dedi.
AK Parti döneminde hiçbir meselenin üstünün örtülmediğine işaret eden Davutoğlu, şunları aktardı:
"Şimdi de bu konuda kesinlikle şu anda failleri konusunda yüzde 100'e yakın bilgimiz var. Şimdi arkasındaki irtibatları tek tek çıkartacağız. Son derece ilginç irtibatlar bulundu. Kimlerin eli, kimin cebinde, bunu herkes görür. Şimdi bir telaş içinde... Yine Sayın Kılıçdaroğlu, dün diyor ki 'IŞİD'in üstünü örtmeye çalışıyorlar. Niye PKK'ya bulaştırılıyor?' anlamına gelen sözler söylüyor. PKK'yı savunmak size mi kaldı Sayın Kılıçdaroğlu? PKK, şu anda yurt sathında heryerde polisimize, askerimize saldırırken 'Bu olayda PKK bağlantısı yok' demek size mi kaldı? Üstü örtülü söylediği o."
TÜRKSAT 4B'NİN FIRLATILMASI
"Eskiden imkanlarımız sınırlıydı. Şimdi uzaya kendi imkanlarımızla uydu fırlatıyoruz. Stratejik olarak güç kazanıyoruz. Çok daha ucuz iletişim ortamlarına kavuşacağız. Türkiye'nin coğrafi koşulları nedeniyle de önemli bir boşluğu dolduracak. Kapsamı alanı da çok büyük bir alana yayılacak. Engellemek istedikleri Türkiye bu. Bunlar daha başlangıç.
BAHÇELİ VE KILIÇDAROĞLU'NUN AÇIKLAMALARI
Bahçeli çanta taşıyor ama o çantayı açmadı. Her şeye hayır dediğini direkt açıkladı. Ben kapılar arkasında ya da önünde söylediklerimden gocunmadım. İsteyen, istediği şeyi konuşabilir. Kayıt da çıkarabilirler, hodri meydan.
Bahçeli'yle baş başa görüşmedik. Biz Rabbimizin şahit olduğunu milletten saklamayız. Bir şey bilinmesin diyorsam bu bir devlet mahremiyeti gereğidir, ona da saygı gösterilmesi gerekir. Sanki be gizli konuşmuşum gibi çarptırıyor. 'Öyle şeyler biliyorum ki anlatamam' diyor Kılıçdaroğlu ve Bahçeli. Bana şantaj siyaseti yapıyor. Bu devlet siyaseti değildir.
4 şart diyor ya, bunlara tek tek cevap verdim. Dışarı çıkınca yanlış anlaşılmasın. Tek tek sordum. Koalisyon, seçim hükümeti, azınlık hükümeti ve erken seçime hayır dediğini ifade etti. Bunun dışında bir şey söylediğimi iddia ediyorsa, hiçbir çekincem yok. Ama benimle bir daha konuşacaksa, karşımda şantaj siyasetiyle oturmayacak biri olmalı.
Sorumluluktan kaçmaktan utanmamışlarsa ve halen açıklama yapacaklarını söylüyorlarsa buyursunlar.
"PERİNÇEK DAVASINI TÜRKİYE'NİN DAVASI OLARAK GÖRDÜK"
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri kriz çıktığında canlanan kriz bittiğinde dondurulan ilişkiler olmaktan çıkarılmalıdır. AB'den fasıllarla ilgili bir açılım bekliyoruz.
AİHM'nin Doğu Perinçek davasındaki kararı büyük kazanım. Biz Sayın Perinçek'in davasını, Türkiye'nin davası olarak gördük."