Güncelleme Tarihi:
Bu seferki ciddiyet krizimin sonucu, bir günlük gazetede çıkan bir yazım. Sizin görme ihtimaliniz az, Pazar günleri yayımlanan bu yazıları, ertesi hafta size de okutacağım izin verirseniz. Yazımın başlığında (X) işareti görürseniz, bilin ki ‘Sapıtık’ bir yazıdır, ister okuyun ister okumayın...
TERÖRÜ YÜCELTMEK
ABD’nin teröre karşı stratejisini anlamak kolay değil. Mücadelesinin “Kötülüğe Karşı İyiliğin Savaşı” olduğunu kabul ettirmek (kendi de inanmak) isterken, Bush terörizmin ekmeğine yağ sürüyor.
FİLOZOF Raymond Aron’un tespitidir, “Terörizm, eylemlerinin psikolojik etkisinin, fizik etkisinden büyük olmasını hedefler”. Terörizmi nizamî harpten ayıran önemli bir özelliktir bu. Dördüncü Dünya Savaşı kitabının yazarı François-Bernard Huyghe’ün vurguladığı gibi, “Şiddetsiz terörizm terörizm değildir, ama terörizm, salt yıkıcı gücüne de indirgenemez.”
Huyghe, terörü, diğer “gayri nizamî harp” (Özal Harp) metodlarından ayıran özelliği de şöyle açıklar: “ Teroristin gözünde, yıkım mesaj içerir ve eylem alanı bir sahnedir. Eylemin askerî sonucu, eylemi gerçekleştirenin gözünde, sembolik sonucundan daha önemliyse, eylemin adı gerilladır, ayaklanmadır. Terörist ise kendi çapında teorisyendir. Öldürdüğü zaman, bir insanı öldürmekten öte, bir fikri öldürmek, yerine bir yenisini koymak ister.”
İşte, diyor Huyghe, terörün bu özelliğini doğru analiz ettikleri içindir ki, kontr-teröristler , silahlı cevabın yanısıra, bir de ‘ikna savaşı’ yürütürler. Daha doğrusu ‘yorum savaşı’. Hedef, terör eylemine, teröristin verdiğinin tersi bir anlam yüklemektir. İzaha çalışayım.
RAKİBİN OYUNUNU BOZMAK...
Terör eylemiyle terörist ne yapmak ister? Toplumda ve ülkenin yöneticilerinde panik ve kalıcı korku yaratmanın yanısıra, terör eylemi 3 mesaj içerir:
1 - Eylemin kim, yani hangi ‘tarihî oyuncu’ adına yapıldığı. (Proletarya, Halk, bir etnik azınlık, bir dinî cemaat... vs)
2 - Eylemler sonucunda meydana gelecek olan tarihsel değişim. (Devrim yakındır, Tanrı’nın hâkimiyeti sağlanacaktır, intikam alınacaktır...vs)
3 - Terör eylemleriyle kime darbe vurulduğu, kimin gözden düşürüldüğü. Terör eylemiyle, kurbanın ve temsil ettiği gücün (Mesela Devlet) zaafının ortaya çıkarıldığı, aşağılandığı, ya da ‘gerçek yüzünün teşhir edildiği’ (Halka zulmeden iktidarın çirkin ve baskıcı yüzünün ortaya çıkarıldığı) savunulur mesela...
Her terör eyleminin taşıdığı bu ‘üçlü mesaj’ karşısında, otorite (terörle mücadele eden kurum) ideolojik bir savaş güder, hatta ‘terörist propagandaya alet olmamak’ için sansür uygular. Ama kontr-terörün asıl silahı ‘oyunu bozmak’ şeklinde tarif edilebilir, yani:
Teröristin eylemiyle yüceltmeye çalıştığı kavramın (Vatan, Millet, Proloterya mücadelesi, Tanrı iradesi vs...) içini boşaltmaya, bu kavrama sahip çıkmaya, terörist örgütün aslında ‘adına cinayet işlediği’ halkı / azınlığı / sınıfı / fikri vs temsil etmediğini, adi bir suç örgütü
olduğunu, etkilemek istediği topluma en ters düşecek ‘iç ve dış mihrakların’ maşası olduğunu (Ermeni terör örgütü PKK) sürekli tekrarlamak...
Neticede “demokrasiyi ortadan kaldırmayı hedefleyen teröristlerin şantajına boyun eğilmeyeceği” yedi düvele ilan edilir.
Gizli pazarlıklar yapılsa bile, terörle mücadelenin raconu budur.
HALBUKİ GEORGE W.BUSH...
Peki George W.Bush yönetimi ne yaptı?
G.W.O.T. (Global War on Terror) yani ‘Teröre Karşı Topyekün Savaş’ ilan etti.
Ve böylece, terörizmi bir metod olmaktan çıkarıp, ‘Dünyanın Tek Süpergücü’nün ‘bir numaralı düşmanı’ mertebesine yükseltti. ‘Kötülükler İmparatorluğu’ S.S.C.B.nin yerine El Kaide, komünizmin yerine İslamî Terör, Stalin’in, Mao’nun yahut Castro’nun yerine de Usame bin Ladin...
(Mihail Gorbaçov’un siyasal danışmanı Georgi Arbatov, Amerikalılar’a, başınlarına gelecekleri, ta 1988’de söylemişti: “Size büyük bir kötülük yapmaya hazırlanıyoruz, düşmanınızı ortadan kaldıracağız.” Anlamadılar...)
Ve ortaya şöyle bir paradoksal durum çıktı:
Hipergüç ile Hiperterörist (Bu arada, Irak’ta ortaya çıkan işkence vb rezillikler, hipergücün altında bir hiperteröristin yattığını da gösteriyor) yürüttükleri savaşın ‘metafizik boyutu’ konusunda mutabakat sağlamış oldular.
Her ikisi de ‘İyiliği’ kendinin temsil ettiğine, karşı tarafın ‘Kötülük gücü’ olduğuna inanıyor. Her ikisi de aslında Tanrı adına Şeytan ile savaştığını savunuyor...
Ve Huyghe diyor ki, “Böyle bir savaşta, sembollerine darbe indirerek düşmanı küçük düşürmenin önemini arttırıyor. Oysa, terörizmin başlıca silahı olan ‘Humiliation Game’de (rakibi küçük düşürme oyunu) Usame Bin Laden’in ‘Batı’nın İkonaları’ adını verdiği İkiz Kuleler’in yıkılışından daha büyük bir darbeyi, bir daha kimse indiremeyecektir...”
Serdar Devrim, Referans, 13 Haziran 2004