Güncelleme Tarihi:
İşte Bahçeli'nin Balgat Anadolu Gösteri Merkezi'nde gerçekleştirdiği konuşmasından satır başları:
Bugünkü bilgi ve tecrübelerimizle sabittir ki bizim öngörmediğimizi bilenler ve çözülmenin şifrelerini içten içe elitlere sızdıran ve hatta dayatan yabancı başkentler vardır. Biz bu konuda ecdadımızın bu yıkımın en iyimser haliyle, istemeden ama gelişmeleri de hesaba katmadan yaptığını düşünmek istiyorum.
TEK KAVRAM Ä°HANET
Bir asır sonra aynı küresel oyunlara bir kez daha düşenler için masum diyemeyeceğimiz gibi cahil tanımı bile bunları karşılamaya yetmeyecektir. Geride kalan yüzyıllarda başımıza ne geldiğini bilerek, bugün aynısını yaşatanları açıklayacak tek kavram kalmıştır o da ihanettir.
MÄ°LLETÄ°MÄ°Z TECRÃœBELÄ°DÄ°RÂ
Milletimiz yeterince tecrübelidir. Bunların bedelinin kan küçülme isyan savaş ve milli mücadeleyle ödendiği de bilinmektedir. Tanzimat ve meşruiyet yöneticilerinin yaptığı yanlışlarının tekrarının ne anlamı vardır ne de farklı bir sonuç karşımıza çıkacaktır.
Şimdi hataların bedelini ödemek için neleri feda edeceğiz? Hangi insanımızdan hangi toprağımızdan vazgeçeceğiz. Bir devlet bu hatayı bir kere yapar. Aydın ise bu şuursuzluğu şayet ders çıkarmamışsa tekrarlamaz. Yıkımın yenisine ne Türkiye’nin ne de Türk milletinin tahammülü vardır. 130 yıllık çözülmenin tüm aktörleri bugün de karşımızdadır. İşbirlikçi basın mensupları ve lobiler, batıya tapınan yerli misyonerler, geride kalmış olmayı milletine yakıştıran taklitçiler, kalkınmayı sadece parlamento, zenginliği lüks semtlerdeki vitrinlerde görenler, kurtuluşu dış dünyanın vizyonunda arayanlarla, el birliğiyle ülkemizi bölünmeye götürenler bugün de mevcuttur. O günkü aktörlerin hepsi şimdi de vardır. O gün bu yıkım yaşanırken olmayan tek güç bugün vardır. İftiharla söylüyorum ki buradadır. Bu muazzam kudretin adı milliyetçi hareket partisidir.
HAKLARIMIZI HELAL ETMEYECEĞİZ
Bugün partimizin hiç olmadığını, üç hilalin hiç parlamadığını düşünün. Ülkemizin en ücra köşelerinde bize gönül verenlerin hiç bulunmadığını sayın, Türkiye’nin hangi musibetlerle yüz yüze geleceğini, meydanı boş bulacaklarının nasıl at koşturacaklarını düşünün.
Biz başkaları, günlük birilik çıkarları peşinde koşuıyor diye, küresel bir sarmalın dibine çekiliyor diye, felaketleri ön göremiyor diye, siyaset olsun diye ülkemizin geleceğini ateşe atamayız. 12 Eylül 1980’le elbette hesaplaşacağız, çekilen çileleri hafızalarımızda taşıyacağız, haklarımızı asla helal etmeyeceğiz, bunlar bizim iki cihanda namusumuza emanettir. Ama bizim unutmayacaklarımız sadece bunlar mıdır? Soracağımız hesaplar bu dönemden mi olmalıdır? Devrin şartlarında, en müşkül anlarda, gösterdiğimiz fedakarlıkları bir gün hatırlamayanların oyuncağı mı olacağız?
KÄ°MSE BUNA KANMAZ
Kim bu can verenler diye merak edip, ardımızdan bir Fatiha okumayanlarla mücadeleye mi gireceğiz? Bunlar nasıl yaşıyorlar diye merak edip, hatırımızı bile sormayanların figüranı mı olacağız? Hayır. Yüreğinde millet sevgisi olan hiçbir arkadaşım buna kanmaz. 7.5 yıldır milliyetçi kadrolarda her görevde en az ihtilal hükümeti kadar kan kusturan bu alçaklara inanmaz.
Dün halklara özgürlük diyerek ülkücülere kurşun sıkan hainler karşımızdaydı. Bugün ise aynı sloganın yeni sahibi, milletimizi 36’ya bölmek isteyen Recep Tayyip Erdoğan karşımızdadır. Milletimizi kimliklere ayırmak isteyen PKK ve uzantıları karşımızdadır. Vereceğimiz mücadele yine bu zihniyetledir. Geçmişte verdiğimiz şerefli mücadeleyi de hatırlayacağız. Hatıralarını yaşatmaya devam edeceğiz, ama ağaçlara tek tek bakarken önümüzde orman olduğunu da fark edeceğiz. Küçük hesaplara takılıp, büyük hesapların oyuncusu olmayacağız. Küresel güçlerin bölgemizdeki kanlı tezgahları dağıtacağız. Bize düşen öncelikli görev budur.
