Güncelleme Tarihi:
PAT DİYE ELİNDE ÇAYLA GELİRDİ
Sizi tanıyalım...
Mehmet Karaca: 1965 yılı, Denizli Çardak doğumlu. Köyde yetişmiş, köylü. Çobanlık ve çiftçilik yapan bir ailede büyümüş. Daha sonra eğitimini tamamlayıp bankacı olmuş birisi. Ortaokulu Söke’de, liseyi Çardak’ta, üniversiteyi de Konya’da, Konya Selçuk Üniversitesi’nde okudum. Muhasebe işletme bölümünden 83 yılında mezun oldum. 22 yıl Denizli’deki çeşitli bankalarda çalıştım. Şimdilerde bir firmada finansman yöneticiliği yapıyorum.
Nasıl tanıştınız?
Mehmet Karaca: Gülizar’ın arkadaşı benim bankadan arkadaşımdı. Sevgili eşim arkadaşının yanına gelip gittikçe biz de birbirimizi tanıdık.
Gülizar Karaca: Avukatlık ofisim banka şubesinin hemen üstündeydi. Yıl 1991, mesleğe yeni başlamışım, hesap açılması gerekiyor, Elif’in yanına gidip geliyorum bankaya, Mehmet de hep yanımızda (Gülüyor).
MİNİ RESİTAL
SALONDAKİ bağlamalar dikkatimizi çekiyor. Çift hemen bağlamalarını alıp çalmaya başlıyor.
‘Elif bu çocuk kim’ diye mi sordunuz?
Mehmet Karaca: Yoo ben sordum; ‘Elif bu kız kim’ diye. Tam da böyle oldu. Kendiliğinden gelişti. Gülizar bankaya geldiğinde ben de hemen yanlarına gidiyordum. Çay servisleri falan...
Gülizar Karaca: Mehmet biraz çekingen davranıyor, ben anlatayım. Bankaya Elif’in yanına giderdim bir işlem için. Pat diye Mehmet arkadan çıkar gelirdi elinde çay bardaklarıyla. ‘Elif, bu neden sürekli bana çay getirip duruyor’ diye sorar olmuştum. 6 ay sonra anladım nedenini.
Nasıl hissettirdiniz duygularınızı?
Mehmet Karaca: Kendiliğinden gelişen şeyler oldu. Hemen her öğlen yemeğe giderdik, her pazartesi ofisine çiçek gönderirdim. Bankaya her hafta başında bir çiçekçi amca gelirdi Aydın’dan. Elinde sepetlerle bankaları gezerdi. Biz de her hafta pazartesi bir buket üst kattaki ofise gönderirdik; bıkmadan, usanmadan. Evlendikten bir yıl sonra banka değişikliği oldu kaldı çiçek işi.
Gülizar Karaca: Mehmet İstanbul’a eğitimlere giderdi ayda bir, 15 günde bir... O İstanbul’a gittiğinde de çiçekçi amca pazartesileri çiçeğimi getirirdi.
Mehmet Karaca: Tanıştıktan 4-5 yıl sonra 16 Aralık 1995’te evlendik.
Gülizar Karaca: Geziyorduk, yemeğe gidiyorduk ama hiç öyle şeyler konuşmuyorduk. Kendi çevrem, kendi arkadaşlarım eşimi gerçekten çok seviyorlardı. Beni ona iten biraz da o çevreydi. Tanıştıktan uzun süre sonra evlendik çünkü annem hastalandı, iyileşmesini bekledik ancak annemi kaybettik. Evlenme teklifi edilmedi.
Mehmet Karaca: Tüm ilişkiler, mücadeleler evlilik teklifi gibiydi zaten. Bazı duygular söylenmiyor, bazı yaşantılar gerçekten ifade edilemiyor. Şimdi çok romantik evlenme teklifleri var ama geçmişte yoktu. Niyetim zaten belli görünen köy kılavuz istemez.
Gülizar Karaca: Banka müşterisiyim ama kredi kartım yok. Yıl 1993. O yıllarda, telefon gibi prestijli bir şey kredi kartı. Mehmet kredi kartını alıp üst kata ofisime getirdi, ‘Kartın geldi ama ne vereceksin karşılığında’ dedi. Ne istediğini sordum, ‘seni’ yanıtını verdi.
