OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 28, 2000 00:00
BANKNOTTAKİ KADIN:CLARA WIECK SCHUMANN Kraliçeler veya Marianne, Britannia gibi ülkeleri temsil eden simge figürler dışında metal veya kağıt paralarda kadınlara yer verilmesi pek yaygın değildir. Özellikle banknotlarda portreleri kullanılan politikacılar, sanatçılar ve bilim adamlarının tamamına yakını erkeklerden oluşur. Almanya bunun istisnalarından biri, şu sırada tedavülde olan sekiz banknotun dördünde değişik alanlarda isim yapmış kadınlar yer alıyor. Alman Merkez Bankası (Deutsche Bundesbank) hiç değilse banknotlar üzerinde kadın erkek eşitliğini sağlamış...Bu ünlü kadınlar ise, yazar Bettina von Arnim (5 DM), şair Annette von Droste-Hülstoff (20 DM), ressam ve doğa bilimci Maria Sibylla Merian (500 DM) ve içlerinde kuşkusuz Almanya dışında en çok tanınanı; klasik müziğe biraz olsun ilgi duyan herkesin adını mutlaka duymuş olduğu 19.yüzyılın ünlü piyanist ve bestecisi Clara Wieck Schumann; hani bazılarımızın kendi ülkemizin parası kadar aşina olduğu 100 DM'lik banknotun mavi fonundan iri gözleriyle bakan saçları arkaya toplanmış, kuğu boyunlu kadın; bu banknot çoğumuzun elinden en az bir kere geçmiştir, ama üzerinde resmi olan kadının öyküsünü kaç kişi biliyor? O sadece banknotun üzerinde bir portre olmaktan fazla ilgiyi hakediyor oysa.Clara Josephine Wieck 13 Eylül1819'da Leipzig'de doğdu. Babası müzik öğretmeni ve piyano firması sahibi Friedrich Wieck kızının yeteneğini küçük yaşta keşfederek 5 yaşından itibaren onu müzisyen olarak yetiştirdi. 9 yaşındayken konserlerde çalmaya başladı. 11 yaşında ise ilk solo konserini verip ilk bestesini yaptı. 1831 - 1836 yılları arasında babasıyla birlikte Avrupa'yı dolaşarak bir dizi başarılı konser verdi ve 'harika çocuk' olarak ünlenerek Mendelssohn, Paganini, Chopin, Goethe gibi zamanın önde gelen müzikçi ve edebiyatçılarının hayranlığını kazandı. Piyanist olarak ünü gittikçe yayılıyor, bunun yanında ailesinin maddi durumu da gittikçe iyiye gidiyordu, Clara, Baba Wieck'in eğitim metodunun ne kadar başarılı olduğunun canlı bir kanıtıydı, sayesinde babası daha çok ve daha paralı öğrenciler buluyor, bu arada piyano satışları da artıyordu. Bu mutlu hayatları Clara'nın 16 yaşındayken babasının öğrencilerinden Robert Schumann'a aşık olmasıyla bozuldu. Aslında Clara kendisinden 9 yaş büyük olan Robert'i 9 yaşından beri tanıyordu. Wieck bu beraberliğe şiddetle karşı çıktı, evlenmelerine izin vermedi. Bunun üzerine Clara ve Robert evlenme izni alabilmek için mahkemeye başvurdular. Bu mücadele Baba Wieck'in direnmesi yüzünden üç yıl sürdü. Doğrusu bu konuda pek de haksız sayılmazdı; bir yanda kızı Clara; geçmişi başarılarla dolu, geleceği de parlak bir piyanist ve besteciydi; diğer tarafta ise Robert; elindeki sakatlık yüzünden piyanistlik kariyerine veda etmek zorunda kalmış başarısız bir müzisyen; kimsenin bestelerini duymadığı bir besteci taslağı; otuzuna merdiven dayadığı halde girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamış