Güncelleme Tarihi:
Kahramanla caniyi karıştıran şehitle kelleyi bir gören AKP zihniyetinin düşüncesi açıkça ortaya koymaktadır. Şehitlik için Müslüman olmak şarttır, AKP adımlarını buna göre atmalıdır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül davasına müdahil olduklarını belirterek, “Kovuşturmaya, 12 Eylül döneminin adli ve idari görevlilerinin, hükümet üyelerinin, işkenceci canilerin, infaz ve kolluk memurlarının dahil edilmesi gerekmektedir ve böylesi bir gelişme bir nebzede olsa millet vicdanını rahatlatacaktır” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin olarak hazırlanan iddianameyi kabul ettiğini anımsattı.
Dava açılmış olsa da 12 Eylül darbeci zihniyetinin ve görünür faillerinin yargılanmasından hukuken bir netice alınamayacağının baştan beri belli olduğunu savunan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Anayasa'nın 15. maddesi, suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceğini, 38. maddesi de işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağını belirtmiştir. Bu nedenle, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılması aşamasında, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin geçmişin acılarını istismar etmek için böyle bir yola başvurduğunu ifade etmiştik.
"BAŞBAKAN TOP KOŞTURURKEN..."
O talihsiz ve cinnet döneminin en büyük zararını görmüş, çilesini çekmiş ve azabıyla yüz yüze kalmışların başında Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü hareket gelmektedir. Başbakan Erdoğan, sahalarda top koştururken aziz dava arkadaşlarım ihtilalin eziyetini, zulmünü ve gözü dönmüşlüğünü bütünüyle yaşamışlardır. Ölümler, kavgalar, kinler, öfkeler sosyal ve toplumsal yapıyı yangın yerine çevirmiştir.
Biz bugüne kadar ihtilal dönemi zorbalıklarının, baskılarının, cinayetlerinin yasını içten içe tuttuk ve gözyaşlarımızı hep içimize akıttık. Bu kesinlikle, korktuğumuzdan, çekindiğimizden veya veremeyeceğimiz hesabımız olduğundan kaynaklanmamıştır. Bu yüzden, yarın başlayacak mahkeme safahatının sonuca ermeyeceğini düşünsek de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yürüyen dava sürecine müdahil olmak maksadıyla müracaatımızı ilgili arkadaşlarımız aracılığıyla bugün gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Bugünkü zaman diliminde 12 Eylül'ün sorumluluğunu doksanını geçmiş iki kişiye yıkmak asla doğru ve haklı bir uygulama değildir. Kovuşturmaya, 12 Eylül döneminin adli ve idari görevlilerinin, hükümet üyelerinin, işkenceci canilerin, infaz ve kolluk memurlarının dahil edilmesi gerekmektedir ve böylesi bir gelişme bir nebzede olsa millet vicdanını rahatlatacaktır.”
“Unutmadık...”
“12 Eylül işkencelerini, boğazına yağlı urgan geçirilip şehit edilen dokuz arkadaşımızı hiç unutmadık” ifadesini kullanan Bahçeli, “Ülkücülere yabancı, öteki, bu ülkenin zencisi gibi davranan ahlaksızları unutmadık. Tetikçi hakimleri, savcıları, arkası önü ayarlanmış ara rejim mahkemelerini de hiç unutmadık. Dava arkadaşlarımızı ve kurucu genel başkanımız Türkeş Bey'i mahkum edenlerin, milli yüreklerde müebbet cezaya çarptırılmalarını da hiç kimse unutmamalıdır” diye konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanunu değerlendirirken, “Şurası bir gerçektir ki milli eğitim sistemindeki yeni düzenlemenin en hayırlı ve olumlu tarafı, imam hatip liselerinin ortaokul kısmının açılması, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak kabul edilmesidir” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Erzincan'da yaşayan Alevi İslam inancına mensup vatandaşları hedef alan, okul duvarına ve bazı evlere yazılan kin ve nefret içerikli yazıların, bildik oyunun tekrardan sahnelenmeye çalışıldığına işaret ettiğine” dikkati çekti. Bahçeli, “Alevi kardeşlerimize yönelik tehdit dolu sözlerin altına, partimizi zan ve töhmet altına alırcasına üç hilal simgemizin konulması bizim daha da nevrimizi döndürmüş ve öfkemizin kabarmasına neden olmuştur. Alevi kardeşlerimizle bizi karşı karşıya getirmeye hiçbir faninin gücü de nefesi de Allah'ın izniyle yetmeyecektir” diye konuştu.
Bahçeli, “sivil şehitlik” ile ilgili geçen haftaki konuşmasında ne dediyse onu söylemeye devam edeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Nasıl olsa, bugünkü zaman diliminde, geçmişte milli mücadele kahramanlarına karşı fetvalar çıkararak, onlara karşı mücadele ederken ölenlere 'şehitlik' unvanını babasının malı gibi dağıtan, Damat Ferit kontrollü Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi gibi tipler fazlaca mevcuttur. Bu çerçevede, şehitlik için Müslüman olmak şarttır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu gerçekler ışığında hareket etmesi ve adımlarını bu paralelde atması mecburiyet ve manevi yükümlülüğüdür.”
