Güncelleme Tarihi:
GAZETECİ Hacı Yakışıklı, “Ben ‘Devlet Opera ve Balesi’ diye bir şeyin olmasına karşı çıkarım. Bizim kültürümüzde olmayan bir şeyi koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti niye sahipleniyor? Göktürkler’de bale mi vardı? Balçiçek Hatun, Gökçe Kız, Bilge Kağan, Kültigin bale mi yapıyordu?” sözleriyle tepki çekmişti.
Yakışıklı’ya ilk yanıt Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu’dan geldi. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü’nden sorumlu Bakan Yardımcısı Mumcu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Hacı Bey, sanat evrenseldir ve devlet sanatı destekler” diyerek şunları kaydetti:
SİZİ MİSAFİR EDELİM
“Türk kültüründe seyirlik oyunlar önemli bir yer tutar. Osmanlı, devlet geleneğinin önemli bir ayağı olan sanatı himaye etme, sanatçıyı koruma ve destekleme konularında hamilik sıfatı ile sanatçılara ve sanat kurumlarına karşı maddi ve manevi olarak büyük bir destek vermiştir. Düşündüğünüzün aksine köklü bir opera ve bale geleneğine de sahibiz. 1800’lü yıllardan itibaren Osmanlı padişahlarımız, dünyaca ünlü bestecileri kadim kültür başkentimiz İstanbul’a davet ederek pek çok opera ve bale eserinin bu topraklarda sahnelenmesinin önünü açmıştır. Kıymetli kurumlarımızla sanat ve sanatçıları desteklemeye devam edeceğiz. Yeni sezonda temsillerimizin birinde sizi de misafir etmek isterim.”
MUMCU HÜRRİYET’E ANLATTI: 10 MADDEDE OSMANLI’DA OPERA VE BALE
- Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu, Hürriyet’e “Osmanlı Dönemindeki Baleyi” Hürriyet’e şöyle özetledi:
“1- İmparatorluğun bale sanatıyla ilk tanışması, 1524‘de, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, İstanbul’da düzenlenen bir şenlikte İtalyanlar’ın hazırladığı ve Türkler’in de içinde olduğu 300’den fazla dansçının gösterisiyle olmuştur.
ŞEHZADE MUSTAFA’NIN BALELİ SÜNNET DÜĞÜNÜ
2- 1524 yılında İstanbul’daki İtalyanlar, Venedik elçisinin evinde bir ‘dans ve mim’ gösterisi düzenlemişlerdir. Alman tarihçi Hammer’in incelemelerine göre, 1512 yılında Sultan III. Murat, şehzadeleriyle beraber yoksul çocukları da sünnet ettirmek ister. Bunun için İstanbul’da, Atmeydanı’nda gerçekleştirilen şölende 900 oyuncu yer alır. Burada ‘Aya Yorgi’nin Ejderle Kavgası’ başlıklı mim-bale sergilenir. Bu gösterinin düzenleyicisi ise III. Murat’ın kardeşi ve Sokullu Mehmet Paşa’nın eşi Esma Sultan’dır. Aynı gün bir bale-dans gösterisi daha sunulur.
3- 1675 yılında IV. Murat’ın oğlu Şehzade Mustafa için gerçekleştirilen sünnet düğünü, Fransız tarihçi Albert Vandal’a göre ‘Dans ve Mim’ şölenlerinden oluşmuştur. Klasik bale sanatı, 1828’de saraya çağırılan Donizetti Paşa’nın Batı müziğinin yanı sıra opera ve bale örneklerini de getirmesiyle saray kültürünün ilgisini çekmeye başlamıştır. Sultan Abdülmecit’in sarayında 90 kişiden oluşan dans topluluğu İtalyan eğitmenlerle çalışmaktaydı.
MİLLİ OSMANLI OPERET HEYETİ
4- Bale tarihinin önemli bir dönemi, tıpkı opera tarihinde olduğu gibi, Mihail Naum Efendi’nin Galatasaray Sahne Sokağı’ndaki tiyatrosunda gerçekleşir. Gezici İtalyan bale topluluğu burada bale temsilleri verir. Prof. Metin And’ın incelemelerine göre, ilk kez 19 Nisan 1860’ta ‘La Fille Mal Gardee’ (Şımarık Kız) balesi temsil edilmiştir. Meşrutiyet döneminde müzikli oyunlar sergileyen, Osmanlı Dram Kumpanyası, Mürebbi-i Hissiyat Kumpanyası, Milli Osmanlı Operet Heyeti, İstanbul Operet Heyeti gibi toplulukların sahneledikleri eserlerde danslar da yer alır, ayrıca bale temsillerine de yer verilirdi.
