Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye'yi bütünüyle kucaklayacak, meselelerini çözüm iradesiyle buluşturacak siyasi tutumlara cevapsız kalmayacaklarını belirterek, “Sessiz durmayız, göz ardı etmeyiz. yeter ki siyasi muhataplarımız samimi olsunlar, yeter ki yanlışlardan ders ve sonuç çıkarsınlar” dedi.
Bahçeli, yeni yasama yılının ilk grup toplantısında yaptığı konuşmada, milletvekili genel seçiminin üzerinden geçen 112 günlük süre içerisinde Meclis Başkanlık Divanı ve komisyonların teşekkül ettiğini ve TBMM'nin yeni başkanının seçildiğini, 61. Hükümetin programı üzerindeki görüşmeler ve güven oylaması süreci tamamlandıktan sonra Meclisin tatile girdiğini hatırlattı.
Bahçeli, “Millet olarak bağımsızlığımızın sembolü, varlığımızın güvencesi, geleceğimizin hazırlayıcısı ve birliğimizin teminatı olan Yüce Meclisimizin barış, huzur ve sükunet içinde bir yasama dönemi geçirmesi en samimi dileğimizdir” dedi.
Her güçlüğün milletten alınan yetkiyle aşılabileceğini belirten Bahçeli, Türk milletinin; yetkisini geçici olarak emanet ettiği temsilcilerinin, kavganın değil uzlaşmanın dilini, ihtilafın değil buluşmanın ruhunu, bezginliğin değil mücadelenin nefesini ve teslimiyetin değil cesaretin sesini haykırmalarını ve duyurmalarını istediğini belirtti.
TBMM'nin, korkunun yayılan tesirini kırmak için inisiyatif alması gerektiğini ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bin yıllık kardeşlik hukukumuzu bozmaya çalışanlara karşı uyanık ve dikkatli olmalıdır. Gaflete düşen, yanlışta ısrar eden ve beyhude işlerle meşgul olan hükümet etme zihniyetini hem denetlemeli hem de uyarmalıdır. Terör maşalarının hain eylemlerine tavizsiz ve hoşgörüsüz yaklaşmalıdır. Başkent Ankara'nın gerçeklerinden, milli hedeflerden ve Cumhuriyet'in derin felsefesinden hiçbir şart altında ödün vermemelidir.”
Türkiye'yi bütünüyle kucaklayacak, meselelerini çözüm iradesiyle buluşturacak siyasi tutumlara cevapsız kalmayız, sessiz durmayız, göz ardı etmeyiz. Yeter ki siyasi muhataplarımız samimi olsunlar, yeter ki yanlışlardan ders ve sonuç çıkarsınlar.”
“AKP'NİN GERÇEK YÜZÜNÜ...”
Milletin iradesine uymayı her şeyin üzerinde gördüklerini vurgulayan Bahçeli, milli vicdanın çizdiği yoldan, belirlediği güzergahtan bedeli ne olursa olsun ayrılmama konusunda hem fikir olduklarını söyledi.
Türkiye'nin ağırlaşan sorun alanlarının her geçen gün çoğaldığını ve yayıldığını öne süren Bahçeli, şöyle konuştu:
“Kanlı terörün hain saldırıları ve masum vatandaşlarımızı da kapsamına alan cinayetleri milletimizin sabrını taşırma noktasına kadar getirmiştir. Artık terörün ölüm ve nifak saçan namlusu herkese doğrulmuştur. Genç kızlarımız, karnında yavrusunu taşıyan kadınlarımız, küçücük çocuklarımız, askerlerimiz, polislerimiz hunharca katledilmektedir. Hepinizin bildiği üzere, Başkent Ankara'nın en işlek caddesinde patlayan bomba, birlikte yaşama ülkümüzü temelinden sarsmaya uğraşanların adice bir girişimi olarak acılarımızı depreştirmiştir. Üzülerek görüyorum ki her düzeyde görev yapan kamu görevlileri ise büyük bir tehdit ve can tehlikesiyle yüz yüzedir. Öğretmenlerimiz, kaymakamlarımız, polislerimiz ve askerlerimiz alenen kaçırılmakta ve sindirilmeye çalışılmaktadır. Devlet, vatan coğrafyasının bir bölümünden adeta arındırılmaktadır.
Başbakan Erdoğan'ın sözünü ettiği güçlü ve sözü geçen ülke manzarasından ortada eser yoktur. Kendisi, ciğerinin yandığını iddia etse de bu sızlanmasının, içi boş ve hamasetten ibaret bir beyanat olduğu açıktır. Başbakan'a buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum; eğer terör saldırılarından dolayı hakikaten ciğerin yanıyorsa, yangına neden olanlara gününü göster de samimiyetini ve neler yapabileceklerini görelim ve destek olalım. Bunun için, 17 Ekim tarihinde Sınır Ötesi Tezkere kararını aldıktan sonra kara hareketini başlatacak iradeyi göster ve Türk Bayrağını Kandil'e inmeyecek bir şekilde göndere çek.”
