Zeki GÜNAY-Mehmet BULUT/ GAZİANTEP, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Nisan 27, 2012 13:57
AİLE ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, eşi tarafından öldürülen Ayşe İnce için koruma tedbiri almayan savcıya yönelik "Yasanın gereğini yapmayana gereğini yaparız" sözlerini, genel anlamda savcıların yanlış anlamış olabileceğini söyledi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından Gaziantep’te gerçekleştirilen ’Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tanıtım Toplantısı’na katılan Bakan Fatma Şahin, 1998’de çıkan 4 maddelik çok önemli kanunun o günün şartlarında önemli bir başlangıç olduğuna dikkat çekti. Şahin, "Ama o kanunda yalnızca ’Şiddet uygulayan erkeğin evden uzaklaştırılması’ vardı. Artık 2003’te kurulan aile mahkemelerimiz, hakimlerimiz var. Sahada bire bir çalışan, bu konuda bizim en büyük ortağımız ve en büyük yardımcımız. Onların yaptığı çalışma elimizi çok ciddi manada güçlendiriyor" dedi.
İstanbul’da Ayşe İnce’nin ayrı yaşadığı eşi tarafından öldürülmesiyle ilgili yaptığı değerlendirmede, "Yasanın gereğini yapmayana gereğini yaparız" sözlerinin genel anlamda savcıların yanlış anlamış olabileceğini belirten Şahin şöyle devam etti:
"Savcılarımız bizim güçlü ortaklarımızdır. Onları yanımıza almadığımız zaman neyi başaracağız? Hepsi kağıt üzerinde kalıyor. Bir bakanlık ne yapabilir? Benim orada söylemeye çalıştığım yasa kadar uygulama ve uygulayıcıların her birinin bunu sahiplenmesi de önemli. Bunu çok iyi uygulayan arkadaşlarımız var. Bu ülke onlardan çok şey bekliyor. Biz yalnızca buna yeterince dikkat etmeyen arkadaşlarımız için uygulamanın önemli olduğunu, kağıt üzerinde kalmaması gerektiğini anlattık. O manada hakimlerimize, savcılarımıza benim her yerde söylediğim şey, siz bizim en önemli beşeri sermayemizsiniz, aklımızsınız ve gücümüzsünüz. Biz sorunları nasıl çözeceğiz. 3 tane adam sorun çözebilir mi? Böyle 74 milyonun yaşadığı, bölgelerarası çok farklı kültürlerin oluştuğu gelenek ve göreneklerin, ataerkil bakışın hakim olduğu bir Türkiye’de bu nasıl çözülecek? Dolayısıyla bizim sizinle beraber işbirliği ve güç birliği yapmamız gerekiyor."
İÇ HUKUKUMUZU GÜÇLENDİRDİK
Aile Mahkemesi hakimlerinin ’Bu yasa bize sığmıyor. Bize yetki verin’ dediğini hatırlatan Şahin şöyle devam etti:
"O zaman oturduk 236 dernek, sivil toplum kuruluşları, sahadakilerle akademisyenlerle çalıştık. Sahada görüşleri alarak koca bir paket hazırladık. Ben bakanlığa geldiğim zaman yaşam hakkını korumak en önemli görev alanımdı. Önce hukuki çatıyı oluşturmak. O kadar çok geniş bir alan ki herkesin kendi alanını görüp müdahale etmesi gereken alana dönüştü. 6 ay gibi mutfak çalışmasından sonra mecliste bütün partilerin oybirliğiyle 8 Mart’ta bu yasayı çıkarttık. Bir şey daha yaptık. Avrupa Konseyi’nin İstanbul Anlaşması’ dediği uluslararası bir anlaşmayı biz yine 8 Mart’ta sayın Cumhurbaşkanımızın onaylamasıyla çekincesiz ilk imzalayan ülke olduk. Daha AB ülkeleri düşünüyor. Geldiğimiz noktaya bakın. Burada bir irade var. İngiltere, Fransa ve Almanya daha parlamentosundan geçirmemiş. Yani hukuki olarak AB standartlarının da üzerinde iç hukukumuzu güçlendirmiş durumdayız. Şimdi bunun çok önemli bir kısmı artık uygulama, takibini yapmamız ve yaşam hakkı. Kim olursa olsun. Yaşam hakkı, en önemli hak. Dayağın, şiddetin hiçbir haklı tarafı olamaz."
