Güncelleme Tarihi:
TBB'nin Swissotel'de yapılan 15. Baro Başkanları toplantısının açılışında konuşan Özok, “22 Temmuz genel seçiminden sonra AK Parti'nin, seçim başarısını da dikkate alarak, sivil ve renksiz anayasa tartışmaları başlattığını, geçen süreç içerisinde somut bir öneri sunmadığını ve türban tartışmaları arasında anayasa değişikliği tartışmalarını gündemden çıkarmayı başardığını” ifade etti.
Türkiye Cumhuriyeti'nin değiştirilmesi teklif daha edilemeyecek ilke ve değerlerinin, yüzde 47'lik oy çokluğuna güvenilerek, değiştirilmeye çalışıldığını iddia eden Özok, “Biçimsel sandık demokrasisiyle elde edilen iktidar gücünü 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' özdeyişiyle tanımlamak mümkün değildir” dedi.
-“RÖVANŞ DUYGUSUYLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ”-
Özok eksiksiz demokrasinin, ancak güçlü ve diri bir uygar toplum ile yurttaşlık kültürünün egemen olduğu toplumlarda var olma ve gelişme olanağı bulabileceğini belirterek, şunları söyledi:
“Seçimlerde çoğunluğun desteğini alarak iktidar olanların, çoğunluğun zorbalığına izin vermemeleri, gerek bireylerin gerekse azınlıkta olanların haklarının korunması için gerekli yasal önlemleri almaları ve bunların uygulanması konusunda duyarlı olmaları zorunludur. Anayasa Mahkemesinin verdiği karar nedeniyle kendi adayını Cumhurbaşkanı seçtiremeyen AKP, tamamen tepkisel ve rövanş duygularıyla, Meclis çoğunluğuna dayanarak, gider ayak köklü ve önemli Anayasa değişikliği yapmıştır. Hiç gereği, amacı, zamanı ve yararı olmayan bu Anayasa değişikliği, ülke demokrasisi bakımından büyük bir olumsuzluk içermektedir, çünkü 1980 Anayasası sistemimizi tümden değiştiriyor. Bunların hiç biri yapılmadan bir anlamda iktidar partisi genel başkanı ve onun çevresinde oluşan oligarşik elitin verdiği ayak üstü karar, ülkemizin sosyal, siyasal ve demokratik geleceğini olumsuz bir biçimde etkileyecektir.”
Özok, 11. Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesine yönelik Anayasa değişikliğinin halk oylamasına sunulmasının da hukuken yok hükmünde olduğunu savunarak, halk oylamasının 1982 Anayasası'nın temel mantığına ve felsefesine aykırı bir düzenleme getirmesinin yanında demokratik geleneklere de aykırı bir uygulamaya olanak sağladığını ifade etti.
-“SIRA BEKLEYEN KANUNLAR VAR”-
TBMM'de Sosyal Güvenlik Kanunu başta olmak üzere Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu, İcra İflas Kanunu gibi birçok önemli yasa tasarısının yasalaşmak için sıra beklediğini anımsatan Özok, “Böyle bir dönemde halk için önceliği bulunmayan türbanı ülke gündemine oturtmak ayrışmalara neden olacaktır” diye konuştu.
Türban konusunun ülkenin birinci sorunu haline getirildiğini ifade eden Özok, şunları kaydetti:
“Ülkemizin çözüm bekleyen temel ve öncelikli sorunları eğitimsizlik, işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, terör ve güvenliğin yanı sıra Doğu ve Güneydoğu'daki yurttaşlarımızın karşı karşıya bulunduğu olumsuzluklardır. Tamamen siyasi rant için türbanın bağlanış biçimi konusunda yarış eden MHP ve AKP temsilcilerinin, yardım dağıtan araçlara saldıran ya da yoksulluk maaşı almak için bankalara hücum eden yurttaşlarımızın sorunlarına karşı aynı duyarlılığı ve birlikteliği göstermelerini isterdim. Çok yaşamsal konular güncelliğini korurken, türban etrafında başlatılan tartışmalar inandırıcılıktan uzaktır çünkü ülkemizdeki genç kızlarımızın üçte ikisi okuma yazma bilmemekte, kadın ve kızlarımızın çoğunluğu ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmakta, töre cinayetlerine hedef olmakta, temel hak ve özgürlüklerinin hiçbirini tam olarak kullanamamaktadırlar. Bugünkü birliktelik, kendi temsilcilerinin de açıkladığı gibi ilkesel değil, tamamen siyasi ranta, yine kendilerinin ifade ettiği gibi hasada yönelik iş birliğidir.
Tamamen popülist bir yaklaşımla ele alınan yeni türban düzenlemesi, yanlış noktadan hareket edildiği için kimi sorunları beraberinde getirmektedir. Eğer bu bir dinsel emirse, konunun özgürlükler düzleminde değil, siyasal rejim ve laiklik ekseninde ele alınması gerekmiyor mu? Yok eğer bu bireysel bir tercih ise diğer hak ve özgürlükler gibi kayıtlama ilkesine tabi değil mi? Hepsinden önemlisi türbanın üniversitelerde serbest bırakılması için evvelce yapılan tüm yasal ve yönetsel girişimler Anayasa Mahkemesi ve Danıştay tarafından durdurulmadı mı?