Zorunlu eğitime ilişkin kanun
Zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanunu da değerlendiren Bahçeli, YGS'ye giren tüm öğrencilere başarı dileğinde bulundu. Sınavsız üniversite öngördüklerini daha önce de ifade ettiklerini anımsatan Bahçeli, dershanelerin kaldırılmasının da yerinde bir uygulama olacağını söyledi. Bahçeli, “İmam hatip liselerinin orta kısımlarının açılması, Kur'an-ı Kerim'in ve Peygamber Efendimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulması yönündeki girişimlerimiz ise sonuç buldu ve Adalet ve Kalkınma Partisi endişelenerek bu önerilerimize sessiz ve duyarsız kalamadı. Şurası bir gerçektir ki milli eğitim sistemindeki yeni düzenlemenin en hayırlı ve olumlu tarafı imam hatip liselerinin ortaokul kısmının açılması, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak kabul edilmesidir” şeklinde konuştu.
Dış politikada yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başbakan Erdoğan, Güney Kore'nin başkenti Seul'de düzenlenen Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne katılmış, muhataplarıyla bir dizi temaslar gerçekleştirmiştir. Nitekim yeni tanımlamayla söyleyecek olursak, Başbakan, 'muhteşem ortağı' ABD Başkanı ile görüşmeler yapmış, Suriye'den İran'a kadar Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üzerine ve payına düşenleri liste halinde almıştır. Başbakan Erdoğan, Seul'den Tahran'a arkadaşının düşüncelerini taşımış ve diplomatik ulaklık görevini büyük bir gönül rahatlığıyla ifa etmiştir. İran'ın nükleer programıyla ilgili okyanus ötesinin güncellenmiş fikirlerini bu ülkenin siyasi ve dini liderlerine ilk elden iletmiştir.
ABD'nin Irak'ta 2 trilyon dolar para harcamasının ve bütçesinin hasar görmesinin derdine düşen bu zihniyet, ölen bir milyon Müslüman'ın acısını sözle bile hatırlamaktan ve anmaktan kaçınmaktadır.
Öte yandan, Ahmedinecad ile medya karşısında el ele pozlar veren Başbakan Erdoğan, ülkemize gelir gelmez İran'dan alınan ham petrolün miktarını azaltmaya gitmiş ve eksik kalan kısmı da Libya'dan takviye etmeye karar vermiştir. Meselenin bir başka hazin tarafı ise ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nin telkininden sonra bu kararın alınmış olmasıdır. Buradan sormak isterim ki ABD Büyükelçisi sömürge komiseri midir yoksa atanmış Türkiye valisi midir?”
Doğalgaz ve elektriğe yapılan zam
Bahçeli, “Doğalgaza, elektriğe zam bindirilmesini şiddetle kınıyor ve Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu kararından dönmesini bekliyorum” dedi.
“Akaryakıta yapılan zamlar ise insaf ve dayanma ölçülerini çoktan aşmıştır” diyen Bahçeli şöyle konuştu:
“İran-İsrail soğukluğu ve gerginliği, Suriye'de süren kaos aziz vatandaşlarımızın kullandığı doğalgaza ve elektriğe olumsuz olarak yansımıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin haçlı zihniyetinin yanında hizalanması, insanımızı perişan etmekte ve devamlı fakirleştirmektedir. Bu iktidarın, vatandaşın nafakasında gözü vardır. Bu iktidarın, Fatma Ninenin kefen parasında, Mehmet Amcanın rızkında eli vardır. Bu eli çekecek ve hatta kıracak da büyük milletimizin iradesi ve kararlılığıdır.
1 Nisan'da İstanbul'da yapılan ve yeni ismiyle 'Suriye Halkının Dostları' toplantısına 82 ülkeden katılım sağlanmış ve bir sonraki toplantının Fransa'da yapılması için uzlaşmaya varılmıştır. En dikkat çeken sonuç ise Esad yönetiminin kabul ettiği Annan Planı'nın ucu açık görülmemesi ve Suriye Ulusal Konseyi'nin, bütün Suriyelilerin temsilcisi ve Suriyeli muhalif grupların altında toplandığı şemsiye bir organizasyon olarak tanınması ve ilanıdır. Bu da açıkça müdahale ve bölgemizde yeni bir yangın demektir.
Suriye rejiminin, planı kabul etmesini zaman kazanma olarak gören ve değerlendiren bu siyasi anlayışın, 'Suriye Halkının Dostları Toplantısı'ndaki şu sözleri zihni ve fikri melekelerini yitirdiğini açıkça göstermektedir. 'Uluslararası toplum net bir tavır almalıdır. Bu noktada, söylem birlikteliği de yeterli değildir, eylem birlikteliğini de sağlamalıyız' diyor. Buna göre Başbakan Erdoğan'ın istediği haçlı müdahalesidir. Bu konuda adeta yalvarırcasına konuşmaktadır.”