Güncelleme Tarihi:
Bahçeli, Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, Bostancı'da bir örgütün hücre evine yapılan baskında, bir başkomiserin şehit olması, bir vatandaşın hayatını kaybetmesi ve 7 polis ve bir basın mensubunun yaralanması olayıyla, Şırnak'ta terör örgütüne yönelik operasyonda mayına basarak yaralanan bir subayın, geçen hafta şehit oluşu nedeniyle üzüntülerini dile getirdi.
Meclisin açılışının 89. yıl dönümünün tüm yurtta törenlerle kutlandığını, vatandaşların tören alanlarını doldurarak bayramın mutluluğunu paylaşmış olmalarını iftiharla karşıladığını kaydeden Bahçeli, milletin paylaştığı coşkunun ve katılımın, bazı milletvekilleri tarafından yeterince sağlanamadığına dikkati çekti.
Bahçeli, şöyle devam etti:
“23 Nisan 2009 günü sabahın erken saatlerinden itibaren yapılan toplantı, tören ve kutlamaların milletimizin vekilleri tarafından önemsenmemiş olması, 89 yıl önceki kurucu iradenin, bugün şuur ve vicdanlarda ne kadar anlam bulduğunun sorgulanmasına da neden olmuştur. Yine aynı gün bir başka gelişme daha yaşanmış, bölücü örgütle işbirliğini artık saklama gereği bile duymayanların, bu tarihi güne gölge düşürerek Genel Kurul Salonunu gösteri zemini olarak kullanmak istediklerine şahit olunmuştur.
Bu vahim olayın bu noktaya gelmesinde, bölücü ve ayrılıkçı heves ve tahrikler kadar, AKP hükümetinin sergilediği gafletin büyük sorumluluk payı vardır. Başbakan Erdoğan'ın ayrımcı ve kimlikleri okşayan siyaseti meyvelerini vermeye, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi sıfatını taşıyanlar tarafından bile bölünme, ayrılma, federasyon çağrıları alenen yapılmaya başlanmıştır. Son olarak, Türkiye'mizin bir bölgesindeki seçim sonuçlarından ayrı bir devletin sınırlarını tanımlama çabası ihanetin hangi boyutlara ulaştığını, hükümet eliyle hangi noktalara gelindiğini göstermesi bakımından ibret verici olmuştur. Bu zihniyet sahiplerine ve destekçisi AKP'ye aziz milletimizin sabır ve tahammül sınırlarında dolaşmaya başladıklarını tekraren hatırlatmayı milli bir sorumluluk olarak görüyorum.”
“BAŞBAKAN, YÜKÜMLÜLÜK ALTINA GİRMİŞTİR”
Ermenistan ile ilişkilere değinen Bahçeli, MHP'nin Ermenistan'la ilişkilerin normalleştirilmesi sürecinin Dağlık Karabağ sorunun çözümü ve Ermeni işgali altındaki Azeri topraklarından çekilme süreciyle doğrudan ilişkisi, Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan kırmızı çizgileri hakkındaki düşüncelerinin kamuoyu tarafından bilindiğini söyledi.
MHP'nin yapıcı, sorumlu ve yol gösterici muhalefet anlayışıyla bu konularda AK Parti hükümetine samimi uyarılarda bulunduğunu kaydeden Bahçeli, hükümet yetkililerinin çok ciddi kafa ve kavram karışıklığı yaşadığını, bilgi kirliliğinin had safhaya ulaştığını ifade etti.
Toplumun çok hassas olduğu bu konuda, son aşamaya geldiği anlaşılan süreçte nelerin olduğunu Ermenistan, İsviçre, Rusya Federasyonu, ABD ve AB'nin bildiğini, Azerbaycan'ın dolaylı olarak bilgilendirilmesine karşın TBMM'nin ve Türk Milletinin ne olduğunu anlamaya çalıştığını söyleyen Bahçeli, diplomatik müzakerelerde gizlilik kuralının geçerli olduğunu, bazı konuların olgunlaştırılmadan önce kamuoyuyla paylaşılmasının görüşmelerin selameti açısından sakınca yaratacağına dikkati çekti.