mesleksiz bir adam (müziğe olan ilgisi yüzünden hukuk öğrenimini yarıda bırakmıştı); sürekli meyhanelerde içip sabahlayan bir sefihti, üstelik ailesinde de kalıtsal bir akıl hastalığı bulunmaktaydı; böyle bir adam neyine güvenerek kızıyla evlenmek istemekteydi; evlenseler bile nasıl geçineceklerdi; hangi baba böyle bir damat isterdi? Baba Wieck yaklaşık üç yıl boyunca mahkemelerde bu savları yineleyerek izin vermemekte direndi; onun bu direnci ve yasaklamaları gençleri birbirlerinden uzaklaştıracağına daha da yakınlaştırdı. Clara ve Robert bu süre içinde birbirlerine 400'e yakın mektup yazdılar ve gizlice buluşmaya da devam ettiler. Bu arada Clara başarılı konserlerini ve Robert de bestelerini yapmayı sürdürdü. Hatta Robert, mesleksiz olduğu iddialarına son vermek amacıyla bir yandan da dergilerde müzik yazarlığı yaparken bir de felsefe diploması aldı.Sonunda mahkemeden izin çıktı ve 1840'da Clara 21 yaşına girmek üzere iken evlendiler. Babası bu yenilgisinden dolayı yeni evlilere o kadar kin duyuyordu ki Clara'nın yıllar boyunca verdiği konserlerden kazandığı paradan kızına tek kuruş vermediği gibi hayatlarını zorlaştırmak için de elinden geleni yaptı. Öyle ki Clara kendi piyanosunu bile ancak aylar sonra kendi evine getirebildi. Alman yönetmen Peter Schamoni'nin 1983 tarihli 'Frühlingssinfonie' (İlkbahar Senfonisi) isimli filmi, Clara ile Robert'in gençlik yıllarını, tanışmalarından evlenmelerine kadar olan süreci konu alıyordu, Nastassia Kinski'nin canlandırdığı Clara, yeni evine baba evinden kendi piyanosunu da getirdiğinde kocası: 'Evimiz iki piyano için biraz küçük değil mi?' diye soruyor ve
film sona eriyordu. Bu cümle bir bakıma bu evliliÄŸin geleceÄŸini de özetliyordu. BaÅŸlangıçta evliliklerinin hem duygusal hem de mesleki açıdan verimli bir beraberlik olacağını düşünmüşlerdi ama zaman geçtikçe bazı dengeler özellikle Clara alehine bozulmaya baÅŸladı.Robert evliliklerinin ilk on yılı boyunca hala tanınmamış bir besteci olduÄŸundan ve pek para da kazanamadığından ailenin geçimini saÄŸlamak Clara'ya düşmüştü. Kocası bu durumdan pek hoÅŸnut olmasa da Clara konser turnelerine çıkarak ve dersler vererek hem kocasına, hem de 14 yıllık beraberliklerinin ürünü olan 8 çocuÄŸuna bakmayı üstlendi. Bu arada gerek konserlerinde bestelerini çalarak, gerek yeni besteler yapmaya teÅŸvik ederek kocasına müzik konusunda destek vermeye devam etti, hatta zaman zaman kendi çalışmalarından ödün vermesi gerekse de; çünkü Robert bir evde aynı anda iki piyanonun birden çalmasından rahatsız oluyor, 'bu gürültüde' beste yapamıyordu, bu konuda fedakarlık eden de her zaman Clara oluyor, bir piyanist için elzem olan günlük egzersizlerinden bile vazgeçiyordu. Evlenmeden önce Clara'yı sürekli çalışması ve beste yapması için teÅŸvik eden Robert, evlendikten sonra neredeyse onun çalışmalarını engeller olmuÅŸtu. Besteci -yorumcu evliliÄŸinin olabilecek en ideal beraberlik olacağını savunuyor görünse de Clara'nın kendisinden daha önde olmasını bir türlü hazmedemiyordu. Yıllar