“SÖZDE TÜRK BAHARI...”
“Hükümetin bölücülerle girdiği sıcak ilişkilerin acı sonuçlarının birer birer ortaya çıktığını” öne süren Bahçeli, “Üstüne üstelik Başbakan, kanlı örgütün meşum eylemlerine rağmen, teröristlerle hala görüşülebileceğini söyleyerek milletimizin aklını, haysiyetini ve idrakini ayaklar altına almaktadır” dedi.
“Yıkım projesini inatla devam ettiren AKP zihniyetinin, PKK ile gizli görüşmelerden medet umması ve Türk milletini mağlup durumuna düşürmesi ibretlik bir teslimiyettir” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu zillette milletimiz müstahak değildir ve olmamalıdır. AKP'nin gerçek yüzünü ve hedefini artık görmeli ve bu gidişatın kanlı bir bölünmeye ortam hazırladığını kabullenmelidir. Anlaşıldığı kadarıyla, bu defa da sözde Türk baharının bütün yönleri oluşmakta ve Türkiye AKP eliyle tasfiye edilmektedir. Başbakan'ın bölücülerle açıkça müzakere yapmaktan bahsetmesi bunun en somut delilidir. Kürt kökenli kardeşlerimizle PKK;yı ilişkilendirerek ayrımcılığı genişleten sorumsuzluğun ve densizliğin başka bir neticeye ulaşması mümkün olmayacaktır. Terör sorunu ile Kürt kökenli kardeşlerimiz arasında kurulacak bağın, bin yıllık kardeşlik hukukunu dinamitleyeceği aşikardır.
Başbakan Erdoğan, PKK militanlarına destek vermek amacıyla tülbentlerini iki de bir yere seren bazı zavallıları muhatap kabul ederek, bundan sonra tülbentlerin nereye serileceğini sorması da teröristlerle halk arasında kurulmaya çalışılan irtibatı güncelleyecektir. Kimin nereye ne serdiği bizim umurumuzda değildir. Katilleri masumlaştırmaya çalışan güruha hatırlatmak isterim ki anaların, gelinlerin, bacıların şühedasına yaktığı ağıtlardan dolayı sırılsıklam olmuş al yazmaları, tüm temizliği ve saflığıyla kınalı ellerde ve şerefli alınlarda yücelmektedir.”
“DAVET BİZE ULAŞTI”
AK Parti hükümetinin özellikle seçim öncesindeki ve sonrasındaki sözlerinden yeni anayasanın hazırlanmasının öncelikle ele alınacak bir hedef olduğunun ortaya çıktığını belirten Bahçeli, “Elbette parti olarak, toplumsal talepler doğrultusunda yeni bir anayasa yapımına ya da değişikliğine duyulan ihtiyacın farkındayız ve bunu da son derece meşru ve doğal görüyoruz. Bu kapsamda TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek'in girişimleriyle, Meclis platformunda uzlaşma iklimi oluşturulmasının istismarcı ve art niyetli olmadıktan sonra faydalı olacağını düşünüyoruz” diye konuştu.
Çiçek'in, anayasa hazırlık komisyonu kurulabilmesi için partilerinden 3 üç kişiyi davet ettiğine dair yazının ellerine ulaştığını belirten Bahçeli, “Sayın Çiçek'in başkanlığında Mecliste temsil imkanı bulan siyasi partilerin eşit sayıda katılacağı bir Uzlaşma Komisyonu marifetiyle, anayasa konusundaki talepler değerlendirmeye alınabilecek ve bir neticeye ulaşılacaktır” dedi.
Mecliste oluşturulacak “uzlaşma zemini”ne parti olarak katkı vermelerinin ve yeni anayasa hazırlık sürecinin içinde yer almalarının tabii olarak normal ve alınması gereken bir tavır olduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Biz, baştan beri, gerek anayasa değişikliklerinde gerekse de yeni anayasa hazırlığı konularında, TBMM'yi uzlaşmayı tesis eden ve sahiplenen bir yer olarak gördük ve önerilerimizi bu yönde yaptık. Bizim, 12 Eylül referandumunda 'Hayır' tercihini kullanmamızdaki nedenler arasında, dayatmacı ve uzlaşmadan kaçan iktidar zihniyetine tepki de bulunuyordu. Bu itibarla anayasa değişikliklerine usulden ve esastan karşı çıktık ve siyasi bir karar oluşturduk. Geldiğimiz bugünkü aşamada bundan pişmanlık duymamız ve çıkan neticeye bakarak keşkelere sığınmamız asla mümkün değildir. O günkü AKP zihniyeti tekrar karşımıza çıkarsa, emin olun aynı kararlılığı sonu ve bedeli ne olursa olsun yine göstermekten çekinmeyiz. İçinden geçtiğimiz zaman diliminde, deneyimlerimiz paralelinde herkesin temkinli, dikkatli ve itinalı hareket etmesi elzemdir.”
