Güncelleme Tarihi:
Basın mensuplarıyla “Yuvarlak Masa” toplantısında bir araya gelen Ban, konuşmasına, toplantıya katılan basın mensuplarına Türkçe “Nasılsınız?” diyerek başladı.
Türkçe ve Korece'nin aynı dil ailesine mensup olduğunu, bu nedenle Türkler'in Korece'yi, Koreliler'in de Türkçe'yi kolay öğrenebildiğini belirten Ban, kendisinin de daha fazla Türkçe öğrenmeye çalıştığını söyledi.
Ban, Türkiye'nin stratejik konumuna dikkati çekerek, “Türkiye liderliğiyle, bütün kaynakları ve kapasitesiyle uluslararası barış, güvenlik ve insan haklarına güçlü bir şekilde bağlı. Türkiye yükselişte olan çok az sayıdaki ülkelerden biri, yükselen küresel bir lider. Türkiye'nin oynadığı önemli rolü sürdürmesini ve BM'nin güçlü bir tarafı olarak kalmasını ümit ediyorum” diye konuştu.
"MEDENİYETLER İTTİFAKI EN BAŞARILI GİRİŞİM"
Ban Ki-mun, İstanbul'da verimli geçen iki toplantıyı tamamlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Medeniyetler İttifakı ve Somali konferansları son derece başarılı oldu. Bunda, Türk hükümetinin liderliğinin payı büyük. Özellikle Başbakan Erdoğan'ın liderliğini ve Türk hükümetinin mükemmel organizasyonu ile konukseverliğini çok takdir ediyorum” ifadelerini kullandı.
Ban, 5 yıl önce Türkiye ve İspanya başbakanlarının girişimiyle oluşturulan Medeniyetler İttifakı'nın geride kalan süre içinde uluslararası toplumdan artan bir destek bulduğunu belirterek, “Medeniyetler İttifakı, farklı kültür ve medeniyetler arasında karşılıklı anlayışı, karşılıklı saygıyı teşvik alanında en başarılı girişim oldu. Medeniyetler İttifakı, bana sadece burada ele aldığımız, etraflıca tartıştığımız meseleler nedeniyle değil, aynı zamanda ilerisi için belirlenen hedefler dolayısıyla da ümit veriyor” şeklinde konuştu.
"BAŞBAKAN ERDOĞAN ÖRNEK OLDU"
Ban, Türkiye'nin Somali konusunda da çok önemli bir rol oynadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Türkiye, Somali'de büyükelçilik kuran tek batılı ülke. Başbakan Erdoğan, geçen yıl Somali'yi bakanlarıyla ve ailesiyle birlikte ziyaret ederek güçlü bir dayanışma gösterisi yaptı ve uluslararası topluma Somali'ye destek konusunda örnek oldu.”
Suriye'de yaşananların, uluslararası toplumu en çok kaygılandıran konulardan biri haline geldiğini işaret eden Ban, şunları kaydetti:
“Suriye'de işler böyle devam edemez. Her gün onlarca insan öldürülüyor. Bu konuda kesin bir sayı tespit emek zor olsa da sanırım bugüne kadar 10 bine yakın insan öldürüldü. BM Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan birkaç gün önce ülkede olayların artık bardağın taştığı bir noktaya geldiğini söyledi. Bu şekilde devam edilemez. Tüm taraflar bütün biçimleriyle şiddete son vermelidir ki soruna siyasi bir çözüm getirecek diyalog başlayabilsin, insanlık namına ve Uluslararası İnsan Hakları Bildirgesi ilkeleri ile uluslararası hukuka uygun olarak bütün faillerden hesap sorulabilsin.”
Ban, Suriye'de yaklaşık 300 BM gözlemcisi bulunduğunu aktararak, “Silahsız gözlemcilerin Suriye'de bütün şiddeti durdurabileceğini ummak gerçekçi değil. Şiddet, Suriye'deki taraflarca bitirilmelidir” dedi.
HULA KATLİAMI
Ban, BM Güvenlik Konseyi'nin tek bir ses olarak konuştuğunda gerçekten büyük bir etki yarattığını ve önemli sonuçlar elde ettiğini anlatarak, “Suriye konusunda başlangıçta Güvenlik Konseyi'nde görüş birliği yoktu. Ancak Suriye'de bir gözlem gücünün görevlendirilmesi konusunda alınan 2043 sayılı karar, geçen hafta Hula kentinde yaşanan katliamla ilgili olarak yayımlanan güçlü kınama, cesaret verici gelişmeler. Ancak Güvenlik Konseyi'nde bu tür katliamlar karşısında nasıl bir eylem planı izleneceği konusunda yaklaşım farkları bulunuyor” diye konuştu.
