Güncelleme Tarihi:
TBMM’deki bugünkü grup toplantısı ardından gazetecilerin soruları ile karşılaşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, şöyle konuştu:
"Sinan Oğan, MHP’den ihraç edilmiştir. İhraç kararını bozmuştur. Yargıtay’da henüz bir inceleme yapılmadığını duyuruyoruz. Bize göre ihraç kararı verilmiştir. Yargıtay’dan herhangi bir cevap alınmadığına göre partimizin üyesi, sayılamaz. Yargıtay MHP’nin kararına uygun 5 sıfırlık bir uygulamayı Sinan Oğan için de yaparsa Yargı yoludur açıktır. Partiye yeniden üye olarak kabul edilir. 10 Temmuz’a kadar Yargıtay’ın bir karar vermesi gerekir" diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, dokunulmazlıklara ilişkin, "Bize de yüce yargının mensupları davet çıkartırlarsa hangi fezlekede hangi suçu işlemiz öğrenir sonra da savunmamızı yaparız."
"TÜRKİYE BİR FELAKETİ YAŞAMAKTADIR"
Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, İstanbul Vezneciler'de meydana gelen terör saldırısı sonucu şehit olan 7'si polis 12 kişiye rahmet dileyerek yaralıların bir an önce sağlıklarına kavuşmasını temenni etti. Bahçeli, "Allah'ın belası terörizm yine devrede yine saldırıdadır. Ağzımızdan çıkacak her söz artık boğazımızda düğümlenmektedir. Şablon ifadeler, klasik diklenmeler, bildik meydan okumalar hükmünü hepten kaybetmiştir. İstanbul'da patlayan bombalar Türkiye'nin tamamını hedef almıştır. Türkiye bir felaketi yaşamaktadır. Ankara'da başkanlık falı açanların, partili cumhurbaşkanlığı olsun diye tutturanların, çıkarlarını her şeyin önüne koyanların bereketsizliği ve beceriksizliği gizlenmeyecek derecede ortadadır. Ülke olarak karanlıkta bocaladığımız da yok sayılamaz. Türkiye'yi yönetmekle mükellef ve sorumlu hükümet bir tek kişinin peşine düşmüş, ona yeni bir koltuk bulma arayışına koyulmuştur" diye konuştu.
"BAŞBAKAN'A BU HAKKI KİM VERMİŞTİR"
Bahçeli, Başbakan Binali Yıldırım'ın "Anayasa ne söylerse söylesin Cumhurbaşkanımızın fiili olarak sorumluluğu doğmuştur" sözlerini eleştirdi. Bahçeli, "Bu sözler anayasa suçu kanunsuzluğun belgesidir" diyerek şöyle konuştu: "Anayasa ne söylerse söylesin diyenler yarın millet ne derse dersin dönüşünü ahlaksızca yapacaklardır. Başbakana bu hakkı kim vermiştir."
"CUMHURBAŞKANI HALT ETMİŞ, KADINLIK ONURUNU İNCİTMİŞTİR"
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Anneliği reddeden bir kadın yarımdır" sözlerini eleştirerek şunları söyledi: "Katiller büyükşehirlere bomba yüklü araçları birer birer sevk edip pusu kurarken Cumhurbaşkanı 'Anneliği reddeden bir kadın yarımdır' diyerek halt etmiş,, patinaj yapmış, kadınlık onurunu incitmiştir. Doğum kontrolü polemiğinde çıta yükselten Erdoğan'ın doğmuş ve büyümüş evlatlarımıza kıyıldığını görmesi için merak ediyoruz daha neyin olması gerekmektedir."
"HANGİ İLK İNSANIN MAĞARASINDA BOMBA PATLAMIŞ"
Devlet Bahçeli, Vezneciler'deki terör saldırısı sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklamayı anımsatarak şöyle devam etti: "Düşününüz bombayla yüklenmiş kanlı araç İstanbul Vezneciler'e kadar getiriliyor. İnfilak ettirileceği uygun zaman kollanıyor. Bundan kimsenin haberi olmuyor. Bu nasıl bir devlet yönetimi, nasıl bir iktidar anlayışıdır? Masum insanlarımızı dinleyen, gözetleyen bir kamu kuruluşunun tehditleri önlemesi tehlikeleri fark etmesi beklenirken aksi gelişmeler yaşanmaktadır. Güvenlik amacıyla mahalle arası yol kesen ve kontrol yapanlar bomba yüklü araçları hiç mi görmediler. Cumhurbaşkanı diyor ki ilk insanlar başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecektir. Sayın Erdoğan ne demeye çalışmaktadır. Hangi ilk insanın mağarasında bomba patlamış, hangi ilk insan terör faaliyetine girişmiştir. Bugün terörizm milletimizin boğazına sarılmışsa suç ve vebal ilkesiz AKP kadrolarının sırtındadır. Oslo'da yapılan pazarlıklar bomba olarak dönmüştür."
