Güncelleme Tarihi:
Türkiye’nin varlığı, Türk milletinin geleceği açısından karanlık bir dönemin bütün sancıları yaşanmaya başlanmıştır.
Milli devlet ve üniter yapının tasfiyesi, milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay azınlıklar oluşturulması ve bin yıllık kardeşliğin tahribine yönelen süreç beraberinde beka düzeyinde tehlikeleri barındırmaktadır.
Türkiye, yaygınlaşan terör eylemleri, azan bölücülük ve tırmanan etnik tahrikler karşısında yakın tarihinin en ağır güvenlik tehditleriyle karşı karşıyadır.
Güçsüz ve takatsiz düşürülen ülkemizde hükümet yönetme yeteneğini ve iradesini tamamen kaybetmiştir.
Son haftalarda toprağa verilen şehitlerimizin, bağrımıza bastığımız gazilerimizin ve terör mağdurlarının artış göstermesi, kanlı terör örgütünün hain emellerine ulaşma konusunda yeni bir aşamaya geçtiğini göstermektedir.
Hükümetin açılım adını verdiği “yıkım projesi”, PKK terör örgütüne hayallerinin bile ötesinde zemin ve imkan kazandırmıştır.
Bölünme dinamikleri, terör eylemleri refakatinde harekete geçmiş, AKP, PKK, Peşmerge ve İmralı sürece müdahil olarak rol ve sorumluluk paylaşmışlardır.
Bu karanlık tabloda, Türk milletinin birliği ve beraberliği ile Türk devletinin bütünlüğü üzerindeki tehditler kırılma noktasına dayanmıştır.
AKP iktidarı ile işbirlikçileri bu tehlikeli yolda ilerlemekte ısrarcı olurlarsa bunun vebalini taşımak ve elbette ki siyasi ve hukuki bedelini ödemek durumunda olacaklardır.
Ancak, bu hesabın tahsilatından daha da önemli ve öncelikli hale gelen husus, giderek artan toplumsal gerilimler, kutuplaşmalar, siyasallaşan bölücülük ve yıkıcı politikaların keskinleştirdiği etnik kışkırtmalardır.
Artan terör eylemlerinin neden olduğu gerilim, haklı ve demokratik toplumsal tepkilerin giderek kontrolden çıkacağı tehlikeli çatışmalara açık hassas bir ortam yaratmıştır.
Özellikle yıllardır süren bölücü terörün etkisiz tedbirlerle bir türlü bitirilemeyişi, etnik ayrımcılığın doğrudan hükümet tarafından dillendirilmesi, toplumda terörün bitirilemeyeceğine dair güvensizlik ve umutsuzluk uyandırmıştır.
Çoğalan şehadetlerin oluşturduğu heyecan dalgasını, kitleleri birbirine düşürmek için toplumsal bir zemin olarak görmek isteyecek odakların tahriklerine açık bir ortam fazlasıyla oluşmuştur.
Çok küçük bir kıvılcımın, tetiklenmiş bir kışkırtmanın bile boyut ve anlam değiştirerek yaygın toplumsal çatışmalara dönüşme riski özellikle sözde açılım, özde yıkım politikaları ile had safhaya ulaşmıştır.
Bu çatışma iklimi ve gerilim ortamı, PKK terör örgütünün yirmi altı yıldır elde etmeyi amaçlayıp ulaşamadığı etnik kutuplaşmanın, doğrudan hükümet eliyle geldiği ve temsil edildiği zirve noktasıdır.
Bizim, bir yılı aşan süredir “açılım” denen “yıkıma’ karşı ısrarlı uyarılarımızın toplumda kabul görmeye başlamış olması elbette ki ülkemizin esenliği açısından memnuniyet vericidir.
Özellikle Habur Sınır kapısından giriş yapan PKK’lılar için yapılan hükümet teşrifatı ile kutlama gösterilerinin kamuoyunda oluşturduğu infial milletimizin gerçekleri daha iyi görmesini sağlamıştır.
