Güncelleme Tarihi:
Zonguldak programına Valilik ziyaretiyle başlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) İl ve İlçeler Bölge Toplantısı’na katıldı. Bakan Bozdağ, burada yaptığı konuşmada, insan haklarının güçlendirilmesi amacıyla önemli adımlar attıklarını, kadın erkek eşitliliğinin sağlanması için büyük reformlar yaptıklarını söyledi.
Türkiye’de, cezaevlerinde, yargı savunmalarında dil yasağını kaldırdıklarını söyleyen Bozdağ, şöyle devam etti:
“Bizim ülkemizde nice yasaklar vardı. Biz bu yasaklarla adeta yaşar hale gelmiştik. Dil üzerinde yasaklar vardı, cezaevindeki bir tutuklu ya da hükümlü Türkçe dışında bir dil ile ailesiyle konuşamazdı. Annesi Türkçe bilmiyorsa, bildiği dilde konuşamazdı. 2012’ye kadar yasaktı ama kimsenin haberi yok. Annesi Arapça biliyor ama başka bir dil bilmiyor. O zaman kendi de Arap olsa konuşamazdı. Tercümanla konuşuyordu. Bu yasağı kaldırdık. Herkes anasıyla, anasının dilinde konuşabilir. Buna engel yok dedik, kaldırdık. Savunmada kendisini Türkçe dışında bir dil ile daha iyi savunacağını ifade ediyorsa savunamazdı. Onu da kaldırdık. Türk vatandaşı kendini istediği dilde savunma hakkına sahiptir. Türkçe dışında istediği dil ile savunma yapabilir ama Türkçe dışında savunma yapan kimse çıkmadı. Birkaç örneği var onun dışında örneği yok. Niye, çünkü bunu birileri sürekli istismar etti. Biz bu yasağı kaldırınca istismar bitti ve herkes kendisini Türkçe savunmaya devam ediyor. Siyasette seçim propagandası sadece Türkçe yapılırdı, başka bir dille yapmak yasaktı. Otoriter, totaliter yönetim diyorlar, sizin otoriter, totaliter yönetim dediğiniz şimdi sizin kendinizin istediği dilde Türkiye’nin her yerinde seçim propagandasını yazılı ve sözlü yapmanız üzerindeki yasağı kaldırdık. Dil üzerinde nice yasakları bir bir biz kaldırdık” dedi.
‘ZULÜM YENİDEN HAK DENMESİN İSTİYORSANIZ BUNUN TEK YOLU VAR; ANAYASAL GÜVENCE’
Başörtüsü yasağını ilkel bir uygulama olarak tanımlayan Bakan Bozdağ, “Bu ülkenin kadınlarını kendi içinde ayıran ilkel zihniyetin uyguladığı ilkel bir yasak vardır. Hem eğitimde hem istihdamda başörtüsü yasağı. Bir yandan anayasa; Türkiye bir hukuk devletidir. Herkes kanun önünde eşittir. Devlet ve idare organları kanun önünde eşitlik ilkesine uygun davranmak zorunda yazarken, kanunlarımızda hiçbir yasal engel olmadığı halde, hem ortaöğretimde hem yükseköğretimde başını örten kadınlarımızın eğitim ve öğretim hakkı devlet tarafından zorla elinden alınmıştı. Hiçbiriniz kızınızı bu kıyafetle gönderebiliyor muydunuz? Ya başını açacak benim dediğim gibi giyinecek ya da eğitim hakkını kullanmayacak. Nice kızımız hayallerinden vazgeçti. Bunu da hak diye savundular. Yıllar yılı CHP konuyu Anayasa Mahkemesi’ne her taşıyışta ‘başını örten olursa, bu ileride muhtemeldir ki başını açanlar üzerinde baskı ve tehdit oluşturur, ileride baskı, tehdit ihtimalini gözeterek doğrudan baskı yapmayı çağdaşlık, demokratlık, ilericilik zannettiler. Ama bunun Türkçesi ilkellik. Orta Çağ zihniyetinin 21’inci yüzyıl Türkiye’sinde hortlamasından başka hiçbir şey değildi. Biz başörtüsü üzerindeki yasağı kaldırdık. Biz Türkiye’de kadınlarımız arasında eşitliği lafta değil, icraatta hayata geçiren tarihi adımı attık. Bugün Türk kadınları arasında kıyafetinden dolayı hiç kimse ayrımcılık yapma cüretinde bulunamaz. Allah’ın izniyle insan onuruna yaraşır bir yaşamı her bir vatandaşımız için anayasal güvence altına alma yolunda uygulamayı da fiilen buna göre dizayn etme konusunda kararlı adımlar attık” dedi.
