Güncelleme Tarihi:
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un “İnternet Andıcı” darbe iddiaları çerçevesinde tutuklanmasının önemli, vahamet düzeyi yüksek bir olay olduğunu ifade etti.
Başbuğ'a itham edilen suçlamanın çok ağır olduğunu ve hiçbir vicdan sahibi tarafından da kabul edilemeyeceğini ifade eden Bahçeli, 'Milli Güvenlik Kurulu'nda yer almış, TSK'nın en üst mevkisine tırmanmış, kahraman Türk askerine komuta etmiş bir kişi, ne hazindir ki terör örgütü kurmaktan ve yönetmekten dolayı cezaevine konulmuştur. Bu küstah iddia, aklın ve mantığın iflas ettiğinin göstergesidir” diye konuştu.
“Şayet Genelkurmay Başkanı terör örgütü kurup yönettiyse, bu örgüt ve militan kadrosu nerededir?” sorusunu yönelten Bahçeli, şöyle devam etti:
“Yoksa gizli gündemlerde, kanlı terör örgütü PKK'yla kahraman Mehmetçiğin yer değiştirilmesi mi vardır? Bu terör örgütünün yatağı, yuvası ve konuşlandığı yer neresidir? Mehmetçik terörist olmuştur da bizim ve aziz milletimizin mi haberi yoktur? Eğer Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ terörist ise İmralı'da yatan cani kimdir ve hangi suçtan dolayı oradadır? Kandil fitnesinin faillerine bundan sonra nasıl hitap edilmeli ve ne denmelidir? Geçtiğimiz 30 Ağustos kutlamalarında, 'Başkomutan' sıfatıyla tebrikat kabul eden Cumhurbaşkanı Sayın Gül, acaba önünden geçen ve ellerini sıktığı teröristleri fark edememiş midir? Bu durum karşısında, bebek katilinin Silivri'ye nakli ya da İlker Başbuğ'un İmralı'ya götürülmesi düşünülmekte midir?
Türk ordusunun suçlandığı, tedirgin edildiği, kötülendiği, töhmet altına alındığı bir ortamda, Meclis Genel Kurulunda, 'haddinizi bileceksiniz, bize ters bakmayacaksınız' zırvalarını duymak son derece normaldir. Genelkurmay Başkanlarının, yıllarca hizmet vermiş komutanların aşağılanması, küçük düşürülmesi ve hakarete uğraması, sıradan bir hal alacaktır.
Bu durum göstermektedir ki, hem Başbakan, hem de sözü edilen şahsiyetin Genelkurmay Başkanlığına atanması için onay veren Cumhurbaşkanı, terörist faaliyetleri bilinen bir komutana göz yummuş ve bir suç varsa iştirak etmişler veya azmettirmişlerdir.”
“Anayasa Mahkemesi yetkilendirildi”
12 Eylül 2010 tarihindeki anayasa değişiklikleri sonucunda 148. maddeye ilave edilen bir hükümle, “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanın da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan'da yargılanmasının önünün açıldığını” savunan MHP Genel Başkanı Bahçeli, 30 Mart 2011 tarihinde kabul edilen “Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun” ile bu hususun düzenlendiğini ve Anayasa Mahkemesi'nin yetkilendirildiğini ifade etti.
Bahçeli, “Elbette darbe teşebbüsünün tüm ayrıntılarıyla soruşturulması ve gerçeklerin bir an önce milletimize anlatılması gerekmektedir. Buna bir diyeceğimiz yoktur. Ancak, Genelkurmay Başkanlığı yapan bir kişinin, Anayasa'nın amir hükmünü ihlal edercesine Yüce Divan dışında yargılamaya tabi tutulması üzeri örtülemeyecek bir yanlış ve kastı aşan bir hatadır” şeklinde konuştu.
