Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Başörtüsü sorununun çözümünde bizim açımızdan bir rant, bir harman ve hasat yoktur. Olsa olsa, temel bir sorunun çözümünden duyduğumuz manevi haz, gönül rahatlığı ve vicdan huzuru vardır” dedi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli, Meclisin, 9 Şubat Cumartesi günü yaptığı tarihi oturumda, inanç temelinde bir kamplaşmanın malzemesi olan başörtüsü sorununu, yükseköğretimde hak mahrumiyeti nedeni olmaktan çıkarmayı amaçlayan Anayasa değişikliğini 4ll oyla kabul ettiğini hatırlattı.
Bahçeli, Meclisin bu kararıyla, çatışma aracı olarak kullanılan, bu konu etrafında ayrıştırıcı siyasi istismar politikalarının zeminini ortadan kaldıracak çok önemli bir adım atıldığını ifade ederek, “Gelinen bu aşamadan sonra, iflas etmiş değerlerin çatıştırılması anlayışlarının geride bırakılacağı ve Türk toplumunda ortak milli ve manevi değerler etrafında bir kaynaşma ve bütünleşme sürecinin başlatılacağı bir döneme girilmesi en halisane temennimizdir” dedi.
Anayasa değişikliğinin “hayırlı ve uğurlu” olmasını temennisinde bulunan Bahçeli, partisinin başlatılmasında kilit rol oynadığı bu sürecin her aşamasında belirleyici olduğunu, yapıcı ve dürüst bir tutum ortaya koyduğunu söyledi.
Bahçeli, bugüne kadar herkesin, bu konuda sadece konuştuğunu, ancak çözüme dönük hiçbir adım atmadığını vurgulayan Bahçeli, “Yegane amacı, kangren haline getirilen bu yaranın toplumumuzu kucaklayan bir hoşgörü ve kardeşlik anlayışıyla çözüme kavuşturulmasına katkıda bulunmak olan MHP, bu gelişmelerden şimdi haklı ve hak edilmiş bir huzur ve mutluluk duymaktadır” dedi.
“BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN SAMİMİYET, TUTARLILIK...”
Devlet Bahçeli, 70 üyesi bulunan MHP grubunun, milletvekili sayısının değil, arkasındaki sorumlu ve ilkeli siyaset anlayışının ve kararlılığının önemli olduğunu, bunu başörtüsü konusuyla gösterdiğini ve Türkiye'nin kronik ve acil sorunlarının çözüm süreçlerini başlatmanın ilk örneğini verdiğini anlatarak, şöyle konuştu:
“Başörtüsü sorununun 'kamu hizmeti alan ve kamu hizmeti veren' ayrımına dayalı bir zeminde adil ve hukuki bir çözüme kavuşturulması fikrini, bundan 8 yıl önce, ilk defa dile getiren MHP, şimdi bu sorunun, bu kavramsal temelde çözümü sürecini başlatarak, değişmeyen ilke ve inançlarına olan sadakatin imtihanını da başarıyla vermiştir. Bizim için önemli olan samimiyet, dürüstlük, tutarlılık ve kararlılıktır. Başörtüsü sorununun çözümünde bizim açımızdan bir rant, bir harman ve hasat yoktur. Olsa olsa, temel bir sorunun çözümünden duyduğumuz manevi haz, gönül rahatlığı ve vicdan huzuru vardır. Türkiye sevdalıları için önemli ve değerli olan sadece ve sadece budur. Eğer bir kararlılık gerekiyorsa, bu haz, huzur ve mutluluk bizlere fazlasıyla yetecektir.”
“HAKSIZ ELEŞTİRİLERE MARUZ KALDIK”
Devlet Bahçeli, “zor süreçte partisinin haksız ve yakışıksız ithamlara maruz kaldığını, Meclis içinde ve dışında insafsız suçlamaların ve hayasız tahriklerin hedefi olduğunu” ifade ederek, “Başörtüsüne karşı oluşturulan direniş cephesinin karalama ve hakaret kampanyası, büyük ölçüde MHP üzerinden yürütülmüştür. Ancak, MHP'nin temsilcileri soğukkanlı, sağduyulu ve vakur duruşlarını sürdürmüşler ve bu maksatlı ve hesaplı tahrikleri boşa çıkarmışlardır” dedi.