Konuyla ilgili bugüne kadar TBMM'ye hiçbir bilgi verilmediğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın birbiriyle tutarsız beyanları olduğunu, Dışişleri Bakanlığının Başbakan Erdoğan'ı tekzip eden açıklamaları bulunduğunu ileri süren Bahçeli, şunları söyledi:
“Başbakan Erdoğan bu konuda ayaküstü yaptığı çelişkili açıklamalar dışında tutarlı bir duruş ortaya koyamamış, zihin bulanıklığı içinde ne yaptığını bilmeyen bir Başbakan portresi çizmiştir. Başbakan, 'Mutabakat var ancak imzalanmadı, sadece paraf edildi' diyerek tevil (çeviri) çabası içinde yeni bir çelişkiler yumağı yaratmıştır. Bir anlaşmayı Türkiye adına paraflamak, hükümetin bu anlaşmayla bağlanma iradesini gösteren bir işlemdir. Başbakan'ın bu sözlerinden Ermenistan'la anlaşmanın tamamlandığı, uygulamaya geçilmesi için nihai onayın beklendiği görülmektedir. Burada önemli olan husus, anlaşmanın ana unsurlarının müzakere edilerek mutabakata bağlandığı, bunların yeniden müzakereye açılmayacağı, uygulamaya başlanmasının ise sadece bir vade meselesi olduğudur. Durumun vahameti işte bu noktada başlamaktadır. Başbakan ve hükümeti bu konuda kamuoyu önünde bağlayıcı yükümlülük altına girmiştir.”
“YÜRÜTÜLEN GİZLİ MÜZAKERELERİN SORUMLUSU KİM?”
Bahçeli, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın bir ABD gazetesine verdiği mülakatta, Dağlık Karabağ ve Ermenistan'ın işgal ettiği Azeri topraklarının Türkiye ile Ermenistan arasındaki müzakerelerde hiç gündeme gelmediğini açıkladığını, bu çerçevede Başbakan'ın Dağlık Karabağ sorunu çözüme kavuşturulmadan Ermenistan'la sınırın açılmayacağı hakkındaki açıklamasını da yalanlamış ve Başbakan Erdoğan'ın bu sözlerinin İsviçre'de varılan anlaşmanın çerçevesi içinde olmadığını alenen söylediğini belirtti.
Sarkisyan'ın Karabağ'ın Ermeni toprağı olarak kalacağını kaydettiğini, Türkiye'ye meydan okuduğunu ifade eden Bahçeli, “Başbakan'ın bu tutarsız beyanlarının kendi Dışişleri Bakanlığı ve Ermenistan Cumhurbaşkanı tarafından yalanlanması ve buna karşılık Başbakan'ın sessizliğini koruması normal ve kabul edilebilir bir durum değildir. Bu durumun köklü devlet gelenekleriyle, devlet sorumluluğu ve ciddiyetiyle bağdaşmadığı inkar edilemez bir gerçektir” diye konuştu.
“Bu işin sahibi ve siyasi sorumlusu kimdir? Ermenistan'la yürütülen gizli müzakere sürecini Sayın Cumhurbaşkanı mı, Sayın Başbakan mı yönlendirmektedir? Kamuoyunun önüne pek çıkmayan gölge Dışişleri Bakanı'nın bu süreçteki konumu ve rolü nedir?” gibi soruların cevabının bugüne kadar alınamadığını belirten Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın TBMM'ye konu hakkında bilgi vermesi gerektiğini söyledi.
SINIRLARIN AÇILMASI İÇİN 3 ŞART...
Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerde normalleşme süreci başlatılması, sınırın açılması ve diplomatik ilişki kurulmasının Türkiye açısından birbirini tamamlayan üç önemli boyutu bulunduğunu vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bunlardan birincisi, Ermenistan'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan uluslararası hukuka aykırı tutumu ve iddialarıdır. Ermenistan 1921 Kars Antlaşması ile belirlenen kara sınırını tanımamakta, Doğu Anadolu'nun bir bölümünün Batı Ermenistan olduğu iddiasını sürdürmekte ve Ağrı Dağını Ermenistan devletinin milli sembolü olarak görmektedir. Uluslararası hukuka açıkça meydan okuyan bu iddialar Ermenistan'ın Anayasası ile teyid edilen kurucu belgelerinde ifadesini bulmuş ve bir şekilde nostaljik düşünce ve hevesler olmaktan çıkarak resmiyet kazanmıştır. Konunun ikinci boyutu: Ermenistan'ın 1915 olaylarının 'soykırım' olduğu yalanı ekseninde hız kesmeden sürdürdüğü uluslararası karalama kampanyasıdır. Üçüncü önemli boyut da Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ı zorla ilhak etmesi ve Azerbaycan topraklarının beşte biri üzerindeki askeri işgalinin sürmesidir.
