Güncelleme Tarihi:
Davanın talepler bölümünde Tuncay Özkan'ın ardından tutuklu gazeteci Musafa Balbay söz aldı. Mustafa Balbay, mahkemenin Cumhuriyet Gazetesi’ne 5 Mayıs 2006’da bomba atmaktan sanık Tekin Irşi’yi 27 Ağustos’ta tahliye ettiğine dikkat çekerek, “Cumhuriyet Gazetesi’nin yazarı Balbay tutuklu, gazeteye bomba atan Tekin Irşi serbest. Ben üç yazarı teröre kurban edilmiş bir gazetenin yazarıyım. Uğur Mumcu’nun yerinde değil, bayrağı yerde bırakmamak için yazan biriyim. Balbay’ı tutuklu, Cumhuriyet’te bomba atan kişiyi tutuksuz yargılamaktasınız" diye konuştu.
BU ÜLKE BİZİM ŞAHDAMARIMIZ
Gazeteye bomba atan Tekin Irşi’nin yurtdışına çıkış yasağı konulmadan tahliye edilmesini eleştiren Balbay, “Savcı Nihat Taşkın burada. Avukatıma ‘Balbay’ı çağıracağız’ dediğinde gittik. Kaçma şüphemiz oldu mu? Beni şimdi Türkiye’den gitme koşuluyla serbest bıraksanız ben gitmem. Bu ülke bizim şahdamarımız. Örgütün tek eylemini yaptığı sabit görülmüş kişiyi serbest bıraktınız" dedi. Balbay’ın bu sözleri üzerine Başkan Özese “Yargılama devam ediyor, sabit suç yoktur" dedi. Balbay ise “Demek ki bir önceki mahkemeyi tanımıyorsunuz" şeklinde yanıt verdi.
ÖN İNFAZ UYGULAMASI
Ağustos ayında yayımlanan Hanefi Avcı’nın ve Türkiye Barolar Birliği’nin “Tutuklama Raporu" kitabına dikkat çeken Balbay, “2005’te değiştirilen CMK ile birlikte cezaevlerinde tutuklu oranı yüzde 63’e çıkmış. Tutuklu yargılamada ön infaz diyebileceğimiz bir uygulama içindesiniz. Evrensel masumiyet karinesi yerine mahkumiyet karinesini uygulamaktasınız. Bülent Arınç’ın dediği gibi bizler fiilen 10 yıl ceza almış kadar cezaevinde yattık" dedi.
SANIKLARI GER-ÇEK, BÖYLE GERÇEK ARANMAZ
Mahkemenin en çok kullandığı sözün “Gerçeği aramak" olduğunu söyleyen Balbay “Mış gibi yapıyorsunuz. İddianameyi ger-çek, sanıkları ger-çek. Böyle gerçek aranmaz. Bugüne kadar yargılamada bilinmeyip de ortaya çıkan ne oldu" diye sordu.
Genelkurmay Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve MİT’ten mahkemeye gelen yazılarda “Ergenekon" diye bir örgüte ilişkin bilgi olmadığının kaydedildiğini vurgulayan Balbay “Özel yetkili mahkemesiniz, yetkilerinizi iyi yönde kullanmamaktasınız. Hanefi Avcı kitabında özel yetkili savcı ve hakimlerin hepsinin değiştirilmesi gerektiğini, mevcut kadro ile adalet sağlanamayacağını yazıyor" dedi. Başkan Özese, Balbay’ın bu sözlerine “Hanefi Avcı’nın yorumu" diye müdahale etti.
BİR AVCI ÇIKTI BAKALIM BİR SAVCI ÇIKACAK MI?
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in Yassıada Mahkemeleri’ne ilişkin “Ne kadar alçak adam varsa Yüksek Adalet Divanı’nda görevliydi" sözlerini okuyan Balbay, “Yorumu size bırakıyorum. Tarih mahkemesi unutmaz. Gerçek zamanın çocuğudur. Zamanla her şey ortaya çıkar, gerçek rayına oturur. Tarih mahkemesinin sanık sandalyesinde bizler değil, siz varsınız. Bir Avcı çıktı bakalım bir savcı çıkacak mı? Hükümetin değil, cumhuriyet savcısı arıyorum” dedi.
NİÇİN TUTUKLANDIĞIMIZI ANLATSAYDI, BONO NASIL GÜLERDİ BİLEMEM
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dünyaca ünlü rock grubu U2’nin solisti Bono ile görüşmesine de değinen Balbay, “Başbakan ’Tutuklandığımı anlattım, kahkahalarla güldü’ demiş. Bizim niçin tutuklandığımızı anlatsaydı, Bono nasıl gülerdi bilemem" diye konuştu.
1940’LARDA BAHSEDİLEN YİĞİT, ASLANLAR BUGÜN BURADA YATIYOR
Zülfü Livaneli’nin Bono ile düet yaptığını, “Yiğidim Aslanım" türküsünün binlerce kişiyle hep bir ağızdan söylendiğini anlatan Balbay şöyle devam etti:
“Yiğitim Aslanım şiirini Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet için yazmıştı. Bizim de türkülerimiz yazılacak ama sanık sandalyesinde yazılmayacak. 1940’larda bahsedilen yiğit, aslanlar bugün burada yatıyor. 12 Eylül referandumundan önce Türkiye’de hukukun olduğunu gösterin. Türkiye’de ’hukuk var’ deyin"
ÖZKAN: "PRANGA TAKTINIZ"
Duruşmanın talepler bölümünde söz alan Yeni Parti Genel Başkanı tutuklu sanık gazeteci Tuncay Özkan, "Sizin taktığınız prangalar yüzünden siyasi görüşümü açıklayamıyorum. Hayır diye meydanlarda bağıramıyorum. Kendi HSYK tezimi halkıma anlatamıyorum" diye konuştu.
