Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, "Bu paket yapılan pazarlıkların sonucudur. Bu paket PKK'nın elinden, İmralı canisinin de tezgâhından geçmiş, sözde Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarıyla harmanlanmıştır. Uzun süre beklemesinin esbabı mucibesi budur. Demokratikleşme paketinde Türk milleti yoktur, TBMM iradesi yoktur, milletimizin beklentisi asla yer almamıştır" diye konuştu.
Bahçeli, "Meclis'in tatilde olduğu yaz ayları boyunca doğal olarak siyaset mola vermemiş, iç ve dış hadiselerdeki yoğunluk azalmamıştır. Bu Yasama Yılı'nın diğerlerine kıyasla zahmetli ve çetin geçeği güçlü bir ihtimaldir. Gelecek yıl ki, Mahalli İdareler Seçimleri ve arkasından yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi siyasetin tansiyonunu da artıracaktır. Başbakan Erdoğan bu iki seçim öncesinde Türkiye'yi yine ip gibi gerecek, cepheleşmeleri ileri merhalelere taşıyacaktır. Bunu görmek, bunu bilmek ve buna da her anlamda hazır olmak lazımdır" dedi.
"HUZURLU VE GÜZEL GÜNLER UZAK DEĞİLDİR"
Bahçeli, "Kimliği aşağılanan, tarihi kişiliği alaya alınan ve tüm varlığı hücuma uğrayan aziz milletimiz, Allah'ın izniyle Başbakan Erdoğan karabasanından ve bu şahsiyetin karanlık dolu emellerinden kurtularak aydınlık ve parlak günlere ulaşacaktır. Mutlu, huzurlu ve güzel günler uzak değildir. Başbakan Erdoğan savaş kaybederek esir düşmüş, eli ve zihni kelepçeli, kararları ve niyetleri hasarlı milli onur yoksunu yöneticilerin tıpkısı, aynısı haline gelmiştir. Nitekim bunun en yakın örneğini yaz ayları süresince PKK'dan gelen tehdit ve hakaretleri sineye çekmesinde, ilaveten bölgesel meselelerdeki bulanık ve başkalarının menfaatini gözeten talihsiz adımlarında görmek mümkün olmuştur. Başbakan Erdoğan'ın kalbi, kararları, feraseti ve siyasi kişiliği PKK, İmralı canisi ve küresel güç merkezleri tarafından makasa alınmıştır. İşin tuhaf tarafı düştüğü halin ne denli içler acısı olduğunu henüz kavrayamamasıdır" diye konuştu.
"DEMOKRASİ FIRSATLAR SİSTEMİDİR"
"Demokrasi her şeyden önce bir zihniyet, bir ufuk, bir niyet ve bir ülkü meselesidir" diyen Bahçeli, şunları söyledi; "Ve demokrasinin yaşayabilmesi, varlığını idame ettirebilmesi muhakkak ki demokratik bilincin kökleşmesiyle, demokratik kültürün olgunlaşmasıyla yakından alakalıdır. Demokrasinin iki ana direği olduğu barizdir. Bunlardan birincisi katılım, bir diğeri ise temsildir. Bunlarsız demokrasi olmayacağı gibi, gelişme, kalkınma ve güçlü bir ülke olma iddiaları da hayalden öte bir anlam taşımayacaktır. Demokrasi fırsatlar sistemidir, mutlaka da saygı, tahammül ve hoşgörüden beslenecektir."
"AKLINI KANDİL'DE, ZEKASINI DA İMRALI'DA KAYBETMİŞTİR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın dün açıkladığı ve tarihi olarak da tarif ettiği sözde demokratikleşme paketi her haliyle milletimiz adına büyük bir utanç vesikasıdır. Başbakan Erdoğan, bu paketi, gerçekten de Türkiye'nin demokratikleşme tarihinin, özellikle de son 11 yıllık buhran döneminin tabii bir sonucu olarak görüyorsa; bu demektir ki, aklını Kandil'de, zekâsını da İmralı'da kaybetmiştir. Bizim bu paket açıklanmadan bir gün evvel ne söylemişsek, neyi öngörmüşsek doğru çıkmış, Allah nazardan saklasın, Başbakan bizi bir kez daha mahcup etmemiştir. Biz bu paket serisinin ne ilk, ne de son olacağını söylerken kendisi bir gün sonra bizi doğrulamış ve PKK'ya teslimde dur durak bilmeyeceğini ispatlamıştır" diye konuştu.
