Güncelleme Tarihi:
Bardakoğlu, 2006 yılı hac organizasyonu hakkında bilgi vermek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Gazetecilerin, hac kayıtları sırasında ön kayıtta belirtilen hac ücretiyle kesin kayıtta belirtilen rakamın farklı olduğunu ifade etmeleri üzerine Bardakoğlu, hacdan döner dönmez yeni hac yılının organizasyonuna başladıklarını söyledi. Bardakoğlu, “Biz kamu kurumuyuz, kimsenin cebine 1 kuruşun girmesi düşünülemez. Zaten Diyanet İşleri Başkanlığı, kamu hizmeti ve şeffaf olduğu için düşünülemez” dedi. Bardakoğlu, kararnamede yüzde 5 civarında ihtiyat akçesi olduğunu, hac organizasyonun bununla yapıldığını söyledi.
Tedbirleri almak zorunda olduklarını belirten Bardakoğlu, bu çerçevede hacı adaylarının isteği ve talebine göre daha önceden bölgeye giderek, iyi evleri kiraladıklarını, bütün bu çalışmaların haccın daha iyi ifasına yönelik yapıldığını vurguladı.
Bardakoğlu, organizasyonda insan unsurundan, mahalli görevlilerden kaynaklanan birçok sıkıntı yaşandığını ifade etti.
“DİN ÇİMENTODUR”
Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın “din çimentodur” dediğini belirterek, buna ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine Bardakoğlu, şunlar kaydetti:
“Kimliği sadece din ile açıklamak doğru olmazsa bile dinin toplum hayatında, insanların kültüründe ve kimliğinde, dindar olsun olmasın ibadetlerini yerine getirsin getirmesin, önemli bir paya, etkiye sahip olduğu çok açık. Bu batıda da böyle, doğuda da böyle.
Bugün Avrupa'da din ve kilise çok belirleyici bir role sahip ve her ne kadar onlar telaffuz etmeseler de Avrupa ülkeleri arasındaki din bağı zaman zaman Türkiye'nin sunduğu din hizmetleri ve İslam dininin esasları konusundaki hizmetlerini ciddi ölçüde sıkıntıyla karşı karşıya getirmektedir.”
Yurtdışında batılıların, İslam dini dersini, cami hizmetlerini ve bunları yürütecek din görevlilerini yetiştirmek istediklerine dikkat çeken Bardakoğlu, şöyle devam etti:
“Biz İslami açıdan dini hizmet ve bilgi sunmanın kolay bir iş olmadığını, din görevlisinin hem bilgili hem de toplumu tarafından kabul edilebilir olması gerektiğinin önemine işaret ettik. Batılılarla görüşmemizde ben bütün konuların dönüp dolaşıp din eksenine oturduğunu ve din üzerinden bir tartışmanın batılılarca bize karşı yapıldığını görüyorum.
Biz, Türkiye'nin İslam dini konusundaki birikimi, laik ve demokratik devlet yapısı, küresel değerler ve İslam'ın otantik bilgisi üçgeni içinde bütün insanlarımızı kucaklamaya, birleştirmeye barıştırmaya çalışıyoruz. Toplum ve dünya ile barışık bir din hizmeti sunmaya gayret ediyoruz.”
ALT-ÜST KİMLİK TARTIŞMASI
Bardakoğlu, alt-üst kültür tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine, bu cümlelerin hangi bağlamda ne amaçla söylendiğini irdelemek gerektiğini kaydetti.
Bardakoğlu, “Zannediyorum ki bunlar kimlik tartışmasından ziyade toplumumuz veya vatandaşımızın kimliğini, kültürünü oluşturan bileşenlerin nelerden ibaret olduğunun söylenmesidir” diye konuştu.
Farklılıkların yok edilmesi, insanlara tek bir insan ve model önerilmesi ve dayatılması yerine farklı medeniyet, kültür ve dinlerin anlayışla karşılanması gerektiğine işaret eden Bardakoğlu, “Farklı kültür kaynaklarımızla birleşerek, barış ve huzur içinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşadığımızı görmemiz gerekiyor” dedi.
Gazetecilerin, Umre'ye gidenlerin daha sonra kaçak olarak hac zamanına kaldıklarını belirterek, bu konuda neler yapıldığını sorması üzerine de Bardakoğlu, bunun önem verdikleri bir konu olduğunu ifade ederek, vatandaşları bu şekilde Umre'ye götürenlerin 1 yıllığına kurulmuş köksüz şirketler olduğunu söyledi.
Bunların Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde cereyan etmediğini belirten Bardakoğlu, bu tür olayların hem Türkiye'nin itibarına hem de yıllık hac kontenjanına zarar verebileceğine dikkati çekti.
Bardakoğlu, başkasının hakkının ihlal edilerek, hac görevinin ifa edilemeyeceğini söyledi.