Güncelleme Tarihi:
Dünya gündeminin nabzı Planet'te atıyor
Türkiye ve Çin, Asya’nın iki farklı ucunda yer alan iki ülke. Bu coğrafi farka karşın, Türk ve Çin kültürleri aslında birçok benzerlik taşıyor. Bizler, önemi bugün daha da iyi anlaşılan Mevlana’nın ve Konfüçyüs’ün benzer öğretilerinden besleniyoruz. Yüzyılların güçlendirdiği köklü bir geçmişe sahip olan uluslarımız, birbirlerini tarihin üç farklı dönemlerinde etkilediler.
Bu dönemlerden ilki, 2 bin yıl öncesine, Türklerin Moğolistan’ın steplerinde, Çin’in içindeki özerk Moğol bölgesinde, Sibirya’da ve Altay Dağları’nın doğusunda yaşadıkları zamana uzanıyor. Atalarımız, Çin halkıyla yan yana yaşadı ve birbirlerinden çok şey öğrendiler. Tarihimizin temelini oluşturan öğeler dünyanın bu bölgesinde kök buldu. Bu sebeptendir ki, “Türk” kelimesine ilk olarak Çin kaynaklarında rastlanır.
İkinci dönem, Türklerin Batı'ya göç ettiği ve Anadolu’ya yerleştikleri zamana denk gelir. İpek Yolu üzerinden Türkiye toprakları ve Çin arasında gidip gelen tüccarlar sadece mallarını değil geleneklerini, haberleri, teknolojiyi, kültürü ve insanları da taşımışlardır. Anadolu o dönem, Çin, Avrupa ve Ortadoğu arasındaki takas için geçit görevi görmüştür. Ming ve Çing hanedanlıkları tarafından Osmanlı sultanlarına sunulan zengin porselen çeşitleri ve diğer değerli süslemeler, bugün Topkapı Sarayı’nda sergilenmekte.
Üçüncü dönemin başlangıcı, 20’nci yüzyılın başlarına rastladı. Emperyalist güçlere karşı savaştığımız ve ilişkilerimizi iki yeni bağımsız ülke olarak geliştirdiğimiz dönem tarihimizdeki zor anları temsil ediyor. Birinci Dünya Savaşı’nda iki ülke farklı kamplarda bulunsa da ikisi de savaşın sonuçlarını reddetti. Çin, Versailles Antlaşması’nı kazanan taraf olarak imzalamadı ve Türkiye Sevr Antlaşması’na karşı çıktı.
YENİ BİR TÜRKİYE
Tarihi geçmişlerimiz şaşırtıcı derecede paralellik gösteriyor: İki ülke de kendi topraklarında yetişen liderlerle kendi çözümlerini üretti ve insanları refah seviyesine ulaştırmayı başardı. Her ikisi de uluslararası toplumda istikrar ve modernliğin fenerleri olarak yerlerini elde etti. Bugün, Türkiye ve Çin belirgin bir potansiyele sahip olan iki yükselen güç konumunda.
21’inci yüzyılın ilk 10 yılını geride bıraktığımız şu dönemde, dünya sahnesinde yeni bir Türkiye var. Avrupa’nın altı, dünyanın en büyük 15’inci ekonomisi olan Türkiye, büyük küresel oyuncuların arasına katılmaya aday.
Avrasya’nın kalbinde yer alan Türkiye, üç kıtadan neredeyse tüm etnik ve dini gruplara ev sahipliği yapan geniş bir alanda yakın bağlara sahip. Dahası, Türkiye özellikle Asya ve Afrika gibi farklı bölgelere açılarak ufkunu genişletiyor. Türkiye ayrıca farklı kültür ve inanç sistemleri arasına diyalog, etkileşim, barış içinde yaşama ve karşılıklı saygıyı desteklemeyi amaçlıyor.
Hoşgörüsüzlük ve kutuplaşmanın önüne geçilmesi düşüncesiyle, Medeniyetler İttifakı girişimi, Birleşmiş Milletler’in (BM) nezareti altında Türkiye ve İspanya tarafından ortak olarak başlatıldı. Çin medeniyetinin köklerini akılda tutarak, Medeniyetler İttifakı’nın üyesi olarak Çin’in çabalarımıza verdiği desteğin önemini abartmış olmam.
İLİŞKİLERİMİZ GÜÇLENİYOR
İki bin yıllık ikili ilişkilerimiz yeni bir güç kazanıyor. Geçtiğimiz yıl, Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün 14 yıl aradan sonra gelen tarihi ziyaretine tanık olduk. Gül, Devlet Başkanı Hu Jintao ile yaptığı görüşmede ilişkilerimizin bir sonraki basamağını belirledi. Başbakan Wen Jiabao’nun kısa süre önce yaptığı ziyarette ise liderlerimiz işbirliği kurmak ve geliştirmek konusunda anlaştı.
2011, Çin ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin başlangıcının 40’ıncı yıldönümü olacak. Politik, ekonomik ve kültürel alanlarda iyi ilişkilere sahip olan iki ülke, karşılıklı ziyaretler ve yapılan anlaşmalarla işbirliğini geliştiriyor. 2012, Türkiye’de “Çin Kültür Yılı” olarak, 2013’te Çin’deki “Türk Kültür Yılı” olarak gözlemlenecek. Bölgesel bağlamda, ülkelerimiz Ortadoğu ve Afganistan’la bağlantılı konularda yakın bir istişare ilişkisi sürdürüyor. Dahası, Afrika, Türk-Çin işbirliği için önemli bir potansiyel sunuyor.
2008 Olimpiyatları’nın ardından Çin için bir büyük başarı daha olan Şanghay’da düzenlenen EXPO 2010 Dünya Fuarı’nda, Türk standı 6 milyondan fazla ziyaretçi ağırlamanın mutluluğunu yaşadı. Umuyorum ki Türk standı fuarın başarılı olmasında ve Çin halkının Türk dostları hakkında bilgi etmeleri konusunda yardımcı olmuştur.
Türkiye’nin hem bölgesel hem de uluslararası seviyede sorunları çözmek, çatışmaları önlemek, kültürlerarası düzeni güçlendirmek ve uluslararası barışa, istikrara ve refaha katkıda bulunmak için çalıştığının altını çizmek istiyorum. Türkiye’nin aynı amaç altında Çin’le daha yakından çalışmak için hazır. Şimdiki ortak amacımız, tüm potansiyelini harekete geçirerek işbirliğimizi derinleştirmek ve çeşitlendirmek. Benim bu görevi beraber başaracağımıza ve Türk-Çin ortaklığını 21’inci yüzyılın diğer on yıllarına taşıyacağımıza olan inancım tam.
Planet'i Twitter'da takip etmek için:
http://www.facebook.com/#!/HurriyetPlanet
http://twitter.com/HurriyetPlanet