Güncelleme Tarihi:
Konfeksiyon işçisi 32 yaşındaki Şükran Gönenç, 15 katlı bir apartmanın çatısında üzerine benzin dökerek kendisini yaktı. Bir çocuk annesi dul kadın, ikinci evliliğini yapma planları yaptığı inşaat işçisi Mehmet'in ailesi karşı çıkınca hayatına son verdi.
Evlenip boşandığı için sevgilisinin ailesi tarafından reddedilmeyi gururuna yediremeyen 32 yaşındaki Şükran Gönenç, kimliğine kazınan ‘Boşandı’ damgasını silmek için kendini yaktı. İki litre benzin döktüğü bedeni, meşale gibi yanan, konfeksiyon işçisi Şükran, amacına ulaştı. Hastanede iki saat büyük acılarla kıvrandıktan sonra, yaşama küskün veda etti.
HAYAL KIRIKLIĞI
Dört çocuklu Gönenç Ailesi'nin kızı Şükran'ın yaşamı, 19 yaşında başından geçen ilk evlilikle çıkmaza girdi. Kocası sucuydu. Parasızlık ve geçimsizlik, bitip tükenmeyen kavgalar ve sonunda tanıştığı dayak, ilk evliliğine noktayı koydu. Yaşamının en önemli dönemecini aşamayan Şükran, 5 yıl önce kızı Gönül'ü yanına alıp Avcılar'daki, babası Ahmet Gönenç'in evine döndü. Bir konfeksiyon firmasında iş bulup, ayaklarının üstüne basabilmek için yaşam mücadelesine atıldı. Cihangir İlköğretim Okulu'nda okuyan 12 yaşındaki kızına, annesi bakıyordu.
Şükran, iki kız arkadaşıyla ayrı ev tuttu.
HAYATA KÜSTÜRDÜLER
Boşandıktan yıllar sonra çaldı aşk kapısını. İnşaatlarda çalışan Mehmet Gündüz'e sırılsıklam aşık oldu. El ele tutuşmalar, küçük kaçamakların ardından evlilik rotasına giren aşklarını aile meclisine taşımaları, tam bir faciaya neden oldu. Mehmet Gündüz'ün ailesi, boşanmış bir çocuklu gelin adayı Şükran Gönenç'i, daha ilk tanışmalarında reddetti.
‘Kızoğlan kız gelin isteriz’ tavrını pervasızca hissettirdikleri Şükran'ı hayata küstürdüler.
ÇATIDAKİ SON
Oğulları Mehmet Gündüz'ün, kendi başını kendi bağlama çabalarını püskürten aile, acele gelin arayışına girdi. Çok geçmeden, gönüllerinde yatan gelin adayını buldular. Haber de, reddedilmenin şiddetli sarsıntısından kurtulamayan Şükran'ın yüreğinde ikinci bir deprem yarattı ki, bu da yetmedi. Evini paylaştığı 2 kız arkadaşı, geçen hafta evlenip onu tek başına bıraktı. Üst üste gelen sarsıntılar, yaşamla bağlarını koparıp attı. Kadınlık gururunu enkaza çevirdi.
BABA EVİ SIKTI
Boşanmış ve çocuk sahibi bir kadın olarak, tekrar mutlu olma hakkı elinden alınan Şükran, bağırsaklarından ameliyat olan babasının evine döndü haftabaşı. İki gün önce ‘‘Ben ev tutacağım’’ dedi ve çıkıp gitti. Son kez görüldüğünde, Tatilya Eğlence Merkezi'nin yanındaki, Doğa Sitesi'nde 15 katlı apartmanın çatısında kara bir noktaydı. Saat 12.00'ydi.
