Güncelleme Tarihi:
Özdemir Oral çalıştığı fabrikadan 1980'de emekli olmuş. Emekli ikramiyesinin üzerine tasarruf ettiği tüm parasını koyarak, Doktor Sadık Ahmet Caddesi 8 numarada bulunan apartmandan bir daire satın almış. 16 daire ve dört dükkanı olan bu apartman ilk depremden orta hasarlı çıkmış. Artçı şoklar, binadaki hasarı gittikçe derinleştirmiş. Binadaki hasarın derinleşmesinin nedeni ise bitişikteki 4 numaralı apartmanın enkazı.
Deprem gecesi bir mukavva kutu gibi yıkılan bitişik evde toplam 8 kişi hayatını kaybetmiş. Enkaz kaldırılıp temele doğru inildiğinde, yan destekten yoksun kalan Özdemir Oral'ın oturduğu blok da sağa doğru yatmaya başlamış. Bu iki bina da müteahhit İsmail Çil tarafından inşa edilmiş. Müteahhit Çil, Avcılar'ın ünlü yap-satçılarından biri. Ama yapıp sattığı tüm binalar ya çökmüş ya da ağır hasar görmüş. Sağlam kalan tek bir binası bile yok.
Tüm birikimlerini bu müteahhite kaptıran Özdemir ve Mürvet Oral çifti, hergün binalarının önünde bekliyor. Mürvet Hanım'ın ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş. Ailenin iki oğlu var. Biri yanlarında kalıyor, diğeri de Avcılar'da başka bir yerde oturuyor. ‘‘Hiç olmazsa gidecek başka bir eviniz var’’ deyince, Özdemir Bey acı acı gülümseyerek, ‘‘Hayır, oğlumuzun evi de yerle yeksan oldu. Çünkü, onun evini de yapan İsmail Çil'di’’ diye cevap veriyor.
Özdemir Bey'in oğlu Yaşar Oral'ın Deniz Köşkler Caddesi, Dündar Sokak, No: 101'deki Koray Apartmanı da un ufak olmuş. Canlarını zor kurtarmışlar. Şimdi bütün ailece sokaktalar. Akrabalarının yanına geçici olarak sığınmışlar ve geleceklerinin tam bir muamma olduğunu söylüyorlar. Eşyalarının bir kısmını çıkarmışlar ama büyük bir bölümü içerde kalmış. Ne yapacaklarını bilmiyor, öylece bekliyorlar.
Mürvet Oral, çökmeye yüz tutmuş evlerinin bir an önce yıkılmasını istiyor. Bina tehlike arzettiği için çevrede oturan komşularına zarar vermesinden korkuyorlar. ‘‘Bari bize olan oldu onlara zarar gelmesin’’ diyen Mürvet Hanım, buruk bir sesle şöyle devam ediyor:
‘‘Bir an önce yıkılsın ki, biz de yıllarca oturduğumuz, çocuklarımızı büyüttüğümüz, iyi kötü günler geçirdiğimiz evimize bakarak daha fazla ızdırap çekmeyelim. Evimizin yıkıldığını görmeden geleceğe yönelemiyoruz. Hep bir parçamız ayakta ve bizi geçmişe doğru çekiyor diye düşünüyoruz.’’