5- Osmanlı İmparatorluğu’nun 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı elçilerinin batı ülkelerindeki saray davetlerinde seyrettikleri müzikal sahne eserleriyle ilgili olarak padişaha sundukları Sefaretnamelerde görülür. Kendisi de bir besteci olan Padişah III. Selim’in bundan etkilenerek Topkapı Sarayı’nda 1797 yılında yabancı bir topluluğa opera temsili verdirdiği dönemin saray katibinin notlarında görülmektedir.
6- Osmanlı döneminde operanın ve çoksesli müziğin tohumları tiyatro ile birlikte yeşermiştir. Sarayın kendi sanatçılarıyla düzenlediği Türkçe olarak verilen temsiller de dikkat çekicidir. O yıllarda İstanbul’da birkaç opera binası vardır. Bunlar hep eski İtalyan tiyatroları şeklinde, kat kat locaların yer aldığı binalardı. 1839’da Gaetano Mele adlı bir İtalyan, sultan II. Mahmud’tan izin alarak Pera’da bir tiyatro açtı.
7- Bosco Tiyatrosu, Théatre de Péra, Théatre Italien Naum isimleri ile günümüzde Çiçek Pasajı’nın olduğu köşede bulunan tiyatro, Sultan Abdülmecid’in himayesi ve para yardımı ile bir imparatorluk tiyatrosu niteliğinde faaliyette bulundu. Yandıktan birkaç sene sonra kâgir olarak tekrar inşa edilen Naum, 1848’deki ikinci açılışından sonra 1870 büyük Beyoğlu yangınında kül olana kadar tam bir profesyonellik içinde müzikseverlere hizmet etti ve opera kültürünü İstanbul’a yaydı.
ŞEHİRDE SAHNELENEN İLK İTALYAN OPERA
8- Ünlü opera bestecisi Gaetano Donizetti’nin 1841’de İstanbul’da Bosco Tiyatrosu’nda İtalyanca temsil edilen Belisario operası şehirde sahnelenen ilk İtalyan operadır. Pera sakinleri; Donizetti, Bellini, Auber, Meyerbeer, Verdi ve Berlioz gibi opera bestecilerinin eserlerini prömiyerlerinden çok kısa bir zaman sonra izleme fırsatı bulmuşlardır.
9- 19. yüzyılın sonuna gelindiğinde İstanbul’daki etkinlikler, Avrupa şehirlerindeki faaliyetlere taş çıkartacak nitelikteydi. Bir 1895 akşamı, Offenbach’ın Barbe-Bleue Operası, İstanbul’da iki ayrı operada birden sahneleniyordu. 1896’da İstanbullular, şehirlerinde aynı akşam verilen üç Aida temsilinden birini seçebiliyorlardı.
10- İstanbul’da ilk olarak 19. yüzyılda İtalyan oyuncular tarafından sahneye konmuş olan operalar, zamanın Türk aydınlarını etkilemiştir. Nitekim ünlü bir şair olan Abdülhak Hamid’in babası Hekimbaşızade Hayrullah Efendi, opera temsillerinin etkisi altında, İtalyan operalarını izlerken, tarihi bir konuyu opera librettosuna dönüştürmek istemiş, kaleme aldığı eserin birçok yerine ‘arya’ yerini tutacak geleneksel saray müziğinin bir formu olan gazelleri koymuştur.
SULTAN ABDÜLAZİZ’İN VALSE DAVET’İ
- Yakışıklı’nın çıkışının ardından İkinci Mahmut’un oğlu, İkinci Abdülhamid’in amcası Sultan Abdülaziz’in bestelediği “Valse Davet” (Invitation à la Valse) isimli eser gündem geldi. Sultan Abdülaziz, 1867’de Kraliçe Viktorya’nın davetlisi olarak Londra’yı ziyaret ettiği zaman Kraliçe’nin askeri bandoları Padişah’ı kendi bestesi olan La Gondole Barcarolle’u çalarak karşıladı. Piyano notası İtalya’da basılan bu lirik gondol şarkısı Sultan’ın bir başka özgün bestesi Invitation à la Valse ile birlikte Avrupa basınını bir hayli şaşırttı.
Sultan Abdülaziz, yeğeni Sultan V. Murad gibi piyano çalan, Batı dans formlarında mütevazı besteler yapan İtalyan asıllı Callisto Guatelli Paşa’dan da müzik dersleri alırdı. Avrupa müziği kültürüne olan bu merak, babası Sultan II. Mahmud döneminde sarayda başlamış ve hatta meşhur opera bestecisi Gaetano Donizetti’nin ağabeyi Giuseppe Donizetti 1828’de İstanbul’a davet edilmiş, Padişah’ın müziğinden sorumlu baş eğitmen makamına getirilmiş ve 1856’daki ölümüne kadar bir daha Türkiye’den ayrılmamıştı. Türk müzik tarihine, “Donizetti Paşa” olarak geçen Giuseppe Donizetti’nin mezarı, İstanbul’da Taksim yakınlarındaki St. Esprit Katedrali’nin mahzeninde bulunuyor.