Güncelleme Tarihi:
Diplomasi Muhabirleri Derneği ile Ankara'da bir araya gelen Günay, uzun süredir devam eden 'Muhteşem Yüzyıl' tartışmalarını ve Steinbeck'in "sakıncalı bulunması" konusunu değerlendirdi.
Bakan Günay, Steinbeck'in ünlü eseri 'Fareler ve İnsanlar'a getirilen yasağa ilişkin bir soruya karşılık, "Bereket versin bizim bakanlığımızdan kaynaklanmış bir olay değil" diyerek yanıt verdi.
"Türkiye'de 2012'de Steinbeck'i hizaya getirmeye çalışan insan sayılmaz" diyen Bakan Günay, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in konuyla ilgili bir açıklama yaparak, hem kendisini hem de kamuoyunu "rahatlatacağını umduğunu" da söyledi.
Günay, tepkisini, "Cahille bal yenmez, alimle taş taşınır" atasözüyle ifade etti.
"YUNUS EMRE'Yİ HİZAYA SOKMAYA ÇALIŞMAK VAHİM"
Daha önce de benzer bir olayın Yunus Emre'nin bir şiirinde meydana geldiğini hatırlatan Bakan Günay, "Milli Eğitim Bakanı, Yunus Emre'nin şiirinin bazı kıtalarının kitaplardan çıkarılmasına 'bazı kıtaları atmışlar bir kasıt yok" dedi. Yunus Emre'nin sözlerini hizaya sokmaya kimse kalkmasın. Yunus Emre Anadolu'nun öz sesidir. Yunus Emre'nin sözünü kimse hizaya sokmaya, kendine göre düzeltmeye, eğmeye bükmeye kalkışamaz" dedi.
"KANUNİ AŞKIN KÖLESİYDİ"
Ertuğrul Günay, Türkiye kamuoyunu uzun süre meşgul eden "Muhteşem Yüzyıl" tartışmasına da katıldı. Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman ilişkisinin, kendisi açısından uluslararası bir sinema yapımı konusu olduğunu vurgulayan Günay, "Tarihimiz konusunda uluslararası bir film sözkonusu olduğunda, herkesin aklına hep Atatürk ya da Fatih gelir. Ancak bana göre Kanuni-Hürrem ilişkisi, içinde insani trajedya barındıran, en ilgi çekici konudur" dedi.
Kanuni'nin "cihan imparatoru olduğunu" vurgulayan Günay, ancak aynı zamanda da da "aşkının kölesi olduğunu" söyledi.
"KADIN ÖNÜNDE ZAAF GÖTERMİŞTİ"
Günay şöyle konuştu:
"Kanuni şüphesiz bir cihan imparatorudur. Cihan imparatoru aynı zamanda bir aşkın kölesidir. Kadının önünde zaaf göstermektedir. Sadrazamını katletmiştir bu uğurda. Çocukluk arkadaşını, 28 yaşında sadrazam olan İbrahim Paşa'yı katletmiştir. Daha vahimi, yetişkin oğlunu, kendisinden sonra Osmanlı tahtına geçmesi beklenen Şehzade Mustafa'yı yandaki çadırda boğurmuştur. O gün ölmesi lazım yürek taşıyan bir insanın..." "NOEL BABA AZİZDİR" Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'a Noel kutlamaları ve Noel Babanın kemiklerinin iadesi konusu da soruldu. "Noel Baba'nın yoksullara, çocuklara yardım eden bir aziz" olduğunu söyleyen Bakan Günay, şöyle konuştu:
"MAKBUL İBRAHİM PAŞA BİR GECEDE MAKTÜL OLDU"
Kanuni'nin çocukluk arkadaşı, 28 yaşında Sadrazam yaptığı İbrahim Paşa'yı da da 33 yaşında öldürttüğünü hatırlatan Günay, "Dizide Pargalı diye geçiyor ama, İbrahim Paşa'nın bir lakabı daha var; Asıl 'Makbul İbrahim Paşa' diye anılıyor. Ancak bir gecede, padişah sofrasından ölü kalkıyor. Bir gecede, tek bir harf değişiyor, 'Makbul' İbrahim Paşa, 'maktul' İbrahim Paşa oluyor. Ancak tarihin bu sayfalarını kaç insan biliyor. Tarih ne kadar acımasız, iktidar kavgası ne kadar kötü. Bakalım oralara da gelecek mi dizi?"
"SHAKESPEARE'İN ESERLERİ KURGU, KANUNİ GERÇEK..."
"Noel babanın kemiklerinin iadesini istemedim. Alamayacağım bir hamle yapmak istemem. Ama gelen talebi reddetmedim de. O zaman karşı kamuoyu oluşur. Çünkü bu vesileyle İtalya’da bir çok insan Noel babanın Demre’de olduğunu öğrendi. Turistik açıdan faydalı oldu."
