Güncelleme Tarihi:
Ankara Şehir Hastanesi Çocuk Psikiyatri Bölümü’ndeki doktora, 2020 yılında, 16 yaşındaki S.A., 12 yaşındayken üvey babası tarafından istismara uğradığı iddiasında bulundu. Üvey baba Mehmet I., hakkında soruşturma başlatıldı. Uzman eşliğinde ifadesi alınan genç kız, 2014-2016 yılları arasında 2 yıl boyunca ‘dokunma ve sürtünme yoluyla’ maruz kaldığı istismar eylemini bütün detaylarıyla anlattı. Genç kız ifadesinde, 12 yaşındayken maruz kaldığı istismar eylemini anlatmaması için üvey babası tarafından “Bunu annene veya başka birisine söylersen anneni ve kardeşlerini öldürürüm” şeklinde de tehdit edildiğini de öne sürdü.
İFADESİNDE ÇELİŞKİ YOK
Uzman raporunda, “aktardığı öykünün içeriği incelendiğinde mantıksal çerçeve, karşılıklı etkileşimler, detayların niceliği ve duyguların paralelliği ile ilgili herhangi bir çelişki yansıtmadığı” belirtildi. Yapılan soruşturmanın ardından, üvey baba Mehmet I., hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Sanık üvey baba savunmasında hakkındaki suçlamayı reddetti, üvey kızının annesiyle boşanma aşamasında olduğunu, eşinin kendisinden mal koparmaya çalıştığını, bu nedenle söz konusu iftiraya maruz kaldığını öne sürdü.
Yapılan yargılama sonucunda mahkeme, 8 mart tarihinde, sanık Mehmet I.’ya ‘12 yaşından küçük mağdurun cinsel istismarı’ suçundan 22 yıl hapis cezası verdi ve hükümle birlikte tutuklanmasına hükmetti. Kararın istinaf incelemesini yapan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi ise “mağdurun anlatımların yüzeysel olduğu, iki yıl boyunca sanığın eylemleri hakkında annesinden veya ablasından yardım istemediği, bunun herhangi bir kimseye anlatmadığı, mağdurenin aradan çok uzun zaman geçtikten sonra 2020 yılında şikâyetçi olduğu” gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını kaldırarak, sanığın beraatına ve tahliyesine karar verdi. Genç kızın avukatı Şükrü Açıkbaş ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulundu.
ŞİKÂYETÇİ OLMAK KOLAY DEĞİL
Bakanlık 14 Temmuz’da yaptığı temyiz başvurusunda özetle şunları belirtti: “Toplumumuzda cinsel suçlara maruz bırakılan mağdurlar; toplumsal baskı, bir takım sosyal problemlerle karşılaşma ve utanma gibi nedenlerle gerçek olsa dahi suçu ve suçluyu gizleme ve yaşanılan olayı yok sayma eğilimindedir. Cinsel suçların yargılama süreci, bireysel ve sosyal etkileri itibariyle özellikle mağdur açısından zorlu bir süreçtir. Mağdurun doğrudan kendi şeref ve onurunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için somut bir olgu tespit edilemememişse mağdurun beyanına itibar edilmelidir. Mağdurun şikâyette bulunma süresinin gecikme nedeni hem bu baskılar, hem de mağdurun psikolojik olarak içe kapanık olması sebebiyle olup, mağdur bu olay nedeniyle halen psikolojik tedavi görmektedir. İlk cinsel istismar olayı 2014 yılında gerçekleşmiş olup mağdurun bu olay sırasında 10 yaşında olduğu gözetildiğinde mağdurun yaşadığı olayı anlamlandıramaması veya sanıktan korkması hayatın olağan akışına uygundur. Zincirleme şekilde kesik kesik devam eden cinsel istismar olayında mağdurun 16 yaşındayken olayı anlamlandırıp şikâyet etmesinde mahkeme için çelişki uyandıracak bir nitelik bulunmamaktadır.
SİZE DE GÖREV DÜŞÜYOR
Toplum vicdanını rahatsız eden her türlü eylemde verilecek cezalar çocuklara zarar verecek kişileri caydırıcı nitelikte olmalıdır. Bu tür olayların önlenmesi konusunda hâkimlere/mahkemelere de görev düşüyor. Sanık hakkında ceza üst sınırından ve indirim hükümleri uygulanmaksızın üzerine atılı suçtan hüküm kurularak cezalandırılması gerekmektedir.”