Güncelleme Tarihi:
Washington'da kalabalık bir salonda Bakü-Tiflis-Ceyhan Projesi tartışılıyor. Kürsüde konuÅŸan ABD'nin enerji konularındaki özel temsilcisi Richard Morningstar. Toplantıya geç kalan bir adamın kapının önünde kendine yer bakındığını gören genç bir kadın yanındaki boÅŸ sandalyeyi iÅŸaret ediyor. Adam gelip oturuyor. Kürsü konuÅŸması uzadıkça kadının ilgisi dağılıyor, biraz önce ayakta kalmaktan kurtardığı adama doÄŸru eÄŸilip, "Hayatımda dinlediÄŸim en sıkıcı konuÅŸma" diye fısıldıyor. Aldığı yanıt, "TeÅŸekkür ederim, ben yazdım" oluyor. Ä°kisinin de kahkahalarla hatırladığı o diyalog, evliliÄŸe yürüyecek bir iliÅŸkinin ilk taşını döşüyor. Ä°kisi de Stanford mezunu, ikisi de Condelezza Rice'ın rahle-i tedrisatından geçmiÅŸ, ikisi de Kafkaslar ve Orta Asya'ya meraklı. Matt Bryza ile Zeyno Baran... Ayrı ayrı da beraberken de yaptıkları iÅŸlerle tartışma yaratan iki isim. Aslında Bryza'yı 23 yılını verdiÄŸi diplomatlık kariyerine ara vermeye zorlayacak kadar tartışmalı hale getiren en önemli faktör 'eÅŸ durumu'. Ermeni diasporasının sert kampanyası sonucunda Bakü'deki büyükelçilik görevi ABD Kongresi'nin vetosuna takılan Bryza eÅŸini ve 19 aylık kızı Maya'yı alıp Ä°stanbul'a taşındı. Böylece Amerika'daki Hudson Enstitüsü'nde Türkiye'de bir dizi felaket senaryosunu tartıştırdığı toplantı sonrasında adeta sessizliÄŸe gömülen Zeyno Baran da 20 yıl sonra ülkesine dönmüş oldu. Bir dönemin keskin bir siyasi tarafı olarak tanınan Zeyno Baran küçük kızı nedeniyle sahalardan uzak kalmaktan son derece memnun, bir süre daha araÅŸtırmalarını sadece çocuk geliÅŸimiyle sınırlamayı planlıyor. 2007'de evlenen çift, birlikte verdikleri bu ilk röportajda yakın geçmiÅŸlerinin muhasebesini yaptılar. Â
Bakü’deki büyükelçilik göreviniz özel hayatınıza kurban gitti diyebilir miyiz?
BRYZA: Evet, öyle de denebilir. BaÅŸkan Obama 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlamama kararı alınca bu sefer davulu benim üzerimden çalmaya karar verdiler. Kendilerine yeni bir kavga malzemesi olarak benim Bakü Büyükelçisi adaylığımı seçtiler. O örgüt (Ermeni diasporasının Washington merkezli çatı kuruluÅŸlarından ANCA’yı kastediyor) beni taraflı göstermek için elinden geleni yaptı. Åžimdi de muhtemelen Türkiye'ye taşınmamı kullanacaklardır. Tamam, Türkiye'yi seviyorum. Aynı zamanda Ermenistan ve Azerbaycan'ı da sevemez miyim? DışiÅŸleri'ndeki görevim sırasında KarabaÄŸ sorununun çözümü için Ermenistan ile çok yakın çalıştığım ve bu süreçte Ermeni yöneticilerin tarafsızlığımla ilgili en ufak bir eleÅŸtiri getirmediÄŸi unutuluyor. Â
Bir Türk ile evlenmenin kariyerinizi böyle etkileyebileceÄŸini hiç düşünmüş müydünüz? Â
BRYZA: Zeyno'yu tanıdığım için kariyerimin sadece daha iyiye gidebileceğine inandım. Beni her yönden daha güçlü bir insan yapacağını biliyordum. O, benim pek çok konuda, özellikle de Boğaz'ın doğu yakası konusunda öğretmenim. Elbette beraberliğimizi siyasi amaçlarla kullanmak isteyeceklerini de biliyordum. E ne olmuş yani? Zeyno ile beraber olmanın o kadar artısının yanında bunlar ufak bedeller.
1999'dan beri Amerika'da yaşayan Fethullah Gülen'in ABD ile ilişkisi konusunda pek çok soru işareti ve komplo terorisi var. Siz 'içerden biri' olarak bu ilişkiyi nasıl tanımlarsımız?