ZORLAMA HAPİS KOYDUK
İnsanların konuşa konuşa sorunları çözmeyi öğrenmesi gerektiğini belirten Şahin, şunları söyledi:
"Biz bir taraftan da bunların üzerinde çalışıyoruz. Aile ile ilgili kısımda, evlilik öncesinde ne yapacağız? Çünkü özellikle boşanmalara baktığınız zaman ilk 5 yıl içerisinde oluyor. Halbuki bir aile kurulu başladığı zaman süreç içerisinde burada pembe gözlüklerle bakmadan hayatın paylaşım olduğunu, paylaşılır sorunlar çıkabileceğini, sorun çıktığı zamanda ’Eyvah ben mahvoldum, yoksa yanlış bir tercih mi yaptım’ değil. ’Bu olabilir. Ama ben bunu yönetmeliyim, yönetebilirim, ben bunu yönetecek güce sahibim’ diyeceğiniz şekilde toplumun farkındalığını artırmak, bilincini yükseltmek ve iletişim kanallarını güçlendirmek durumundayız. O yüzden biz kanunumuzu koruyucu önleyici tedbirler, kim ne şekilde koruyacak, hakim, savcı, kolluk kuvveti nasıl koruyacak. Ondan sonra önleyici tedbirler gelecek. Hakimlerimiz önleyici tedbirler olarak neler alabilir. O kadar önemli değişimler yaptık ki Türk adalet sisteminde zorlama hapis diye bir hapis koyduk. Hakim kendi verdiği karara uymadığı zaman koca evden uzaklaşmasına rağmen yeniden eve geliyorsa, ’Kardeşim bir dakika, o zaman ben senin temel hak ve özgürlüklerini de kısıtlıyorum. Benim verdiğim karara sen uymuyorsan ben seni 3 günden 15 güne kadar zorlama hapsi veriyorum’ deyip büyük bir yaptırım gücü, caydırıcılık ve bunu yapmamasıyla ilgili önemli bir altyapı ile önemli bir güçlenme var."
SIĞINMA EVİ YÖNETMELİĞİ YENİDEN DÜZENLENİYOR
Çalışmalarında kendi bakanlığının yanı sıra İçişleri, Adalet, Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın koordinasyonuyla sağlanacağına işaret eden Bakan Şahin şöyle devam etti:
"Sığınma Evi Yönetmeliğini yeniden düzenliyoruz. Oraya gelen kadının temel ihtiyacı nedir ? Hukuki, psikolojik, ekonomik destek mi? O kadını oradan çok daha güçlü çıkarmamız lazım. İçerde kaldığı sürede yaşamını, kendi problemini çözecek şekilde, tabi elimizde sihirli değnek yok. 3-5 ayda bütün sorunları nasıl çözeceksiniz? Ama, orada kurumsal altyapıyı güçlendirip, bu ihtiyaca alternatifler sunup gerekli desteği vermek durumundayız. Meslek edinmek istiyorsa İŞKUR’la bağlantı yap, önce onların işe girmesini sağlamaya çalışıyoruz. Koordinasyonu, işbirliğini yapmadığınız zaman zayıf halka neredeyse oradan patlatıyoruz. O kadar emeğe de yazık oluyor. Herkes o kadar önemli görevleri, zor olanları başarmış ki ama bu olaylarda en küçük bir zafiyet, en küçük zayıf halka bütün sonucu değiştirebiliyor. İşte bizim takip etme sürecimizde de o zayıf halkayı gördüğümüzde gerekli müdahaleyi yapmak. Toplumsal değerlerin, insanların, çevresiyle, akrabalarıyla, dostlarıyla komşularıyla olan ilgisini, muhabbetini, merhametini artırmamız lazım. Bu değerleri de beraberinde güçlendirmemiz lazım ki istediğimiz çözüme ulaşabilelim. Bu topyekun bir mücadele. Biliyoruz ki akşamdan sabaha doğmayacak. Ama bir şekilde başlayıp sonuna gitmek için de mücadele etmemiz gerekiyor. Bu azmi, bu kararı, bu inancı göstermemiz gerekiyor. Bunu göstermeyince nasıl ileri demokrasiye gideceğiz ? Nasıl güçlü toplum olacağız?"