"DEMEKKİ NEYMİŞ; FİİLİ DESTEĞİMİZ HUKUKİ BOYUT ALABİLİYORMUŞ"
Devlet Bahçeli, terörle mücadele konusunda devletin ve güvenlik güçlerine gereken desteğin verileceğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı: "TBMM'ye sevk edilen 'Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına' destek verecek gereğini eksiksiz yerine getireceğiz. Demek ki neymiş; fiili desteğimiz hukuki boyut alabiliyormuş. Türk askerinin terörle mücadelede elini güçlendirmek ihtiyaç duyduğu hukuki güvenceyi daha da güçlendirmek için elimizden gelen çabayı göstereceğimizden herkesin emin olmasını isterim."
MENBİÇ OPERASYONU EMPERYALİST BİR KOMPLO
Devlet Bahçeli, Suriye Demokratik Güçlerinin Menbiç’i IŞİD’den temizlemek amacıyla 31 Mayıs’ta başlattıkları operasyonun emperyalist bir komplo olduğunu savunarak şöyle dedi:
"YPG’nin omurgasını teşkil ettiği Suriye Demokratik Güçleri’nin Türkiye’nin Suriye sınırına 40 km uzaklıktaki Menbiç’i, IŞİD’ten temizlemek amacıyla 31 Mayıs’ta başlattıkları operasyon emperyalist bir komplodur. Bu operasyona koalisyon güçlerinin havadan, ABD’nin ise karadan destek vermesi kimseyi şaşırtmamalıdır. Cumhurbaşkanı’nın ’YPG’nin Fırat’ın batısına geçişini istemiyoruz. Gerekirse kendi göbeğimizi kendimiz keseriz’ hamaseti gerçeklerle uyuşmamaktadır. AKP’li Dışişleri Bakanı ’Operasyonlar bittikten sonra, Fırat’ın batısında bir tane bile YPG’li istemiyoruz’ diyerek Erdoğan’ı yalanlamakla birlikte, hükümetin tüm tez ve kırmızı çizgilerinin ihlal edildiğini ilk ağızdan itiraf etmiştir. ABD’nin, YPG’nin yalnızca Menbiç’in çevresindeki bölgeyi IŞİD’ten almak için savaşacağını söylemesi kuyruklu yalandır. Cerablus ve Rakka arasında önemli ve stratejik bir ikmal hattı olan Menbiç’in, batı imalatı IŞİD’ten alınması, Suriye’nin kuzeyinde kurulması adım adım ilerletilen terör devletine açık destek, açık hizmettir. IŞİD, YPG’nin ikizi, PYD ve PKK’nın diğer yüzüdür. Ve bunlar Türkiye’nin çözülmesiyle Ortadoğu’nun dinamitlenmesi işine kiralanmıştır. Bu oyun hükümet tarafından görülmeli, A’dan Z’ye birlik ve beraberlik ruhu diri tutulmalı, musibetlere müştereken karşı koyulmalıdır. Türkiye bölgeden dışlanmış, hiçbir gelişmeye müdahil olamamıştır."
"DIŞ POLİTİKADAKİ ÇÖKÜŞÜN GÜNAH KEÇİSİ BULUNMUŞTUR"
Devlet Bahçeli dış politikadaki çöküşün Ahmet Davutoğlu’na yüklendiğini ileri sürerek şunları söyledi: "Dış politikadaki çöküşün nasıl olsa bir müsebbibi ve günah keçisi bulunmuştur. Tüm olumsuzluklar Sayın Davutoğlu’na yüklenmiş, ne yapalım, her şeyi sabık Başbakan eline yüzüne bulaştırdı kurnazlığıyla karşı harek?t başlatılmıştır. Ne var ki, dış politikadaki çürümenin ’one minute’ seslenişiyle hızlandığı, başkent Ankara’nın politikalarından sapılmasıyla çuvallandığı her vicdan sahibi tarafından onay görecektir. Dış politikada acil bir dönüşüm ve düzenlemeye acil ihtiyaç vardır ve ertelenmesi halinde çok yönlü fatura kabaracaktır."
