Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında normalleşme arayışlarının henüz istenilen düzeye gelmediğini belirterek FETÖ’nün devlet kurumlarına ve orduya sızmasında iktidarın büyük sorumluluğu olduğunu söyledi. Bahçeli "Türkiye, FETÖ gibi bir düşmanla ilk defa muhatap olmaktadır. Üstelik bu düşman hem ordumuza kadar girmiş hem de devletin tüm kılcal damarlarına sorgusuz sualsiz yerleşmiştir. Elbette bunda iktidarın çok günahı vardır ve bunu inkar etmek imkansızdır. Ancak ülkemizin oldukça kırılgan bugünkü döneminde siyasi eleştiri ve suçlamalar şimdilik bize bir şey kazandırmayacaktır. Birliğimizi ve beraberliğimizi daha da güçlendirmemizin tarihi önem ve zorunluluk olduğu şu günlerde, yeni tartışmalara kapı aralamak, eski defterlerin sayfalarını kaldırmak bize göre faydasız, anlamsızdır. Mesele Türkiye’nin varlığı ve bağımsızlığında tam bir mutabakat sağlamaktır. Mesele Türk vatanın bölünmez bütünlüğünü kopmaz esas ve teminatlara bağlamaktır. Siyasi kamplaşma ve çekişmeler, şu sıralar en çok uzak durmamız gereken mayınlı alandır. Çünkü Türkiye hedeftedir. İşin şakaya gelir herhangi bir tarafı yoktur" diye konuştu.
"15 TEMMUZ KALKIŞMASI PKK TARAFINDAN NAMERTÇE SÜRDÜRÜLMEKTEDİR"
FETÖ’nün devlet ve millet üzerinde açtığı yaranın derin olduğunu bildiren Bahçeli darbe girişimi sonrasındaki iki hafta içerisinde 18’i polis, 17 asker olmak üzere 35 güvenlik görevlisinin terör örgütü PKK’nın saldırıları sonucu şehit olduğunu hatırlattı. Bahçeli şöyle konuştu:
"Pensilvanyalı teröristler, Türkiye’nin belini kırmak, iç huzur ve kardeşlik ortamını baltalamak için emir almışlardır. Bu arada, FETÖ’nün eylem yoldaşı ve hıyanet ikizi PKK da işbaşındadır. Düşman cephesi sürekli ve faal şekilde cinayet devriyesindedir. FETÖ’nün boşluğu PKK tarafından doldurulmaktadır. FETÖ’nün yarım bırakmak zorunda kaldığı yıkımı PKK tamamlamak için devrededir. Terörizmin soğuk nefesi Türkiye’nin ensesindedir. Ülkemiz boyunduruk altındadır. Ne tarafa baksak hain vardır, nereye dönsek melun yüzler karşımızdadır. İstanbul’da, Ankara’da, yurdumuzun diğer illerinde demokrasi nöbeti tutalım tutmasına da, artık vatan nöbeti tutanları da görelim, şehitler kervanına üçer beşer eklenen evlatlarımızı hep birlikte gündemimize alalım. FETÖ ne kadar alçak ve şerefsizse, PKK da aynısıdır. Şimdi kanlı sıraya PKK tekrar girmiştir. FETÖ’nün intikamını almak için Trabzon ve Ordu ilimize kadar yayılmıştır. Şu rezilliğe bakınız ki, Türk vatanında teröristler cirit atmaktadır. İstanbul meydanlarında bayrak salladığımız kadar, bu vatanın dağlarına, taşlarına da şanlı bayrağımız korkusuzca dikilmediği müddetçe, son terörist teslim alınıp son silahı kırılmadığı sürece bu millete huzur, bu ülkeye rahat yoktur. 15 Temmuz kalkışması PKK tarafından namertçe sürdürülmektedir. Artık bunu görelim, bunun farkına varalım."
"CIA’DE GÖREVLİ BİR ŞAHIS TERÖRİSTBAŞI GÜLEN’E NE HAKLA KEFİL OLMA GEREĞİ DUYMUŞTUR?"
