Güncelleme Tarihi:
Ergenekon davasından sonra kamuoyunu en çok meşgul eden, askeri ve siyaseti en çok geren dava oldu Balyoz. Mahkemenin delil değerlendirme aşamasını atlayıp mütalaa istemesi üzerine avukatlar çekildi ama son savunmalar istenen dava karara gidiyor. Savcının 250’si tutuklu, 362 muvazzaf ve emekli subayın hepsi için 20 yıla kadar hapis istediği davada 5 gergin duruşma izledik, 5 portre derledik. İşte çoğu yurt dışında görev yapmış, darbe mağduruyken darbe sanığı olmuş, yarbay, albay ve generallerin ilginç öyküleri
EM. KURMAY ALBAY ERDAL AKYAZAN
MAYIN TARLASINDA KISKANDIRAN TATBİKAT
Erdal Akyazan 12 Eylül askeri darbesi yapıldığında genç bir üsteğmendi, darbeye karşı çıkıncı önce sürüldü, ardından tutuklanıp 45 gün işkence gördü. Sonra aklandı, mesleğinde hızla yükseldi, Bosna’da Türk Tabur Komutanlığı (TURKBAT) yaptı, BM Ana Karargahında çalıştı. İngilizce ve Sırpça bilen Akyazan New York Hukuk Fakültesi’nde okudu, halen A.Ü. Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi. Hürriyet’e anlattığı, Bosna’dan bir anısı dudak uçuklatan cinsten.
“Bosna’da 1995’te iç savaşın devam ettiği dönemde Türk Tabur Komutanı idim. Dayton Anlaşması gereği mayın tarlalarına girip, işaret çubuğu dikilmesi gerekiyordu. NATO (IFOR) harekatına katılan 34 ülke gibi biz de 60 gün boyunca mayın tarlalarına girip, işaret çubuğu diktik. En başarılı ikinci birlik 2. A.B.D tugayı oldu. 18 çubuk dikti, iki araç, dört personel zayiatı verdi, mayına bastı. Biz ise 113 çubuk diktik ve hiç zayiat vermedik. Diğer 33 ülkenin hepsi mayına bastı. ABD Tümen Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Chery manidar bir tavırla bu durumu not ettiklerini bana bizzat söyledi. Kıskandılar… Çok haz vericiydi.”
BU CUMHURİYET ÇÖKER, YİNE KURARIZ
Akyazan’ın kısa savunması da çarpıcıydı: “Omuzlarındaki yıldız Samanyolu kadar çok olan dört eski komutanımız var; Hilmi Özkök, Aytaç Yalman, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ. Şimdi izninizle buradan onlara sesleneceğim: Vatansever bir subay bizi sırtımızdan hançerledi. Yalan söyledi, tuzak kurdu. Hançer sırtımızda. Ey benim eli öpülesi komutanım. Canım çok yanıyor. Gel buraya, ya hançerin hepsini sok bitir bu işkenceyi, ya da çek çıkar hançeri sırtımdan ve sar yaramı. O zaman seni affeder miyim? Asla.”
Emekli albay Akyazan mahkeme heyetine ise, “Sizden tek talebim hukuku egemen kılmanız. Eğer bunu başaramazsak bu cumhuriyet çöker. Çöker de ne olur? Hiçbir şey olmaz. Dün çökmüş bir imparatorluğun yıkıntıları üzerine ulusça yepyeni pırıl pırıl bir cumhuriyet kurduk. Bir kere yaptık, yine yaparız. Ezeli ve edebi liderim Atatürk’ün büyük sevdasını; bu vatanı kendi haremine almak isteyenler bu günlerde beni ayak altında istemiyorlar. Yaşananların temel nedeni budur.” cümleleriyle seslendi.
