Güncelleme Tarihi:
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Bursa Çocuk Adalet Merkezi'nin açılışını gerçekleştirmek üzere geldiği Bursa’da, valilik ve büyükşehir belediyesi ziyaretinin ardından Ulu Camii’nde cuma namazını kıldı. Bursa Adalet Sarayı, Bursa Barosu, Bursa Bölge Adliye ve İdare Mahkemelerini de ziyaret eden Bakan Tunç, Bölge Adliye Mahkemesi bünyesi içerisinde yeni uygulamaya başlanan Hakim, Savcı Yardımcılığı Uygulama Merkezi’nin de açılışını gerçekleştirdi.
Basına kapalı gerçekleşen ziyaretlerin ardından, AK Parti İl Başkanlığında teşkilat mensuplarıyla da bir araya gelen Adalet Bakanı Tunç, Bursa’daki ziyaretlerine ve bakanlığının yatırımlarına ilişkin açıklamalarda bulundu. Açılışını gerçekleştirdiği, Hakim, Savcı Yardımcılığı Uygulama Merkezi’nin Türkiye’de bir ilk olduğuna dikkat çeken Tunç, "Artık bundan sonra hakim ve savcı olabilmek için, öncelikle hakim, savcı yardımcılığından geçmek gerekiyor. Sınavı kazananlar önce 3 yıl hakim, savcı yardımcılığı yapması lazım. Eskiden 2 yıl hakim, savcı adaylığı yapması gerekiyordu. Bunun için de artık 3 yıl hakim, savcı yardımcılığı yapması lazım. Bunun da ilk uygulama merkezinin Bursa'mızda açılışını gerçekleştirdik" dedi.
Yapımı tamamlanan Bursa Adli Tıp Bölge Başkanlığı binasının da kısa zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışının gerçekleştirileceğini söyleyen Tunç, "17 bin metrekare kapalı alana sahip, bölgeye hizmet edecek olan bu yatırımın açılışı için Sayın Cumhurbaşkanımızın mutlaka seçim döneminde Bursa programı olacaktır. Toplu açılışlar vesilesiyle de inşallah onu gerçekleştireceğiz" diye konuştu.
'İSTANBUL’DA 5 YILI KAYIP OLARAK GÖRÜYORUZ'
31 Mart Yerel Seçimlerini işaret eden Bakan Tunç, AK Parti’nin siyaset mühendisliği neticesinde doğmuş bir parti olmadığını söyleyip, CHP’yi eleştirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir yerel seçim arifesindeyiz artık. Uzun bir marta çok az bir zaman kaldı. AK Parti bir millet hareketidir. AK Parti, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın 2001 yılında, birkaç arkadaşıyla beraber şöyle bir masa etrafına oturup, hadi bir parti kuralım, milletten oy isteyelim şeklinde kurulmuş bir parti değil. AK Parti, siyaset mühendisliği neticesinde doğmuş bir parti değil. AK Parti’yi milletimiz kurdu. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul'daki belediyecilik başarısı, yerel yönetim başarısı, İstanbul o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetimi altındaydı ve yaşanılmaz hale getirilmişti. Cumhuriyet Halk Partisi'nin yönetimindeki İstanbul’da çöp dağları patlıyordu. Çöpler toplanamaz hale getirilmişti. Artık işçilerin maaşları ödenemediği için, çöpler toplanamıyordu ve ilaçlanıyordu yani mikrop bulaşmasın insanlara diye. Ve Ümraniye'de çöp dağları patlamış ve 30 vatandaşımızın cesedi aylarca çıkarılamamıştı o çöp yığınlarının altından. Tabii bunları gençlerimizin belki hatırlaması zor olur ama o günlerde İstanbul'da yaşayan birisi olarak, İstanbul'un susuzluğunu çekmiş birisi olarak, İstanbul'un hava kirliliğini solumuş birisi olarak, o Haliç’in kenarından, o pis kokudan geçilemeyen günleri hatırladığımızda, İstanbul'u Cumhuriyet Halk Partisi'nden devralan Sayın Cumhurbaşkanımız, o dönemde 4 yıl gibi kısa süre içerisinde İstanbul'u yaşanır hale getirdi. İşte bugün şu anda İstanbul'a baktığımız zaman 5 yılı kayıp olarak görüyoruz."