Devlet Bahçeli, 15 Temmuz darbe girişiminin dış bağlantıları olduğu iddialarının gündemdeki yerini koruduğunu kaydederek şunları söyledi:
"ABD Merkez Kuvvetler Komutanının ’Temas halinde olduğumuz askeri liderlerin bir kısmının hapiste olması sorun’ demesi, Yunanistan’a sığınan FETÖ’cülerin yanında gizemli bir yabancının da bulunduğu, bu şahsın karanlık bir istihbaratçı olduğu ısrarla dillendirilmektedir. Sanıyorum, ülkemizi ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı’nın bu kapsamda söyleyecek sözleri vardır ve derin şüpheleri vuzuha kavuşturması da bize göre mecburidir. Kaldı ki cevabını aradığımız sorular vardır ve ilki şudur: ABD, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimine neden sert tepki koymak yerine çelişkili mesajlar vermiş, CIA’da görevli bir şahıs terörist başı Gülen’e ne hakla kefil olma gereği duymuştur? İkinci olarak; ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler 15 Temmuz’da darbe yapılacağını daha önceden öğrenmişler midir? Öğrendilerse, hangi gerekçeyle bunu saklamışlar ve açıktan FETÖ’yü desteklemişlerdir? Üçüncü olarak; Papa’nın ’15 Temmuz’da Türkiye’de ne olduğundan emin değilim’ sözleri nasıl yorumlanmalıdır? Papa’nın aklı karışık ruhu bulanıksa Kardinalleriyle ayine katılması, bu yolla Gülen’e duyduğu hasreti az da olsa hafifletmesi kendisine tavsiyemiz olacaktır."
"ABD GENELKURMAY BAŞKANI ZAHMET EDİP ÖZEL HAREKAT’A GİDERSE İDRAK EDECEKTİR"
Devlet Bahçeli, darbe girişiminde 239 vatan evladının şehit olduğunu, buna rağmen ABD, Papa, özgürlük ve demokrasilerden yana diğer ülkelerin kesin bir dille kınaya yapmadığını söyleyerek şöyle devam etti:
"Bunlarda yüz yoktur, vicdan da çoktan kurumuştur. Bunların gözünü Türklük ve Türkiye husumeti karartmıştır. Eğer ABD, 15 Temmuz FETÖ melanetini kayıtsız ve şartsız lanetliyor ve karşısında duruyorsa, o zaman kendisini Mehdi sanan meczup teröristi derhal ülkemize iade eder ve insanlık değerlerine bağlı olduğunu kanıtlar. Bunun aması, fakatı, ’bir durun bakalım’ı, ’somut belge ve delil getirin’ sızlanması yoktur, kabulü de mümkün değildir. Delil, 15 Temmuz gecesi tüm Türkiye’dir, darbeci teröristlerin rezil ifadeleridir. Delil, seri halinde ceplerde taşınan bir dolarlardır. Delil, inlerinden çıkan haşhaşilerinin infaz seferleri, cinayet uçuşlarıdır. ABD Genelkurmay Başkanı gelmişken, TBMM’ye yaptığı ziyaret gibi, zahmet edip Gölbaşı’ndaki Polis Özel Hareket Daire Başkanlığı’na giderse yıkımdaki parmak izlerini, havadan bomba fırlatan katillerin eşkallerini mutlaka hissedecek ve idrak edecektir. Bu milletin ruh kökünden doğan, cesaretleriyle anıtlaşıp kahramanlıklarıyla destan yazan özel hareket polislerimiz 51 şehit vermiştir. undan yalnızca PKK ve Türk düşmanları memnun olacaktır. Hani hilal bıyıklarıyla bazı kesimleri bir ara rahatsız eden ve teröristlere vatanı dar eden yiğitler var ya, işte onların başına FETÖ’cüler bomba yağdırmıştır. PKK’nın yapamadığını FETÖ yapmıştır. Bu vesileyle tüm özel hareket polislerini kucaklıyor, bugün onlarla olacağımı, her daim arkalarında duracağımı, adeta düşman çatlatacağımızı buradan kararlı bir şekilde ifade ediyorum."
"VATAN NÖBETİ BEKLEYENLERE PARMAK SALLANMASIN"
Bahçeli, OHAL kapsamında bugüne kadar yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname sayısının 3 olduğunu, bunlarla devlet teşkilatlanmasında köklü değişikliklere gidildiğine dikkati çekti. Bahçeli, TSK’nın yapısında radikal değişikliklerle yapıldığını anımsatarak Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarının Milli Savunma Bakanlığına bağlanmasını değerlendirdi.