 ZEMZEMLE ZEHİRİ BİRLEŞTİRİYORLAR
İçine haklı ve masum gelişmeler olarak sinsice yerleştirilmiş hilelere takılmayacağız. Mekruh ile mubahın bir arada olmayacağını idrak edeceğiz. Zemzemle zehri birleştirip altın kasede içirmeye çalışanlara kanmayacağız.
Tüm yasalar millet için vardır. Millet devlet ile egemen olur. Milletini bölen ve parçalayan anayasa teklifi baştan yanlıştır. Kutsal olan Anayasa değildir. Anayasa eğer bir devlet ve millet varsa uygulanır. Tarihi ve toplumu dışlayarak sos
Anayasa değişiklikleri konusundaki gelişmelerin milletin bekası açısından düşünülmesi önemli olacaktır. Dikkat edeceğimiz önemli husus budur. MHP 21. yüzyılın ilk çeyreğinde üzerinde geniş mutabakatı sağlandığı yeni bir Anayasal yapıyla yol alınmasını arzulamaktadır. Ülkemizi içine kapalı, demokrasisini geliştiremeyen bir ülke haline getirerek yeni çağın dinamiklerini kavrayamayacağınında farkındadır.
PKK VE AKP HEDEFLERİ ÖRTÜŞÜYOR
Şimdi olduğu gibi bu sorulara verilecek cevap hayır olacaksa, kimsenin bizi taşeron olarak kullanmak istemesi, MHP’nin felakete çözüm ortağı olmasını istemek hakkı değildir.
AKP yıkımı kabul ettirmek için tehlikeli bir siyaseti tercih etmiştir. PKK ve AKP’nin siyasi hedef ve talepleri örtüşmektedir. Başbakan ve AKP zihniyeti yıkım denen açılımdan, kimliklerin kışkırtılmasından vazgeçmediklerine göre bunlar ileriki anayasa paketlerine bırakılmıştır.
Diyeceğim şudur ki hiç kimse MHP’den, yegane varlık nedenimiz ve bağlılığımızın kaynağı olan aziz millet bağlılığının aşamalı olarak tahrip edilmesine desteğe bekleyemez isteyemez ve MHP de bu talepleri sineye çekemez.
MHP SİNEYE ÇEKMEZ
Bildiğniz gibi AKP tarafından kabul edildikten sonra onaylanıp, referanduma sunulan anayasa değişikliğinin iptali için yapılan başvuru sonuçlanmıştır. Mahkemenin yetkisini aşarak verdiği karar uyarınca, değişiklikler 12 Eylül 2010 günü referanduma başvurulacaktır. MHP hayır oyu kullanacaktır. Hayır kararının gerekçe nedenleri şunlardır:
1- Anayasa metinleri kutsal metin değildir, değiştirilmelidirler. 1982 Anayasa’sı değişmek zorundadır. Ancak anayasa kavramının anlamı gereği bu gelişimin toplumsal ihtiyaçları kendi talebinden karşılaması şeklinde olmalıdır. Geniş toplumsal mutabakatla hazırlanıp doğru zemine oturtulmadığı zaman anayasa’nın etkili olması beklenmemelidir. MHP, milletimizin önceliklerine ve taleplerine cevap vermeyen ve dışarıdan sipariş edilen Anayasa değişikliklerine Hayır oyu verecektir.
2- Anayasalar toplumsal mutabakatla, demokratik tartışma iklimiyle hazırlanmak durumundadır. Toplumu oluşturan herkesin azami taleplerini önce dinlemek sonra değerlendirmek esas olmalıdır. Bu durumda uzlaşma ahlakı kültürü, ortamı oluşturulmaldırı. Tek başımıza metin hazırladık, beğenen beğendi, beğenmeyen beğenmedi ne yapalım görüşü, kafalarda başka hesaplarda olduğu anlaşılmıştır. MHP olgunlaşırken, katkısının sorulmadığı ve başkası tarafından dayatılmış kararlara katılmayarak anayasa değişikliklerine hayır oyu verecektir.
3- Anayasalar siyasal ve toplumsal huzurun barışın, kardeşliğin işbirliğinin hiç değilse asgari düzeyde yaşandığı ortamlarda vücut bulan bir yapıda devam ederler. 1982 Anayasasının da askerlerin seçtiği sivil bir komisyon hazırlamıştır. Uygulanacak ortamın demokratik toplumsal zemine oturtulmasıdır. Bugün siyaset tıkanmıştır. Devlet kurumları arasında ağır çatışmalar vardır. Yasama yürütme ve yargıda gerilimler mevcuttur. Siyasal normalleşme süreci başlatmadan, bugünkü hükümete dayalı siyasi tablo değişmeden
Anayasa değişikliliğinin 24. döneme bırakılmasına yönelik söylemimizin gerekçesi de budur. Bu dönemde uzun ömürlü bir sonuca ulaşması için asgari moral ve huzur bulunmamaktadır. MHP, sağlıklı bir sonuç alınamayacağı için anayasa değişiklerine hayır diyecektir.
4- Anayasaların değişmesine ihtiyaç duyacak doğal ortam gerilimlerde uzak, kutuplaşmanın yaşanmadığı bir ortama ihtiyaç göstermektedir. Yıllarca toplumun yapay kamplara bölünerek siyasi rant sağlanmaya çalışıldığı da vakiidir. Toplumsal uzlaşmayı temsil etmesi gereken Anayasa, şimdiden tartışılmaya başlanmıştır.