Kızoğlan kız isteriz dediler
Şükran Gönenç'ti adı. Ona aşkı çok gördüler. Çünkü o boşanmıştı, üstelik çocuğu da vardı. Sevdiği erkeğin ailesi ‘kızoğlan kız isteriz’ demişti. Bu da onu yıkan söz olmuştu. Aynı evi paylaştığı iki kız arkadaşı halbuki, ne de güzel evlenmişti. Evet, onlar evlenmiş ve o, bir başına kalmıştı. 15 katlı Doğa Apartmanı'nın çatısında, elindeki şişenin benzinini bacaklarına dökerken, film şeridi gibi gözlerinin önünden geçen düşünceler bunlardı herhalde.
Bir kıvılcım yetti
Genç kadın, zaman zaman elindeki çakmağı çakıyordu. Kendisini ikna etmeye çalışanları korkutarak, yaklaşmalarına bu şekilde engel oluyordu. Çatının bir ucunda, ölüm oyunu oynuyordu sanki. İşte bir daha çaktı elinde sıkı sıkı tuttuğu çakmağı. Ve eyvah... Benzinle temas. Yanıyor... Genç kadın yanıyor. Olduğu yerde dönmeye başlıyor, topaç gibi. Alevler vücudunu sardıkça, çığlıkları yükseliyor talihsiz kadının.
Alev topu
Bir çocuk sahibi ve boşanmış bir kadın olduğu için sevdiği gencin ailesi tarafından dışlanan Şükran Gönenç'in çatıdaki ölümle dansı, 3.5 saat sürdü. Ancak ilk kıvılcımdan sonra, bir anda alevler içinde kaldı. Çığlıkları da hırıltıya dönüştü bir süre sonra.
Yere yığıldı
Alevleri söndürmek istedi bu kez. Ama artık çok geçti. Başaramadı. Vücuduna yayılan acı tüm direncini kırdı. Yürek paralayan çığlıklar atarken, yere yığıldı. Eğik çatıda kıvrılıp bükülen bedeni, duvara kadar yuvarlanıp durdu.
Korkunç intiharı gören muhabirimiz anlatıyor
Blöf yapıyor zannettim
32 yaşındaki Şükran Gönenç'in dehşet veren sonunu, Hürriyet muhabiri Serkan Akkoç görüntüledi. Serkan Akkoç, sadece 45 saniye süren bu dehşet anları sırasında bir makara film kadar fotoğraf çekti. Akkoç, yaşadığı inanılmaz olayı şöyle anlattı:
‘‘Geceden kalan bir yaralama olayını takip etmek için Yenibosna'ya gitmiştim. Cep telefonum çaldı, gazeteden ‘Acele Beylikdüzü'ne geç. Bir kadın çıktığı apartmandan kendini yakacakmış' dediler.
Ulaştırma görevlisi Ferit Koçak'a, ‘Bas gaza' dedim. Yağmur nedeniyle yoğun trafikte, geçen her fazladan saniye kayıptı. Tatilya'yı geçince önce kalabalığı, sonra 15 katlı binanın tepesinde nokta gibi kalan kadını gördük. Elindeki şişeyi sallıyor, bir şeyler söylemeye çalışıyordu. Asansöre koştum. Çatı katına çıktığımda, jandarmalar kadını ikna etmeye çalışıyorlardı.
SORUNUNU YAZALIM
Son günlerde, hemen her intihar girişiminde bulunan ‘Gazeteciler gelsin, derdimi anlatacağım' dediği için, hayavı yumuşatmak amacıyla ‘Bakın ben gazeteciyim. Sorun neyse anlatın. Haber yapalım. Bir çözüm bulalım' diye seslendim. Hiç ilgilenmedi. Elindeki benzin dolu şişeyi üzerine boşaltıyordu. Bir yandan da elindeki çakmakla oynayarak etraftakileri korkutuyordu. İstediği kişilerin yanına gelmesini istiyordu. Tavırlarından gerçekten kendisini yakmak istemediğini, sadece blöf yaptığını düşündüm.