Ancak, bu acı gerçeklerin neden olduğu kırılgan ve hassas toplumsal yapı her an patlamak üzere yoğun bir öfke ve gerilimi de içten içe biriktirmiştir.
Bundan daha da vahimi ise hükümetin bunca can ve mal kaybına rağmen yıkım projelerini sürdüreceğine dair açıklamalar yapmaya devam ediyor olmasıdır.
Kimliklerin tahriki ile ülkemizi etnik ayrıştırma çabasındaki AKP zihniyetinin 2009 yılı yaz başından itibaren “Kürt açılımı” adı ile başlattığı “yıkım projesi” üzerindeki ısrarının süreceği gözlenmektedir.
Bu durum, yalnızca vatan evlatlarımızın acı kayıplarının devamının ilan edildiği talihsiz bir yanlışı, sapmayı ve inadı değil; aynı zamanda son derece gerilen toplumun tepkilerinin tahammül ve akıl sınırlarını zorlayacağını da işaret etmektedir.
Duyarsız kalınamayacak kadar ağır tahrikler ve travmalar karşısında, Başbakanın hazmettirme olarak formüle ettiği, milletimizi “kimliksizleştirme”, manevi değerlerimize karşı “duyarsızlaştırma”, teröre, bölünmeye ve ihanete karşı “alıştırma” siyaseti, milletimizin uyanması ile iflas etmiştir.
Yabancı başkentlerde kurgulanan küresel oyunun önündeki yegâne engel olarak duran Milliyetçi Hareket Partililere ve ülkücülere yönelik tahrik ve tuzakların öteden beri sahnelenmeye çalışıldığı herkesin bildiği gerçeklerdir.
Şimdi de, ülkemizi yıkmaya ve milletimizi parçalamaya niyetlenmiş cephenin yürüttüğü karalama kampanyalarının öncelikli hedefi, yıkıma başından beri tek başına direnen Milliyetçi Hareket Partisi ve mensupları olmuştur.
Geride kalan dönemde, iç ve dış gelişmeler karşısındaki milli duruşumuz, milli meseleler karşısındaki kırılmayan çizgimiz ve sorunlara kapsamlı ve kucaklayıcı yaklaşımımız, mensuplarımızı milli ve manevi değerlerin tek temsilcisi, Milliyetçi Hareket Partisini de ilkeli ve erdemli siyasetin merkezi haline getirmiştir.
Partimiz, geçtiğimiz yıllarda devleti veya milleti doğrudan hedef alan gerilimi ortadan kaldırmak üzere etkili siyasal hamleler yapmaya başlamıştır.
Bu nedenle, milletimizin yüksek hassasiyetleri ile oynamanın bedelini evlatlarımıza şehadetlerle ödetmeye başlayan AKP zihniyeti panik ve öfke halindedir.
Hükümet, yaşadığı çöküşü durdurmak için her yolu ve yöntemi meşru ve mubah göreceği bir çaresizliğin içine düşmeye başlamıştır.
Ülkemizi tehlikeli uçurumlara götürme konusunda karşısındaki en büyük engelin partimiz ve partililerimizin olduğunu bilen kanlı terör örgütü de yeni hesaplar içindedir.
Teröristler, çatışma başlatarak toplumsal neticeye ulaşmak için yüksek hassasiyete sahip kitlelerin tahrik edilmesinin sonuç verebileceğini görmüşlerdir.
Terörle mücadeledeki aczi, açılım denen yıkımla yaşadığı telaş hali hükümetin sözde çözüm adı altındaki her payandaya tutunmak zorunda kalacağını, ahlaki olsun veya olmasın her fırsatı deneyeceğini işaret etmektedir.
Siyaseten tutunabilmek için feda edemeyeceği hiçbir mukaddesat, değer ve maneviyat kalmamış olanların, koltuklarını kaybetmemek adına her türlü iftira, tuzak, yalan ve oyuna başvurmaları beklenmektedir.