TENİSÇİ AİLE
MEHMET Karaca, Pamukkale Tenis Kulübü’nde yönetici. Salondaki kupaların birçoğu da kendisine ait. Gülizar Hanım ise Ozan’ın küçüklüğünde başlamış tenis oynamaya. 12 yıl profesyonel oynayan, milli takım seçmelerine bile katılan Ozan, 14 yaşına gelince eğitim ile profesyonel tenis arasında bir seçim yapmak zorunda kalmış. Ozan şimdilerde İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okurken bir taraftan da okulunda tenis takımının kaptanlığını yapıyor. Ailesi, Ozan’ın da siyasete meraklı olduğunu söylüyor.,
PAMUK TOPLARKEN VEKİLLİK HAYALİ
Gülizar Karaca: Denizli Güzelköy’de yaşadım. Ekonomik anlamda çok dar gelirli bir ailede yetiştim. 5 yaşındaydım çalışmaya başladığımda. Annem, ben ve ablam tarlada yevmiyeyle pamuk işçiliği yapardık. Sabah 5’te kalkar, ekmeğe ayıracak paramız olmadığından yufka ekmek yapardık. Saat 7 olduğunda ise okula giderdik. Hafta sonları ‘Allah’ım inşallah yağmur yağar da bu hafta sonu evde kalırız, tarlaya çalışmaya gitmeyiz’ diye dua ederdik. Köyde bakkal dükkanımız vardı. Oraya da kiloyla gazeteler alınır kesekağıdı yapılırdı. Gazetede gördüğüm hazırlık testi yayınlarına mektup yazdım ve sınavına hazırlanmak için deneme kitapları istedim. Ticaret lisesinden Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. 25 yıl avukatlık yaptıktan sonra milletvekili oldum.
Siyaset nasıl başladı?
Gülizar Karaca: İlkokul yıllarımda tarlada pamuk toplarken ‘Milletvekili olacağım’ derdim. Tabii köyde milletvekilinin ne olduğunu kimse bilmezdi, anlattığım zaman herkes gülerdi. Pamuk islidir, toplarken, yüzünüz gözünüz is olur. Bu nedenle de, ‘Şu haline bak, yüzün gözün is içinde. Şu halinle bir de vekil olacağım diyorsun’ derlerdi. Siyasete de eşimi tanımadan önce girdim. Üniversitede öğrenciyken derslerimi bırakır, Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) Denizli çalışmalarına katılırdım. Ofisimi açtım, ruhsat törenimin hemen ardından avukatlık yaşamımın ilk gününde 91 yılında parti üyesi oldum. Türkiye’nin en genç belediye meclis üyesiydim. 7 Haziran 2015’te vekil oldum. 1 Kasım 2015 seçiminde 714 oy ile kaybettim. 2016’da Parti Meclisi’ne (PM) seçildim. Milletvekili değilken genel başkan yardımcısı oldum. 24 Haziran 2018’de de vekil oldum.
GÖKTE YILDIZ OLSAM NE YAPARSIN
Gülizar Karaca: Bana göre epey fazla romantik Mehmet. Ben aşırı gerçekçiyimdir. Hatta bir gün bana dedi ki, ‘Ben gökte yıldız olsam ne yaparsın?’ Tabii yanıtımla şok geçirdi; ‘Gökte ne işin var in aşağıya.’ Durur, bakarım ne yapacağım.
Mehmet Karaca: Merdiven dayar yanına çıkarım, göklere ulaşırım demesini beklerken...
BİZİM EVİN ERKEKLERİ HER İŞİ YAPAR
Gülizar Hanım olmadığı günlerde Denizli’de zaman nasıl geçiyor?
Mehmet Karaca: Futbol, koşu, tenis her şey vardır bende. Tenis hakemliği yapıyorum, iyi bir de tenisçiyimdir. Oğlum evdeyse onunla birlikte maçları izleriz, filmlere, dizilere takılırız. Evde her işi yaparım. Hanımefendi 15 gün yok, yapacaksın. Gülizar gibi ben de köyde yetiştim. Annem yufka açar ben sacın üstünde onu pişirirdim. Kadın, erkek ayrımı olmadan ne yapılması gerekiyorsa yapanlardanım.
Gülizar Karaca: Ben evdeyken mutfağa oğlumla girerdik. Ozan’ın el yatkınlığı buradan da geliyor olabilir. Mehmet ile de evlendiğimizden itibaren evi birlikte temizledik. Ben süpürmüşsem Mehmet siler, toz alır. Cam silinecekse birlikte sileriz. Mehmet iyi ütü yapar. Dikiş işleri de Mehmet’in elinden çıkar. Anlayacağınız, bizim evin erkekleri her işi yapar.