Balbay: "Silahsız isyana bile teşvik etmedim"

Güncelleme Tarihi:

Balbay: Silahsız isyana bile teşvik etmedim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2010 18:22

İKİNCİ Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, örgüt yöneticisi olduğu iddia edilen 6 kişinin serbest olduğunu hatırlattı. Mustafa Balbay, "Örgüt üyesi olmak suçundan tutuklu yargılanıyorum. Ben hayatında değil halkı silahlı isyana tahrik, silahsız isyana bile teşvik etmedim. Tahliyemi talep ediyorum" dedi.

Mahkemenin eski başbakan Bülent Ecevit’in rahatsızlığını ilişkin raporları Başkent Üniversitesi Hastanesi’nden istediğini hatırlatan Mustafa Balbay, bunun davaya nasıl bir katkısı olacağını sordu. Bir gazeteci olarak eski Başbakan Bülent Ecevit’in rahatsız olduğu dönemi gün be gün izlediğini söyleyen Mustafa Balbay, "Terör örgütü üyesi olmak suçundan tutuklu yargılanıyorum. Örgüt yöneticisi olduğu ön sürülen 6 kişi ise tutuksuz yargılanıyor. Sayın başkanım mahkemenizin ’Habur’la karşılaştırılmasına çok tepki gösterdiniz. Bu çok doğal. Ama malesef kamuoyunda da bu karşılaştırma yapılıyor. Sayın başbakan da ’Habur’da mahkeme kuruldu, Silivri’de de mahkeme kuruldu’ diye karşılaştırdı. Habur’da iki dakikada meydana gelen gelişme burada bir ayda meydana geliyor. Hızlı, adil, tutuksuz yargılmanın çağdaş hukukun bir parçası olduğunu düşünüyorum" dedi.

19 Ocak’ın Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in, 24 Ocak’ın Uğur Mumcu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın, 31 Ocak’ın Muammer Aksoy, 7 Şubat’ın Çetin Emeç’in katledilmelerinin yıldönümü olduğunu ifade eden Mustafa Balbay şunları söyledi:
"Bu yıldönümünde yakınları ’cinayetlerin failleri bulunsun’ dediler. Siyasiler bulunması için samimi çaba gösterdiklerini söylediler. Ateş düştüğün yeri yakıyor. Failler bulunamıyor, gizli tanıklar unutuluyor. Cinayetlerin varlığı bile henüz kanıtlanmayan Ergenekon terör örgütüne bağlanıyor. Katledilenlerin çoğu Cumhuriyet Gazetesi yazarıydı. Bu örgüt hem Cumhuriyet’i bombalamış, hem de iki yöneticisi bu davadan yargılanıyor. Birinci davada imtiyaz sahibi İlhan Selçuk tutuksuz yargılanıyor. Ankara temsilcisi Mustafa Balbay tutuklu yargılanıyor. Bizi bir darbeci gibi göstermek kabul edilemez. Artık tutukluluğumuz yıllandı. Hakim Haşıloğlu mesleğimizin sınırlarını sordu. Bizim mesleğe sınır çizilemez. Hayatın olağanüstü akışı bizim olağan akışımız. Gazeteci ’belgesi var mı’ diye bakar. Taraf Gazetesi’ne belgelerin geldiğini söylediği gün ağzımdan yel alsın asla böyle bir şey istemem ama bir operasyon yapılsa meslektaşımız Mehmet Baransu darbecilik, gizli belgelerin saklama suçuyla gözaltına alınırdı. Savunmamda mesleğimi öne çıkardım. Savcılar da gazeteciliğimi kabul ediyor ama yanında ’darbe faaliyetinde bulunmuşsun’ diyor. Ben hayatında değil halkı silahlı isyana tahrik, silahsız isyana bile teşvik etmedim."

Son günlerde yargıda yaşanan tartışmalara da dikkat çeken Mustafa Balbay, "Bizi bu sürece kurban etmeyin" diye konuştu.

EMNİYET 51 NO’LU DVD’NİN İMAJINI ALMADI

Davanın tutuklu sanıklarından avukat Levent Göktaş ise içinde hakim ve savcılara ait özel görüntülerin yer aldığı 51 No’lu DVD’ye ilişkin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nce mahkemeye gönderilen yazıda ’Ankara Emniyet Müdürlüğü’nce yapılan aramada ele geçen 51 No’lu DVD’nin olay yerinde imajı alınmadan diğer malzemeler ile birlikte 8 Ocak 2009’da İstanbul Emniyeti’ne, buradan da Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğü’ne gönderildiğinin’ belirtildiğini söyledi.

Bilişim Suçları ve Sistemleri Şube Müdürlüğün’ce yapılan incelemede ise 51 No’lu DVD’nin sadece bir defa yazılabilen DVD-R olduğunun ifade edildiğini anlatan Levent Göktaş, DVD-R türü sadece bir defa yazım yapılabilen DVD’lere tekrar tekrar yazım yaplamadığı için imajının alınmadığının belirtildiğini anlattı.
İmajı alınmayan 51 No’lu DVD’nin şu anda kırık olduğunu belirten Levent Göktaş, DVD-R türündeki DVD’lerin yazılabilir ve okunabilir olduğunu, hatta Nero programı kullanılarak istenilen programların eklenip çıkarılabildiğini öne sürüdü.

