A.A.
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 29, 2009 20:00
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Türkiye her yönden kuşatılmakta, iç ve dış güvenlik sorunları giderek ağırlaşmakta, milli değerlerimiz hor görülmekte, milli kimliğimiz tartışılmaktadır. Karşımızdaki tehlike çok yakın, çok büyük ve çok ciddidir” dedi.
Bahçeli, “Çözülen Ülke Türkiye ve Ülkümüz” konulu konferansta yaptığı konuşmada, toplumların geçmiş, bugün ve geleceği aynı anda yaşaması gerektiğini belirterek, bunlardan birinde sapma olması halinde, toplumların hedefsiz kalacağını söyledi.
“Büyük hedefler, büyük heveslerin, büyük hevesler ise büyük düşünenlerin eseridir” diyen Bahçeli, “Tarih basit fikirlerden büyük heyecanların, küçük heyecanlardan ise büyük ülkülerin doğduğuna şahitlik etmemiştir” şeklinde konuştu.
“Milletinin geleceğine odaklanmış, milli ülkülerle ülkülenmiş, sayısız gönül, dava ve inanç adamlarının Türk tarihini hem yaptığını hem de yazdığını” ifade eden Bahçeli, “Ne zaman bir buhran kapımızı çalsa, milletin devamına bir tehdit oluşsa yine millet içinden çıkan evlatlar, millet namına emaneti teslim alarak, milli bekanın devamını sağlamışlardır” dedi.
Ülkücü hareketin, “alnı açık, başı dik, vicdanı rahat, yüreği sevgiyle yüklü” çok sayıda “şehit ve kahramanla” dolu olduğunu söyleyen Bahçeli, davaları uğruna ölenlerin unutulmadığını, hatıralarının yaşatıldığını belirtti.
Bahçeli, çağdaş yorumuyla milletin, “geçmişte müşterekler oluşturarak bir araya gelmiş bütünleşmiş toplum” olduğunu, milletin oluşumunda dil, inanç, kültür, akrabalık ve soy birliğinin önemli rol oynadığını kaydetti.
Bir milletin anlam ve derinlik kazanması için ortak geçmişin şart olduğunu, gelecekte yaşama arzusu gösteremeyen milletin de tarih olmasının kaçınılmaz gerçek olduğunu söyleyen Devlet Bahçeli, “Bizim anlayışımıza göre Türk milleti tarihten gelmiş ve mutlaka ilelebet yaşayacak bir yüksek değerin adıdır” dedi.
“DİRLİĞİN KAYBOLDUĞU BİR BUHRAN YANI BAŞIMIZDA”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, binlerce yıllık milli tarih içinde bugün yaşananların, sıkıntılı ve sancılı bir dönemin emarelerini taşıdığını savunarak, Orhun Anıtlarında da tanımlandığı gibi Türkiye'nin, “ilin tartışıldığı”, “törenin bozulduğu”, “dirliğin kaybolduğu” bir buhranın yanı başında olduğunu iddia etti.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İlhamını ve sevgisini Türk milletinin köklü tarihinden alan ülkücü hareket, devletimizin ve milletimizin bekası için bugün dünden daha önemli görevlerle karşı karşıyadır. Zira, ne üzücüdür ki, bugün ecdadımızın geçmişte sergilediği küresel güç gösterilerinden oldukça uzaklara düşmüş bulunuyoruz.
Bir zamanların cihan devleti, şimdi dar bir coğrafyaya, küçük bir ekonomiye, yozlaşmış bir kültürün içine sıkıştırılmak istenmektedir. Anadolu'nun ceddimiz tarafından fethi ile birlikte kin ve intikam duyguları ile beslenen haçlı hayalleri, aziz yurdumuzu elimizden almak için Sevr'den sonraki kolladıkları ilk fırsatı yakalamış görünmektedir. Devletimiz kalıcı ve köklü stratejiler üretmekten çok uzak kalmış, küresel kaosun bir parçası haline gelmiştir. Başta ekonomisi olmak üzere, milli menfaatleri, gelecek projeleri ve milli varlığı egemen güçlerin inisiyatifine teslim edilmiştir. Bu teslim süreci yaklaşık yarım yüzyıldır milletimize yönelik oynanan ve dayatılan sessiz deformasyonun kaçınılmaz sonucudur. Söz konusu yönlendirmeden kaynaklanan zihniyet bozulması ve milli ataletten kaynaklanan kokuşma, sonuçta aydınlarımızın çekim alanını batıya ve özellikle okyanus ötesine yöneltmiştir.
Nizamülmülkleri, İbn-i Sinaları, Uluğ Beyleri, Farabileri, Akşemsettinleri çıkartan bu millet bugün hiçbir değer üretemez hale gelmiştir. Fason fikirler, içlerinde sinsice yerleştirilmiş virüsleri taşıyan süslenmiş kavramlarla bütün benliğimizi yiyip, tüketmektedir. Yozlaşmış bürokrasi, tekelci sermaye ve batıcı elitlerin koalisyonundan oluşan ittifak, küresel sermayeyle işbirliği yaparak, milli olan her şeyi tahrip etme gayretindedir. Bu saldırılardan yalnızca maddi kıymetlerimiz değil, kimlik ve kişiliğimizi inşa eden değerler sistemimiz de nasibini almaktadır. Zira yeni sömürgecilik, insanlığın binlerce yıllık tecrübelerinden süzülerek gelen milli kültürleri tahrip etmek istemektedir. Hedeflenen, kimliksiz insan yığınlarından oluşan, kolay idare edilebilir bir dünyadır. Bu yıkım süreci artık, bir milletin hayatta iken kendi ölümünü seçmesi demek olan 'toplumsal ötenaziye' doğru yol almaktadır.”
