Bahçeli'den önemli açıklamalar

Güncelleme Tarihi:

Bahçeliden önemli açıklamalar
Oluşturulma Tarihi: Nisan 03, 2012 11:27

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. İşte Bahçeli’nin konuşmasından satır başları:

Haberin Devamı

Kahramanla caniyi karıştıran şehitle kelleyi bir gören AKP zihniyetinin düşüncesi açıkça ortaya koymaktadır. Şehitlik için Müslüman olmak şarttır, AKP adımlarını buna göre atmalıdır. 

TOPLANTIDAN FOTOĞRAFLAR

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül  davasına müdahil olduklarını belirterek, “Kovuşturmaya, 12 Eylül döneminin adli  ve idari görevlilerinin, hükümet üyelerinin, işkenceci canilerin, infaz ve kolluk  memurlarının dahil edilmesi gerekmektedir ve böylesi bir gelişme bir nebzede olsa  millet vicdanını rahatlatacaktır” dedi.
 
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ankara 12.  Ağır Ceza Mahkemesi'nin, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin olarak hazırlanan  iddianameyi kabul ettiğini anımsattı.

Dava açılmış olsa da 12 Eylül darbeci zihniyetinin ve görünür faillerinin  yargılanmasından hukuken bir netice alınamayacağının baştan beri belli olduğunu  savunan Bahçeli, şöyle devam etti:

“Anayasa'nın 15. maddesi, suç ve cezaların geçmişe yürütülemeyeceğini,  38. maddesi de işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir  fiilden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağını belirtmiştir. Bu nedenle,  Anayasa'nın geçici 15. maddesinin kaldırılması aşamasında, Adalet ve Kalkınma  Partisi'nin geçmişin acılarını istismar etmek için böyle bir yola başvurduğunu  ifade etmiştik.

"BAŞBAKAN TOP KOŞTURURKEN..."

O talihsiz ve cinnet döneminin en büyük zararını görmüş, çilesini çekmiş  ve azabıyla yüz yüze kalmışların başında Milliyetçi Hareket Partisi ve ülkücü  hareket gelmektedir. Başbakan Erdoğan, sahalarda top koştururken aziz dava  arkadaşlarım ihtilalin eziyetini, zulmünü ve gözü dönmüşlüğünü bütünüyle  yaşamışlardır. Ölümler, kavgalar, kinler, öfkeler sosyal ve toplumsal yapıyı  yangın yerine çevirmiştir.

Biz bugüne kadar ihtilal dönemi zorbalıklarının, baskılarının,  cinayetlerinin yasını içten içe tuttuk ve gözyaşlarımızı hep içimize akıttık. Bu  kesinlikle, korktuğumuzdan, çekindiğimizden veya veremeyeceğimiz hesabımız  olduğundan kaynaklanmamıştır. Bu yüzden, yarın başlayacak mahkeme safahatının  sonuca ermeyeceğini düşünsek de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, yürüyen dava  sürecine müdahil olmak maksadıyla müracaatımızı ilgili arkadaşlarımız  aracılığıyla bugün gerçekleştirmiş bulunmaktayız.

Bugünkü zaman diliminde 12 Eylül'ün sorumluluğunu doksanını geçmiş iki  kişiye yıkmak asla doğru ve haklı bir uygulama değildir. Kovuşturmaya, 12 Eylül  döneminin adli ve idari görevlilerinin, hükümet üyelerinin, işkenceci canilerin,  infaz ve kolluk memurlarının dahil edilmesi gerekmektedir ve böylesi bir gelişme  bir nebzede olsa millet vicdanını rahatlatacaktır.”
       
“Unutmadık...”

“12 Eylül işkencelerini, boğazına yağlı urgan geçirilip şehit edilen  dokuz arkadaşımızı hiç unutmadık” ifadesini kullanan Bahçeli, “Ülkücülere  yabancı, öteki, bu ülkenin zencisi gibi davranan ahlaksızları unutmadık. Tetikçi  hakimleri, savcıları, arkası önü ayarlanmış ara rejim mahkemelerini de hiç  unutmadık. Dava arkadaşlarımızı ve kurucu genel başkanımız Türkeş Bey'i mahkum  edenlerin, milli yüreklerde müebbet cezaya çarptırılmalarını da hiç kimse  unutmamalıdır” diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, zorunlu  eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanunu değerlendirirken, “Şurası bir  gerçektir ki milli eğitim sistemindeki yeni düzenlemenin en hayırlı ve olumlu  tarafı, imam hatip liselerinin ortaokul kısmının açılması, Kur'an-ı Kerim ve  Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak kabul edilmesidir” dedi.

Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada,  “Erzincan'da yaşayan Alevi İslam inancına mensup vatandaşları hedef alan, okul  duvarına ve bazı evlere yazılan kin ve nefret içerikli yazıların, bildik oyunun  tekrardan sahnelenmeye çalışıldığına işaret ettiğine” dikkati çekti. Bahçeli,  “Alevi kardeşlerimize yönelik tehdit dolu sözlerin altına, partimizi zan ve  töhmet altına alırcasına üç hilal simgemizin konulması bizim daha da nevrimizi  döndürmüş ve öfkemizin kabarmasına neden olmuştur. Alevi kardeşlerimizle bizi  karşı karşıya getirmeye hiçbir faninin gücü de nefesi de Allah'ın izniyle  yetmeyecektir” diye konuştu.