'VESAYETÇİ ANLAYIŞ HEP DİRENİŞ GÖSTERDİ'
Türkiye’nin her demokrasi hamlesinde engellemelerle karşılaştığına vurgu yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Tabii tüm bu kalkınma hamlesini, vesayetçi anlayışın özellikle silinmek istemesini istemeyenler, bu vesayetçi anlayış hep direniş gösterdi. 367 krizleriyle karşılaştık. Cumhuriyet mitingleri dediler, onlarla karşılaştık. Cumhurbaşkanı’nı Meclise seçtirmediler, bunlarla karşılaştık. Parti kapatma davalarıyla karşılaştık. 1 oyla Anayasa Mahkemesi’nden parti kapatılmaktan kurtuldu. 2008 yılına geldiğimizde yine bir kapatma davasıyla karşı karşıya kalmıştık. 2012’ye geldiğimizde MİT kriziyle karşı karşıya kaldık. 2013 Türkiye'nin ekonomide en parlak dönemiydi. Faizlerin yüzde 5’e düştüğü, enflasyonun yüzde 5’e düştüğü, dünya projelerine imza attığımız ve dünyanın en büyük havaalanını konuştuğumuz, artık enerjide bağımsızlığımızı ilan ediyoruz, nükleer santrali konuştuğumuz, dünyanın en büyük köprülerini, Osmangazi'yi, Yavuz Sultan Selim'i, Avrasya'yı, Marmaray'ı konuştuğumuz ve Kanal İstanbul'u konuştuğumuz bir dönemde yine düğmeye bastılar. Ekonomik bağımsızlığımızı ilan ettiğimiz, IMF defterini kapattığımız o 2013’ün Mayıs'ında Gezi Parkı'nda bir ateş yaktılar ve bu ateşin bütün Türkiye'yi saracağını düşündüler. Orada da başarılı olamadılar. Sonrasında sokakta başaramadıklarını acaba masa başında bir kurgu yaparak, bir algı yaparak, bir emniyet, yargı darbesiyle biz bu işi başarabilir miyiz diye düşündüler. Onu da başaramadılar. Sonrasında terör olaylarını artırmaya, hendek olayları, Kobani olayları birçok vesayetçi anlayışın ve özellikle birtakım küresel güçlerin maşalarının devreye girdiği, terör gruplarının sahneye çıktığı dönemleri yaşadık. Ve tüm bunlarda da başarılı olamayınca artık son darbeyi vuralım, bir 15 Temmuz gecesi darbe kalkışmasında bulundular."
'DARBE ANAYASASINDAN KURTULMAMIZ LAZIM'
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile önemli reformların hayata geçirildiği söyleyen Tunç, "Anayasamızdaki vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya yönelik çok önemli reformlara imza attık. Tabii bu reformları gerçekleştirirken, bu darbelere, bu vesayetçi anlayışın direnişine ne karşı koyarken Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği sayesinde bunları gerçekleştirdik. Milletimizin ona güveni, onun da milletine güveni, bu karşılıklı iki güven bu başarıyı getirdi. Tabii anayasamızdaki bu vesayetçi ruhu ortadan kaldırmaya yönelik, bu reform sayılabilecek düzenlemeleri biz yeterli buluyor muyuz, elbette ki bulmuyoruz. Anayasamız bir darbe anayasası bundan kurtulmamız lazım. Anayasamızı sivil, demokratik, kuşatıcı hale getirmemiz lazım. Bu konuda herkes mutabık, siyasi düşüncesi çok farklı olsa da herkes bütün siyasi partiler, ‘Evet Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var’ diyor. Ama tabii bir masa etrafında toplanalım, uzlaşalım dendiğinde de bu zorluğu da hep beraber görüyoruz. Geçmişte bu konuda çok girişimler oldu. Ama maalesef başarıya ulaşamamış. Altmış maddeye kadar uzlaşmalar oldu. Sonrasında masalar dağıldı. Temennimiz 28’inci Yasama Dönemi, Türkiye yüzyılının başlangıcı. Milletimize olan borcumuzu, inşallah 28’inci dönem parlamentosunda bir uzlaşma sağlanır ve darbe anayasasından da ülkemiz kurtulur. Demokratik, sivil bir anayasayla inşallah yolumuza devam ederiz" dedi.
'YEREL YÖNETİMLERİN HÜKÜMETLE UYUMU ÖNEMLİ'
Hükümetin önünde yeni dönemde de önemli gündem maddeleri olduğuna dikkat çeken Tunç, "Türkiye'miz yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ikinci kabinesinin çok önemli gündem maddeleri var. Birinci gündemimiz 11 vilayetimiz depremde yıkıldı biliyorsunuz. Bir an önce bu şehirlerimizi ayağa kaldırmak ve tüm şehirlerimizi depreme ve afet riskine karşı duyarlı hale dirençli hale getirmek. O nedenle yerel yönetimler önemli. Yerel yönetimlerin hükümetimizle uyumlu yapacağı çalışmalar, kentsel dönüşüm çalışmaları vatandaşlarımızın daha güvenli şehirlerde beldelerde yaşayabilmesi anlamında önemli. Tabii yine önce insan demeye devam edeceğiz. İnsanımız güçlendirmeye devam edeceğiz. Sağlıktan eğitime, sosyal politikalardan kültüre, her alana varıncaya kadar 21 yılda insanımızı güçlendirmek için çalıştık. Bundan sonra da bunun için çalışmaya devam edeceğiz. İnsanımız güçlü olsun ki ailemiz güçlü olsun. Aile güçlü olsun ki toplum güçlü olsun. Yine istikrarlı kalkınma hamleleriyle, büyük projelerle ülkemizi tanıştırmaya devam edeceğiz. Ve ülkemiz ekonomisini özellikle pandemide zarar gören, depremde özellikle kayıplarımız oldu, can kayıplarımız tabii ki en önemlisi. Ekonomik kayıplarımızı da ortadan kaldıracağız. Ekonomimiz olumsuz etkileyen hususlarda da ekonomi yönetimimizin yoğun gayret ve çalışmaları var" diye konuştu.