Kanlı terörün ise özellikle partimize ve partililerimize yönelik eylem ve tahriklerini artırarak, hedefine doğrudan siyasetimizi ve kadrolarımızı alması ihtimali artmıştır.
Önümüzdeki hassas dönem boyunca, Milliyetçi Hareket Partisi’nin yöneticileri ve mensupları şu hususlara önemle dikkat ve riayet edeceklerdir:
1. Terör örgütünün saldırılarına uğramış her vatan evladının kaybı bizim için yeri doldurulamaz bir üzüntünün kaynağı, vatan topraklarına emanet edilişleri esnasında şehitlerimiz için yapacağımız son görev de vaz geçilmez minnet ve şükran borcumuzdur.
Onlara olan saygı ve sevgimizin açık bir göstergesi olarak vatanımızın birliği ve milletimizin beraberliği uğruna şehit düşen evlatlarımız uğurlarken son manevi görevimiz vakar ve huşu içinde gerçekleştirmeye devam edilecektir.
Ancak, bu ortamlarda vuku bulacak taşkınlık, gerginlikler ile manevi iklime mugayir davranışlardan uzak durulacaktır.
Toplumumuzun her kesimini çok yakından etkileyeceği anlaşılan önümüzdeki süreç içinde, bugüne kadar gösterilen sağduyu ve sükunet mutlaka korunacaktır.
2. Partimizin fikirlerini ve duruşunu topluma aktaracağı demokratik platformlar, kararlaştırılmış salon ve meydan mekanlarıdır.
Parti mensuplarımız, arkasında kimlerin olduğu meçhul, toplumun öfke ve hissiyatından beslenen, kontrol dışı gelişmiş ve partimizin düzenlemediği hiçbir toplantı ve gösteriye katılmayacaklardır.
3. Türkiye’deki her sorunun yegâne çözüm yeri TBMM’dir. Milliyetçi Hareket Partisi ülkemizin her sorununun farkındadır, çözümü için hazırdır.
Terör ve bölücülük de bu zemin üzerinde ve güçlü bir iktidarla mutlaka çözülecek, çözümü çareyi sokaklarda arayanlarla, fırsatı kardeşliğin bozulması olarak görenlerin tahriklerine karşı uyanık olunacaktır.
4. Partimiz, Türk milleti kimliğinde birleşerek millet olgusuna birlikte vücut veren bütün vatandaşlarımızı büyük Türk Milleti ailesinin onurlu fertleri olarak gören ve hepsini bir bütün olarak kucaklayan değerlerin sahibidir.
Kimsenin kökeniyle ve mezhebiyle ilgilenmeyen, bunları sorgulamayan vatan ve bayrak sevgisini asgari ortak payda olarak gören bir yaklaşımı savunmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi geride kalan yıllarda olgun ve toparlayıcı yaklaşımıyla toplumun bizleri yanlış ve eksik tanımasına neden olan olumsuz önyargıları sabırla, akılla ve zamanla aşmıştır.
Gelişmeler, bu duruşumuzun rahatsız ettiği mihrakların önümüzdeki dönem tahriklerini hızlandırarak, milliyetçilik fikriyatımıza, siyasal duruşumuza, kurumsal kimliğimize ve kadrolarımıza yönelebileceklerini ortaya koymaktadır.
Bu kapsamda;
- Milli müşterekler ve bizi millet yapan değerler ekseninde yapıcı, birleştirici, bütünleştirici olunacak; düşünce, tutum ve davranışlarla bu samimi duygular topluma aktarılacaktır.
- Kavga ve çatışma ortamları ile muhtemel kutuplaşma ve cepheleşmelerden mutlaka uzak durulacaktır.
- Milliyetçileri ve ülkücüleri marjinal ve itici göstermek ve partimizi tartışma ortamına çekmek için ortaya atılacak bulanık fikirler ve tuzaklara dikkat edilecektir.