“ALT KİMLİKLERİN TAHRİKİ”
Küreselleşmenin, milli devletlerdeki yönetim iradesinin millet üstü birliklerle paylaşılmasını ısrarla dayattığını ifade eden Bahçeli, “bunun olmaması halinde alt kimliklerin tahriki devreye sokulduğunu” söyledi. Bahçeli, “dayatmanın özünün, 'ya üste bağlan ve egemenliği paylaş ya alta in, paylaşarak çözül” olarak formüle edildiğini savundu.
Bahçeli, bu siyasetin kaynağının eski olduğunu ve bir asır önce de Türk milleti üzerinde oynanmak istendiğini, oyunun “süngü ve iman gücüyle” bozulduğunu belirtti.
“Üzücü olan tarafı, bugün haritada aramızda mesafe bulunan Washington, Brüksel, Londra, Paris, Erivan ve Erbil sanıldığı gibi uzaklarda değil” diyen Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“Bu başkentlerin temsilcisi işbirlikçi zihniyetler aramızda ve maalesef topluma yön verecek mevki ve makamlardadır. Fabrikada iş adamıdır, mecliste politikacıdır. Üniversitede öğretim üyesi, cemaatin güvendiği kanat önderidir. Medyada patron, gazetede köşe yazarı, devlette bürokrattır. Bu karanlık tabloda, Türk milliyetçilerinin milli coğrafya, milli varlık ve milli beka için duyduğu kaygılar ve tehditler, 1919'lu işgal yılları ile örtüşmeye başlamıştır. Üstelik tehdit bu kez dışarıdan değil, içeriden gelmektedir. 'Şark Meselesi' adı verilen tarihi emellerin günümüzdeki Truva atı görevini şimdiki yöneticiler üslenmektedir. Bu zihniyet, Türk milletini çözmek, Türk Devleti'ni bölmek için dayatma projeleri üreten güçlerle 'kutsal bir ittifak' halindedir. Türkiye'de uygulanan küresel bir operasyonun son aşamalarına gelindiği anlaşılmaktadır.
İşbirlikçi bu iktidarın yönetiminde, Avrupalı milletimizi, Ermeni tarihimizi, aşiret reisleri devletimizi sorgular hale gelmiştir. Her gün başka bir başkentten gelen taciz, azar, aşağılama ve alay hükümet tarafından sineye çekilmektedir. 600 yıl dünyayı titreten kudret, bir avuç eşkıyayı ininde yok etmekten aciz duruma düşmüştür. Osmanlıyı yıkan kapitülasyonlar, bugün küreselleşme adıyla karşımızdadır. Dün Balkanlarda sergilenen mezalim, bugün Orta Doğu'da, Kerkük'te tekrarlanmaktadır. Türkiye'nin ufkunda kara bulutlar toplanmaktadır. Türkiye her yönden kuşatılmakta, iç ve dış güvenlik sorunları giderek ağırlaşmakta, milli değerlerimiz hor görülmekte, milli kimliğimiz tartışılmaktadır. Karşımızdaki tehlike, çok yakın, çok büyük ve çok ciddidir.”
“Türk Milleti'ne yönelen tehditler karşısında, ülkücülerden milletimizin uyandırılması, tahrikçilerin uyarılmasında meşru ve yasal imkan ve çizginin kullanmalarını” isteyen Bahçeli, “demokratik yönetimin sunduğu imkanların, bölücülere ayrılma talepleri konusunda fırsatlar sunduğu kadar, buna direnecek milliyetçiler için de aynı imkanları fazlasıyla sunduğunu” söyledi.
“ÜLKÜCÜLER, DEMOKRATİK ZEMİNİ KULLANACAKLAR”
Ülkücülerin, vatandaşların inançlarını yok saymadan, bir arada kardeşçe yaşamasını temin eden din ve vicdan hürriyetini savunmaları gerektiğini ifade eden Bahçeli, “Ülkücüler, demokratik zemini kullanacaklar, başka mecralarda, denetimsiz ortamlarda, kontrol dışına çıkabilecek maceralarda yer almayacaklardır. Bugün partimizi sokakta arayanlar aslında bize hiç bakmayan ve hiç görmeyenlerden oluşmaktadır. Ülkücülük ve milliyetçilik marjinal bir anlayış ve sokak hareketi değildir. Sokakta bulunmamıştır. Sokakta kurulmamıştır. Sokakta kaybedilmeyecektir” diye konuştu.
Konferansa, merkez ve teşkilat yöneticileri ve ülkü ocakları temsilcileri katıldı.
Bahçeli'nin konuşması sırasında partililer, Türk bayrakları ile parti flamalarını sallayarak sık sık slogan attı.