"TEHCİR YERİNDEDİR BUGÜN OLSA YİNE KAÇINILMAZDIR"
Almanya Parlamentosunun 1915 Ermeni olaylarını ’soykırım’ olarak kabul etmesini sert bir dille eleştiren Bahçeli şu ifadeleri kullandı:
"Bize sözde soykırım çamuru atan Haçlı yedekleri, sütten kesilmemiş bebekleri ve hamile kadınları öldüren; insanlarımızı diri diri yakan, kız çocuklarına akla gelmedik işkenceleri yapan Ermeni katliamlarını niçin konuşmaz, niçin eleştirmez? Türk ölünce sesi çıkmayanlar, katile hak ettiği ceza verilmesinden dolayı neden hoplar, neden rahatsız ve huzursuz olur? Bayburt, Tercan, Erzurum ve çevre köylerde savunmasız ve masum halkı topluca infaz eden Ermeni canilerdir. Erzurum’da 2 bin 127 erkek cesedi, Kars Kapı’da balta ve süngü ile öldürülmüş 250 ceset ile toplam 8 binin üzerinde insanımıza kast edilmiştir. Ermeni mezalimini merak eden kim varsa; gitsin Erzurum Hasankale’ye, Van’a, Trabzon’a, Bayburt’a, Erzincan’a sorsun, gerçekleri, yaşanmış acı ve vahşilikleri mahallinden öğrensin. Türk milleti yer değiştirme kararını vermemiş olsaydı; bu vatanda varlığımız, istikbalde adımız kesinlikle mümkün olmaz, olamazdı. Tehcir yerindedir, bugün olsa yine kaçınılmazdır."
"AKP’NİN ERMENİ MİLLETVEKİLİNİN DAMARLARINDA TAŞIDIĞI KANIN NEREYE DOĞRU AKTIĞI İZLENECEK MİDİR?"
Bahçeli, "İnsandan sabun yapacak kadar profesyonel canavarlığın izine mazimizde rastlanması ve bunların eline su dökülmesi imkansızdır. Hitleri sinesinden çıkaran bir toplumun, Yahudilere ve Namibya’ya karşı işlediği soykırım suçundan arınmayan bir ülkenin bize insanlık dersi vermesi traji komiktir. Bizi üzen ve düşündüren, Alman parlamentosunda Türk olduğu söylenen bir kısım milletvekilinin de tasarıya evet demesi, hatta tasarının mimarları arasında yer almasıdır. Sayın Erdoğan son derece haklı olarak; "Ne Türk’ü be? Bunların kanları laboratuvar testinden geçmesi lazım" sözleriyle en sert tepkiyi koymuştur. Ne tuhaftır ki, Sayın Erdoğan’ın bu sözlerini biz söylemiş olsaydık, ne ırkçılığımız kalmış, ne de kafatasçılığımız bırakılmıştı. Ancak iş kan tahliline kadar geldiyse, bu işten hiç kimse yakayı kurtaramayacak, laboratuvar analizinden kolay kolay çıkamayacaktır. Acaba, bir zamanlar ’1915’te devletin suç işlediği gün gibi açık’ diyerek sözde soykırıma yeşil ışık yakan eski ve sabıkalı akilin kan değerlerine dikkat edilecek midir? ’Başbakan’ın Meclis kürsüsünden belgeleriyle 1915 Ermeni soykırımını anlatmasını’ isteyen yandaş gazetecinin kan sonuçları incelenecek midir? ’Ermeni soykırımı yapanları asla aklamayız, Türk diye bir ırk yoktur’ diyecek kadar gözünü kin bürümüş AKP’nin tecrübeli soysuzun kan testi de yapılacak mıdır? 1915’te yaşananların 1948 Birleşmiş Milletler Soykırım Beyannamesindeki şartları karşıladığını iddia eden AKP’nin Ermeni kontenjanlı milletvekilinin damarlarında taşıdığı kanın nereye doğru aktığı izlenecek midir? Sayın Cumhurbaşkanı, kan konusunda hakkınız vardır; fakat gelin bu konuya çok girmeyin, gelin bir daha kan lafını ağzınıza almayın; çünkü kansızların kanı olmaz, kanı bozuklardan tertemiz kan çıkmaz" açıklamasında bulundu.