HAVA PİLOT YARBAY SÜLEYMAN NAMIK KURŞUNCU
TÜRKİYE’NİN TEK UÇAN GARDİYANI
Hava Pilot Yarbay Süleyman Kurşuncu (42) 8 yıl hava kuvvetleri filolarında pilotluk yaptı. Almanya’da NATO karargahında görev aldı. Dört kıtada (Bosna, Kosova, Ege, Doğu Akdeniz, İsrail ve ABD) uçtu. Tutuklandığında 2400 saat uçuşu bulunan, harbe hazır bir F-16 pilotu, bir pilot öğretmendi. Kurşuncu, “Bir havacı büyüğüm ‘Gittiğin her görev, son uçuşun olabilir. Bunu asla unutma!’ demişti. 30 Haziran 2011 günü Akıncı-Ankara’dan kalkıp Ege Denizi üzerinde uçtuktan sonra tekrar aynı meydana indim. Takip eden günlerde Beşiktaş adliyesine çağrılıp tutuklandım. Bilmeden F-16 kariyerimdeki son uçuşumu yaptım..” diyor. Kurşuncu, ABD’nin Los Angeles şehrinde yapılan dünyanın en zor hava tatbikatı Red Flag’e 6 F-16 ve 3 yakıt ikmalinin ardından okyanus geçiş kısmı 9 saat olmak üzere 20 saatlik, tek kişilik bir koktipte her türlü ihtiyacını gidererek katıldıktan sonra, gösterdikleri performans sonrası ABD’li meslektaşlarının ayak ayak üstünden düzgün oturuşa geçtiklerini söylerken gülüyor. Kurşuncu, “Bizim Ortadoğulu ve Arap olmadığımızı anladılar” diyor.
BALYOZ YERÇEKİMİ TANIMAZ, ZAMANDA YOLCULUK MÜMKÜNDÜR
Balyoz/Oraj planları dahilinde Fenerbahçe stadyumunun havadan kontrolü ile suçlanan Kurşuncu, “fantastik” diye nitelediği iddialarla ilgili şunları söylüyor:
“Böyle bir olayın havacılık literatüründe örneği yok, işlenemez bir suçtur. Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın mahkemeye ulaşan raporuna göre bir F-16 en fazla 600 metre alçalabilir, en az 650 km hız yapabilir. FB stadyumunun bu şekilde çekilmiş fotoğrafı ortada. Balyoz davası doğaüstü bir davadır, yerçekimi kanunu tanımaz, zamanda yolculuk imkanı vardır, insan aynı anda iki farklı yerde olabilir. Yıllar sonra piyasaya sürülecek bilgisayar programları kullanılabilir! Olamaz ama savcı ısrar ediyor. Şu anda Office 2020 kullanabilir misiniz?”
Galatasaraylı Kurşuncu, FB Başkanı Aziz Yıldırım ile aynı gün tutuklandığını belirterek bunun bir tesadüf olmadığını öne sürüyor. Kurşuncu, “Uçuk iddianın gündeme gelmesi, kulübün marka değerinden yararlanmak ve dikkat çekip bu dava üzerinden de FB spor kulübünü karalamak içindir” iddiasında. Yarbay Kurşuncu, sahte dijital verilere dayandığını öne sürdüğü davayı AİHM’e taşımaları halinde Türkiye’nin AİHM’deki kötü şöhretinin bu davayla zirveye taşınacağını söylüyor. Kurşuncu, “Geri dönmeyecek olan, hayatlarımızdan çalınan zamandır” diyor.
EM. J. TUĞG. ALİ AYDIN-YÖRÜK ALİ PAŞA
12 EYLÜL’DE ÜLKÜCÜ, 28 ŞUBAT’TA İRTİCACI, ŞİMDİ DARBECİ
YAŞ kararıyla emekli edilen isimlerden J. Tuğg. Ali Aydın’ın mahkeme ifadesi çok çarpıcıydı. “Yörüğüm ben, çadırda doğdum. Jandarma oldum, çünkü biz yörükler jandarmadan çok çektik. Ama benim komutamdaki jandarma o baskıları hiç yapmadı.” Diyen, nam-ı diğer Yörük Ali Paşa tutuklandığı 11 Şubat 2011 tarihine kadar Kastamonu Bölge komutanıydı. 12 Eylül’den 28 Şubat’a, oradan darbecilikle suçlandığı bugüne yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“12 Eylül ‘de üsteğmenken TSK’nın MHP temsilcisi diye tutuklandım, 45 gün işkence gördüm. 28 Şubat sürecinde bazı dini vecibelerimi yerine getirdiğim için isimsiz bir ihbar mektubu ile irticacı yaftası yedim ve takibat geçirdim. Kaderin cilvesi her darbenin mağduru olan şahsım bu süreçte de darbecilikle suçlanmakta. Vicdanım Allah katında hiç olmadığı kadar rahat. Hem 12 Eylül’de, hem 28 Şubat’ta aklandım. Bu davadan da aklanarak çıkacağıma Amentü’ye inandığım kadar inanıyorum. Ben Atatürkçü bir bozkurtum..”