Ermenistan'ın bu 3 konuda uluslararası hukuk çizgisine geldiğini somut ve resmi eylemlerle ortaya koymadan ilişkilerin normalleşmesi yönünde bir ilerleme olmayacağı, Türkiye'nin kara sınırını açmasının ve diplomatik ilişki kurmasının düşünülemeyeceği ortadadır. Bunun aksini düşünmenin ve bu yönde bir adım atmanın, Türkiye'nin milli çıkarlarını, onurunu ve haysiyetini ayaklar altına almak ve Ermenistan'a teslim olmak anlamına geleceği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Tarihine saygısı olan onurlu ve haysiyetli hiçbir devletin ve hükümetin böyle bir yola girmek zilleti ve gafletinin esiri olması düşünülemez.”
BAŞBAKAN ERDOĞAN'A ERMENİSTAN SORULARI...
Türkiye Cumhuriyetini yönetme, devletin onurunu ve haysiyetini koruma yükümlülüğünü ve sorumluluğunu üstlenenlerin, bunun aksine hareket edeceğine ihtimal vermediklerini vurgulayan Bahçeli, Başbakan Erdoğan'a şu soruları yöneltti:
“Ermenistan kara sınırını belirleyen 1921 Kars anlaşmasını açıkça tanımadan ve bunu resmi kayda geçirmeden; Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan iddialarını ve Ağrı dağını devlet amblemi olarak kabul eden yasal düzenlemelerini geri almadan Ermenistan'la diplomatik ilişki kurup kara sınırını açmayı düşünüyor musunuz?
İlişkilerin normalleştirilmesi için Ermenistan'la mutabık kaldığınızı açıkladığınız kapsamlı çerçeve anlaşmasında Ermenistan'ın sınırı tanıdığı ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü sorgulayan düzenlemeleri geri alacağı yolunda açık ve doğrudan bir hüküm bulunmakta mıdır?
Eğer bunlar olmadan böyle bir yola girmeyi kabullendiyseniz, iki ülke arasında çeşitli konuları ele almak amacıyla kurulması öngörülen ortak komisyonlarda, Türkiye'nin 1923 Lozan anlaşması ile tescil edilen Misak-ı Milli sınırlarını tartışmaya açıp yeniden müzakere mi edeceksiniz? Aynı şekilde müzakere masasında Doğu Anadolu topraklarının bir bölümünün Batı Ermenistan olup olmadığı da mı ele alınacaktır?
Ağrı dağının Türkiye'ye aidiyeti ve bu nedenle Ermenistan'ın resmi devlet arması olamayacağı da mı Ermenistan'la müzakere konusu olacaktır?
Türkiye'nin Ortak Tarih Komisyonu çalışmalarından tarihi gerçeklere ışık tutacak ve Ermeni tarafının da mutabık kalacağı herhangi bir sonuç çıkmasının beklemesi için makul bir neden bulunmakta mıdır?
Sonuçsuz kalacağı baştan bilinen bir tarih komisyonu kurulması karşılığında sınırın açılmasını ve diplomatik ilişki kurulmasını Türkiye'nin çıkarları, onuru ve haysiyeti ile nasıl bağdaştırabiliyorsunuz?”
BAHÇELİ'DEN BAŞBAKAN'A SORU
Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a, “Ermenistan, işgal altında tuttuğu Azerbaycan bölgeleri olan Fuzuli, Cebrail, Zengilen, Gubatlı, Laçin, Kelbecer ve Agdam'dan çekilmeden ve Azeri mülteciler topraklarına dönmeden, kara sınırını açacak ve diplomatik ilişki kuracak mısınız? Dağlık Karabağ sorunu, uluslararası hukuka göre Azerbaycan'ın kabul edebileceği bir çözüme kavuşturulmadan Ermenistan'la ilişkileri daha da ilerletmeyi düşünüyor musunuz?” sorusunu yöneltti.
Erdoğan'ın bu sorulara vereceği cevapların Ermenistan'la sonuçlandırılan çerçeve anlaşmanın gerçek niteliğini ve Azerbaycan'ın bu süreçte dışlanıp dışlanmadığını ortaya koyacağını ifade eden Bahçeli, “Bunu yapmayıp sis perdesini sürdürmek isterse, bu durumda AKP hükümetinin tam anlamıyla bir gaflet yoluna girdiği sonucuna varılması kaçınılmaz olacaktır” dedi.
Devlet Bahçeli, ABD Başkanı Barack Obama'nın, Türk tarihi ve ecdadı için haksız ve temelden yoksun bir “mahkumiyet ilamı” niteliğini taşıyan 24 Nisan açıklamasının kabul edilemez olduğunu kaydetti.