Günay, Noel kutlamalarının Türkiye'de kınanmasına ilişkin yorumu sorulduğunda ise şu yorumu yaptı:
"Noel babaya ilişkin, absürd, saçma sapan konuşmalar yapanlar çıkabilir.Noel Baba bir hayırseverdir, yoksullara çocuklara yardım eden bir azizdir. İslamiyetin dünyaya indirilmesinden önce öteki dinlere mensup, insanlık için çalışanlar, bizim için de azizdir. Bunu ben demiyorum, Kur'an-ı Kerim söylüyor. Noel babayı ziyaret edenler onun inançlarından. Başka dine inananlara söz söylememiz, kendi dinimize de aykırı. Bizim de kutsal saydığımız kişilere bu tür yakıştırmalar yapılıyor. Kem söz sahibini bulur.
SAO PAOLO'YA TEMSİLCİLİK AÇIYORUZ
Kültür Bakanı Günay, Türkiye'nin en büyük turizm pazarının Avrupa olduğunu, ancak son dönemde bu pazarda yorgunluk ve daralma yaşandığını, Türkiye'nin başka coğrafi alanlara da açılması için çalıştıklarını anlattı. Bu çerçevede 7 yeni temsilcilik açılacağını belirten Günay, yeni temsilciliklerin st Petersburg, Şangay, Sidney, Toronto, Sao Paolo, Tunus ve Atina'ya açılacaklarını da söyledi.
"EXPO'YU YUNANİSTAN'LA BİRLİKTE YAPABİLİRİZ"
İzmir'in Expo için aday olduğunu hatırlatan Günay, Expo'nun Yunanistan'la birlikte yapılabileceğini, bunu Yunanistan Kültür Bakanı'na önerdiğini, yanıt beklediğini söyledi.
Ünlü İngiliz şair William Shakespeare'in eserlerinin tüm dünyada okunduğunu hatırlatan Günay, "Ancak bunlar kurgudur. Oysa Kanuni-Hürrem ilişkisi gerçek bir olaydır. İnanılmaz bir trajedya görüyorum ilişkilerinde. Uluslararası bir yapım olsa, dünyayı sarsabilirdi. Çünkü çok insani, çok vahim, çok trajik bir ilişki var aralarında."
"DİZİDE BEKLEDİĞİMİ BULAMADIM"
Ancak Muhteşem Yüzyıl'da "beklediğini bulamadığını" da vurgulayan Günay, "Dizi daha ilk gündeme geldiğinde, hakkında tartışmalar çıkmadan, 'hayallerim yok olacak' dedim. Daha Sayın Başbakan'ın eleştirilerinden önce, ben dizi konusunda 'Biraz daha dikkat gösterilmiş olsaydı' dedim. Biraz çalakalem buldum. Ama tabii ki Türkiye'nin tanıtımına katkı yapıyor"
"MUHTEŞEM YÜZYIL OYUNCULARINI FUARLARA GÖTÜREBİLİRİZ"
Muhteşem Yüzyıl ve benzeri Türk dizilerinin tüm dünyada severek izlendiğini, çok tanındığını da vurgulayan Günay, bu dizilerin oyuncularını Türkiye'nin tanıtımı için uluslararası fuarlara götürmenin de sözkonusu olabileceğine, bunlardan yararlanılabileceğine dikkat çekti. Günay, kendi bakanlığı tarafından organize edilmeyen, özel bir organizasyonla Özbekistan'da bir fuara giden Halit Ergenç'in de büyük ilgi gördüğünü söyledi.
"HALA HAYALİMİ TÜKETMEDİM"
Kanuni-Hürrem ilişkisinin uluslararası bir film olması konusunda "hala hayalini tüketmediğini" de vurgulayan Kültür Bakanı Günay, "bunu eminim bir sinemacı yakalayacaktır" dedi. Günay, şimdiye kadar Kanuni konusunda okuduğu en gerçekçi senaryo ve romanların ise, Fransız sinemacı Louis Gardel'inkiler olduğunu kaydetti.
"ISMARLAMA FİLM, ISMARLAMA MARŞTAN BİR ŞEY ÇIKMAZ"
Daha önce de çeşitli tarihi şahsiyetler hakkında film çekilmesinin gündeme geldiğini hatırlatan Günay, "Ancak ısrmalama filmlerden birşey çıkacağına inanmıyorum. Ismarlama marşlardan da, mesela 50. yıl marşı, 70. yıl marşı, bir şey çıkmadı" dedi.