"Kritik ve önemli bir makamda bulunmuş...”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, konuya ilişkin sarf ettiği, “Hukuk düzeni içinde bir yargılama sürecine şahit oluyoruz. Herkesin hukuk sistemi içinde sorumluluğu vardır. Dolayısıyla herkes hukuk karşısında eşittir” sözlerini anımsatan Bahçeli, şöyle konuştu:
“AKP iktidarıyla birlikte hukuk karşısında eşitlik prensibi nedense hep tek taraflı işlemiştir. Sayın Gül, herkesin hukuk önünde eşit olduğunu düşünüyorsa sorarım sizlere; rahmetle andığımız muhterem Erbakan Hoca'yı mahkum eden hukuk kaideleri aynı iddialarla suçlanan Sayın Gül'e neden dokunamamıştır? Kaçma, saklanma ve delilleri yok etme ihtimalleri göz önüne alınmadan, böylesi kritik ve önemli bir makamda bulunmuş kişinin istisna olması gereken tutuklanma işlemine tabi tutulması asla kabul edemeyeceğimiz bir durumdur.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hukuka saygıları olduğunu belirterek, “Ama lütfen dikkat ediniz, bu hürmetimiz, yalnızca tarafsız ve herkese eşit uzaklıkta bulunan bir hukuk mantığınadır” dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, seller nedeniyle zarara uğrayanların seslerine kulak verilmesini istedi.
“Türkiye'nin, neyin doğru, neyin yanlış olduğunun bir türlü ayırt edilemediği, basireti bağlananların cirit attığı bir ortamın tüm sancılarına muhatap olduğunu” savunan Bahçeli, “Ortadoğu'da bozulan denge ve kaçan ayarlar kaos ikliminin ayak seslerini güçlü bir şekilde duyurmaya başlamıştır” dedi.
“AKP zihniyeti kendisi için tehlike gördüğü kim varsa statükocu olarak yaftalamış, 'vesayetçi' diyerek damgalamış ve 'değişim karşıtı' göstererek ön almaya ve inisiyatif elde etmeye çalışmıştır” ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
“AKP ileri demokrasi kılıfıyla eziyeti, baskıyı, zulmü, hukuksuzluğu ve iftirayı meşrulaştırmış, böylelikle Türkiye güvensizliğin ve korkunun alabildiğine çoğaldığı bir ülke haline gelmiştir. Elbette parti olarak demokrasi dışı arayışlara, müdahalelere ve telkinlere karşı son derece hassas ve tepkiliyiz. Diğer taraftan, milliyetçi-ülkücü hareketin şerefli mensuplarını darbeci anlayışla ilişkilendirmeye yeltenen düşünce ve yaklaşımları şiddetle reddettiğimizi, huzurlarınızda bir kez daha ifade etmek istiyorum. Her zaman söylediğimiz gibi, darbe hazırlığında kim varsa, darbeye kimler heves ediyorsa muhakkak ki haklarında gereken işlemler yapılmalı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinden bunlar mutlaka ayıklanmalıdır. Darbe iddialarının çözümsüzlüğe mahkûm edilmesi demokrasiyi güçlendirmeyecek ve kimseye de bir şey kazandırmayacaktır.
Gazetecilerin dört duvar arasına kilitlendiği, basılmamış kitapların toplatıldığı, işçilerin coplandığı ve iktidarla ilgili eleştiri getirenlerin kovuşturmalara uğradığı bir yerde demokrasiden sadece isim olarak bahsetmek mümkündür.”
“Bekir Ağa bölüğünden...”
Bahçeli, “Bizim hukuka saygımız vardır ama lütfen dikkat ediniz, bu hürmetimiz, yalnızca tarafsız ve herkese eşit uzaklıkta bulunan bir hukuk mantığınadır. AKP'nin borazanını çalan, siyasetin dar mahzenlerinde terazisinin kefelerini yitiren hukuk anlayışıyla, Türkiye'nin gerçek anlamda sorunlarının üstesinden gelebilmesi mümkün değildir” diye konuştu.