“TÜRK MİLLETİNİ NAZİLERLE ÖZDEŞLEŞTİRMEK”
“Soykırım kelimesi yerine, büyük felaket ibaresini kullandığı gerekçesiyle, Obama'nın denge kurduğu, Türkiye'yi tamamen dışlamadığı yolunda bir sonuç çıkartmaya çalışılması abesle iştigaldir” diyen Bahçeli, Ermeni literatüründe büyük felaketin, Nazilerin yaptığı Musevi katliamı olan “holokost”un karşılığı, bununla eşdeğerde, vahşet anlamında kullanıldığını bildirdi. Devlet Bahçeli, Ermeniler'in, 1915 olaylarının “holokost”la eşdeğerde olduğunu göstermek ve Türk milletini Nazilerle özdeşleştirmek amacıyla bu terimi kullandıklarını ifade etti.
Dışişleri Bakanlığının 22 Nisan gecesi yaptığı açıklamanın da Hükümeti kurtaramadığını iddia eden Bahçeli, şöyle konuştu:
“Obama'nın açıklamasından sonra, Başbakan Erdoğan'ın derin bir güven kaybı yaşadığını gösteren, 'Türkiye, el bebek gül bebek okşanacak, aldatılacak bir ülke değildir' sözlerinin hiç bir değeri yoktur. Üstelik, yabancı bir devlet başkanının ağzından çıkmış bu sözleri doğru okumaktan ısrarla kaçarak, bunun siyaseten söylenmiş seçim vaadleri olarak yorumlanması ve kendince tevil ve mazur görme ve gösterme arayışı da Başbakan'ın aczini örtememiştir.
Bu kafa ile gidilmesi halinde, daha çok yanaklar okşanarak, daha çok sırtlar sıvazlanarak, daha çok tıpışlanarak, daha nice pozitif enerjiler yüklenerek milli meselelerde yeni hezimetler karşımıza çıkacaktır. Hükümet ile birlikte süreci bu noktaya kadar getirip darboğaza sokanların göstermelik tepkisi ise suçüstü yakalanmış olmanın etkisi ile cılız ve günü kurtarmaya yöneliktir. Obama'nın bu yılki mesajında soykırım kelimesinin İngilizcesini arayıp bulamayınca bayram yapanlar, aynı metinde Ermeni diasporasının kullandığı Ermenice karşılığı görmezden gelmişlerdir.
Mademki tarihi gerçekleri bilmediğini iddia ediyorsunuz; tarihin hakemliğini ortaya koyuyorsunuz, o halde Obama'yı İstanbul'da gezdireceğinize, Iğdır'a kadar götürüp Ermeniler tarafından katledilmiş millet evlatlarının anısına yapılmış anıtı ve toplu katliamların acılarını gösteren müzeyi gezdirseydiniz. Obama'nın yanında belki siz de acı gerçeklerle uyanırdınız.”
“ÖDEYECEĞİ BAŞKA BİR BEDEL KALMAMIŞTIR”
MHP Lideri Bahçeli, Hükümetin, 24 Nisan öncesi Ermenistan'la ilişkiler konusunda giriştiği manevraların bir sonuç vermediğini görmesi ve Ermenistan politikasını Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın eğer laf olsun diye söylenmediyse, “el bebek, gül bebek” tespiti ve tepkisinin somut bir karşılığı ve sonucu olmasının bekleneceğini belirten Bahçeli, “ABD Kongresi, birkaç yüz bin Ermeni diasporasının siyasi desteği için Türkiye'yi feda etme gafletine düşerse, bunun sonuçlarına en başta Ermenistan olmak üzere herkes katlanacaktır. Türkiye'nin şerefli tarihi üzerinden artık ödeyeceği başka bir bedel kalmamıştır” diye konuştu.
Bahçeli, Hükümetin bu basireti ve dirayeti göstermesi durumunda, Türk milletinin takdirini kazanacağını ve MHP'nin de kendisini destekleyeceğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“Toprakları Ermeni işgali altında bulunan, ata topraklarından zorla kopartılan bir milyon göçmenin acısını yaşayan Azeri kardeşlerimizin, Türkiye'nin Ermenistan'la yakınlaşmasından ve sınırın açılacak olmasından haklı endişeler duydukları bir vakıadır. Dağlık Karabağ sorunu çözüm yoluna girmeden ve yedi Azeri bölgesindeki işgalci Ermeni güçleri çekilmeden, Türkiye'nin Ermenistan'la ilişkileri normalleştirmesi ihtimali, Azerbaycan'da yalnızlık ve terk edilmişlik duygularının doğmasına yol açmıştır. İki ülke arasındaki bu güven bunalımının derinleşmesinin önlenmesi ve karşılıklı çabalarla süratle giderilmesi önem taşımaktadır.