Milliyetçi hareketin milletvekillerinin, şerefli davranışlarına yakışır bir biçimde Anayasa değişikliği oylamasında tam kadro Mecliste hazar bulunduğunu, bu hezeyanlara aldırmadan inandıkları yolda kararlı bir şekilde yürüdüklerini dile getiren Bahçeli, bundan dolayı bütün milletvekili arkadaşlarını kutladı.
"YÖK EK 17. MADDE DEĞİŞİKLİĞİ...”
Bahçeli, Anayasa değişikliği sonrasında, tehlikelere ve tahriklere açık, nazik ve hassas bir döneme girildiğini, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onaylaması halinde yeni kanunun yürürlüğe gireceğini ve bunu takiben üç paralel sürecin başlayacağına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birinci süreç, Anayasanın 42. maddesine getirilen yeni fıkra uyarınca 'yükseköğrenim hakkının kullanımının sınırlarının kanunla belirlenmesi' sürecidir. Bu amaçla Yükseköğretim Kanunun Ek 17. maddesinde yapılmasında iki parti arasında mutabık kalınan değişikliklerin hayata geçirileceği yasal süreç başlatılacaktır. İkinci süreç, TBMM zemininde bu amaçla başlatılacak yasal süreçten bağımsız olarak gelişecek Anayasal yargı sürecidir. Üçüncü süreç ise hukuki zemini değiştiren bu Anayasal ve yasal süreçlerle birlikte üniversitelerde kılık-kiyafet konusunda başlayacak yeni uygulama dönemidir. Bugün itibariyle birinci sürecin içine girilmiş bulunulmaktadır. MHP ile AK Parti arasındaki mutabakat, Anayasanın 10 ve 42. maddeleri ile Yükseköğretim Kanununun Ek 17. maddesini kapsamaktadır.”
Bahçeli, buna uygun olarak, bu 3 maddede yapılması kararlaştırılan değişikliklerin, iki partinin ortak önerisi olarak 30 Ocak 2008 tarihinde TBMM'ye sunulduğunu hatırlatarak, “Ek 17. maddeye ilişkin ortak öneri, Milli Eğitim Komisyonunun önündedir. Bu konuda izlenecek yönteme ilişkin olarak varılan bu mutabakat hakkında iki parti arasında bugüne kadar başkaca bir resmi görüşme yapılmamıştır” diye konuştu.
“MUTABAKATA BAĞLIYIZ”
Sürecin işlediğini ve partisinin varılan mutabakata bağlı olduğunu dile getiren Bahçeli, “Ek 17. maddede yapılması öngörülen değişikliklerin amacının, bu konudaki tartışmalarda yeterince anlaşıldığı ve değerlendirildiğini söylemek maalesef mümkün değildir” dedi.
Üniversitelerde başın örtünmesini yasaklayan herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığını savunan Bahçeli, bu maddeye getirilen yeni fıkranın, sadece başın örtünmesi, yüzün açık kalması ve kimlik tespiti gibi esaslara bağlayarak, bunun dışında kalan ve bugün itibariyle hiçbir kanunda yasaklanmayan peçe, çarşaf ve benzeri kıyafetlere üniversite kapısını kapatan sınırlamayı düzenlediğini bildirdi.
Bahçeli, Ek 17. maddedeki değişiklik önerisinin bu sınırların çerçevesini çizdiğini ve yasal dayanağı oluşturduğunu ifade ederek, “Çarşaf, peçe ve benzeri kıyafetlerin üniversitelerden uzak tutulması isteniyorsa, bu düzenlemenin yapılması zorunludur. Bu bakımdan, bu konudaki tartışma ve değerlendirmelerde maddenin bu amacı ve anlamının doğru anlaşılması kaçınılmaz olacaktır” dedi.
“DEĞİŞİKLİĞİN ANAYASA MAHKEMESİNE GÖTÜRÜLMESİ...”
Devlet Bahçeli, CHP ve DSP'nin son değişiklikleri Anayasa Mahkemesine götüreceklerini çok önceden açıklamasını da eleştirerek, şöyle devem etti:
“Emekli yargı mensupları, hukukçu ve akademisyenler, siyasiler, köşe yazarları ve televizyon yorumcularının bu konuda adeta bir yarışa girmeleri siyasi, hukuki ve etik açılardan normal bir durum sayılamayacaktır. Anayasa Mahkemesini etki altına almayı, yönlendirmeyi ve yol göstermeyi ve bu konu etrafında yaratılan cepheleşmenin adeta tarafı haline getirmeyi amaçlayan bu tutum ve davranışların, her şeyden önce hukuka ve Yüce Mahkemeye saygısızlık olacağı açıktır.