Bahçeli, “sivil şehitlik” ile ilgili geçen haftaki konuşmasında ne  dediyse onu söylemeye devam edeceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

“Nasıl olsa, bugünkü zaman diliminde, geçmişte milli mücadele  kahramanlarına karşı fetvalar çıkararak, onlara karşı mücadele ederken ölenlere  'şehitlik' unvanını babasının malı gibi dağıtan, Damat Ferit kontrollü  Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi gibi tipler fazlaca mevcuttur. Bu  çerçevede, şehitlik için Müslüman olmak şarttır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin  bu gerçekler ışığında hareket etmesi ve adımlarını bu paralelde atması mecburiyet  ve manevi yükümlülüğüdür.”
       
Zorunlu eğitime ilişkin kanun
         
Zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanunu da değerlendiren  Bahçeli, YGS'ye giren tüm öğrencilere başarı dileğinde bulundu. Sınavsız  üniversite öngördüklerini daha önce de ifade ettiklerini anımsatan Bahçeli,  dershanelerin kaldırılmasının da yerinde bir uygulama olacağını söyledi. Bahçeli,  “İmam hatip liselerinin orta kısımlarının açılması, Kur'an-ı Kerim'in ve  Peygamber Efendimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulması yönündeki  girişimlerimiz ise sonuç buldu ve Adalet ve Kalkınma Partisi endişelenerek bu  önerilerimize sessiz ve duyarsız kalamadı. Şurası bir gerçektir ki milli eğitim  sistemindeki yeni düzenlemenin en hayırlı ve olumlu tarafı imam hatip liselerinin  ortaokul kısmının açılması, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatının seçmeli  ders olarak kabul edilmesidir” şeklinde konuştu.

Dış politikada yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Bahçeli, sözlerini  şöyle sürdürdü:

“Başbakan Erdoğan, Güney Kore'nin başkenti Seul'de düzenlenen Nükleer  Güvenlik Zirvesi'ne katılmış, muhataplarıyla bir dizi temaslar  gerçekleştirmiştir. Nitekim yeni tanımlamayla söyleyecek olursak, Başbakan,  'muhteşem ortağı' ABD Başkanı ile görüşmeler yapmış, Suriye'den İran'a kadar  Adalet ve Kalkınma Partisi'nin üzerine ve payına düşenleri liste halinde  almıştır. Başbakan Erdoğan, Seul'den Tahran'a arkadaşının düşüncelerini taşımış  ve diplomatik ulaklık görevini büyük bir gönül rahatlığıyla ifa etmiştir. İran'ın  nükleer programıyla ilgili okyanus ötesinin güncellenmiş fikirlerini bu ülkenin  siyasi ve dini liderlerine ilk elden iletmiştir.

ABD'nin Irak'ta 2 trilyon dolar para harcamasının ve bütçesinin hasar  görmesinin derdine düşen bu zihniyet, ölen bir milyon Müslüman'ın acısını sözle  bile hatırlamaktan ve anmaktan kaçınmaktadır.

Öte yandan, Ahmedinecad ile medya karşısında el ele pozlar veren Başbakan  Erdoğan, ülkemize gelir gelmez İran'dan alınan ham petrolün miktarını azaltmaya  gitmiş ve eksik kalan kısmı da Libya'dan takviye etmeye karar vermiştir.  Meselenin bir başka hazin tarafı ise ABD'nin Ankara Büyükelçisi'nin telkininden  sonra bu kararın alınmış olmasıdır. Buradan sormak isterim ki ABD Büyükelçisi  sömürge komiseri midir yoksa atanmış Türkiye valisi midir?”
       
Doğalgaz ve elektriğe yapılan zam
         
Bahçeli, “Doğalgaza, elektriğe zam bindirilmesini şiddetle kınıyor ve  Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu kararından dönmesini bekliyorum” dedi.

“Akaryakıta yapılan zamlar ise insaf ve dayanma ölçülerini çoktan  aşmıştır” diyen Bahçeli şöyle konuştu:

“İran-İsrail soğukluğu ve gerginliği, Suriye'de süren kaos aziz  vatandaşlarımızın kullandığı doğalgaza ve elektriğe olumsuz olarak yansımıştır.  Adalet ve Kalkınma Partisi'nin haçlı zihniyetinin yanında hizalanması, insanımızı  perişan etmekte ve devamlı fakirleştirmektedir. Bu iktidarın, vatandaşın  nafakasında gözü vardır. Bu iktidarın, Fatma Ninenin kefen parasında, Mehmet  Amcanın rızkında eli vardır. Bu eli çekecek ve hatta kıracak da büyük  milletimizin iradesi ve kararlılığıdır.

1 Nisan'da İstanbul'da yapılan ve yeni ismiyle 'Suriye Halkının Dostları'  toplantısına 82 ülkeden katılım sağlanmış ve bir sonraki toplantının Fransa'da  yapılması için uzlaşmaya varılmıştır. En dikkat çeken sonuç ise Esad yönetiminin  kabul ettiği Annan Planı'nın ucu açık görülmemesi ve Suriye Ulusal Konseyi'nin,  bütün Suriyelilerin temsilcisi ve Suriyeli muhalif grupların altında toplandığı  şemsiye bir organizasyon olarak tanınması ve ilanıdır. Bu da açıkça müdahale ve  bölgemizde yeni bir yangın demektir.

Suriye rejiminin, planı kabul etmesini zaman kazanma olarak gören ve  değerlendiren bu siyasi anlayışın, 'Suriye Halkının Dostları Toplantısı'ndaki şu  sözleri zihni ve fikri melekelerini yitirdiğini açıkça göstermektedir.  'Uluslararası toplum net bir tavır almalıdır. Bu noktada, söylem birlikteliği de  yeterli değildir, eylem birlikteliğini de sağlamalıyız' diyor. Buna göre Başbakan  Erdoğan'ın istediği haçlı müdahalesidir. Bu konuda adeta yalvarırcasına  konuşmaktadır.”
   
 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!