BRYZA: Fethullah Gülen'in Amerikan dış politikasına fayda sağlamak amacıyla ABD yönetimi tarafından ülkeye getirildiğini iddia etmek tam anlamıyla komplocu bir yaklaşım. Ben hem Beyaz Saray'da hem de Dışişleri Bakanlığı'nda görevdeyken konuyla özel olarak ilgilendim. ABD'ye tamamen kendi imkanlarıyla gelmişti. Onunkisi daha çok bir insan hakları dosyası olarak görülüyordu. ABD hükümetinde Gülen'in kim olduğunu bilen tek kişi bile yoktu diyebilirim.
BARAN: O zaman bilmiyorlardı belki ama şimdi biliyorlar.
BRYZA: Evet ama hala sadece Dışişleri'ndeki Türkiye Masası'nda çalışan birkaç kişiden ibaret. O dönemde Ulusal Güvenlik Konseyi personeli arasında Gülen'in kim olduğunu bilen tek bendim. Gülen Türkiye'de bir anlamda terörizmle suçlandığı için bizim açımızdan da tek konu terörist olup olmadığıydı. Kalmasına izin mi verilmeliydi yoksa sınırdışı mı edilmeliydi? ABD hükümetinin Gülen'le ilgili meselesi barışçıl bir figür olup olmadığından ibaretti. Bu tartışmanın ondan siyasi olarak faydalanmakla uzaktan yakından ilgisi yoktu. Okullara gelince... ABD’deki Gülen okullarının akademik standartları çok yüksek. Azerbaycan’da ve diğer Orta Asya ülkelerinde okullarla ilgili bazı endişelerin olduğundan da haberdarım. Acaba laik eğitimi zedeleyecek hedefleri mi var? Ben bunları bilemem. Ama size şöyle bir örmek vereyim: Azarbaycan'da bir Gülen okulu var; Kafkas Üniversitesi. BP enerji operasyonlarına adam yetiştirmek için petrol mühendisliği programını Kafkas Üniversitesi'nde başlattı. Azerbaycan'ın efsane petrol akademisi yerine Kafkas'ı seçti. Sizce BP'nin İslamcılık, şu, bu umrunda mıdır? Yüzde 100 ticari bir şirketten bahsediyoruz. Demek ki en iyi eğitimin orada olduğundan emin.
BARAN: Aslında bu tür tartışmalar sadece Türkiye'ye özel deÄŸil. Mesela ABD'de Cumhuriyetçilerin baÅŸkan adaylarından Romney'nin Mormon oluÅŸu çok tartışmalı. Bu bana Gülen hareketini anımsatıyor. Gülen hareketi içindeki kiÅŸilerden "Biz de Mormonlar gibiyiz" lafını çok duymuÅŸumdur. Yani ABD'de Mormonlar aynı Gülen Hareketi'nin burada olduÄŸu gibi bir soru iÅŸareti. Amerikalı seçmen Romney seçilirse gizli bir mormon ajandasıyla karşılaşıp karşılaÅŸmayacağını soruyor. Bu tür kuÅŸkulara karşı en iyi yanıt belki de ÅŸeffaflaÅŸma.Â
O TOPLANTI HALA OFF THE RECORD
Türkiye'de isminiz geçince ilk akla gelen hala Hudson Enstitüsü'nde 2007'de düzenlediÄŸiniz felaket senaryolu toplantı. Bu toplantıda Anayasa Mahkemesi eski baÅŸkanlarından Tülay TuÄŸcu’nun bir suikastte öldürülmesi, Ä°stanbul’da PKK’nın bir saldırısı ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) bu geliÅŸmeler üzerine Kuzey Irak’a girmesini içeren bir senaryonun tartışıldığı iddiaları yer aldı. BeÅŸ yıl sonra o fırtınadan size kalan piÅŸmanlık mıdır, kırgınlık mı yoksa özeleÅŸtiri mi? Â
BARAN: Aslına bakarsanız 20 sene sonra özlemle döndüğüm ülkemde hala bu meseleyle hatırlanmak beni üzüyor. Akademik bir çalışmanın vardığı nokta benim için tam bir şok oldu. Yanlış bir şey yaptığımı düşünmüyorum ama o dönemde çok da fazla izah etmeye çalışmadım çünkü tevekkülle insanların bir noktada anlayacağını düşündüm herhalde. Washington’da pek çok düşünce kuruluşu bu tür senaryoların tartışıldığı toplantılar düzenler. Bazen gerçek kişilerin isimleri kullanılır, bazen de hayal ürünü isimler üzerinden yapılır. Bu egzersizlerin amacı uç olasılıkların bile açıkça konuşulabilmesidir. Bir senaryoyu tartışmak onu desteklediğimiz anlamına gelmez. Bu olayda beni yaralayan şey içerde konuşulanların dışarıya sızdırılırken çerçeve dışına çıkartılmasıydı. Türkiye’deki siyasi dinamiklerle ilişkilendirilmeye çalıştılar.