Azerbaycan'ın değerli yöneticilerine ve kardeş Azerbaycan halkına seslenmek istiyorum:
Türk milleti haklı davanızda her zaman Azerbaycan'ın yanında ve arkasında olmuştur, bundan sonra da Azerbaycanlı kardeşlerini hiçbir şart altında yalnız bırakmayacaktır. Azerbaycan halkının aleyhine ve zararına olacak herhangi bir adım atılmasına Türk milleti izin vermeyecektir.”
Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın son dönemde ciddi bir üslup sorunu yaşadığını, kontrolsüz bir şekilde siyasi terbiye ve nezakete sığmayan sözlerle herkese çattığını iddia etti.
Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye'de kendine karşı çıkanları gözdağı vererek, azarlayarak ve terör estirerek susturmaya ve sindirmeye çalışan Başbakan, sakat ve tehlikeli Ermenistan politikası karşısında demokratik uyarı ve eleştiri görevi yapan muhalefeti de 'çirkin ve yakışıksız yaklaşım ve siyasi rant peşinde koşmakla' suçlamaktadır. Bu suçlamalar tek kelimeyle haksız ve temelsizdir. Türkiye'yi ve kendine karşı çıkanları gözdağı vererek, azarlayarak ve terör estirerek susturmaya ve sindirmeye çalışan Başbakan, sakat ve tehlikeli Ermenistan politikası karşısında eleştiri görevini yapan muhalefeti de çirkin ve yakışıksız yaklaşım ve siyasi rant peşinde koşmakla suçlamaktadır. Eleştirilere tahammülü olmayan, muhalefetin önemini ve fonksiyonunu kavrayamayan Başbakan, bu yolla diktatörlük heveslerini tatmin etmeye, kendi vicdanını temizlemeye çalışmaktadır.
Başbakan Erdoğan'ın burada unuttuğu diğer bir önemli husus da eğer gerçekten muhalefet bu haksız ve temelsiz ithamı hak edecek şekilde davranıyor ve siyasi rant peşinde koşuyorsa, Türkiye'nin çıkarlarına, onuruna ve haysiyetine uygun politikalar üreterek buna imkan vermemenin kendi elinde olduğu gerçeğidir. Gaflet yoluna sapanların, bunu yüzlerine vuranları ucuz klişelerle suçlamaya hakları yoktur, bu yolla kendilerini aklamaları da mümkün değildir. Başbakan'ın hiddetinden muhalefetin yanı sıra, Azerbaycan'ın da nasibini almış olması alışa gelmiş bir durum sayılamaz.”
AZERBAYCAN'LI KADIN MİLLETVEKİLLERİNİN ZİYARETİ
MHP Lideri Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, muhalefet milletvekillerine hiddetlenmesinin nedeninin, Azerbaycan'la dayanışma amacıyla bir grup milletvekilinin Bakü'ye gitmesi olduğunu kaydetti.
“Geçen hafta Meclis grup konuşmasında milletvekillerine, 'davulu tokmağı eline alıp koşuşturanlar' sözleriyle hakaret eden Başbakan, hafta sonu konuştuğu parti toplantısında da kendilerini, 'Azerbaycan'a giderek yalan-yanlış haberlerle ortalığı karıştıran fitne unsurları' olarak nitelendirmiştir” diyen Bahçeli, Azerbaycan'dan Türkiye'ye gelerek temaslarda bulunan bir grup kadın milletvekilinin de Erdoğan'ın bu suçlamalarından kurtulamadığını ifade etti.
Bahçeli, “Muhalefet milletvekillerini kendisine biat eden kadrolu memurlar gibi gören, asgari siyasi nezaket dışına çıkarak Azerbaycan'lı bayan milletvekillerini, 'yalan-yanlış konuşarak ortalığı karıştıran fitne unsurları' olarak suçlayan bu kafa yapısının, sağlıklı bir hali yansıtmayacağı ortadadır” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan'ın, MHP'li milletvekillerinin, nereye gidecekleri konusunda kendisinden izin istemeyeceklerini, MHP'nin davetlisi olarak Türkiye'ye gelen Azeri milletvekillerinin de bunun için Erdoğan'ın icazet ve vizesine ihtiyaçları bulunmadığını anlamasının yararına olacağını ifade eden Bahçeli, “(Siyaset üslubumuz, milletimizin üslubudur) iddiasını dile getiren Sayın Erdoğan, terbiye, nezaket ve hakkaniyetin Türk kültürünün ve üslubunun temeli olduğunu hatırlamalı, Türk terbiyesi ve aziz milletimizin üslubuyla uyum sağlamaya çalışmalıdır” dedi.