Anayasa Mahkememizin bunların etkisi altında kalmayarak ve Anayasaya bağlı olarak karar vereceği her türlü tartışmanın üstündedir. Bu vesileyle, dini ve siyasi fetvalarla yetinmeyerek hukuku da kendi tekellerine almak için hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti anlayışına saygısızlık teşkil eden bu tutum ve davranışları ve bunların sahiplerini kınadığımızı buradan açıkça ifade etmek isterim.”
“TAHRİK FIRTINALARI...”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, çok nazik ve hassas nitelikteki geçiş döneminin, toplumsal huzuru ve kamu düzenini etkilemeyecek bir şekilde, sağduyu ile aşılmasının, hayati önem taşıdığını belirterek, “Ancak, başörtüsü sorununun sıkıntılı ve son günlerde bu konu etrafından koparılan tahrik fırtınaları, bu sürecin maalesef zor ve sancılı geçeceğini göstermektedir. Adeta 'üniversite kapılarında olay çıksın' diye gün sayanların, çatışma ortamı için hesap yapanların topluma korku salmak için seferber olmaları, çok ciddi bir endişe kaynağı olarak karşımızdadır” diye konuştu.
“Bazı siyasetçilerin dış müdahalelere ve rejim krizine davetiye çıkaran tutumları, ihtilal ve idamdan bahsetmeleri, tahrik kampanyalarının ibret verici boyutlarım gözler önüne sermektedir” diyen Bahçeli, geçen hafta grup toplantısındaki “Anıttepe ile Kocatepe arasında çekilmiş halat” sözüne de değindi.
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Buna cevap veren bir siyasi parti genel başkanı, bunu hafife alarak, bizim bundan sonra 'duvar dikme anlayışı aşamasına gelmememizi umduğunu' söylemiştir. Bu üslup ve yaklaşımı, temsil ettiği siyasi anlayışın bilinen özellikleri ışığında, aslında yadırgamadığımıza belirtmek isterim. Ortak değerlerin çatışmasını siyasi rant kapısı olarak gören bu zihniyetin, MHP'nin Cumhuriyet değerleri ile manevi değerlere bir arada sahip çıkma ve koruma iradesini anlamasının esasen beklenemeyeceği çok açıktır 'Ayrışma süreçlerinin ' tescilli savunucularının, Milliyetçi Hareket'in ortak değerler etrafında 'kaynaşma sureci' başlatma çabalarının anlamını kavraması, her şeyden önce eşyanın tabiatına aykırı olacaktır. Cumhuriyetin değerleri ve laiklik ilkesinin sözde savunuculuğu ile din uleması rolü arasında pusulasızca sürüklenenlerin Milliyetçi Harekete yönelttiği suçlamaların bu bakımdan fazla ciddiye alınacak bir yanı bulunmamaktadır.”
Bahçeli, Anayasa değişikliği konusunda bazı çevrelerin, demokratik tepkide ölçü ve ayarları kaçırdığını öne sürdü. “Önümüzde zor dönem var” diyen Bahçeli, herkesin bu döneme anlayışla katkı vermesini istedi.
Bahçeli, “Türkiye, devlet ve toplum olarak hayati bir sınavla karşı karşıyadır. Geçmişte benzer şartlarda sergilenen sağduyu ve karşılıklı anlayış ruhuyla bu sınavdan da başarıyla geçmek hepimiz için tarihi bir görev ve sorumluluktur. Bu süreçte siyasi partilerin, basının, üniversite yönetimlerinin ve öğrenci kardeşlerimizin bunun bilinci içinde hareket etmeleri hayati bir önem taşımaktadır. Milli iradenin yegane tecelli ettiği yer olan TBMM'nin bu kararına herkes saygı duymak durumundadır. Bu, Anayasaya sadakatin ve demokrasiye bağlılığın asgari icabı olarak görülmelidir” diye konuştu.