Hula'dakine benzer katliamların sürmesinin Suriye'de bir iç savaşa yol açabileceğini ifade ettiğini, kendisinden sonra pek çok dünya liderinin de bu görüşü dile getirdiğini hatırlatan Ban, “Suriyeli yetkililerden ve muhalif güçlerden bütün şiddeti sona erdirmelerini talep ediyorum” dedi.
Ban, Suriye'de yönetimin ağır silahlar kullandığını dile getirerek, BM gözlemcilerinin de sahadaki gözlemleriyle ağır silahların kullanıldığını doğruladığını kaydetti.
Annan Planı'nın başarılı veya başarısız olduğuna karar vermek için erken olduğunu söyleyen Ban, bugün için eldeki tek seçeneğin bu plan olduğunu ifade etti.
Ban, Kofi Annan'ın bugün Doha'da Arap ülkeleri temsilcileriyle bir araya geldiğini ve Suriye meselesinin ele alındığını aktararak, toplantıda Suriye konusunda bir ortak eylemin koordine edildiğini kaydetti.
Türk hükümetinin Suriye krizinin başlangıcından itibaren çok aktif bir rol üstlendiğini, Beşşar Esed de dahil olmak üzere Suriyeli yetkililerle görüştüğünü, şiddeti durdurmaları tavsiyesinde bulunduğunu hatırlatan Ban, “Türkiye, bugün 25 bine yakın Suriyeli mülteciyi ağırlıyor. Bu denli cömert bir destek verdiği için Türkiye'ye minnettarım. Başbakan Erdoğan mültecilere 'Burası sizin eviniz. Başka bir yere gitmek istemediğiniz veya yurdunuza dönmediğiniz sürece, Türkiye'nin misafirlerisiniz' dediğinde çok duygulandım. Türkiye'nin Suriye konusunda önemli rol oynamaya devam edeceğine eminim” diye konuştu.
BM REFORMU
Ban, BM Genel Sekreteri olarak BM'nin daha önemli, daha etkin ve daha etkili olması için çok çalıştığını belirterek, BM'nin yeniden yapılandırılması konusunda “donanım” ve “yazılım” ayrımı benzetmesini kullanarak şunları kaydetti:
“Kurumsal değişiklikler 'donanım' başlığı altında ele alınabilir. BM'de kurumsal reform konusunda bazı adımlar attık. İnsan Hakları Komisyonu'nu, İnsan Hakları Konseyi'ni, Barış İnşa Komisyonu'nu kurduk. Doğal felaketler ve insani krizler için mekanizmalar kurduk. Güvenlik Konseyi reformu ise hemen hemen 20 yıldır üye ülkelerce tartışılan bir konu ama pek bir ilerleme kaydedilmiş değil.”
BM'nin kurulmasının üzerinden geçen 70 yıla yakın sürede gerçekleşen tarihi değişimlerin göz önüne alınması halinde Güvenlik Konseyi'nin de değişmesi gerektiğinin görüleceğine işaret eden Ban, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İnanıyorum ki ve bütün üye ülkeler de inanıyor ki Güvenlik Konseyi'nin yapısı da çalışma yöntemi de değişmelidir. Burada da donanım ve yazılım ayrımı yapılabilir. Yazılım konusunda epey ilerleme olduğuna inanıyorum. Kararlar daha şeffaf, üye ülkelerce daha erişilebilir hale getirildi. Donanım, yani konseyin yapısı konusunda ise pek ilerleme olmadı. Zor bir konu. 193 üye ülkemiz var, hepsinin farklı fikirleri var.”
Ban, BM'nin herhangi bir konuda başarılı olabilmesinin, üye ülkelerin siyasi iradesine bağlı olduğunu vurgulayarak, “Etkili olamayan BM'in kendisi değil, biz 193 egemen devletten oluşan bir örgütüz. BM üyesi devletler, konu kendi ulusal çıkarlarına geldiğinde geri adım atmama eğiliminde oluyor. Küresel barış ve güvenlik için üye devletlerin kendi ulusal çıkarlarının üstüne çıkmaları gerekiyor. İnsanlığın ortak refahını ve barışını sağlamak için siyasi liderlik, siyasi bilgelik, siyasi cesaret ve vizyon gerekiyor” ifadelerini kullandı.