Bakan Dinçer'den işsizlik açıklaması

Dinçer, 2. Uluslararası Kadın Girişimcilik ve Liderlik Zirvesi'nde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Tuzla'daki bir tersanede meydana gelen iş kazasıyla ilgili soruya karşılık Bakan Dinçer, “Haberi henüz yeni aldım, dolayısıyla kazanın mahiyeti hakkında bir bilgim yok. Ayrıntılı bilgi aldıktan sonra sizlerle paylaşabilirim” dedi.

Zonguldak'taki maden kazasıyla ilgili olarak da Dinçer, cesetlerin kimliklerinin tespiti ve ailelerine verilmesiyle ilgili çalışmayı savcılığın yürüttüğünü, dolayısıyla ayrıntıları hakkında kendisinin çok fazla bir bilgisinin olmadığını söyledi.

Dinçer, “Bu açıdan bakıldığında ben sadece şu hususu biliyorum, dün öğle itibariyle bütün ailelere, gerçekten kimlikleri tespit edilmiş bütün cenazeler teslim edildi ve bütün defin işlemleri tamamlandı. 28 işçimiz şu anda kendi yerinde huzur içinde” dedi.

Ömer Dinçer, bir gazetecinin, “İşçilerin kaderini değiştirmede Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı neler yapacak?” sorusu üzerine, bunu yaptıklarını, daha iyi bir kader için çaba sarf ettiklerini söyledi.

Dinçer şunları kaydetti:
“İş kazası oldu, çünkü bunun sebebi alt işverenlere işlerin devredilmesi diyorsanız, tek faktöre dayalı genelleme yapıyorsanız bu soruna doğru teşhis koyamayacağımız veya koymadığımız anlamına gelir. İş kazalarının ortaya çıkması ve ölümlerin gerçekleşmesi bir tek bu faktöre indirgenerek izah edilemez. Çünkü elimizdeki veriler alt işverenlere devredildiği için iş kazalarının arttığını göstermiyor. İş kazalarının 1992 yılından bugüne kadarki seyrine baktığımızda özellikle 2000 yılından itibaren taşeronlaştırmanın da olduğunu düşünecek olursak, iş kazalarında özel sektör ve kamu sektörü arasında anlamlı farklılaşmalar yok. Çalışan işçilerin hemen hemen hepsi taşeron firmasının dışarıdan getirdiği işçiler değildi. Gene dışarıdan alınan işçilerin en az tecrübeli olanı 2 yıla yakın bu firmada hizmet görmüştü. Kaybettiğimiz insanların profiline baktığımızda acemi işçilik yahutta alt işverenden kaynaklanan bir sorun olduğunu göstermiyor. Bu açıdan biz soruna doğru teşhis koyup doğru da çözüm üreteceğiz. O yüzden tek faktörden genelleme yapmamalıyız.”

Dünyada madencilik sektöründe ölümcül kazalarda Türkiye'nin ilk sıralarda bulunduğunun doğru olmadığını söyleyen Dinçer, Türkiye'nin 2008 yılında maden kazalarında 30 kişiyi kaybettiğini, Çin'in, Ukrayna'nın, Amerika'nın kaç kişi kaybettiğini bilmeyen insanların bunları söylediğini, ayrıca iş kazalarının az olduğu ülkelerin şartlarına bakmaksızın Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları değerlendirmeyi de doğru bulmadığını belirtti.

“ÖYLE BÜYÜTECEK BİR POZİSYONDA BULUNMUYORUZ”

Ömer Dinçer, “Almanya'da iş kazaları az oluyor çünkü maden ocaklarının kapasiteleri, özelliği teknolojik çalışmaya müsait. Güney Afrika'da az oluyor, çünkü Güney Afrika kepçeyle kömür çıkarıyor, ama Türkiye'de biz 460 metreye, 540 metreye iniyor oradan insanlarla kömür çıkarıyoruz. Çalışma şartlarımızı, ürettiğimiz ürünün miktarını ve mevcut sahip olduğumuz maden ocaklarının özelliklerini göz önüne aldığımızda hiç de öyle büyütecek bir pozisyonda bulunmuyoruz” diye konuştu.

Ancak bunun kaybedilen insanların durumunu meşrulaştıran bir sonuç doğurmaması gerektiğine işaret eden Dinçer, bir tek insanın bile bu anlamda feda edilmemesi gerektiğini söyledi.

Dinçer, maden kazasının yaşandığı maden ocağında her türlü teknolojik altyapının, her türlü ikaz ve alarm sisteminin, ölçüm cihazlarının olduğunu belirterek, “Bu işin teknolojiyle biteceğini varsayarsanız kazayı nasıl izah edeceksiniz?” dedi.

Dinçer, işçinin eğitimi ve bilinci, işverenin eğitimi ve bilinci, kamu idarelerinin bu konudaki dirayetlerinin ve diğer bu konuda söz söyleyebilecek veye sorunun çözümüne katkı sağlayabilecek aktörlerin her birisinin bir araya gelerek Türkiye'de iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeni bir bilinç oluşturması gerektiğini, bu yapıldığında sorunun büyük oranda halledilmiş olacağını ifade etti.

İŞSİZLİĞİN DÜŞÜRÜLMESİ

Başka bir soruya karşılık da Dinçer, orta vadeli programla uyumlu bir şekilde işsizliği önleme stratejilerini yakında kamuoyu ile paylaşacaklarını, sosyal güvenlik açıklarıyla ilgili olarak da kayıt dışılığı önleme ve gelirleri artırma yönündeki çabalarının devam ettiğini anlattı.

Ömer Dinçer, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3 ay sonra işsizliğin yüzde 10'a düşürüleceğini söyledi. Göstergeler buna işaret ediyor mu?” sorusu üzerine şunları kaydetti:
“Bunu iki türlü değerlendirmek mümkün, onlardan bir tanesi işsizlik üzerindeki mevsimsel etkileri hesap etmekle alakalı. Gerçekten de dikkat edecek olursanız, geçtiğimiz yıl şubat ayında yüzde 16,1 olan işsizlik oranları mayıs ayına doğru yüzde 13'e kadar inmişti. Reel olarak baktığımızda işsizlik oranları bir önceki yıla göre yaklaşık 1,7 oranında düştü. Ayrıca yine mayıs, haziran ayından itibaren de mevsim itibariyle işsizlik oranlarında azalma olacağını varsayarsak böyle bir sonuçla karşılaşabileceğimizi tahmin edebiliriz. Ama bunun yıllık ortalamaya nasıl yansıyacağına dair tahminleri yapmak henüz erken.”

SSK prim borçlarının yapılandırılmasında herhangi bir af olup olmayacağına ilişkin de Dinçer, “Hayır. Böyle bir niyetimiz yok” dedi.

Dinçer, karekod uygulamasına ilişkin olarak ise “Biz karekodla ilgili olarak 15 Mayısta uygulamaya başladık, 1 Hazirana kadar da geçici süresi var. Bu, karekodu olmayan ilaçların karekodla damgalanması veya karekodlu hale getirilmesiyle ilgili çalışmalar için tanıdığımız bir süre. Dün itibariyle 21 bin 900 eczanemiz bize giriş yaptı ve karekodla ilaç sattı. Bu açıdan bakıldığında sistem büyük oranda oturmaya başladı. 1 Haziranda biz durumu tekrar gözden geçireceğiz ve geldiğimiz noktayı sizlerle paylaşacağız” diye konuştu.