Anayasa ve kanunları uygulamamanın, bunlara karşı çıkmanın, çok ciddi sorumluluklar doğuracağını ve bir kaos ortamına davetiye çıkaracağına dikkati çeken Bahçeli, şöyle konuştu:
“Kanunların yasaklamadığı çerçevede kalmak kaydıyla kılık ve kıyafet; rüşt yaşına ulaşmış olan fertlerin, gelenek ve göreneklerinin şekillendirdiği bilinçli bir bireysel tercihi olarak görülmelidir.
Başın örtülmesinin dini, siyasi veya ideolojik simge olarak kullanılması, devlete, Cumhuriyete ve rejime bir meydan okuma aracına dönüştürülmesi, hiçbir şart altında düşünülmemelidir. Buna asla izin ve geçit verilmemelidir.
Cumhuriyetin temel ilke ve değerlerinin en büyük teminatı, bunların Türk milletinin gönlünde, ruhunda ve vicdanında sarsılmaz bir abide olarak yer etmiş ve kök salmış olmasıdır.
Bu nedenle, kültürel farklılıkların bir tezahürü olarak başın örtülmesi, devlete ve rejime karşı bir tehdit ve tehlike olarak görülmemelidir.”
“HERKES AZAMİ TEYAKKUZ HALİNDE BULUNMALIDIR”
“Aynı şekilde, kanunların izin verdiği çerçevede kılık ve kıyafet tarzını yükseköğretimde eğitim hakkından mahrumiyet sebebi haline getirmenin, laiklik ilkesi başta olmak üzere Cumhuriyetin temel değerlerinin korunmasının bir yöntemi olmayacağı da anlaşılmalıdır” diyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Önümüzdeki yeni dönemde üniversitelerin karşılıklı tahriklerle bir çatışma alanı haline getirilmesinin önlenmesi için herkes azami teyakkuz halinde bulunmalıdır. Başın örtünmesi, öğrencilere yönelik bir dışlama, husumet ve ön yargı sebebi haline getirilmemeli, bu konuda zorlamalara dayalı fiili engeller çıkarılmamalıdır.
Başın örtünmesi serbestisi, bir zafer veya yenilgi olarak görülmemeli, bir öç alma, rövanş ve nümayiş nedeni ve konusu haline asla getirilmemelidir. Aynı şekilde, başı açık öğrencilere karşı tehlike, tehdit ve baskı ortamı oluşturulmasına yönelik her türlü hareketten kesinlikle kaçınılmalıdır.
Meclis iradesi ile gerçekleşen uygulama, zamanla yerine oturacak, aksamalar, eksikler ve sorunlar bu süreçte görülerek bunların giderilmesi için gerekli yöntemler belirlenecektir.
MHP, bu düşüncelerle herkesi tahriklerden ve ayrıştırıcı polemiklerden uzak durmaya, sağduyu yolundan ayrılmamaya ve sürecin Türk milletine yakışır biçimde yürütülmesine ve sonuçlandırılmasına katkıda bulunmaya çağırmaktadır.”
“TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNDE YAŞANAN GELİŞMELER...”
Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan gelişmelere de değinen Bahçeli, AB'nin Türkiye'ye karşı ön yargılı ve dışlayıcı tutumunun yeni tezahürleri olan bazı gelişmelerin yaşandığına söyledi. Bahçeli, Fransa Cumhurbaşkanı ile Alman Başbakanının yaptıkları son zirve toplantısında, Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasına bir kere daha karşı çıktıklarını anımsattı. Bahçeli, şöyle konuştu:
“Sanal müzakerelerin başladığı 2005 yılında bu konudaki çerçeveyi çizen AB temel belgelerinde ucu açık, içi boş ve şekli bir müzakere süreci sonunda tam üyelik dışında bir imtiyazı ortaklık-özel ilişki modeli Türkiye'nin önüne hedef olarak konulmuştur.
Böyle bir ambalaj içinde sunulan bu ikinci sınıf tabiiyet ilişkisi için de 15-25 yıl beklenecektir. 2005 yılından bu yana böyle bir sakat ve sanal zeminde sürdürülen görüşme süreci, bu hedefe yönelik göstermelik bir süreç olmuştur.
