Güncelleme Tarihi:
AYHAN ve Adile Arduç çiftinin evi Elazığ’a bağlı Karakoçan ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki Ilısu mezrasında. Çift, 1994’te ayrılmak zorunda kaldıkları köylerine 3 yıl önce döndü ve devletten izin alarak tapulu arazilerine ev yaptı. Normal şartlarda hem Nazımiye hem de Karakoçan ilçelerine Mazgirt taraflarındaki köprüden geçerek ulaşılabiliyordu. Ancak Pembelik Barajı ve hidroelektrik santralı (HES) inşaatı hayatlarını değiştirdi. Önce Nazımiye’ye giden yol kapatıldı.
8 aydır evlerinde mahsurlar / FOTO GALERİ
KÖPRÜLER SULAR ALTINDA
8 ay önceyse mezrayı Karakoçan’a bağlayan köprü sular altında kaldı ve Arduç çiftinin yaşadığı bölge neredeyse bir adaya dönüştü. Arduçlar, arabalarıyla birlikte sarp tepeler ve eskiden Peri Çayı olan baraj gölünün arasında kaldı. Mezraya yalnızca ‘su yolu’yla erişilebiliyor. Geçirdiği bir iş kazası sebebiyle engelli olan Ayhan Arduç sorunun barajdan kaynaklanmadığını söyleyerek başlıyor söze:
94’TE KÖYLER BOŞALTILDI
“Köy boşaltmaları olunca 1994’te göç etmek zorunda kaldık. Üç yıl önce geri dönerek evimizi yaptık. Geldiğimizde Seyrantepe Barajı bitmişti. Bir yıl sonra da Pembelik Barajı’nın yapımına başlandı. Köyümüz, baraj kamulaştırma alanına girmiyor ama mezralar arasındaki bağlantı yolları suyun altında kaldı. Bu sorunları yaşayan 3 mezra daha var. Çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporlarında barajı yapan şirketin tahrip olan köprü ve bağlantı yollarını yapmak için taahhüdü vardı. Bu yüzden mahsur kalmak gibi bir endişemiz yoktu. Barajın gövdesinin altında köprü projesi vardı. Sondajı yapıldı ama şirket 8 aydır köprüleri yapmadı.”
HANİ KÖPRÜ YAPACAKLARDI
Adile Arduç’sa durumdan dolayı psikolojilerinin bozulduğunu söylüyor: “Yüzyıllardır yaşadığımız köyde oturmak en doğal hakkımız. Kimsenin bizi tapulu yerimizden çıkarmaya hakkı yok. İnsan yüzü göremiyoruz, hiçbir ihtiyacımızı karşılayamıyoruz. Sonbaharda gelen yardımlarla idare etmeye çalışıyoruz. Ailelerimizi göremiyor, cenazelere gidemiyoruz. Ancak telefonla sesimizi duyurabiliyoruz. Tanıdıklar arada gelip karşıden sesleniyor, buradan bakıyoruz. Dayanabildiğimiz kadar direneceğiz. İki kıyı arasında 60 metrelik köprünün yapılmasını bekliyoruz.”
8 AYDIR 4’ÜNCÜ MİSAFİRİZ
Arduç çiftine mahsur olarak geçirdikleri 8 ay içinde ziyarete gelen 4’üncü grubuz. Yardım götüren Tunceli Belediyesi, AFAD ekibi ve CHP milletvekili Melda Onur’dan sonra elimiz boş geldiğimiz için biraz mahçubuz. Çünkü Arduçlar yalnızca dışarıdan gelen yardımlarla hayatlarını sürdürebiliyor.
Eve giden yol
ARDUÇ ailesini ziyaret için ilk iş, hobi olarak aldığı botuyla mezraya ulaşım hizmeti sağlayan Hüseyin Narin’e ulaştık. Peri Vadisi’nde birkaç kilometre ötedeki köyde yaşayan Hüseyin bu işi gönüllü yapıyor. Ancak iş Hüseyin’i bulmakla kalmıyor. Botu, Arduçların evinin karşısındaki kıyıya taşımak gerekiyor. Bunun için de Balcalı Köyü’nden Cengiz Bey’den traktörünü rica ettik. Karakoçan’dan 20 kilometre ötedeki kıyıya ulaşmak için bozuk yolda bize Pamuklu köyünün muhtarı Binali Meriç rehberlik etti.
ELBİRLİĞİYLE BOTU İNDİRDİK
Arduçların evinin karşısına gelip arabamızı ve traktörü park ettikten sonra elbirliğiyle botu su kenarına indirdik. Yaklaşık 10 dakika süren bir su yolculuğuyla karşıya geçtik. Ancak o sırada canhıraş botu yönetmeye çalışan kaptanımız Hüseyin “Romantikmiş” yorumuma gülümsemekle yetindi. Nehri geçtikten sonra kıyıya atlamak da hiç kolay değil çünkü bir düzlüğe değil hayli eğimli bir araziye çıkarma yaptık.
BATA ÇIKA TEPEYE YÜRÜYÜŞ
Arduçların tepedeki evine ulaşmak için çamur içindeki yolda bata çıka yürüdük. 20 kilometrelik bozuk yol, 10 dakikalık devrilme tehlikeli bot yolculuğu ve 15 dakikalık ‘hiking’den sonra paçalarımız sırılsıklam olarak nihayet bizi evlerinin girşinde heyecanla bekleyen Arduç çifti oğulları Sergen’in karşısına geçtik.
Arduçların, Tunceli’den geçen hafta gelen oğulları Sergen arkadaşlarıyla buluşamamak ve okula gidememekten şikâyetçi.