"KİMSENİN FİKRİ SORULMAMIŞTIR"
Bahçeli, "Paketin muhteviyatını yorumlamaya geçmeden evvel üzerinde durmayı faydalı gördüğüm önemli konular bulunmaktadır. Bir defa bu paket demokratikleşme parolasıyla hazırlansa da, usul ve esas bakımından anti demokratik olup, demokrasinin ruhu ve lafzıyla çelişmektedir. Demokratikleşme paketi hazırlanmıştır, ama kimsenin fikri sorulmamıştır. Demokratikleşme paketi hazırlanmıştır, kimsenin, hele ki, AKP'nin değerli milletvekillerinin bile haberi olmamıştır. Ve daha da yürek burkucu olanı ise, bu paketin PKK'nın emrivakilerini, tehditlerini, bölücü oburluğunu ve kan tutkusunu tatmine yönelik olarak kaleme alınmış olmasıdır. Görünen odur ki, Başbakan Erdoğan vicdan tapusunu, iradesinin şifrelerini PKK'ya ve İmralı canisine siyasi ikbal uğruna haraç mezat satmıştır. Bu altından kolay kolay kalkılmayacak bir ayıp ve rezalettir" dedi.
"ÖĞRENCİLERE ORMAN YOLU GÖSTERİRKEN ÇOK MU DEMOKRATTIN ?"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, 11 yıl önce, hükümet görevini devraldıkları gün, bir tek paketle tüm yasakları kaldırmayı, tüm kısıtlamalara son vermeyi, bütün özgürlüklerin önünü açmayı gönlünün istediğini, ama buna siyasi zeminin müsait olmadığını söylemiştir. Sorarım sana Sayın Erdoğan, bu ülkede yasak olsaydı, özgürlükleri kullanmada fahiş engeller bulunsaydı, sen ve zihniyetin 3 Kasım'da nasıl ve hangi vasıtalarla iktidar olabilecektin? Sen bile bu ülkede Başbakan olurken, ki maalesef gerçek budur, Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük bağlamında zayıflıklarının olduğunu nasıl iddia edebilir, nasıl ileri sürebilirsin? Gezi Parkı hadiselerinde, gencecik evlatlarımızın bireysel hak ve özgürlük taleplerini gazla, tomayla ve şiddetle bastırırken, teröristlere özgürlük bonkörlüğü yapmak insanlığın, ahlakın ve tutarlılığın neresine sığmaktadır? Öğrencilere orman yolu gösterirken çok mu demokrattın, çok mu özgürlükçüydün? Medyayı susturan sen, yandaşları kollayan sen, oy vermeyenleri dışlayan sen, muhalifleri sindirme edepsizliğine soyunan sen, partilere tezgah kuran sen, en ufak itirazları hakaretlerle savuşturan sen, şimdi kalkıp da demokrasi ve özgürlükte ahkam mı kesmektedir? Sayın Başbakan, sınırsız özgürlük olmayacağını, demokrasinin bir tramvay olduğunu söylerken de şuurun açık mıydı?" diye konuştu.
BAŞBAKAN HANGİ GEZEGENDE YAŞAMAKTADIR?
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, demokratikleşme paketinin milletimizin yüzünü güldüreceğini, darbecilerin de uykusunu kaçıracağını söylemiştir. Reformların, özgürlüğe susayan toplum kesimlerini sevindireceğini, milletin iradesine musallat olan baskıcı, ceberut, vesayetçi odakları rahatsız edeceğini iddia etmiştir. Lütfen söyleyiniz, bu özgürlüğe susayanlar kimlerdir? Ve açıklanan paketten yüzü gülecek, içten içe sevinecek bölücü zümre ve küçük bir azınlık dışında kaç kişi vardır? Türk milleti inim inim ağlarken, elindeki avucundakini borca ve hayat pahalılığına teslim etmişken, üstelik kimliği hedef alınmışken kimin sevinecek ve havalara uçacak hali kalmıştır? Başbakan hangi gezegende yaşamaktadır? Kaldı ki yeni bir ütopya kitabı mı yazmakta, burayı da güneş ülkesi mi sanmaktadır? Başbakan, duyunca hepimize 'pes doğrusu' dedirtecek bir beyanda daha bulunmuştur. Buna göre açıklanan demokratikleşme paketiyle şehitlerimizin arzularını yerine getirdiklerini hiç yüzü kızarmadan, en ufak çekinme, mahcubiyet hali göstermeden dile getirmiştir. Ne zamandan beridir PKK'nın taltifi, ödüllendirilmesi ve dayatmalarının karşılanması aziz şehitlerimizin arzusudur? Sayın Başbakan, sende hiç mi vicdan, hiç mi akıl, hiç mi erdem kalmamıştır? Eli ve vicdanı kanlı katillere müjde verilmesini, şehitlerimizin, şehit analarının ve yakınlarının arzusu olarak lanse etmek kendini bilmezliğin dik alası değilse nedir? Malum siyasi zihniyetin kırdığı potlar, alenen yaptığı korkunç hatalar bunlarla da sınırlı değildir" dedi.