Bu gerçekler karşısında, türban konusunu ülkemizin bu en kritik sürecinde gündeme taşımanın amacı nedir? İktidar partisinin son derece planlı ve bilinçli bir biçimde yaklaştığı konuya, yandaşı MHP işin bu boyutları ve ayrıntısına girmeden sadece siyasi bir rant yarışı ve hasat beklentisiyle daldığı için çok ciddi hukuki, siyasi ve toplumsal yanlışlara ortak olmuştur.
Anayasa'nın başlangıç bölümünde ifade edilen laiklik tanımı, Anayasa'nın 2. maddesinde devletin nitelikleri arasında sayılan laiklik kavramı ve Anayasa'nın 4. maddesinde değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek hususlar arasında laiklik ilkesi bulunduğu sürece türbanı üniversitelerde serbest bırakmayı amaçlayan yasal düzenlemeler, geçmişte olduğu gibi Anayasaya aykırılık iddiasıyla karşı karşıya kalacaktır. Çünkü demokrasi, insan hakları, sivil örgütler ve hukuk devletiyle bunların omurgasını oluşturan laiklik, Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel ilkelerin birincisidir. Bunun örselenmesine asla izin verilmemelidir.”
Özok, yeni Anayasa çalışmalarına teklifte bulunduklarını anımsatarak, çalışmalarının geçen süreç içerisinde dikkate alınıp alınmadığını bilmediklerini söyledi.
AK Parti'nin de kamuoyuna üzerinde tartışmak için somut bir metin sunamadığını anlatan Özok, “Prof. Dr. Ergun Özbudun ve arkadaşlarına ısmarlanan mı, rica edilen mi, yaptırılan mı bir türlü netleşmeyen bir metin ortaya atılmış, eleştirildiği zaman reddedilen, paylaşıldığı zaman bizimdir denilen anlaşılmaz bir yaklaşım sergilenmiştir” dedi.
“Ülkenin yeni anayasa tartışmalarına gebe kalmasının en önemli sebebinin, 12 Eylül 1980 hukuku olduğunu” savunan Özok, 12 Eylül 1980'den sonra Türkiye'nin başka bir Türkiye olduğunu, bir türlü istikrar, barış ve huzura kavuşamadığını, tüm değerlerin alt-üst olduğunu, her türlü yolsuzluk, soygun ve suiistimalin olağan hale geldiğini, halkın yaşanan olumsuzluklar nedeniyle “gemisini kurtaran kaptan” psikolojisine girdiğini ifade etti.
-BAZI BARO BAŞKANLARINDAN İTİRAZ-
Özok'un konuşmasının ardından söz alan Kırşehir Barosu Başkanı Gökhan Maraş, Özok'un, toplantının kendi konuşma bölümünü basına açıp, diğer baro başkanlarının konuşma bölümlerini basına kapatarak, usul hatası yaptığını savundu.
Özok'un türban konusundaki açıklamalarına tepki gösteren Maraş, “Türban konusunda sizin gibi düşünmüyoruz, özgürlüklere destek veriyoruz. Anayasa değişikliği teklifinizdeki milletin tarifi konusunda sizin gibi düşünmüyoruz. Bir siyasi parti hakkında da yandaş tabirini kullanmanızı kınıyoruz” dedi.
Maraş, Özok'un, tüm baroları ve başkanlarını temsil eden şekilde konuşmasının yanlış olduğunu söyledi.
Maraş'ın ardından Sivas Baro Başkanı Mustafa Coşkun da söz istedi.
Bazı baro başkanlarının, her söz isteyene söz hakkı verilemeyeceği yönündeki sözleri üzerine salon dışına çıkan Coşkun, aralarında Kayseri, Trabzon, Sivas, Kırşehir, Erzurum, Kahramanmaraş, Malatya, Erzincan, Düzce, Rize baro başkanlarının da bulunduğu 24 baro başkanının adının yer aldığı basın bildirisini okuyarak, gazetecilere dağıttı.
-“ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNİ DESTEKLİYORUZ”-
Coşkun, üniversitelerde kılık-kıyafete ilişkin yasaklamalar nedeniyle yıllardır mağduriyet yaşandığını ifade ederek, Anayasa ve yasaların eğitim-öğretim hakkını tümüyle ortadan kaldıracak şekilde yorumlanmasıyla insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkelerine aykırı davranıldığını savundu.
Coşkun, üniversitelerde eğitim ve öğretim hakkının önündeki yasakların kaldırılmasına yönelik Anayasa değişikliklerine ilişkin yasama çalışmalarını desteklediklerini kaydetti.
Coşkun'un bildiriyi okumasının ardından bildiride adı geçen Bolu Barosu Başkanı Gazanfer Günler, bildirinin, kendisi görmeden kaleme alındığını belirterek, içeriğine katılmadığını açıkladı.
Daha sonra, salondan çıkan İzmir Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Muhittin Üstündağ, Coşkun'un okuduğu bildiride adı geçen baro başkanlarından bazılarının bildiriden haberdar olmadığını söyledi ve bu baro başkanlarının isimlerinin haberlerde yer alması halinde gazeteciler ve çalıştıkları kuruluşlar aleyhinde dava açacaklarını ifade etti.
Toplantıya, 78 baro başkanından 7'si mazeretli 19'u katılmıyor. Baro Başkanları toplantısı devam ediyor.