Türkiye'ye verilen yol haritasının üyeliğe açılmayacak, çıkmaz bir sokağın adresi olduğunun bilmesine rağmen, AKP hükümetleri gerçekleri Türk milletinden saklamak için bilinçli bir yanıltma kampanyası yürütmüştür.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gelişmeler karşısında “Bunlar şahsi görüşleridir. Bizim kitabımızda tam üyelik dışında başka bir alternatif model yoktur, bu elbiseyi giymeyiz, kendileri bilirler” şeklindeki açıklamalarının, görüntüyü kurtarmaya yönelik beyhude çabalar ve ucuz ve sonuçsuz gövde gösterileri olarak hatırlanacağını” savunan Bahçeli, şunları söyledi:
“AB üyesi ülkelerin Türkiye'nin maruz kaldığı terör konusundaki tutumları da Türkiye'ye bakış açılarını ve evrensel ilkelere ne kadar bağlı olduklarını gösteren bir turnusol kağıdı olmuştur. AB, PKK terör örgütü ile DHKP-C gibi terörist grupları resmen terör örgütü olarak tanımıştır. Ancak, bu tanıma lafta ve kağıt üzerinde kalmış, AB ülkeleri bunun gereğini yapmak için asgari adımları atmaktan dahi bugüne kadar ısrarla kaçınmışlardır. İki yüzlü ve ilkesiz tutumlarını sürdürerek Türkiye ile adeta alay etmişlerdir.”
El-Kaide ve benzeri yabancı terör örgütlerine göz açtırmayan, militanlarına karşı sert tedbirleri tereddütsüzce uygulayan, finans kaynaklarını kesen, örgütlenmelerini ve faaliyetlerini çökerten AB ülkelerinin, aynı kararlılığı PKK konusunda göstermediğini belirten Bahçeli, AB'nin sadece göstermelik olarak birkaç sıradan militanı Türkiye'ye iade ettiğini bildirdi.
“AVRUPA'NIN ÇİRKİN YÜZÜNÜ GÖSTEREN BİR İBRET VESİKASI”
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Belçika Temyiz Mahkemesinin geçtiğimiz günlerde DHKP-C örgütü ve Sabancı suikastı sanıkları hakkında verdiği utanç verici karar, Avrupa'nın çirkin yüzünü gösteren bir ibret vesikası olmuştur.
Belçika mahkemesi bu terör örgütünün başını, terör örgütü üyesi olmaktan yargılandığı davadan beraat ettirmiş, Sabancı cinayeti sanığının ise Belçika'da sahte belge kullanmaktan tecilli cezayla serbest kalmasını sağlamıştır.
Mahkemenin gerekçeli kararında, Belçika'nın terör örgütü olarak resmen tanıdığı DHKP-C'nin bir terör örgütü olduğunun somut verilerle ispat edilemediğinin belirtilmesi karşısında söylenecek bir söz bulunamamaktadır.
Sabancı cinayeti sanığını uzun süre Brüksel'de misafir eden, göstermelik bir yargılamayla tutukluluk haline son veren ve kaçmasına göz yuman Belçika makamlarının, şimdi eli kanlı bu katili beraat ettirerek serbest bırakması Belçika için bir şeref vesilesi olarak hatırlanmayacaktır.
Belçika, bu tutumu ile terörizme teslim olmuş, terörist militanlar için güvenli sığınak olma zilletine düşmüş ve uluslararası terörü destekleyen ülkeler listesindeki mümtaz yerini almayı fazlasıyla hak etmiştir.”
AK Parti hükümetinin AB'ye karşı teslimiyetçi bir tavır sergilediğini öne süren Bahçeli, “AB'nin dayatmalarına boyun eğerek, Türkiye'nin başına çok büyük dertler açacak bir teslimiyet belgesi olan azınlık Vakıfları Yasasının Meclisten geçirilmesinde hala inat ve ısrar etmeyi, bırakın Türk milletine anlatmayı, AKP yöneticileri ile Meclis grubunun içlerine nasıl sindirebildikleri merak konusudur” diye konuştu.
AK Parti'nin, TCK'nın 301. maddesini değiştirmek istediğini, bu durumun hiç de yadırgatıcı olmadığını ifade eden Bahçeli, iktidar partisinin öncelikli sorunlar olarak söz konusu maddedeki değişikliği ve Vakıflar Yasası'nı görmesini de eleştirdi.
MHP lideri Bahçeli'nin konuşmasının ardından Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler kulübü öğrencileri, Bahçeli'ye çiçek takdim etti