"BAŞBAKAN HER ŞEYİ BIRAKMIŞ VE MUHALEFET PARTİLERİNİ TANZİME YELTENMİŞTİR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan 'artık Türkiye'de, kimlik dayatan, makbul vatandaşı tanımlayan, vatandaşlarının kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle uğraşan bir devlet yoktur.' demektedir. Ek olarak, 'vatandaşının ihtiyaçlarına, taleplerine, çığlığına, feryadına kulak tıkayan, vatandaşını asimile eden, taleplerini reddeden, ihtiyaçlarını inkar eden bir devlet anlayışı yoktur.' diyerek de sözlerini sürdürmüştür. Başbakan Erdoğan hangi kimlikten bahsetmektedir? Kim kime neyi dayatmış, vatandaşlarımızın kökeniyle, inancıyla, dünya görüşüyle kendi gibileri dışında kimler uğraşmıştır? Bunları da açıklamalıdır. Şayet kast ettiği Türk kimliği ise, bu bir dayatma değil, asırların alın teri, şehit emaneti ve ceddimizin kutlu bir mirasıdır. Bil ki Sayın Erdoğan Türk kimliği sana rağmen, senin gibilerine rağmen, yoldaşın, ortağın ve dostun İmralı canisine rağmen, vatanın semalarında manevi bir bayrak gibi dalgalanacak, milletimin medar-ı iftiharı olmayı ne pahasına olursa olsun sürdürecektir. Ayrıca Başbakan her şeyi bırakmış ve muhalefet partilerini tanzime yeltenmiştir. Sözüm ona, millete ayak uydurmalı, büyüyen Türkiye vizyonuna göre hareket etmeliymişiz. Daha da ilginci, kendi hatasını, kendi eksiğini görmeyen, sorgulamayan muhalefet adeta milletimizi suçluyormuş. Biz doğal olarak kendimizi biliriz, kendimizden mesulüz" diye konuştu.
"YABANCILARIN ARDI SIRA UYGUN ADIMLA YÜRÜMEYİ MİLLETE AYAK UYDURMAK MI SANMAKTADIR?"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan iktidarı halletmiş, her şeyi tanzim etmiş, BOP'a bin takla atarak küresel projelerin eşbaşkanlığıyla sömürgeciliğin kapak yıldızı olmaya hak kazanmıştır da, şimdi sıra muhalefete mi gelmiştir? Başbakan Erdoğan, yabancıların ardı sıra uygun adımla yürümeyi millete ayak uydurmak mı sanmaktadır? Demokratik adap ve terbiyede, kendi dışındaki partilere ayar vermek, iftiralarla, dayanaksız sözlerle yer hatırlatmak var mıdır? Başbakan Erdoğan'ın, PKK'ya övgüler yağdırdığı, İmralı canisine methiyeler düzdüğü iki dudağından, Milliyetçi Hareket Partisi'ne nasihatler çıkarması, şişeden fil çıkması kadar hezeyandır, akıl dışılıktır. Başbakan Erdoğan bu kadar yanlışın içinde bir yerde doğruyu konuşmuştur. Haklıdır, korkaklar zafer anıtı dikemezler. Bu yüzden Başbakan, bırakın anıt dikmeyi, işler ters gittiği anda, bu da çok uzak değildir, BOP hesabından kesilen bir biletle soluğu Okyanus ötesinde zor güç alacaktır" dedi.
