Güncelleme Tarihi:
Yıldırım, CNN Türk'te katıldığı programda soruları yanıtladı. İstanbul'daki yağış seviyesinin 1929'da yaşanan felaketlerle benzer seviyelerde olduğunu vurgulayan Yıldırım, selle toplanan suların mazgalları yetersiz hale getirdiğini ve suyun önünde set oluşturduğunu anlattı.
“Ayamama Deresi'nin İstanbul'un sorunlu bir deresi” olduğunu dile getiren Yıldırım, şunları söyledi:
“Ayamama Deresi bir sonuçtur. Bütün olayı, bütün İstanbul'u düşüneceksiniz. İstediğiniz kadar tedbir alın dereyi 5 kat büyütüp, 2 kat derinleştirin diğer kısımlarda yeterli alt yapınız yoksa zaten su oradan yol bulup oraya iniyor. Oraya inince orası yetersiz kalmaya başlıyor. Sadece bir Ayamama Deresi değil. Orada tedbirler alındı ama sorun İstanbul'un sahilden kuzeye doğru ve doğudan batıya doğru yapılaşmasındaki standart dışı uygulamalar. Karayollarında bu yok. Uluslararası standartlara göre yapılıyor. Ancak karayollarına bağlantı yolları, mahalli yollar, orada yapılan köprüler var. Onlar oranın günlük ihtiyaçlarına göre planlandığı için onlar böyle bir felakette hizmet yerine engel oluşturmaya başlıyor, olay bundan ibarettir. “
“ALTYAPIYI YAPMADAN ÜSTYAPIYI YAPIYORUZ”
Türkiye ve İstanbul'da yapılaşma konusunda önemli bir yanlış yapıldığını dile getiren Yıldırım, “Şu yanlışlığı hep yaptık yapmaya da devam ediyoruz; yeni yeni biraz aklımız başımıza geldi ama çok geç. Altyapıyı yapmadan üstyapıyı yapıyoruz. İşin sıralamasında yanlışlık var” dedi.
Başka ülkelerde bu durumun yaşanmadığını anlatan Yıldırım, şöyle konuştu:
“Vatandaş bir araziyi gözüne kestiriyor, parselliyor, oralara binalar konuluyor. Ondan sonra bunun kanalizasyon sorunu, atık su gideri sorunu, elektrik, gaz bağlantısını düşünmeye başlıyoruz. Başka ülkelerde ise arazi geliştirme yapılıyor. Önce yer belirleniyor, parselizasyonu yapılıyor ortak kanallar yapılıyor. Bir de proje standardı veriyorlar, binanın dış rengi bile baştan belli. Bu planlama olmadığı zaman bunlar kaçınılmazdır. Bugün yaşadık ilerde de buna benzer bir felakette yine yaşarız.”
“EL BİRLİĞİ İLE BU SONUCU HAZIRLIYORUZ”
Beklenmedik olaylara karşı alınan tedbirlerin ancak olayın hasarlarını azaltmaya yönelik olduğunu kaydeden Yıldırım, “Önlemek mümkün değildir ama çaresiz kalmamak lazım. Çaresizlik yaptığımız hataların sonucudur. İdarede de var, vatandaşta da var. El birliği ile bu sonucu hazırlıyoruz” diye konuştu.
İstanbul'un afet bölgesi yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine ise Yıldırım, şu açıklamalarda bulundu:
“İş o iş değil. Öncelikli işimiz oradaki baskınları azaltmak can kaybını önlemek, vatandaşlara gereken yardımı desteği vermek. Bir anlamda rahatlatıcı ilk müdahaleleri yapmakla insanlar meşgul. Bir yandan da bunun etkileri kaybolunca hasar tespit yapılmaya başlanıyor. Afet ilanını gerektirecek bir boyutta mıdır diye resim ondan sonra ortaya çıkıyor. Eğer şartlar gerektirirse şüphesiz o da yapılır.”
Söz konusu olaylara karşı alınacak tedbirler kapsamında mahalli idareler ve merkezi idarelerin daha fazla iş birliği, koordinasyon içinde olması gerektiğini de kaydeden Yıldırım, şöyle konuştu:
“Bizim yaptığımız şu işe hizmet edecek en önemli konulardan bir tanesi Coğrafi Bilgi Sistemi. Bununla tüm Türkiye'nin altyapısını, hali hazır durumunun her anlık değişimleri izleyeceğimiz bir veri tabanı oluşturuyoruz. Bu bize yapılan yanlış işleri anında izleme müdahale etme şansı sağlayacak. Burada işte karşılaştığımız olay resmin bütünü görememekten kaynaklanıyor.”
“...SANKİ KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM EDİYORUZ”
Türkiye'de bazı bölgelerde atık su giderlerinin olması gerekenden fazla konuta tahsis edildiğini belirten Yıldırım, “10 bin konut için kanal yapılmış ana arterde, 5 metre. Bu 5 metre on bin konuta cevap verecek bir yapı. Siz gelip 50 bin konut yapıyorsunuz ve bütün giderleri de buraya bağlıyorsunuz. Ne yapıyor? Çekmiyor, geri basıyor. Bütün hepsi evlerden içeri fışkırmaya başlıyor, bir lodos estiğinde. Bunlar yapısal sorunlarımız ve bunun geçmişi yarım asra dayanıyor” diye konuştu.
Yıldırım, kurumlar arası koordinasyonun nasıl sağlanacağının sorulması üzerine de, şunları kaydetti:
“Sıkıntımız nerede, geçmişten gelen bu yanlışları telafi edecek, giderecek, elimizde ne zaman ne imkan var. Bunları bir taraftan yapıyoruz ama bir taraftan da felaket geliyor. Yine onun olumsuz etkilerinden kurtulamıyoruz... Bu tür felaketler her zaman olacak, hangi konumda olursanız olun, olacak. Ama burada deprem ve sel felaketi için sürekli bir eylem planı oluşturulması lazım. Bunun senaryolarının yapılıp, nasıl deprem için yangın için tatbikatlar yapıyoruz, belki bu sel felaketlerini de bunun içine dahil etmemiz lazım. Çünkü bu hiç gündemimizde olmayan bir şey. Geliyor olay, bir dalgalanıyor geçiyor. Vatandaş bir yandan kamu idarecileri bir yandan sanki kaldığımız yerden devam ediyoruz. Asıl yanlışımız burada. Kendi elimizle Cenabı Allah'ın yarattığı doğayı katlediyoruz. Sonra da tedavi edilmesi için ağır bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Kamu idaresinin eksiği, ihmali olduğu kadar vatandaşın da var. Kısa vadeli kazançlar için uzun vadedeki huzurumuzu, yaşamımızı tehlikeye sokmamamız gerekiyor.”
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, İstanbul'daki vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini iletti.