BRYZA: Belli kişilerin isimlerinin kullanılması çok büyük bir hataydı.
Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?
BARAN: Geriye dönüp baktığımda... Evet, ben de öyle düşünüyorum.
BRYZA: Biz de yönetimler olarak hep farklı senaryolar üzerinde çalışırız. Ama hiçbir zaman gerçek kişilerin isimlerini kullanmayız.
BARAN: Ama düşünce kuruluşları dünyasında isim kullanılır.
BRYZA: Biz sadece uydurma isimler ve hatta sanal ülkeler kullanırız. Çünkü bir şekilde sızarsa hiçbir ülkenin ya da bireyin incinmesini istemeyiz.
BARAN: O toplantının çok iyi organize edilmediğini kabul ediyorum. Biraz aceleye gelmişti. Zaten dışarı sızdırılacağını bilsem yapmazdım ya da en azından başka bir şekilde yapardım. Ama toplantının içeriğiyle ilgili basında yazılanlar gerçek dışıydı. Belki ben gerçekten neler konuşulduğunu ve kimlerin neler söylediğini hala açıklamadığım için safım. Ama kendi düzenlediğim bir toplantıda 'off the record' (kayıt dışı) dediysem kalkıp konuşulanları ifşa etmem, çıkıp insanları yakmam. Orada kimin gerçekten ne söylediğini hiçbir zaman açıklamayacağım.
SAREM BaÅŸkanı Süha Tanyeri'nin toplantıya katılması çok tartışıldı. AK Parti hükümetinden neden kimseyi davet etmediniz?Â
BARAN: O kişinin Washington'da olduğunu duyunca çağırdık. Meğer o sırada şehirde hükümetten bazı isimler de varmış. Bilinçli olarak davet edilmediklerini sandılar. Oysa haberim yoktu, olsa mutlaka onları da çağırırdım. Çok da iyi olurdu. Çünkü PKK saldırılarının arttığı bir ortamda Türkiye'nin Kuzey Irak'a operasyon düzenlemesinin Türkiye-Irak ilişkilerine etkisini tartışmaktı amaç. SAREM yöneticisini de Talabani'nin oğlu Kubat'ı da bu nedenle çağırmıştık. Hükümete karşı bir egzersiz olduğu söylendi. Halbuki Türk iç politikasıyla hiç alakası yoktu konunun.
DARBECÄ° KUTUSUNA ATTILAR
Bu toplantı tepki çektiÄŸiniz ilk olay deÄŸil. 2006 sonunda Newsweek için kaleme aldığınız bir makalede 2007'de Türkiye'de darbe olma ihtimalinin yüzde 50 olduÄŸunu yazdınız. Belli çevrelerde zaten darbeci olarak anılıyordunuz.Â
BARAN: Bu beni çok üzüyor. Ben bugüne kadar dünyanın her yerinde demokrasiyi savundum. Darbelerin hiçbir şeye çözüm olmadığını söyledim hep. Ama bu tartışmanın içine çekildim. Bunları söyleyenler benim Newsweek makalemi okumuş olamaz. Ben gazetelerde demeçleri yer alan üst düzey askerlerin sözleri üzerinden analiz yaptım. O dönemde pek çok gazeteci de benim yaptığıma benzer yorumlar yapıyordu.
BRYZA: Ben o zaman hükümetin içindeydim. Biz bu tür yazıları bir erken uyarı sistemi gibi görürdük. Zeyno'nun yazdıkları darbeye destek değil, tam tersi Washington'a "Hey uyanın!" çağrısıydı. Çünkü hiçbirimiz böyle bir tehlikenin gerçek olmasını istemiyorduk. Siyasetin tam ortasındaydım. Her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olmalıydık. Ama biz her zaman Türk seçmenine ve demokrasiye güvendik. Parti kapatmalara, yargının siyaseti şekillendirme çabalarına karşı olduk.
BARAN: Matt haklı. Ben yazılarımla uyarmak istemiştim. Çünkü işlerin bir darbeye doğru gitmesini istemiyordum. Hudson'ı yazıp çizen gazetecilerden hiçbiri beni bir kere bile aramadı. Kimse bana ne olduğunu sormadı. Anladım ki aslında mesele benim düzenlediğim bir toplantıdan daha büyüktü. Türkiye'de herkesin son derece duygusal davrandığı, insanların kutulara konup kategorize edildiği bir dönemde ben de darbeci kutusuna konuvermiştim birden.
Â