Güncelleme Tarihi:
Antibiyotiklerin iki çeşidi var; ya bakterileri direkt olarak öldürecek bir içeriğe sahip oluyor, ya da gelişip üremelerine engel olma amaçlı üretiliyorlar. Bakteriyel enfeksiyonla savaşırken, bağışıklık sistemimiz bu zararlıları vücudumuzdan atmak için aşırı derecede çaba sarf ediyor. Bu büyük yük, sistemin yorulmasına ve yavaşlamasına sebep oluyor. Antibiyotikler burada devreye giriyor. Bağışıklık sistemine kısa bir mola verdirebilmek, dinlenip gücünü tekrar toplamasını sağlamak amacıyla alınan antibiyotikler, bakterilere kısa süreli baskı uyguluyorlar. Aslında antibiyotikler, vücudun hücresel işlevlerine müdahale ederek, bir süre için devre dışı bırakıyorlar.
Ama bakterilerin beslenip, geliştikleri ve çoğalmalarına yardımcı olan süreç de yine aynı hücresel aktivitelerimiz olduğundan, böylece yaşamsal kaynakları devre dışı kalmış oluyor. Örneğin, DNA ve RNA sentezlerinin bloklanması bunun başında geliyor. Bakterilerin antibiyotiğe dirençli olması durumunda ise şunlardan herhangi biri veyahepsi bir arada yaşanabilir:
•Antibiyotikleri, hedefe ulaşmaktan alıkoyma
•Hedefi değiştirerek, antibiyotiğin işlevine engel olma
•Antibiyotiği yok etme
Bakteriler, genelde kendi başlarına direnç geliştiremiyorlar. Ya farklı bakterilerle birleştiklerinde dirençli genlere sebep olacak değişimleri geçirmeye başlıyor, ya da DNA’nın bir parçası olan ve kendi kendini eşleyebilen plazmid adlı ekstra kromozom sayesinde bu beceriyi kazanıyorlar.
Plazmid, antibiyotiğin çalışma mekanizmasını saldırı olarak algılıyor ve birbirinden farklı birçok direnç geliştirebiliyor. Bakteriler bu direnci kopyalıyorlar. Maalesef tek bir bakterinin bile direnç kazanması, diğerlerinin de dirençli hale gelmesini kolaylaştırıyor.