"DEMOKRATİKLEŞME PAKETİNDE TÜRK MİLLETİ YOKTUR"
Bahçeli, "Hemen ifade etmeliyim ki, sözde demokratikleşme paketi PKK dayatmalarının klasik, bildik ve ezberlenmiş bir yansımasıdır. Sessiz devrim yapmakla övünen Başbakan, asıl manada sinsi devrimle PKK'ya teslim olmuştur. Bu paket yapılan pazarlıkların sonucudur. Bu paket PKK'nın elinden, İmralı canisinin de tezgâhından geçmiş, sözde Akil İnsanlar Heyeti'nin raporlarıyla harmanlanmıştır. Uzun süre beklemesinin esbabı mucibesi budur. Demokratikleşme paketinde Türk milleti yoktur, TBMM iradesi yoktur, milletimizin beklentisi asla yer almamıştır" dedi.
"PKK'NIN YILLARDIR BEKLEDİĞİ HAİN İSTEKLERİN BİR KISMIDIR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, 11 yıl boyunca hiçbir reformu dayatmalarla, baskıyla, pazarlıkla açıklamadıklarını, millet ne dediyse, milletimiz için hayırlı olan neyse onu yaptıklarını yalandan medet umarak belirtmiştir. Acaba milletimiz, demokratikleşme paketinin neresine onay vermekte, nesini beğenmektedir? Başbakan'ın millet dediği yandaş ve bölücü emellere kapılanmış dürüstlüğü muamma olan bazı anket ve kamuoyu araştırma şirketleri midir? Açıktır ki, bu ihanet ve teslimiyet belgesinin patenti teröristbaşı ve kanlı terör örgütüdür. İmralı canisi dayatmış, Başbakan sinmiştir. PKK tehdit etmiş, Başbakan verdiği sözlerin gereğini yapmak zorunda kalmıştır. Bölücü talepler Başbakan eliyle siyasete taşınmış, meşruiyet kazandırılmak istenmiştir. Başbakan'ın demokratikleşme ve reform kılıfıyla Türk milletine pazarlamaya çalıştığı bu paket, özünde PKK'nın yıllardır beklediği hain isteklerin bir kısmıdır. Bu paketle birlikte bölücülük bir adım daha mesafe almış, özerklik, federasyon, konfederasyon ve bağımsız Kürdistan amacına biraz daha yaklaşılmıştır. 1 Ağustos 2009 tarihinde Polis Akademisinde kurdelesi kesilen yıkım projesi ve bu yıl içinde gündeme getirilen süreç ihaneti bir eşiği daha geçmiştir" diye konuştu.
"DENSİZ' İFADESİNİ KOLAY KOLAY AĞZINA ALMAYACAK"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan, İmralı canisi, Kandil çetesi, Barzani, küresel mihraklar, yandaş basın, sözde aydınlar ve 63'lükler el ele vermişler ve Türk milletine operasyonlarını telaşla hızlandırmışlardır. Gürültüyle açıklanan ve demokrasinin yüz karası olan paketin muhtevası PKK'nın vesayeti, İmralı canisinin yönetimiyle kaleme alınmıştır. Bunda şüphemiz yoktur. Başbakan Erdoğan, büyük ekran televizyon hediye ettiği İmralı'daki müzakere ortağına dikkat çekici mesajlar göndermiş, ayaküstünde, milletimizin gözleri önünde ruhunu okşamıştır. PKK'nın Meclis ayağı BDP'nin sızlanmaları, eleştirileri de iş olsun torba dolsun kabilinden olup, yalnızca bir şey söylemek adına seslendirilmiştir. Yoksa bölücüler önemli bir mevzi kazanmış, PKK başarmış, istediğini tümüyle elde etmenin ucuna gelmiştir. Herhalde bundan sonra Sayın Bülent Arınç bizzat kendisiyle müsemma haline gelen 'densiz' ifadesini kolay kolay ağzına almayacak, alamayacaktır. Zira bir insanın kendine hakareti akıl hastalığı belirtisidir ki, Sayın Arınç henüz bu düzeye gelmemiştir" dedi.