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın yeni anayasa için şimdiden vade biçtiğini ileri sürerek, “Uzlaşma ortamının filizlendiği bir zaman diliminde, aceleyle anayasa hazırlık çalışmalarının süresini tayin etme gayreti siyasi saygı ve nezaketi dışlayan bir davranış olmuştur” dedi.
“HEZİMETE VE HÜSRANA MEYDAN VERME..."
“Bugünden, yeni anayasa hazırlık ve uzlaşma çabalarını gölgelemek ya da buna çanak tutan izharlarda bulunmanın, işbirliğine dönük girişimleri baltalayacağı” uyarısında bulunan Bahçeli, “Açıklıkla belirtmek isterim ki bizim de niyetimiz ve hedefimiz, 12 Haziran Milletvekilliği Genel Seçimlerinin propaganda döneminde dile getirdiğimiz gibi, yeni bir anayasanın yazılması ve milletimize kazandırılmasıdır. Bunda asla kuşkuya ya da tereddüte yer yoktur. Yeni anayasayla tazelenecek toplumsal sözleşmemiz, birlikte yaşama duygularını güçlendirerek millet varlığını kuvvetli bağlarla bir üst seviyeye taşıyacaksa, kurulacak her masanın etrafında büyük bir iftiharla sonuna kadar oturur ve sorumluluk alırız” şeklinde konuştu.
Türk milletini esenliğe ve feraha kavuşturacak, her plana, programa siyasi rakiplerine ait olsa da omuz vermekten gocunmayacaklarını ve herhangi bir komplekse de kapılmayacaklarını ifade eden Bahçeli, anayasaların kalıcı ve kapsayıcı bir toplum sözleşmesi haline gelebilmesinin ilk önce toplumsal uzlaşmayla hazırlanmasına bağlı olduğunu belirtti.
Anayasanın, her meseleyi sihirli dokunuşuyla halledecek bir özelliğe sahip olmadığına dikkati çeken Bahçeli, anayasaların kangren haline gelmiş siyasal ve toplumsal ilişkileri bir çırpıda düzeltebilecek süper donanımları olan esrarlı bir metin olmadığını ifade etti. Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasaya haddinden fazla anlam yüklemek, üstelik karşı karşıya olduğumuz her problemin yeni bir anayasayla bitirileceğine yönelik beklenti uyandırmak büyük bir hezimete ve hüsrana meydan verme riski taşımaktadır. Bugün anayasa değişikliğini ya da hazırlığını diline dolayan bazı mihrakların, milletimizin yalnızca daha itibarlı ve daha müreffeh yaşaması konularına odaklanmadıkları gelişmelerle sabittir ama daha da önemlisi, Cumhuriyetin ruhunu ve kurucu felsefesini teyit edecek, Türk kimliğini aşındırmayacak, etnik kimliklerin ve mahalli dillerin tanınmasına fırsat vermeyecek, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelere sadakatle bağlı kalacak bir görüş ve uzlaşma ufkunun oluşturulmasını beklemektedir. Demokrasi ve özgürlük sloganlarıyla aziz millet varlığına kast eden etnik bölücülüğün ve bunlara yardım ve yataklık yapanların taarruzlarına, mutlaka direneceğimizi ve mukaddes surda gedik açtırmamak için her demokratik yola başvuracağımızı bu vesileyle hatırlatmak isterim.”
CUMHURBAŞKANI GÜL'ÜN KONUŞMASI
Bahçeli, konuşmasında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yeni yasama yılının açılışı dolayısıyla Genel Kurul'da yaptığı konuşmayı da değerlendirdi.
“Konuşmanın vasat olduğu kadar, vizyondan da mahrum” olduğunu savunan Bahçeli, “Bize göre bu konuşmanın satır aralarının iyi okunması ve dikkatli bir şekilde tahlil edilmesi gerekmektedir. Sayın Gül, 1921 ve 1924 anayasalarından beri ilk defa millet iradesine dayanan bir anayasa yapma mesuliyetinin ve şerefinin milletin vekillerine tevdi edildiğini vurgulamıştır. Ancak bu sözlerini dile getirirken, ara dönemlerin ürünü de olsa, 1961 ve 1982 anayasalarının halkoyuyla kabul ve tasdik edildiğini nedense es geçmiş ve meseleyi gayri meşru
bir durum gibi sunmuştur” diye konuştu.