geçtikçe Robert'in ünlü ve baÅŸarılı eÅŸinin gölgesinde tanınmamış bir besteci olarak kalmasının huzursuzluÄŸuna kalıtsal hastalığının sebep olduÄŸu sinir krizleri de eklenince Schumann'ların evliliÄŸi iyice tahammül edilmez hale geldi ve Robert bir intihar giriÅŸiminin ardından 1854 yılında bir akıl hastanesine kapatıldı, 1856'da da orada öldü. Bütün bu süre içinde Clara kendisini sadece bir kez, ölümünden iki gün önce ziyaret edebildi.Clara kocasının ölümünden sonra da müzikteki baÅŸarılarını sürdürdü, konser piyanistliÄŸine ve öğretmenliÄŸe devam etti, bu arada Robert'in bütün eserlerini yayımlatarak bestelerini tanıtma çabalarında baÅŸarılı oldu. Robert Schumann besteci olarak gerçek ününe ancak öldükten sonra ulaÅŸabilmiÅŸti. Clara sonraki yıllarda bir yandan çocuklarını üçünün ölümü (biri de Robert hayattayken ölmüştü) diÄŸerlerinin de bazı sorunları yaÅŸamını daha da zorlaÅŸtırmasına raÄŸmen müzik çalışmalarına hiç ara vermedi. 1878'de Frankfurt Konservatuarının baÅŸ piyano öğretmeni oldu ve pek çok öğrenci yetiÅŸtirerek piyanistlikte bir ekol oluÅŸturdu. Bu yıllardaki en yakın dostlarından biri de kocası hayattayken de aile dostları olan besteci Johannes Brahms'dı. Brahms'a da bestelerinde esin kaynağı oldu, bestelerini tanıtmak için çaba harcadı, Brahms ise birçok bestesini Clara'ya ithaf etti. Kimi müzik tarihçilerine göre iliÅŸkileri dostluktan da ileriydi.Clara 1888'de 60. sanat yılını kutladı. Son konserini 1891'de verdi ve konservatuardan da ayrılarak sadece evinde ders vermeye devam etti. 26 Mart 1896'da Frankfurt'ta öldü. Bu Brahms için büyük bir darbe oldu ve onun ölümünden sonra sadece bir yıl yaşıyabildi.Clara Wieck Schumann'ın, yaÅŸamı boyunca, konserler ve dersler yanında ailenin geçim derdi, günlük ev iÅŸleri, Robert'in huysuzlukları, hamilelikler ve doÄŸumlar (14 yılda 10 hamilelik ve 8 çocuk, insan o günlere bakınca günümüzdeki doÄŸum kontrol yöntemlerinin deÄŸerini daha iyi anlıyor, Clara yine de o zamanda yaÅŸamış pek çok kadının hamilelik ya da doÄŸum sırasında ölmesine sebep olan olumsuz saÄŸlık koÅŸullarına raÄŸmen bu kadar uzun yaÅŸamayı baÅŸarabildiÄŸi için ÅŸanslı sayılabilir), çocukların sorunları gibi nice ıvır zıvırla uÄŸraşırken fırsat bulup da yapabildiÄŸi bestelerin sayısı yetmiÅŸe yakın, bazıları kaybolmuÅŸ, bugün bilinen bestelerinin sayısı ise 66. Yapıtları arasında bir piyano konçertosu, lied'ler, oda müziÄŸi ve solo piyano parçaları bulunuyor. Ama besteleri Robert'in besteleri kadar popüler olamamış, onlar kadar fazla icra edilmiyorlar. Yakın zamanda bestelerini yeniden gündeme getirme çabaları görülse de müzik tarihçileri ve yazarları kendisini daha çok piyanist olarak deÄŸerlendirmeyi tercih ediyorlar. Oysa uzmanlarına göre Clara'nın besteleri çağının diÄŸer bestecilerinden hiç de geri kalmıyor. Ses kaydetme sistemlerinin henüz icadedilmediÄŸi dönemlerde yaÅŸayan bütün virtüözler gibi Clara'nın da icralarını bugün dinleme olanağımız yok, ne kadar büyük bir yorumcu olduÄŸunu sadece zamanın müzik insanlarının