Güncelleme Tarihi:
İzmir'deki 38'i muvazzaf asker, 59'u tutuklu 357 sanığın yargılandığı “Gizli belge ve bilgi bulundurma” davasına dün de devam edildi. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmayı CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanı Sertel de izledi. Tutuksuz sanık Albay Celalettin Adil Beşorak , Deniz Yarbay Mahmut Cem Aksular ve Fatih Taymaz’ın dinlenmesinin ardından verilen arada CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, tutuklu sanıkların olduğu bölüme geçerek, bir süre sohbet etti. Sanıklar, Balbay’dan mecliste sesleri olmasını istedi. Balbay, tutuklu sanıklara, Başbakan'ın, "Bu davalar ayarlanmış mahkemelerde görülen davalardır" sözünü anımsatarak, "İçeride kendinizi yalnız hissetmeyin. Özgürlüklerin gelmesi için var gücümüzle çalışıyoruz ve sizlerin yanınızdayız. Buradan nasıl çıkacağınızı değil, önce hayatta kalmayı öğrenin. Ben de cezaevinde bu şekilde hayata tutundum" dedi.
Verilen arada açıklama yapan Balbay, “Ben bu davalarda 3 bin saat hâkim karşısında kalmış, bu haksız tutuklamalarla yüz yüze kalmış bir kişi olarak bir kez daha bu mahkemelerin karşı karşıya kaldığı tabloya tanık oldum. Bu dava da Nasrettin Hoca’nın kazan hikâyesine dönmüş. 130 CD girmiş 250 CD çıkmış. CD’ler içerde çoğalmış. Bu Nasrettin Hoca’nın kazanın doğurmasına benziyor. Biliyorsunuz o fıkrada kazan daha sonra ölür. Ayrıca burada Nasrettin Hoca'nın kazanı misali kazan doğurdu deyip bir dizi dava doğurdular, şimdi kazan ölmüştür. Bu kazanın altında hukuk, özgürlükler kalmasın” dedi.
İade-i mahkeme
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ ın önceki gün grup toplantısında yaptığı konuşmadaki sözlerini de anımsatan Mustafa Balbay, şöyle devam etti: “Başbakan dün ‘Ayarlanmış mahkemelerde yürütülen davalar’ dedi. Bir ülkenin başbakanı bu davaların ayarlanmış yargıçlarla sürdürüldüğünü söylüyor. O zaman en buradaki beş hâkime ve savcıya sormak istiyorum, bu ayarlanma nasıl bir ayarlamalıdır? Bu ayarlanmışsa kim ayarladı? Bu durumda öncelik özgürlüklerdir. Ben bugünden tezi yok en geç yarın bu davada verilecek bir ara kararda yoğun bir tahliye bekliyorum. Yöntemler tartışılıyor ama önce özgürlükler verilmeli diyorum. Yeniden yargılama yerine de gelinen noktada olması gereken iade-i mahkemedir. Bu yargılamalar gerçek bir mahkemeye iade edilmelidir. "
Siber Suçlar Sözleşmesi bir an önce onaylanmalı
Davadaki suçlamaların yüzde 70-80'inin dijital verilere dayandırıldığının altını çizen Mustafa Balbay, Meclis'te Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi'nin onay için beklediğine dikkat çekti, sözleşmenin yürürlüğe girmesi için çağrıda bulunarak, "Bu sözleşme onaylansa Türkiye buna ayak uydurmak zorunda. Bu dijital verilerin hangi koşullarda delil olacağı ortada. Bu davaların hepsi zaten çökmüş olacak. Anayasa Mahkemesi'nin önünde bir başvuru duruyor. CHP üçüncü yargı paketi için başvurdu. Anayasa Mahkemesi özgürlüklerden yana koyduğu tavrı devam ettirmelidir. Bunun devam ettirmenin koşulu da, şu anda önünde bulunan özel yetkili mahkemelerin ve özel kurulan mahkemelerin iptal edilmesi için yapılan başvuruyu görüşmesi ve gereğini yapmasıdır. Zaten bu mahkemeler çökünce bu davaların da çökmüş olacağı görülüyor. Ama tüm bunların önüne ben özgürlükleri koyuyorum. Bu tartışmayı yapanlara soru yineliyorum, sen hiç hapis yattın mı arkadaş" diye konuştu.
Şükür bizi sadece terörist yapmışlar
İddianameyi okuduğunda şükrettiğini ifade eden Mustafa Balbay sözlerini şöyle sürdürdü; “Şükür bizi sadece terörist yapmışlar. Çünkü bu davadaki suçlamalar daha insanlık dışı. Bu davadaki suçlamalar bu insanların onurlarını rencide etmekten öte bu insanları karalamak, insan içine çıkamaz hale getirmek için her şeyi yapmışlar. Deniz Kuvvetlerinin bel kemiğinin çökertilmesi için gerekli her türlü sonuç hazırlanmış. Üç yanı denizlerle çevrili bir ülkede şuanda Deniz Kuvvetlerinin de dört yanı tel örgülerle ve demir parmaklıklarla çevrilidir. Buna da son verilmeli. Burada yargılanan tek tek askerler, tek tek sivil memurlar değildir. Burada mahkeme önüne konmak istenen bir kurum olarak Deniz Kuvvetleri’dir. Burada sivil memurlar güya Genelkurmay'ı baskı altına alacak deniyor. Akla mantığa aykırı.”
İçişleri Bakanı bile sanık olabilir
İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın da bu davada adının geçtiğini vurgulayan Balbay, bu mantık sürerse bir gün İçişleri Bakanı’nın bile sanık olabileceği bir tablonun ortada olduğunu kaydederek, “Tutukluluklarının sürmesi hepimizin gözü önünde bir kişinin bileklerinden kan akmasıdır. Herkes bunu seyretmektedir. Ruhen kan kaybından gidecek bu insanlar. Eğer bu tutsaklıklar devam ederse, bu yargılamalarda keyfi uygulamalar sürerse bu 'Adalet Sarayı'nı kaldırın, 'Hükümet Sarayı' deyin buraya. 'Hükümeti eleştiren herkes burada yargılanır' deyin “ dedi.
Annenin isyanı
Mustafa Balbay’ın konuşması sırasında söze giren sanıklardan Narin Korkmaz’ın annesi, “Çocuklarımız çıkacak mı” diye sordu: “Adalet istiyoruz. Çocuğum benim 1997’da altı yaşındaydı. Nasıl askeri casusluk yapar o yaşta? Okulu mahvoldu, hastalığı arttı. Benimle yaşıyordu ama iki yıldır gitmediği babasının evinde çıktı belgeler. Babası görme engelli, ona gösterdiler, imzalattılar. Beni eve sokmadılar bana göstermediler.” Balbay zaman zaman gözyaşı döken anneyi teselli etti.