DENİZ KURMAY ALBAY LEVENT KERİM UÇA
İLK YERLİ MAYIN AVLAMA GEMİSİNİN KOMUTANI
Deniz Kurmay Albay Levent Kerim Uça 1995’te Türkiye’nin yerli yapım ilk mayın avlama gemisi "TCG Meltem" denize indirildiğinde ilk kez basının karşısına çıkmıştı. O dönem kıdemli binbaşıydı. Pakistan’da askeri ateşe olarak bulundu, Pakistan depreminde halkın yüreğini kazandı. Deniz Harb Okulu, alay komutanı olarak ona emanet edildi. Bu erken terfiydi ve istikbal vadeden subaylara veriliyordu. Gölcük Donanma Komutanlığı’nda bulunan belgeler gerekçe gösterilerek 22 Ağustos 2011 tarihinde tutuklandı.
TUTUKLUYKEN BEYİN AMELİYATI GEÇİRDİ, HALA TUTUKLU
Tutuklanmasından 4 ay sonra başında ağrı ve uyuşma şikayetiyle doktora başvurdu, GATA’ya sevk edildi. Kafatasının içinde yumurta büyüklüğünde tümör tespit edildi, sakat kalmayı, kör olmayı göze alarak tümörün alınması için ameliyat oldu. Tam 5 saat süren bu zorlu ameliyat sürerken tutukluydu. Doktorların “görev yapamaz, 3 ay istirahat etmesi gerekir” yönündeki raporuna rağmen tahliye talebi reddedildi, dosya Adli Tıp’a gönderildi. Adli Tıp’a giden dosya 7 gün içinde hazırlandı, mahkemeye 45 gün sonra ulaştı. Hala tutuklu.
TUĞG. HASAN HAKAN DERELİ
BENİMLE BİRLİKTE KIZIM VE EŞİM DE 19 AYDIR TUTUKLUYUZ
Balyoz iddianamesinin 74 numaralı sanığı Hasan Hakan Dereli sırasıyla Harp Akademileri Karargahı, NATO Kolordu Karargahı, Afganistan ASAF Karargahı, Topçu Alay Komutanlığı ve 1. Ordu Komutanlığı Genel Sekreterliği’nin ardından 2008 yılında emekli oldu. Balyoz’a konu suçlamalar sırasında yurtdışındaydı. 31 yıllık askerlik yaşamı süresince ikisi “NATO Hizmet Madalyası” pek çok ödül aldı. İzmir’de ilk ifadesinin ardından bırakıldı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen 11 Şubat 2011 tarihli duruşmada 101 subay ile birlikte salon kapıları kapatıldıktan sonra tutuklandı. Dereli Hürriyet’e şunları söyledi:
“İzmir’de yaşamın tüm zorluklarını sırtlayan fizik öğretmeni eşim ve hukuk tahsili yapan kızımda benimle birlikte 19 aydır tutuklular. Ülkemiz zor ve hassas bir süreçten geçiyor. Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görebilirsiniz. Bir tek gerçek, bir tek adalet vardır, bilimin kurduğu gerçek ve adalet. Haksızlığa uğradığında öfkelenmeden asaletini korumak ve sabırlı olmak, şartlar ne türlü olursa olsun insan kalmak, gücünü yitirmemek, alçalmamak, hayat budur işte..”