“Hiç kimsenin TBMM'ye üsten bakma ve nasihat etme gibi bir hakkı ve yetkisi bulunmadığını” ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu:
“Madem demokrasi kurum ve kurallarıyla vardır ve işlemektedir, o halde millet iradesine istikamet vermeye hiç kimse cüret etmemelidir. Aziz Meclisimiz neyi nasıl yapacağını, hangi meseleler karşısında ne şekilde bir tutum takınacağını ziyadesiyle bilebilecek görgü, irfan, derin ve tarihi birikime sahiptir.
Basılmamış kitapları toplatmanın neresinde özgürlük vardır? Telefon dinlemelerinin, özel hayatın gözetim altına alınmasının özgürlüklerle bağı ve bağlantısı nedir? Ses kayıtlarıyla siyaset tanzimine yönelenlerin, röntgencilikle evlere kamera yerleştiren karanlık suratların can simidi midir özgürlük? Aralarında değerli arkadaşımız İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alan'ın da bulunduğu, milletin vekillerinin dört duvar arasında tutulması mı özgürlüktür?
PKK'ya müsamaha göstermek, terörle mücadele edenlere zalimce davranmak özgürlüğün neresine sığdırılmaktadır? Cumhuriyet hükümetinin bir bakanı kendi görev alanına giren konuları icra etmektense, Kürtçe şarkılar söylemektedir ve hiçbir takibata maruz kalmamaktadır. Herkes sıraya girmiş şekilde Türk milletine ve devletine kinlerini ve öfkelerini kusmakta; ama hiçbir özel savcı kılını dahi kıpırdatmamaktadır.”
Milletin kökeni, meşrebi, mezhebi, inancı ne olursa olsun, hiçbir ferdi dışlamaya, ötekileştirmeye ve yabancılaştırmaya tabi tutulmadığını dile getiren Bahçeli, “Bu yalın gerçeğin aksini kim iddia ediyorsa müfterilikten ve başka maksatları gözeterek hareket eden sinsilikten muaf olamayacaktır. Bununla birlikte Sayın Cumhurbaşkanı sözde Kürt sorununa atıf yaparak bu meselenin çözülmesi gerektiğine göndermede bulunmuştur. Çelişkiye bakınız ki, Başbakan Erdoğan bir tarafta Kürt sorunu bitmiştir derken, diğer tarafta devletin en yüksek makamı bu sözde sorunu kabul etmekte ve devam ettiğini iddia etmektedir” şeklinde konuştu.
Ülkedeki ekonomik gelişmelere de değinen Bahçeli, küresel ekonomideki dengesizlikler ve artan risklerin gelecek dönemlerin sıkıntılı ve zorluklarla geçeceğini gösterdiğini ifade etti. Bahçeli, “Kış aylarına girdiğimiz şu günlerde, haneler huzursuz, sokaklar neşesiz, anneler ve babalar üzgündür. AKP'nin seçim dönemi nedeniyle ertelediği zamları peşpeşe gelmekte ve vatandaşlarımız perişan olmaktadır. Doğalgaz ve elektrikteki son zamlar bunun en açık misalidir. Vatandaşlarımızın kullandığı doğalgaza, elektriğe yapılan fahiş zamlar, hayat pahalılığını içinden çıkılmaz bir hale getirecek ve maliyetleri tetikleyerek enflasyonu daha yukarılara çekecektir” diye konuştu.
“MECLİSTE TELEVİZYON KURACAK HALİMİZ YOK”
Bahçeli'nin konuşmasının ardından MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Bahçeli'nin konuşmasının, Meclis TV tarafından canlı yayınlanmadığını sadece kapalı devre yayın yapıldığını söyledi. Vural, “Bu kapalı devre yayınlarla bizim sözümüzü kısamazlar. Konuşmamızı kimse engelleyemeyecek” şeklinde tepki gösterdi.
Bahçeli de grup toplantısından çıkışında gazetecilerin kendisine yönelttiği, “Efendim bu bir sansür değil mi? Muhalefetin halka ulaşması engellenmiyor mu?” sorusuna, “Meclisin kulisi birçok medya kuruluşunun yayın merkezinden daha iyi durumda. Yakışık bir durum değil ama böyle bir karar almışlarsa ne yapalım. Mecliste televizyon kuracak halimiz de yok” yanıtını verdi.