Güncelleme Tarihi:
İşte Bahçeli'nin açıklamasından satırbaşları:
TFF, katlanan problemlere çözüm aramalıdır. Başbakan’ın tribün yaklaşımından çıkarak, futboldaki gelişmeleri ele alması ve kanayan yaraya merhem olması aciliyet arz etmektedir. Konu o kadar acildir ki gecikmeye mecali kalmamıştır.
Çağrım, sporun bileyici değil birleştirici, bölücü değil bütünleştirici vasfının herkes tarafından sahiplenilmesi ve benimsenmesidir.
19 MAYIS ÜÇE BÖLÜNDÜ
Bu hafta sonunda 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlayacağız. Ne yazık ki bu kutlamanın milli bayramlara leke sürülmeye çalışıldığı bir döneme denk düşmektedir. Bu kutlu bayram, AKP’yle birlikte üçe bölünmüştür. Ne büyük bir talihsizliktir ki yapılacak törenler, Atatürk’ü anma, gençlik ve spor olarak üçe ayrılmıştır.
AKP’nin milli kimliğe, bayramlara yönelik iffetsiz hücumu Türk milletinin varlığına çevrilmiş bölücü namludan başka bir şey değildir. Milli bayramlara yönelik yapılan karalama kampanyalar milliyetçi hareketin iktidarında son bulacaktır.
Ülkemiz AKP iktidarıyla birlikte milletimiz kan ve derman kaybına uğramıştır. Başı ve sonu körleşmiş bir siyaset uygulamasıyla Türkiye içler acısı bir durumu yaşamaktadır. Başbakan Erdoğan’ın karayı ak diye yutturan kurnazlığı bugüne kadar sonuç almış ve foyasını gizlemiştir. Bu kafa yapısı tereddütle milletimizin ufkunu perdelemiştir. 28 Şubat’ı teşvik edip sonra da boğulduğunu belirten Başbakan’dır. Suriye’nin içişlerine karışan ama muhalif unsurların saldırılarını görmezden gelerek insanlık vicdanında sınıfta kalan Başbakan Erdoğan’dır. Sütünde ve hamurunda sorunları olanlara devletin imkanlarına peşkeş çeken takdir edeceğiniz üzere Başbakan Erdoğan’dır. BAŞBAKAN HADDİNDEN FAZLA ŞIMARDI Tarihsel ve kültürel çevremizi yaralayan iktidarın başında yine bu kişi vardır. Başbakan haddiden fazla şımarmış ve kendisini dev aynasında görmeye başlamıştır. Sanki Türkiye Cumhuriyeti, Recep Tayyip Erdoğan’ın deney tüpüdür. Sanki zat-ı şahaneleri neyde karar kılarsa yerine getirilmektedir. Takiye demokrasisi, tramvay demokrasisi, kelle demokrasisi, boyalı demokrasi AKP’nin hizmetine koşulmuş ve demokratik ruhun canını okumuştur. Başbakan Erdoğan’ın tek adamlık hevesleri yeni bir gelişme değildir. Başbakan, sultanlarla, krallarla, emirlerle düşüp kalktıkça kendisi de buna özenmiştir. ABD’yi öne almayı tercih etmiştir. Daha iktidarının üzerinden bir yıl geçmeden, “Siyasetteki tek arzum başkanlık ya da yarı başkanlıktır. Bunun ideali de ABD’de uygulanandır” diyen Başbakan Erdoğan’dır. HANGİ ERDOĞAN'A İNANACAĞIZ Şimdi soruyorum sayın Başbakan. Sen başkanlık sistemini savunarak, emperyalistlerin taşeronluğunu kabul ediyor musun? Nasıl bir tuzağın içindesin? Bu oyuna nasıl düştün? Emperyalizmin dümen suyuna ne ümitlerle kapıldın? Bu kadar çark etmeni sağlayan nedir? Hangi vaatler yörüngeni kaybetmiştir? Biz hangi Erdoğan’a inanacağız? Ülkemizi de böyle bulanık bir tutumla yönetiyorsunuz? Bunun için mi tarihimizi ufalıyorsunuz? İtalya seyahati dönüşünde önceden kurgulandığı belli olan senaryo gereğince, şahsımın başkanlık sistemiyle ilgili sözleri Başbakan’a sorulmuş, kendisi de eline apar topar sıkıştırılan ‘Dokuz Işık’ kitabını okumuştur. Bu Başbakan açısından, arınması paklanması ve fikren temizlenmesi bakımından arayıp da bulamayacağı bir fırsattır. Yakında sayın Başbakan’ın eski ülkücü olduğunu duyarsak ve bununla ilgili aslı astarı olmayan iddialar kamuoyuna düşerse, bizim açımızdan hiç de şaşırtıcı olmayacağız. Örse demir dövmek ve bayrak taşımak şahsını nasıl milliyetçi yapmayacaksa, Dokuz Işık’tan işine gelen pasajı okumakta işe yaramayacaktır. Merhum başbuğumuz dönemsel olarak gerekli bulduğu, başkanlık sistemiyle ilgili görüşleri aşikardır. Ama bundan daha çok parlamenter sistemin önemiyle ilgili de görüşleri bulunmaktadır. Başbakan Erdoğan, kendisini haklı çıkarabilmek pahasına, mesela dokuz ışık’ın içinden bir bölümü cımbızlaması abesle iştigaldir. Başbakan, kırk fırın ekmek yese de bozkurtun eğilmeyen onurlu başını anlaması asla mümkün olmayacaktır.