yazdıklarından öğreniyoruz. Ansiklopedilerde ve müzik sözlüklerinde kendisine Robert'e ayrılanın dörtte biri kadar bile yer ayrılmıyor. Besteciler yorumculara göre daha kalıcı olma ÅŸansına sahipler. Acaba, Clara Robert'le hiç karşılaÅŸmasaydı, ya da babasının sözünü dinleyip onunla evlenmeseydi; elbette ömür boyu babasının yanında 'harika çocuk' olarak kalamazdı, artık yetiÅŸkin biri olduÄŸuna göre kendi yaÅŸamını kurması gerekiyordu; ama niye ille Robert'i seçmiÅŸti, ondan daha az yetenekli, ama sanatına ve çalışmalarına daha fazla saygı duyup destek verecek baÅŸka birini bulamaz, ya da yaÅŸamını ve müzik çalışmalarını tek başına sürdüremez miydi, kendi yaÅŸamını kazanabilecek durumda olduÄŸuna göre? Her ikisi için de bunca yıpratıcı ve tüketici olan bu iliÅŸkiye girmesinin sebebi sadece Robert'e duyduÄŸu aÅŸk mıydı? Robert için onca çaba ve özveriyle oluÅŸturduÄŸu, yaratıcı çalışmalar için olmazsa olmaz koÅŸullardan biri olan 'kendine ait bir oda'yı sadece kendine saklayıp kendi bestelerini yapamaz mıydı? Bir bestecinin büyüklüğü eserlerinin uzunluÄŸuna ve çokluÄŸuna baÄŸlı olmasa da henüz onaltı yaşındayken bir piyano konçertosu besteleyebilen biri, çok daha fazla uzun soluklu orkestra eserleri besteleyemez miydi ÅŸarkılar ve kısa piyano parçalarının yanında? Robert'in ölümünden sonra niçin bu kadar az beste yapmıştı (yaklaşık 40 yıl içinde sadece 5 beste yapmış), tek esin kaynağını kaybettiÄŸinden mi, yoksa yaÅŸam koÅŸullarının ağırlığı yüzünden fırsat bulamadığından mı? Yoksa o da diÄŸer bir çok 'harika çocuk' gibi yapacağını erken yaÅŸta yapıp yetiÅŸkinliÄŸinde tükenmiÅŸ miydi? Robert'in bestelerini tanıtmak için bu kadar çaba harcarken kendi besteleri için niye fazla uÄŸraÅŸ vermemiÅŸti; Robert'i gözünde çok büyüttüğünden ve besteci olarak kendi yeteneÄŸine güvenmediÄŸinden mi?Ya Robert Clara'yı hiç tanımasaydı yine de büyük bir besteci olarak hatırlanabilecek miydi günümüzde? YeteneÄŸini farkedip deÄŸerlendirebilen baÅŸka kiÅŸiler de çıkabilirdi karşısına belki ama keÅŸfedilememiÅŸ bir cevher olarak ömrünü tüketip çok daha önce akıl hastanesini boylayarak daha erken ölmesi de olasıydı. DoÄŸrusu baÅŸka hiç kimse de Clara gibi kendisini adamayabilirdi onun için. Ä°nsanlık tarihi doÄŸru zamanda doÄŸru yerde bulunup doÄŸru iliÅŸkileri kurabildikleri için genç yaÅŸta haketmedikleri yerlere gelen, ama ölümlerinden sonra unutulup giden nice kof sözde dahinin yanında, bu ÅŸansa ve beceriye sahip olamadıkları için akacak mecra bulamayınca kaynağını yokeden pınar örneÄŸi kendi kendini yokeden sayısız keÅŸfedilmemiÅŸ yetenekle dolu.Yüz yıldan fazla bir zaman önce yaÅŸanmış olayları artık deÄŸiÅŸtirmek mümkün olmadığına göre bütün bu soruları sormanın da anlamı olmayabilir, ama ÅŸu da bir gerçek; dünyada yaratılan her iyi ve güzel ÅŸey için mutlaka bir bedel ödenmesi gerekiyor ne yazık ki; sonuçta dünya Robert Schumann'ın kiÅŸiliÄŸinde büyük bir besteci kazanmıştı; ama besteci Clara Wieck pahasına.Gülnur SEYHANOÄžLU - 28 Haziran 2000, ÇarÅŸamba Â
button