‘HAZIRLIKLARIMIZI CUMHURBAŞKANINA ARZ ETTİK’
Yeniden gündeme gelen başörtüsü konusunda Meclis’te grubu bulunan partilere samimiyet çağrısı yapan Bozdağ, şöyle devam etti:
“Son zamanda bakarsanız, bu konu yeniden Türkiye’nin gündemine geldi. Gündemden düşmüş bir konu Sayın Kılıçdaroğlu’nun verdiği bir kanun teklifiyle ‘gelin bunu kanuni bir güvenceye alalım’ dedi. Sayın Cumhurbaşkanımız da dedi ki; ‘kanuni güvence yetmez, madem bu konu Türkiye gündemine bir daha gelsin istemiyorsunuz, o zaman gelin anayasal güvenceye kavuşturalım, bir daha bu konu gündeme gelmesin’ dedi. Bunun üzerinde çalışmalar yaptık, hazırlıklarımızı Cumhurbaşkanımıza arz ettik. Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret edip görüş ve desteklerini talep ettik. İnşallah yakında bu teklif TBMM’ye sunulacak ve Meclis’imizin iradesiyle yasalaşma sürecine girecektir. Biliyorum ki, bu süreci başlatanlar Türkiye’nin gündemine yeniden bunu getirenler, anayasa değişikliğine destek verme konusunda samimi davranırlar. Çünkü yasayla bunun çözülmeyeceği açık. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 17’nci maddesi yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla yükseköğretim kurumlarında kılık kıyafet serbesttir diyor. 1990’dan beri bu hüküm yürürlükte. Açıkça bu serbestlik yasada varken, 90’lı yıllarda başörtüsü yasağı bu yasaya rağmen uygulandı mı? Anayasa Mahkemesi, Danıştay İdare Mahkemeleri bu yasağı, kanuna rağmen yasaya aykırı bir şekilde, anayasa ve kanuna uygun buldu mu? Buldu. Binlerce kızımız bu kanun hükmüne rağmen mağdur oldu mu? Oldu. Şimdi bugün biz varız, yarın başkaları olabilir. Ama anayasal güvence, kanundan daha güçlü bir güvencedir. Çünkü kanun belli bir çoğunlukla her zaman değiştirilebilir ama anayasa değişikliği ancak nitelikli bir çoğunlukla, referandumlu 360 bir de halkın yüzde 50+ 1 oyuyla; referandumsuz 400 oyla ancak değiştirilebiliyor. Bu kolay bir şey değil. Onun için diyoruz ki; gelin niyetiniz samimiyse bir daha Türkiye’nin gündemine başörtüsü, kılık kıyafet tartışması girsin istemiyorsanız, zaman değişince, iktidar değişince, imkan ve güç sahipleri farklılaşınca zulüm yeniden hak denmesin istiyorsanız, bunun tek yolu var; anayasal güvence. Biz de onu söylüyoruz; gelin anayasal güvenceyi beraber sağlayalım. AK Parti bu konuyu şöyle yapıyor, böyle yapıyor değerlendirmesine gerek yok. Bu konuyu Cumhurbaşkanımız veya AK Parti Türkiye’nin gündemine getirmedi. Sayın Kılıçdaroğlu getirdi. Öyleyse gündeme getirdiğiniz konuya lütfen sahip çıkın. Samimi olun, sözünüzün arkasında durun. Yasal güvenceye ‘Evet’ deyip, anayasal güvenceye ‘Hayır’ demek samimiyetsizliğin açık bir ilanıdır. Eğer siz yasal güvenceye ‘Evet’ diyorsanız, anayasal güvence daha sağlıklı ve güçlü bir güvenceyse buna da ‘Evet’ demek samimiyetin gereğidir. Bu çağrıyı yapanın samimi olduğunu gösterir. Ama buna destek vermezlerse hep beraber bu konunun üzerinde bir kez daha düşünmemiz lazım.”