Tutuklu sanık Tuncay Özkan, "Tek talebim var. Aklınızda kalanları bana sormanız. Sorun ki ben de sorularına cevap vereyim. Ek savunma yapayım. Olmayan birşey hakkında konuşamıyorum. Konuştukça sinirleniyorum, çıldırıyorum. Bir ara birisi bana ajandadaki bir notu sordu, çok memnun oldum. Şimdi soru da yok. Madem soracak bir sorunuz da yok. Ben neden buradayım? Ben olmazsam bu yargılama olmaz mı? Neden söylediklerimi ciddiye almıyorsunuz? Neden bana böyle davranıyorsunuz? Bu suçu işlemiş olsam dahi, delilleri şuraya sıralasanız dahi bana böyle davranamazsınız" dedi.
"SEN SAVCI OLACAKSIN BEN DE SANIK YOK YA"
Mesleği gereği devletin her kademesiyle birlikte çalıştığını ifade eden Özkan, sözlerine şöyle devam etti:
“Birçok olayı ben ortaya çıkardım. Uğur Mumcu suikasti raporunu yazdım. Onun evine giden 3 kişiden birisi benim. Şimdi o rapor sizin de dosyanızda mevcut. Ancak kitaba bakarsanız 1996’da yazdığımı görürsünüz. Yani sizden öndeyim. 1990’dan beridir sivil ve asker bürokratları, yargıçları, İstanbul, Ankara ve İzmir’dekileri tanırım. 1992 yılında Turgut Özal bana Çekiç Güç dosyasını verdi. Bunlar gizli belge değil ki. Bunları iddianameye koyacaksın, sen savcı olacaksın ben de sanık, yok ya" şeklinde konuştu.
"Tedhiş Raporu"nda haklarında suikast planları çıkan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ile aynı mahkemede bulunmaktan rahatsızlık duyduğunu ifade eden Özkan, "Ben mi bu insanları öldürmeye çalışmışım da bizi aynı mahkemede bir araya getirdiniz?" diye sordu.
"HANGİ DARBE İLE SUÇLANIYORUM"
Taleplerinin dikkate alınmadığını savunan Özkan, "Çıkıp parti programını dahi okudum. Sabrınız için teşekkür ederim. Beni sabırla dinlediniz. Ancak ben siyaset yapamayacak mıyım? Yapacağım. Yapmamam için bir gerekçe söyleyin. CHP ve AKP’yi ele geçirmeye teşebbüsle suçlanıyorum. Hangi darbe ile suçlanıyorum. 2008’de bir darbe planı mı varmış ki Cumhuriyet Mitingleri bu iddianamede darbe mitingleri olarak yer alıyor. Bir kez daha söylüyorum bunu size. O mitinglerde bir hırsızlık olayı dahi yaşanmamıştır. En ufak asayiş olayı yaşanmamıştır" dedi.
"DELİ GÖMLEĞİ DIŞINDA GİYECEK GÖMLEK KALMADI"
Yargıçların, kendisine güvenip de ne ile suçlandığını söylemediğini ifade eden, "Onlar bana güvenmiyor, ben de onlara güvenmiyorum. Burada kendime gömlek arıyorum. Deli gömleği dışında giyecek gömlek kalmadı. Burada yatsam da ölsem de deli gömleği giymem. Bu muameleyi de kabul etmem" diye konuştu.
ÖZKAN BAŞBAKANI SERT ŞEKİLDE ELEŞTİRDİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan lider olabileceğini ancak devlet adamı olamayacağını ileri süren Özkan, "Türkiye Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmadıkça içinde bulunduğu bu durumdan çıkamaz. Yakın tarihle alakalı söylediği herşey yalan. Tarih ve matematik bilgisi yoktur. Prompter’dan okur. O adam Şevki Yılmaz’ın bir kalem üstüdür. Mahkemeniz toplumsal ayrışmayı körüklüyor. Buna bir yerde durdurun. Ben, siyasi bir kimliğim. Ben burada olmasam, Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıksam Türkiye ne kaybeder. Ancak siz ona benim üzerimden siyaset yaptırıyorsunuz" dedi.
HAYIR DİYE MEYDANLARDA BAĞIRAMIYORUM"
Anayasa oylamasında halkın ne diyeceğini soran Özkan, "Evet çıkarsa başka bir süreç, hayır çıkarsa daha başka bir süreç yaşanacak. Siz bu süreçten etkilenmeyecek misiniz? Sizin taktığınız prangalar yüzünden siyasi görüşümü açıklayamıyorum. Hayır diye meydanlarda bağıramıyorum. Kendi HSYK tezimi halkıma anlatamıyorum" ifadesini kullandı.
Duruşma sanık taleplerinin alınmasıyla devam ediyor.