Güncelleme Tarihi:
Soylu, Suriye krizinin başlangıcından bugüne kadar ülke olarak başta Türk milletinin hoşgörüsü ve devletin yerinde adımlarıyla dünyaya örnek bir göç yönetimi sergilediklerini söyledi.
Bu yükü Türkiye'nin tek başına taşımak zorunda kaldığını, bu süreci vicdanla yönettiklerini belirten Soylu, halihazırda 3,6 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 4 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapıldığını hatırlattı.
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları bölgelerinde hayatın normalleşmesi ve buralarda yaşayan insanlara destek sağlanması çalışmalarına devam edildiğini aktaran Soylu, aynı zamanda İdlib'de Türkiye sınırının yanı başında bulunan, ölümden ve zulümden kaçmış 1,5 milyon Suriyeliye de insani yardım ulaştırıldığını bildirdi.
Bakan Soylu, bugün de Türkiye'nin insan odaklı olan göç politikasında herhangi bir değişiklik olmadığını vurgulayarak, bu süreçte başta 1951 Cenevre Sözleşmesi olmak üzere uluslararası hukuka uygun davranıldığına işaret etti.
Türkiye sınırlarından içeri girenlere hukuki çerçevede muamele edildiğine dikkati çeken Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu an Edirne sınırında Yunanistan'ın yaptığı gibi sığınma talep edenlere biber gazı atılıp, insanlık dışı muamelede bulunulmamıştır. Suriye krizinin başlangıcından günümüze hem ülkemize sığınan mazlumlara kucak açtık hem de kaçak göç konusunda dünyada eşi olmayan bir mücadele ortaya koyduk. Sadece 2019'da ülkemizde yakalanan kaçak göçmen sayısı 455 bin, sınır dışı sayısı da 104 bin olarak gerçekleşmiştir. Bu süreçte, ülke olarak tüm anlaşma ve mutabakatlara uygun davranılmış ve kaçak göçün yönetilmesi ve engellenmesi için olağanüstü gayret gösterilmiştir."
"AB göç sorununa duyarsız kalmayı tercih etti"
Bölgede yaşanan göç hareketliliğinin ana sorumlusunun, göçe kaynaklık eden ülkelerde yaşananlara duyarsız kalan, bu ülkelerdeki sorunlara çözüm üretmek yerine farklı hesaplar sebebiyle istikrarsızlıkları devam ettiren başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere uluslararası toplum olduğunu anlatan Soylu, AB'nin Suriye krizini ancak 2015'te yaşanan göç hareketliliği sonrasında farkına vardığını, yaklaşık 3 yıldır yapılan uyarılara rağmen Afganistan kaynaklı göç sorununa ise duyarsız kalmayı tercih ettiğini dile getirdi.
Bakan Süleyman Soylu, kaçak göçün engellenmesi amacıyla 18 Mart 2016'da AB ile varılan mutabakata bu süre içerisinde bağlı kalındığını belirterek, şunları söyledi:
"AB ve Yunanistan'ın mutabakatı uygulama ve kaçak göçmenlerin ülkemize iade işlemlerini tamamlamadaki başarısızlıkları sebebiyle yaklaşık 4 yılda ancak 2 bin 94 kaçak göçmen geri alınmış ve amaçlanan caydırıcı etki oluşturulamamıştır. Bu süreçte her fırsatta bizlerin göç alanındaki çalışmalarını eleştiren AB temsilcileri ve yabancı sivil toplum kuruluşlarının, son yaşananlar sonrasında yapmaları gereken Yunanistan sınırına temsilci gönderip göçmenlere yapılan insanlık dışı muameleyi görmeleri ve raporlamalarıdır. İdlib krizinin başlangıcından günümüze kadar çözüm için yaptığımız çağrılara kulak tıkayıp bize daha fazla göçmen almamız yönünde çağrı yapan Birleşmiş Milletler, AB temsilcileri ve yabancı sivil toplum kuruluşlarının aynı çağrıyı Yunan hükümetine yapmamaları samimiyetsizliktir. Yunanistan'ın üzerine düşen, sınırlarına gelmiş insanların sığınma taleplerini göç hukuku açısından değerlendirip, koruma sağlanması gerekenleri koruma altına almaktır. Bu süreçte Yunanistan yetkililerini 1951 Cenevre ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmeleri başta olmak üzere temel hukuki metinlere, en önemlisi de insanlığa uygun davranmaya davet ediyoruz."