"PKK TAŞERONLUĞUNA TEVESSÜL EDEN BAŞBAKAN GERÇEK YÜZÜNÜ TEKRAR GÖSTERMİŞTİR"
Bahçeli, "PKK'nın bölücü ve ayrılıkçı taleplerinin kısa, orta ve uzun vadeye yayılarak hayata geçirilmesi, İmralı canisiyle Başbakan'ın kafa kafaya vererek hazırladığı yol haritasına göre şekillenecektir. İlk etapta, yasal düzenleme gerektirmeyen, idari tasarruflarla sağlanacak konulardan işe başlanacaktır. İkinci etapta, TBMM'nde lazım gelen yasal değişiklikler yapılacaktır. Son etaba geçilebilirse, sırayı Anayasa değişiklikleri alacaktır. AKP-PKK dayanışması ve ittifakı önümüzdeki dönemde Anayasa değişikliği için de inisiyatif alabilecek ve referandum bir seçenek olarak gündeme gelebilecektir. Amaç budur, hesap buna yöneliktir. Herkesin hakkını veriyoruz diyerek, bir kez daha PKK taşeronluğuna tevessül eden Başbakan gerçek yüzünü tekrar göstermiştir. Başbakan'ın artık tek millet, tek devlet, tek bayrak ve tek vatan söylemlerinde ne denli samimiyetsiz olduğu netleşmiştir. Türk milleti olan biten tüm olumsuzlukları, kabus paketinden taşan kabul edilemez terörist taleplerini dün ibretle izlemiştir. Parti olarak, pakette ifade edilen her bir maddenin amacını, taşıdığı anlamları, neden olacakları yıkım ve tahribatları ayrıntılarıyla milletimizle paylaşacağız. Bugün yalnızca bir ön değerlendirme yapmayı doğru ve yerinde görüyoruz. Malumlarınız olacağı üzere, PKK'nın bölücü talepleri kabaca dört ayaklı olup; siyasi statü, anadilde eğitim, özerk yönetim ve siyasi aftan ibarettir" diye konuştu.
EŞ GENEL BAŞKANLIK SİSTEMİ
"İMRALI CANİSİNİ PARTİSİNE EŞ BAŞKAN OLARAK ALMALIDIR"
Bahçeli, "Bildiğiniz üzere, Seçim Kanunu'nun 15'nci Maddesi'ne bir ek yaparak, tüzüklerde yer almak ve 2 kişiden fazla olmamak kaydıyla, partilere eş genel başkanlık sistemi getirileceği Başbakan tarafından dillendirilmiştir. Burada Başbakan, BDP'nin fiilen yürüttüğü bölücü ve otoriteyi sarsıcı modeli genele şamil kılma arayışı içine girmiştir. Oldu olacak Başbakan resmiyette bunun ilk tecrübesini yapmalı, İmralı canisini partisine eş başkan olarak almalıdır" dedi.
"BU PKK İSTEKLERİ ARASINDADIR"
Bahçeli, "Siyasi Partiler Kanunu'nda yapılacak muhtemel bir değişiklikle, farklı dil ve lehçelerde siyasi propagandanın önü açılacaktır. Hiç kuşkusuz bu PKK istekleri arasındadır. Zaten fiilen de uygulanan bu yanlışın, kanunlaşması ülkemizin iki dilli ve iki parçalı bir hale gelmesini hızlandıracağından ve özerklik taleplerinin alt yapısını inşa edeceğinden dolayı masum ve kabul edilebilir herhangi bir yönü bulunmadığı ortadadır" diye konuştu.
"SONUÇLARI AĞIR OLACAK"
Bahçeli, "Başbakan'ın paketinde özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim verileceği anlaşılmaktadır. Bu, bal gibi ve apaçık biçimde anadilde eğitim onayıdır. Başbakan Erdoğan, PKK'nın, bölücü çevrelerin taviz vermediği bu zorlamasına boyun eğmiş, tarihi bir zilletin tarafı olmuştur. Oysaki aynı Başbakan, 15 Ağustos 2013 günü, Türkmenistan dönüşünde uçakta, anadil eğitimiyle ilgili sorulan bir soruya; 'Resmi okullar için de ve özel okullar için de böyle bir çalışma yok. Ne getirir, ne götürür kimse düşünmüyor. Biz AK Parti olarak ülkemizi bölecek konular üzerinde adım atmayız' cevabını vermiştir. Başbakan Erdoğan ne olmuştur da, çok değil, 45 gün içinde çark etmiş ve yeni bir iki yüzlülük destanı yazmıştır. Demek ki, PKK bu süre zarfında öyle boğazını sıkmış, öyle bunaltmıştır ki, Başbakan sonunda ipleri teröristlerin eline vermiş, bölünmeyi makul görmüştür. Sözde akillerin istekleri de bir bir yerine getirilmiştir. Türkiye 45 günde fikir değiştiren bir Başbakan tarafından yönetilmektedir ki, bu hepimiz için acı bir gerçektir. Anadilde eğitim Türk milleti için en ciddi açmazdır ve sonuçları ağır olacak, Türkiye'yi parçalanmaya götürecektir. Başbakan'ın bu ihanete hizmet etmesi, bu bölücü talebi karşılaması içine düştüğü yanlışın neredeyse son halkası, son markasıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bunu kabullenmemiz kesinlikle mümkün olmayacaktır" dedi.