“12 Eylül Referandumunda verilen her 'evet' oyunun bugünkü sıkıntılarda payı vardır” diyen BAhçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yargının siyasallaşması, hukukun AKP'nin dümen suyuna girmesi konusunda bu referandum büyük bir rol oynamıştır. Bugün geldiğimiz bu aşamada, Silivri'nin mütareke yıllarındaki Bekir Ağa Bölüğünden, hukuku iğfal eden yüzsüzlerin de Binbaşı Bekir'den hiçbir farkı kalmamıştır. Bundan sonra tek eksik vardır, o da yeni bir Malta sürgünü için kolların sıvanmasıdır. Nasıl olsa AKP zihniyeti, tıpkı aynı anlayıştan türediği bedbahtlar gibi yabancı emellere teslim olmuştur.
AKP Hükümeti'nin dış politikadaki güdümlü duruşu, Batı'nın politikalarına tam teslimi, başkent Ankara;nın gerçeklerini hafife alan basitliği ve görmezden gelen ihmalkârlığı ülkemizi risk düzeyi yüksek bir alana sokmuştur. Başbakan Erdoğan'ın, küresel hesap ve amaçlar çerçevesinde bölgeye yaklaşımı ülkemizi peşinen birçok sıkıntının tarafı haline getirmiştir.”
"Irak merkezli mezhep çatışması”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, “Arap Baharına haddinden fazla anlam yükleyen, halk hareketlerini öven ve yönetimlerin devrilmesini onaylayan hükümetin, meydana gelen sarsıntılardan nedense bahsetmeyi tercih etmediğini” savundu.
Mısır'daki olumsuzluk dalgasının boyu gittikçe yükseldiğini savunan Bahçeli, şöyle konuştu:
“Önümüzdeki süreçte Mısır;ın nasıl ve ne şekilde siyasal ve toplumsal bir yapıya kavuşacağı belirsizliğini korumaktadır. Başbakan Erdoğan farkında mıdır bilemeyiz ama Somali'nin, Kenya ve Etiyopya tarafından işgal edilmesi bu ülkenin dramını daha da fazlalaştırmıştır.
Kendisine yönelik alınan yaptırım kararlarını hafifletmeye veya caydırmaya çalışan İran;ın, Hürmüz kartını ileri sürmesi sıcak çatışma ihtimallerini artırmıştır. BOP'un hedeflerinden birisi olan İran'ın, zaten bozuk olan bölgesel ve hatta küresel dengeleri alt üst edebilecek gelişmelere neden olabileceği şimdiden belli olmaya başlamıştır.
Bu şartlar altında Dışişleri Bakanı'nın İran ziyareti, bizim açımızdan, somut bir gelişmeye hizmet etmektense oyalanmaya dönük bir manevra olarak tanımlanmıştır. Dışişleri Bakanı'nın bu seyahat sırasında, 'artık bölge halkları yeni bir siyasi anlayış istiyor' sözleri, hala küresel planları dayatmak ve servis etmekle meşgul olduğunu göstermiştir.
Irak merkezli mezhep çatışması ve düşmanlığı sürekli olarak ivme kazanmakta ve adeta her gün kendisini yenilemektedir. Bugünkü şartlarda bizim açımızdan Irak'ın toprak bütünlüğünün bozulmaması ve Yüce Dinimizin mensuplarının sonu olmayan mezhep ve aşiret kavgalarına düşmemeleri en temel dileğimizdir.”
Bahçeli, Iraklı Türkmenlerin güvenliğinin, ifade özgürlüklerinin ve yönetimde adaletli temsil imkanlarına kavuşmalarının vazgeçilmez bir önemde olduğunu vurguladı. Bahçeli, “Tahran, Bağdat ve Şam arasındaki fay hatlarının kırılması, dilemem ama büyük sorunlara ve hatta küresel bir kargaşaya bile zemin hazırlayacaktır” ifadesini kullandı.
Bu tür gelişmeler karşısında Türkiye'deki dengelerin seyrinin, seviyesi ve alacağı konumun çok önemli olduğuna dikkati çeken Bahçeli, “Bu yüzden, milli kimliğimiz boşuna taciz edilmemiştir. MHP'ye tuzaklar sırf siyasi hasımlıktan, komplolar öylesine kurulmamıştır” dedi.