Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 2003 00:00
İHSAN Sabri Çağlayangil en uzun Dışişleri Bakanlığı yapan politikacılardan biriydi. Emniyetçilikten, valilikten politikaya atılmış, önce Çalışma Bakanı olmuş, sonra da uzun yıllar Demirel hükümetlerinin Dışişleri Bakanlığı'nı yapmıştı.Son derece hoşgörülü, nüktedan, çelebi bir insandı. Hep şöyle yakınırdı:‘‘Efendim, bendenize nedense hiçbir görevimden şöyle ağız tadıyla ayrılmak nasip olmadı. Hep ayrılmak durumunda bırakıldım.’’Rahmetli İhsan Sabri Bey, 27 Mayıs İhtilali'ni yaşamış, valilikten alınmıştı. Adalet Partisi'nde politikaya atıldı. Milletvekili seçildi. Bakan oldu. 1971 Muhtırası'nda yine görevden ayrılmak zorunda kaldı. 1973'te yeniden milletvekili seçildi. 1975'te kurulan Milliyetçi Cephe hükümetlerinde Dışişleri Bakanlığı'na getirildi. Bu kez de 1980 İhtilali'nin darbesini yedi. Senato Başkanlığı'ndan düştü. Hatta bir süre Zincirbozan'da gözaltında tutuldu.‘‘Yani şöyle bir kokteyl yapıp çalışma arkadaşlarıma veda etme imkánını hiçbir zaman bulamadım. İhtilaller bir türlü peşimi bırakmadı’’ derdi.* * *Ben Türkiye'nin halini İhsan Sabri Bey'in yazgısına benzetiyorum. Türk halkı olarak kazandığımız hiçbir başarıyı şöyle ağız tadıyla kutlayamıyoruz. Eurovision'da Sertab Erener'in, Cannes'da ‘‘Uzak’’ın kazandığı olağanüstü başarılara doyasıya sevinemedik. Beşiktaşlılar bile şampiyonluk nedeniyle yeri göğü inletemediler. Çünkü hepimizin yüreğinde günlerden beri süren ‘‘Genç subaylar’’ tedirginliği vardı.Ama hep böyle oluyor. Ne zaman sevinçli bir
haber gelse, hemen onu gölgede bırakacak bir olumsuzluk gelişiveriyor ülkemizde.Türkiye'nin değişmez bir yazgısı bu galiba.* * *Siyasi iktidarla Silahlı Kuvvetler arasındaki gerginlik Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarıyla biraz duruldu gibi. Ama bu tür gerginliklerin önümüzdeki günlerde de çıkmayacağını düşünmek aşırı iyimserlik olmaz mı?Bana göre bu gerginlikler giderek daha da sıklaşacak. Türkiye 3 Kasım seçimlerinde sandıktan çıkardığı sonuçla bunun zeminini hazırladı. Rejimle her an ters düşebilecek bir siyasi görüşün iktidar olması, böyle duyarlı bir dönemde Türkiye için büyük bir talihsizliktir. AKP iktidarının rejim karşıtı her adımı Türkiye'yi huzursuz ediyor. O nedenle hükümet aldığı kararlarda son derece dikkatli olmalıdır.Laik, demokratik cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı kararların duyarlı çevrelerde rahatsızlık yaratacağını hesap etmelidir.Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecinin sonuna yaklaşıyoruz. Ya Avrupa'nın üyesi olacağız, ya da bu büyük organizasyondan kopacağız. Bu duyarlı süreçte Türkiye'de askeri iradenin ülke yönetimine müdahale etmesine fırsat yaratmamak gerekir.Avrupa Birliği'ne gireceksek, siyasi iradenin ülke yönetiminde tek otorite olmasını sağlamalıyız.Bunu gerçekleştirecek olan da siyasi iktidardır. Yaşadığımız türde gerginlikler sık sık tekrarlanırsa Avrupa işi çıkmaza girer.O nedenle Recep Tayyip Bey ve arkadaşları, kafalarındaki rezervlerden kurtularak çağdaş bir anlayışla ülkeyi yönetmelidirler.
button