Bazı sanıklardan ele geçirilen DVD’lerin kopyalarının alındığını da sözlerine ekleyen Levent Göktaş, "51 No’lu DVD ile ilgili karar sizindir başkanım. Bu DVD benimmiş gibi üzerime yıkılıyor. İmajı yok, parmak izi de bulamazsınız. Bu kötü niyetli insanların hakim ve savcılarla ilgili yaptığı karalama kampanyasına son verilmesini istiyorum. İddianamede benimle ilgili 10 sayfanın 6’sı bu DVD’ye ilişkindir. Serbest bırakılmamı istiyorum" dedi.

ZİR VADİSİNDEKİ ARAÇLAR VE KİŞİLER ARAŞTIRILSIN

Davanın tutuklu sanıklarından eski asker Mustafa Dönmez ise kendisine ait olduğu iddia edilen Gölbaşı'nda ve Zir Vadisi’nde ele geçirilen açık renkli sis kutuları ile Poyrazköy’de ele geçirilen sis kutularının karşılaştırılmasını, fotoğraflarının ve kamera görüntülerinin çekilmesini istedi. Zir Vadisi’nde kazı olmadığını, ele geçen mühimmatı polislerin kendi elleri ile koymuş gibi bulduğunu iddia eden Mustafa Dönmez olay yerinde Amerika ve MİT personeli olduğunu da öne sürdü. Mustafa Dönmez şunlar söyledi:
"Zir Vadisi’nde kazı dediler ama kazı diye birşey yok. Sadece polislerin koymaları ve almaları var. Kendi elleri ile koymuş gibi buldular. Olay yerinde 22 araç var. Tutanakta 17 kişinin imzasının bulunmasına rağmen benim tespitlerime göre ise 108 kişi olay yerinde bulunuyor. Olay yerindeki araçların hangi kuruma ait olduğunun ve orada bulunan kişilerin kimler olduğunun tespit edilmesini istiyorum. Ayrıca orada yaşayan köylüler Zir Vadisi’nde yapılan kazılardan birgün önce polis görünümlü insanların bu bölgeye gelerek malzeme koyduklarını gördüklerini söylediler.
Zir Vadisi’nin bulunduğu bölgedeki MOBESE kayıtlarını talep eden Mustafa Dönmez, "Hakkımdaki iddiaların hiçbiri doğru değil. Ben beraatımı talep etmiyorum, çünkü yapacak işlerim var. Bu iftiraların nasıl atıldığını ispatlamaya çalışacağım. Askerlik görevin kimi zaman masa başında, kimi zaman da zindan da olduğunu düşünüyorum"diye konuştu.

SANIK AVUKATLARI DURUŞMA SALONUNU TERK ETTİ

Sanıkların taleplerinin ardından söz alan tutuklu sanık emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar duruşmada hazır bulunan 28 avukatın imzaladığı dilekçeyi okuyarak savunma üzerindeki baskı ve engellerin kaldırılması, yargılamanın hukuka uygun ve adil şekilde yürütülmesini istedi. Avukat Ali Rıza Dizdar’ın 3 sayfadan oluşan dilekçeyi okuyup mahkemeye sunmasının ardından duruşmada hazır bulunan bütün avukatlar dilekçede yer alan taleplerinin dışında başka talepte bulunmayacaklarını belirterek salonu terk ettiler.

Duruşmada hazır bulunan avukatlar adına 3 sayfalık dilekçeyi okuyan Ali Rıza Dizdar, davanın başlangıcından bu güne kadar, eşi benzeri görülmemiş bir biçimde savunma haklarının engellendiğini avukatlar üzerinde yıldırma ve sindirme amaçlı ağır baskılar uygulanmaya çalışıldığını öne sürüdü. Sanık ve avukatlarının neredeyse tamamına yakınının İstanbul’da yaşadığını sözlerine ekleyen avukat Ali Rıza Dizdar, davanın görüldüğü İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkamesi’nin İstanbul Beşiktaş'ta kurulu olmasına rağmen davanın İstanbul’a 100 km uzakta Silivri’de yapıldığını hatırlattı.

Yargılamaların haftada dört gün yapıldığını sözlerine ekleyen Ali Rıza Dizdar, "Sabah 09.00’da başlayan duruşmaların çoğu zaman gece yarılarına kadar sürmesi karşısında, davada görev alan avukatların görevlerini yapabilme olanağı ortadan kaldırılmıştır" dedi. Duruşma salonu Silivri Cezaevi yerleşkesinde inşa edildiğini ifade eden Ali Rıza Dizdar şunları söyledi:
"Savunma avukatları ve izleyicilere duruşmalara katılmalarında her defasında cezaevi koşulları dayatılmaya çalışılmıştır. Duruşmaya gelen avukatların daha cezaevi yerleşkesine girişte araçları aranmaktadır. Duruşma salonuna girişlerinde ise hukuka aykırı olarak üzerlerindeki ceketleri ve kemerleri çıkarttırılmaktadır. X-ray cihazının yine de sinyal vermesi karşısında paçaları kontrol edilmekte, elle aranma girişimleri ile meslek onurları zedelenmeye çalışılmaktadır. Kapıda gardiyanlar görevlendirilmek suretiyle mekanın cezaevi olduğu ve yargılamanın olağanüstü niteliği bir kez daha anımsatılarak savunmanın iradesi daha giriş kapısında kırılmaya, teslim alınmaya çalışılmaktadır. Hukuksuzlukların giderilebilmesi için gerek sanıklar ve gerekse biz avukatların istemleri zaman zaman karara bağlandığı halde bu güne kadar olumlu hiçbir gelişme ve sonuç elde edilememiştir. Varlık nedeni gerçeklerin ortaya çıkarılmasına hizmet etmek olan biz savunma avukatlarının, görevini ifa edemez bir konuma düşürülmek istenmesine sessiz kalamayacağımız tartışmasızdır."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!