TERÖR ÖRGÜTÜNE SUNULAN BİR İKRAM"
Bahçeli, "Diğer taraftan 1949 tarihli İl İdaresi Kanunu'nun 2'nci maddesinde yer alan ibarenin kaldırılarak, köylerin eski isimlerinin yeniden alması söz konusu olacaktır. İl ve ilçe isimlerinin değiştirilmesi için mevcut kanun hükmünce yasal düzenlemeler yapılması zımnen ifade edilmiştir. Bu da açık seçik bir şekilde PKK'ya verilen ödün olup, Türkiye'nin üniter milli yapısına kast eden bir hazırlıktır. Bu önerinin de terör örgütüne sunulan bir ikram olduğundan, en küçük mazur görülür bir yanı yoktur" diye konuştu.
"36 ETNİK GRUP İÇİN DE KONUT YAPMAYI PLANLAMAKTA MIDIR?
Bahçeli, "Öte yandan Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulması için kollar sıvanmıştır. Başbakan Erdoğan konuşmasında Roman konutlarından da bahsetmiştir. Merak ediyoruz ki, saymakla bir türlü varamadığı 36 etnik grup için de konut yapmayı planlamakta mıdır? Bu nasıl bir ayrımcılıktır ki, Roman kardeşlerimiz sanki toplumun dışında, milletin yabancısı gibi gösterilmeye çalışılmaktadır? Milliyetçi Hareket Partisi bu bölücü ve dışlayıcı kararı ilkel, ötekileştirici ve vahim bulmaktadır" dedi.
"PKK'NIN FİLESİNİ DOLDURMUŞ, KANLI SOFRASINA MEZE OLMUŞTUR"
Bahçeli, "Başbakan Erdoğan'ın, 'Ayrımcılıkla Mücadele Ve Eşitlik Kurulu' teşekkül ettirmesinin de suyu çıkmış, yolun başında inandırıcılığı kaybolmuştur. Sözde demokratikleşme paketinde yer alan diğer konu başlıklarının tartışmaya açık yönleri ve az da olsa olumlu görülebilecek yanları vardır. Ancak paketin tümüne odaklandığımızda PKK'nın ve İmralı canisinin her tarafına nüfuz ettiği, her yerine sindiği ve her satırını mühürlediği meydana çıkacaktır. Net olarak söylemek lazımdır ki, paket PKK'nın filesini doldurmuş, kanlı sofrasına meze olmuştur" dedi.
"VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN"
Bahçeli, "Son olarak ilkokullarda okutulan ve hepimizin de hafızalarında derin izler bırakan, duygulanarak hatırladığımız, duyunca mırıldanarak eşlik ettiğimiz Andımız'ın kaldırılma hazırlığı büyük bir ahlaksızlıktır. Başbakan Erdoğan ve zihniyeti, her sabah yavrularımızın, Türk'üm demelerinin, doğruyum diye haykırmalarının, çalışkanım diyerek seslenmelerinin neresinden rahatsızdır? Sayın Başbakan bölücü terör örgütü bu kadar mı gözünü korkuttu, bu kadar mı aklını başından aldı? Yarın çocuklarımızın aileleri okulları sardığında, hep bir ağızdan Andımızı okuduğunda Başbakan ve hükümeti ne yapacak, mesela bunlara da gaz sıkacak kadar gözü dönecek midir? Bu karanlık kampanya dikiş tutmayacak, yavrularımızı ve geleceğimizi PKK'ya havale etme, peşkeş çekme sinsiliği Allah'ın izniyle maya tutmayacaktır. Ve sizlerin huzurunda Andımızın son satırlarını yüksek sesle okuyarak konuşmamı bitirmek istiyorum: 'Varlığım Türk varlığına armağan olsun, Ne Mutlu Türküm Diyene" diye konuştu.