‘HİÇBİR MESLEK ÖRGÜTÜ AMACI DIŞINDA FAALİYETTE BULUNAMAZ’
Meslek örgütlerinin, o meslek mensuplarının çıkarlarını korumakla, gelişmesiyle görevli olduklarını söyleyen Bozdağ, “Hiçbir meslek örgütü amacı dışında faaliyette bulunamaz. Ama Türkiye’de kimi meslek örgütlerinin amaçlarını bırakıp başka faaliyetlerin içerisine girdiği de çok aşikardır. Ben şimdi Türk Tabipler Birliği’nin siyasette olan bir kardeşiniz olarak tabiplerin hakkını savunduğuna şahit değilim. Sadece iktidarın zarar göreceği bir şey varsa, orada iktidar zarar görsün diye; tabiplerin menfaati olsun diye değil. Bugüne kadar Tabipler Birliği’nin Türkiye’deki tabiplerimizin, mesleki menfaatlerinin daha iyi olması için sundukları tek bir teklif tek bir öneri yoktur. Ama PKK terör örgütü veya başkaca bir terör örgütünün başı dara girdiğinde ya da ihtiyacı olduğunda onların lehine açıklama yapmada yarışa girer. Tabiplerin lehine açıklama yok ama Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne kimyasal silah kullandı iftirasını yapanlara ve bu iftiraları doğrulayanlara destek verildiğini görüyoruz. Tabipler Birliği’nin böyle bir görevi var mı? Başka bir meslek örgütünün böyle bir görevi var mı? Hiçbir meslek örgütü kuruluş amacının dışında faaliyette bulunamaz. Bulunduğu zaman elbette hukukta bunun bir karşılığı vardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın da açıkladığı gibi TTB ve TMMOB ile ilgili çalışmanın sonuna geldiğimizi ifade etmek isterim. Önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağız.” diye konuştu.
‘TSK’NIN HAREKATI DURDURMASINI TALEP EDİYORLAR, BUNUN ADI ŞUDUR; TERÖRİSTLER ÖLDÜRÜLMESİN’
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yurt dışındaki operasyonlarını değerlendiren Bozdağ, şöyle devam etti:
“TSK ve emniyet teşkilatımız terörle mücadelesini etkin ve kararlı bir biçimde sürdürmektedir. Terör bitene kadar bu mücadele devam edecektir. Şunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum; TSK terör örgütleriyle ve teröristlerle mücadele etmektedir. Türkiye terörle mücadelesini sürdürecektir. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki harekatı oradaki sivil kesimlere, oradaki Kürtlere karşı bir harekat olarak göstermeye kimsenin hakkı yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hedefinde siviller yoktur. Kürt vatandaşlarımız, komşularımız yoktur. Sivil hiçbir hedef yoktur. Hedefte PKK, PYD, YPG terör örgütü vardır. Hedefte bu terör örgütlerinin teröristleri vardır, inleri vardır, barınakları vardır. Terör örgütlerinin barınakları yok edildikçe, inleri başlarına yıkıldıkça, teröristler etkisiz hale getirildikçe teröre destek olanların çığlıkları da yükselmektedir. Bazı barolar, 13 baro açıklama yapıyorlar. Barışı sağlamak adına açıklama yapıyorlar. TSK’nin yaptığı harekatı durdurmasını talep ediyorlar. Bunun adı şudur; teröristler öldürülmesin, terör inleri başına yıkılmasın, barınakları yok edilmesin, terör örgütleri ve teröristleri için oluşturulmuş korunaklı alanlara Türk ordusu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti dokunmasın. Teröristlere zarar gelmesin diye, terör örgütü elde ettiği veya oluşturduğu barınaklar, inler korunsun diye bazı barolar maalesef çırpınmaktadır. Bildiri yayınlıyorlar, barıştan yana tavır aldıklarını söylüyorlar. Siz bu bildiriyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı yayınlayacağınıza, PKK, PYD, YPG terör örgütüne karşı 40 yıldır, bebekleri öldürdünüz, kadınları öldürdünüz, öğretmenleri öldürdünüz, nice sivilin kanına elinizi uzattınız. Durdurun bu kanı ey teröristler diye niye yayınlamıyorsunuz?”
"6’LI MASA TÜRKİYE’YE LİDER ARAMIYOR"
Bakan Bozdağ, kentteki programı kapsamında Zonguldak Belediyesi’ni ve AK Parti İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Bakan Bozdağ, AK Parti İl Başkanlığı’nda yaptığı konuşmada, muhalefeti eleştirdi.