Ertuğrul Günay, Türkiye'den yasadışı yollarla kaçırılan tarihi eserleri, yabancı müzelerde gördüğünde hissettiklerini, Hasan Hüseyin Korkmazgil'in "Haykırsam deli derler, ağlasam kimse bilmez niçin ağladığımı" mısralarıyla anlattı:
"Korkmazgil’in bu mısraları içimden bir isyan gibi yükseliyor. British Museum’a, Berlin Müzesi’ne, Louvre’a gitsem, orada bağırsam, 'Bu adam niye bağırıyor’ diyecekler. Haykırsam 'deli' derler. Ağlasam kimse bilmez niçin ağladığımı. Tam duygularımı anlatıyor. İçimden göz yaşları döküyorum. Ağlasam, koca Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanıyım. Ağlamak bir çaresizlik yurt dışında. Yapmam ama içimden isyan yükseliyor."
"ESERLERİ GÖTÜRENLER, HUKUKU OLUŞTURMUŞ"
Yasadışı yollarla kaçırılan tarihi eserler hakkında da konuşan Günay, "Eserleri götürenler, uluslararası hukuku da oluşturmuş. İstemeye uluslararası mevzuat izin vermiyor" dedi.
"BEN ESERLERİN DE CANI, RUHU OLDUĞUNA İNANIYORUM..."
Türkiye’den yasadışı yollarla çıkarılan eserleri istediklerini belirten, geri alınan eserlere örnek olarak da Boğazköy Sfenksi’ni gösteren Günay, kararlı bir süreç takip sonucu sfenksi aldıklarını hatırlattı. Kültür Bakanı şöyle konuştu:
"Onu Çorum’daki müzede tutmadık. Hattuşa’ya götürdük. Çünkü ben onların da canı olduğuna ruh dünyası olduğuna inanıyorum. Obje, yerine gittiğinde tamamlanıyor. Düşünün, Çorum'da bir insan binlerce yıl önce kayaları oyarak bunu yapmış. Onun asıl yerine gitmesi, belki de doğanın dengesini yerine getiriyor" dedi.
Günay, tarihi eserleri ait oldukları yerlere geri götürmek için yürütülen çalışmaların bir politika haline gelmesinden Avrupa’nın çok rahatsız olduğunu ifade ederek, "Doğu Avrupa’nın ve Ön Asya’nın, bunu ortak bir politika haline getirmesinden batı müzeleri çok rahatsız oluyor çünkü bu tür eserleri çok var" dedi.
"BOŞUNA PARA HARCAMIŞIZ"
Türkiye’nin bu tür eserleri getirmek için çok fazla para harcadığı eleştirilerine yanıt veren Günay, "Elmalı hazinelerinin Türkiye’ye getirilmesi için çok önemli, 2-3 milyon dolar civarında avukatlık ücretleri ödenmiş. Sonra mahkeme, 'bir safhada siz vazgeçin bizde bu içtihat oluşmasın' diye... Orada aslında Türkiye bir yanlışlık yapmış bence çünkü bir mahkeme kararı çıkabilirdi ve o mahkeme kararı emsal olurdu, fakat orada Amerikan Metropolitan Müzesi akıllı davranmış. Orada biz davadan vazgeçmişiz milyon dolarlar ödemişken ve anlaşma yoluyla vermiş gibi yapmışlar. Halbuki davayı kazanıyoruz" dedi.
Günay, son zamanlarda çok önemli eserlerin getirilmesinde "bir tek kuruşun kimseye ödenmediğini" söyledi ve son dönemde yaptıkları çalışmalar sonucunda "Kanatlı Denizatı Broşu"nun da ocak ya da Şubat ayı içinde Türkiye’ye getirileceğini belirtti.
"EN ÇOK ESER ALMANYA'DA..."
Günay, yurt dışına götürülen binlerce eser olduğunu, bunların en çok Almanya’da bulunduğunu kaydetti.
Türkiye’nin tarihi eserleri almak için Avrupa’daki müzelere karşı izlediği politikanın bazı büyük müzeler tarafından "şantaj" olarak nitelendirildiği eleştirisini cevaplayan Günay, Türkiye’de yerli ve yabancı bilim adamlarının kazı yaptıklarını ancak bazı kazı heyetlerinin kazılara yeteri kadar kaynak, zaman ve ilgi ayırmadığını söyledi.
Günay, "Japonlar, 20 yıldır çalıştıkları Kaman’da bir müze yaptılar ama 100 yıldır çalışılan Bergama’da bir kızıl kule sadece restore edildi. O da bizim zorlamamızla. Başka bir restorasyon yok. Milet’te yok, Efes’te yeni yeni başladı. Bizim topraklarımızda çalışılırken bunların korunması, bunların görselliğinin de ortaya çıkarılması konusunda bir talebimiz olamaz mı" diye konuştu. Günay, Türkiye’nin bu tavrından kazılara yeteri kadar kaynak ve ilgi ayırmayanların rahatsız olmaya başladığını söyledi.