Bahçeli şunları kaydetti: "Öncelikle şunu söylemek lazım ki; TSK’nın ana gövdesinde yapılan düzenlemeler aceleye getirilmiş enine boyuna hesap edilemeden, istişare mekanizmaları işletilmeden düğmeye basılmıştır. TSK’nın yeniden yapılanması önemlidir elbette ihtiyaçtır. Ancak kuvvet komutanlarını Milli Savunma Bakanına bağlamanın yeni sorunlar getireceğini, emir komuta birliğini bozacağını görmek durumundayız. Konu askerle hesaplaşma askerin elini kolunu bağlama değil, darbe üreten darbecileri ve hainleri heveslendiren kaynakları kurutmak olmalıdır. Bize kalırsa öncelik, kurum açıp kapatmak değil, darbecilerin, hainlerin ürediği sistemi revize etmek, kısaca zihniyet değişimini aşama aşama hayata geçirmek olmalıdır. Geçmişte, FETÖ’cü şerefsizler tarafından darbeci olarak karalananlar, bugün YAŞ kararlarında terfi etmekte, emekli olanlar göreve çağrılmaktadır. TSK’nın içindeki darbeciler ayıklansın, ancak Türkiye’nin bu kadar milli güvenlikle ilgili sorunu varken askerin itibar ve hassasiyeti ezilmesin, linç edilmesin. Vatan nöbeti bekleyenlere parmak sallanmasın, sürekli suçlanmasın"
"TSK’NIN ZİNCİRE VURULMASI, GÖRÜLECEK BADİRELERE DAVETİYE ÇIKARACAKTIR"
Devlet Bahçeli, Mareşal Fevzi Çakmak’ın ’Batı Rumeli’yi Nasıl Kaybettik’ kitabından verdiği örnekte Balkanların kaybedilmesinin arkasındaki sebebin ordunun birbirine düşmesi ve siyasete bulaşması olduğuna işaret etti.
Bahçeli şu ifadeleri kullandı:
"TSK’nın yapısal sorunlarını çözeyim derken, asırlar boyunca oluşmuş ve olgunlaşmış gelenek ve ilkeleri çiğnenirse geriye Saddam veya Kaddafi ordusuna benzer bir kalabalık kalacaktır ki, bu da vatan ve istiklal kaybıdır. TSK, caydırıcılık niteliğinin korunmasının yanı sıra, terörden klasik harbe kadar çok geniş bir yelpazedeki risk ve tehditlere karşı hazır olmak amacı ile dinamik bir şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye; Orta Doğu ve Orta Asya’ya uzanan stratejik halkalar zincirinin odak noktasındadır. Stratejik önemi bu denli büyük olan Türkiye’nin bulunduğu bölgede tarihi değişiklikler oluşmakta, bu süreç beraberinde birçok sarsıntıyı getirmektedir. Değişimin kapsam ve süresi belirsizliğini sürdürürken, ülkemizin bölgede bir güven unsuru olarak varlığını devam ettirmesi vatan savunmasındaki güç ve kabiliyetine bağlıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesindeki krizlerin yanı sıra politik kararlara bağlı olarak dünya barışını tehdit eden krizlere de müdahaleye hazır olmak durumundadır. Türkiye yüksek tehdit ve risklerin bulunduğu bir bölgede, barış zamanından itibaren mill? savunma imkanlarını diri tutmak ve Silahlı Kuvvetlerini olası tehditlere karşı hazır ve güçlü bir yapıda bulundurmak zorundadır. Bu itibarla, TSK’nın zincire vurulması, suçlanması, tırpanlanması sonuçları önümüzdeki süreçte görülecek badirelere davetiye çıkaracaktır. Endişem odur ki, sindire sindire ve geniş bir mutabakatla planlanması gereken değişikliklerin şu anda yapılması; FETÖ/PDY kalkışması sırasında ve sonrasında zaten yaralanan TSK’nın toplumdaki algısını daha da aşağı çekebilecektir. Darbecilere, teröristlere, Türkiye’yi hazmedemeyen mihraklara karşı biriz, beraberiz, Türk milletinin sesi ve nefesiyiz. Hükümetin, yalnızca Meclis’teki çoğunluğunu değil, siyasi partilerin tamamını ve milletin farklı kesimleri ile uzlaşmayı da dikkate alması, hem demokrasinin geleceği hem de demokrasi ahlakı açısından da bir zorunluluktur. Ve de TSK’ya olan güveni zedeleyecektir. Bize göre söz konusu değişiklikler Türkiye’nin normalleşme sürecinde yapılmış olsaydı, daha iyi ve kalıcı sonuçlar doğuracağı gün gibi açıktır. Türk milleti ordusuna sırtını güvenle dönebilmelidir. Ordu millet kaynaşması eski mevkiine taşınmalıdır. Genelkurmay Başkanlığı ile MİT Müsteşarlığının Cumhurbaşkanı’na bağlanma arayışı da zararlı değilse bile, zamansız ve manasızdır."