Bozdağ, 6’lı masanın gelecek derdi olmadığını söyleyerek, “İşte bugün de bir araya geldiler. Bir açıklama yapacaklar. Bunların gelecek diye bir derdi yok. Yeni diye bir derdi yok. Farklı diye bir derdi yok. Umut diye bir derdi yok. Tek derdi var. Statükoyu geri getirmek. Dünü tekrar tesis edip, o dünün Türkiye'ye zarar veren sistemiyle kendi saltanatlarıyla orada ihya etmek. Türkiye'yi düne götürmek, geleceğini karartmak anlamına gelir. Biz geleceğe yürüyoruz. Yarına, yarınlara bakarak yürüyoruz. Türkiye Yüzyılı diyoruz. Türkiye'yi bedel ödediği dönemlere götürerek kimse kuramaz. Bunlar Türkiye'yi geri koalisyonların olduğu, anayasa fırlatarak her şeyin akla takla olduğu bir Türkiye'yi yeniden ihdas etmek istiyorlar. Bunlara geçit vermeyeceğiz. Geriye dönmek yok” dedi.
6’lı masa liderlerini Türkiye’yi yönetmeye talip bir aday aramadıklarını ifade eden Bozdağ, “Bu 6 tane kişi masanın etrafında oturan kişi, lider. Türkiye'yi yönetmeye talip bir cumhurbaşkanı adayı aramıyorlar. Bunlar bu 6 kişinin yönetimine rıza gösterecek onlar ne derse esas duruşa geçecek, onların dediklerini tatbik edecek, yöneten değil yönetilen ve 6 kişinin emir erliğini kabul eden bir cumhurbaşkanı adayı arıyorlar. Sorarım, Allah vermesin bunlara millet diyelim yetki aktardı. Türkiye'yi kim yönetecek? Bu liderler mi yönetecek yoksa kendilerinin emir erliğini kabul eden cumhurbaşkanı adayı mı yönetecek? Bunlar 'Biz yöneteceğiz. Protokol imzalayacağız. Şöyle yapacağız. Böyle yapacağız' daha şimdiden anayasayı nasıl çiğneyeceklerini konuşuyorlar. Cumhurbaşkanının yetkileri parti liderleri tarafından paylaşılamaz. Yasama, yürütme, yargı ayrıdır. Yürütmenin yetkisini yasama, yasamanın yetkisini yürütme kullanamaz. Ama şimdiden diyorlar ki; 'Biz Cumhurbaşkanının yetkilerini alacağız. Şöyle yapacağız. Böyle yapacağız. Anayasayı ve yasaları bir tarafa koyacağız. Kafamıza göre Türkiye'yi yöneteceğiz.' Hiç kimse kusura bakmasın bu millet Tayyip Erdoğan gibi kendi hür iradesiyle dirayetli bir şekilde ülkeyi yöneten dışarıda temsil eden, 'Biden Biden ise ben Erdoğan'ım' diyen güçlü bir liderden sonra 6 liderin kuklalığını bu ülkeye cumhurbaşkanı seçmez. Bu millet, iradesine sahip birini cumhurbaşkanı seçecektir” diye konuştu.
‘BUNLAR TÜRKİYE'NİN GELECEĞİNİ KARARTACAK SİYASAL AKTÖRLER’
AK Parti’nin 20 yıldır iktidarda olduğunu belirten Bozdağ, “Yeni tek söz söyleyen varsa AK Parti'dir. Yeni tek proje ortaya koyan varsa yine biziz. Yeni tek eseri hayata geçiren varsa yine biziz. Bunlar bizden daha çok yeni şey söylemesi lazım. Ama bunların bugüne kadar söyledikleri yeni tek bir tane söz yoktur. Öbürlerinde umut yok. Onlar çaresiz vaka. Onlar önce kendilerine baksınlar. Kendisi için umut olamayanlar, kendisi için bir şey vadedemeyenler başkaları için umut olamazlar, bir şey vadedemezler. Bunlar Türkiye'nin geleceğini karartacak siyasal aktörler. Allah bunlara fırsat vermesin. Milletimiz bunlara fırsat vermesin. AK Parti teşkilatları bunlara fırsat vermemek için gecesini gündüzüne katarak çalışmak zorundadır. Ben çalıştığınıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.