5. Kamuoyu tercihlerini yönlendirmek için yapılan düzmece anket ve yoklamalar yaygınlaşmıştır. Bundan amaç partililerimizin dik duruşunda dalgalanmalar yaratmak, kutuplaştırıcı siyasetin aktörlerine yığınak hazırlamaktır.
Bu konuda mensuplarımız ve vatandaşlarımız bilgilendirilecek, bu tuzaklara karşı uyanık olmaları sağlanacaktır.
6. Bugün başka siyasal hareketlere ve maksatlara yönelmiş bazı şahısların medya kanallarını kullanarak milliyetçilik ve ülkücülük adına hakkımızda yönlendirme çalışmaları yürüttükleri gözlenmektedir.
Özellikle yaklaşan referandum sürecini etkileyecek bilgi kirliliğine ve tereddüt uyandıracak sinsi söylemlere karşı dikkat edilecek, yoğun bir bilgilendirme kampanyasıyla bu mihrakların çabaları etkisizleştirilecektir.
7. Önümüzdeki dönemin hassasiyeti dikkate alınarak açık ve kapalı toplantı ortamlarında tahrik ve tertiplere dikkat edilecek; yayın, ilan, afiş, pankart ve sloganlarda partimizin tüzük ve programında yer almayan, izin verilmemiş olanlar asla kullanılmayacaktır.
Günümüzde toplumla irtibatın daha yaygın olarak kullanılmaya başlandığı mobil telefon mesajları, internette sosyal paylaşım siteleri ve ağı, bilişim sistemlerinin haberleşme şekilleri ile ulaşılmış mesajlara riayet edilmeyecek veya bu teknolojik vasıtalar kullanılarak izin verilmemiş görüşme, haberleşme ve buluşmalar yapılmayacaktır.
Partimizin politikalarını ve tutumunu aziz milletimize aksettirmek maksadıyla ihtiyaç duyulacak fikir ve ifade birliği için Genel Merkez açıklamaları, toplantı konuşmaları, basın toplantıları, mesajlar ve yayınlar hassasiyetle takip ve analiz edilecek, münferit beyanatlardan uzak durularak ortak söylemlerin ve açıklamaların kapsamı ve sınırı bu esaslar çerçevesinde çizilecektir.
8. Bugün Türkiye’nin karşısına çıkartılan güvenlik sorunu, özü itibariyle, bir demokratik hak talebi ve bireysel özgürlük sorunu değil, açıkça etnik bölücü terör sorunudur.
Bugün için hepimizin birinci görevi, etnik tuzakları boşa çıkarmak ve bir kardeş kavgasını ne pahasına olursa olsun önlemektir.
Terörü önlemenin zemini ve yöntemi asla ve asla sokaklar değildir. Devletin kurumları ve güvenlik güçleri görevlerini yapacaklar, vatandaşlarımız da haklı olarak bunu talep edeceklerdir. Devlet ve kurumlar bunun için vardır.
Türkiye’nin, hayatın her alanında ağır buhran ve bunalım yaşadığı bir dönemde partimizin ve mensuplarımızın üstlendiği milli sorumluluğun önemi daha da artmıştır.
Maruz kalınacak tahrikler ne kadar ağır olursa olsun, sükunet mutlaka korunacak, topluma bu konudaki yegane çözüm iradesinin seçim sandığında olduğu anlatılacaktır.
İnancım odur ki, Milliyetçi Hareket Partililer tahrikler karşısında Büyük Türk Milleti’nin birliğini ve kardeşliğini korumak için bugüne kadar sergilediği kararlı, sorumlu ve ilkeli tutumu bundan sonra da aynı ruh ve bilinçle sürdürecektir.
Milletimiz müsterih olsun ki, partimiz hiçbir dayatma, tuzak ve senaryoya aldırmadan yalnızca büyük Türk milletinin yükselişi yolunda yürümeye, iktidara ulaşmaya ve her sorunu meşru zeminde çözmeye hazır ve kararlıdır."