BİR ANDA ÇAKTI
Çakmakla oynarken, bir anda alevler içinde kaldı. Bir alev topu halinde haykırarak yere yıkılırken, çatı katındakiler söndürmek için çırpındılar. Gördüklerimin şokuyla, parmağım, deklanşöre kilitlenmişti sanki. Film bitip, fotoğraf makinesinin motorunun sesi kesildiğinde kendime geldim. Kadının o hiç unutamayacağım çığlıkları kısa sürede zayıflayıp, hırıltıya dönüştü. Kendimi toparlayınca, dairelerden birine girip, çarşaf istedim. Jandarmalar, kadını çarşafa yatırıp, aşağıya taşıdılar, zaman kaybetmeden hastaneye yetiştirdiler.’’
Boşandım diye mutluluğu çok gördüler
15 katlı apartmanın çatısında korkunç bir ölümün hazırlığı yapılırken, yoldan geçen Abdullah Cengizoğlu, ‘‘Deli misin, divane misin! İn oradan kızım’’ diye bağırdı Şükran'a.
Şükran, başını çevirip bakmadı bile. Doğa Apartmanı'nın çevresini, kısa sürede meraklılar kuşattı. Önce Jandarma'ya haber verdiler. Sonra, intihar girişimlerine müdahale konusunda uzmanlaşan itfaiye.
Jandarma, 15'inci kata çıktı ama, Şükran'ın kararlı görüntüsü, kurtarma operasyonunun frenine bastı.
Elindeki iki litrelik pet şişeye doldurduğu benzini üzerine dökü Şükran. Jandarma'ya ‘‘Uzak dur’’ diye bağırdı.
Titreyen ellerindeki çakmağı arada bir çakıp, gözdağı verdi yaklaşmamaları için.
SENİ EVLENDİRECEĞİM
Bir ara, jandarmanın uzlaşma arayışlarına, ‘‘Mehmet'in ağabeyini getirin buraya’’ dedi.
‘‘Tamam’’ dedi jandarma astsubayı. ‘‘Bulup getirin adamı’’ talimatını verdi, erlere.
Şükran biraz daha açıldı. ‘‘Evlenmemize ağabeyi mani oldu. Boşandım diye mutluluğuma mani oldu. Artık yaşayamam.’’
‘‘Ben evlendireceğim’’ sizi dedi jandarma astsubayı. ‘‘Düğününe de geleceğim. Halay da çekeceğim. Şimdi gel buraya. Üzme bizi.’’
Çakmak çakmak gözleri biraz daha irileşti Şükran'ın. ‘‘Yok’’ dedi. ‘‘Sakın yaklaşma’’ diye bağırıp çakmağı tuttuğu elini öne doğru uzattı.
ÇAKMAĞI ÇAKTI
Ve son hareketini yaptı. Çakmağı bu kez sahiden çaktı.
Elbisesinin sünger gibi emdiği benzinin buharı parladı. Alevler, kolundan bedenine doğru yürüyüverdi, kaşla göz arasında. Saçlarını, omuzlarını, sonra da tüm bedenini, alevler yuttu.
Jandarmalar, haki gömleklerini çıkarıp, Şükran'ı yutan alevleri boğmak için atıldılar üzerine. 15'inci katta meşaleye dönen Şükran, bedenini saran son alev dili de söndüğünde, Şükran, Mehmet Gündüz'ün bir zamanlar gönlünü kaptırıp, sonra kalbini kırdığı Şükran değildi.
Önce Özel Büyükçekmece Hastanesi'ne kaldırıldı. Ardından İstanbul Tıp Fakültesi ve oradan da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Yanık Tedavi Merkezi'ne. 13.30'da getirildiği Yanık Tedavi Merkezi'nde 15.30'da yaşama, veda etti.
Şükran, hayata küskün gitti.
Gayretler yetmedi
Çatıda uzun süre genç kadını ikna etmeye çalışan jandarma, alevler içindeki Şükran Gönenç'i kurtarmak için çırpındı durdu. Parkasını çıkarıp, Şükran'ı yutan alevlere müdahale etti. Bir kez, bir kez daha, bir kez daha örttü acımasız alevlerin üzerine parkayı. Alevler ise Şükran'ı bırakmamaya inat ediyordu adeta.