Güncelleme Tarihi:
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Bahçeli, 5 Şubat 2008 tarihinin, laiklik ilkesinin Anayasaya girişinin 71. yıldönümü olduğunu hatırlatarak, “Bu vesile ile Türk Milletinin ve Cumhuriyetin kuruluş ilkelerini, demokrasiyi ve ortak milli ve manevi değerlerini bir bütün olarak kucaklamak ve bunları bir arada yaşatmak, yüceltmek ve savunmak iradesi ve kararlılığına olan sarsılmaz güvenimizi belirtmek istiyorum” diye konuştu.
İstanbul Zeytinburnu Davutpaşa'da bir atölyede meydana gelen patlama sonucunda, 22 kişinin hayatını kaybettiğini, 120'ye yakın kişinin de yaralandığını hatırlatan Bahçeli, Almanya'da meydana gelen ve nedeni kuşku uyandıran bir bina yangınında da 9 Türk vatandaşının öldüğü haberlerinin herkesi derinden üzdüğünü bildirdi.
Bahçeli, yaşanan her iki elim olayda hayatlarını kaybedenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, tedavisi sürenlere de acil şifalar diledi.
Bahçeli, üniversitede başörtüsü sorununu çözüme kavuşturmak için TBMM çatısı altında başlatılan sürecin ilk aşamasının tamamlandığını, MHP ve AK Parti'nin bu amaçla hazırladıkları ortak Anayasa değişikliği teklifinin Anayasa Komisyonunda görüşülerek kabul edildiğini hatırlattı.
Anayasa değişikliği teklifi üzerinde Genel Kurul takvimi hakkında bilgi veren Bahçeli, Anayasa değişikliğinden sonra Yüksek Öğrenim Kanununun Ek 17. maddesinde yapılacak yeni düzenleme için yasal sürecin başlayacağını söyledi. Bahçeli, ana muhalefet partisinin Anayasa ve yasa değişikliklerini Anayasa Mahkemesine götüreceğini açıklaması karşısında, Anayasal yargı sürecinin de Anayasadaki esaslar dahilinde kendi mecrasında yürüyeceğini bildirdi.
Bahçeli, başörtüsü sorununu Türkiye'nin gündeminden çıkartmak için iyi niyetle başlatılan bu sürecin; toplumun çeşitli kesimlerinde farklı tepkilere yol açtığını, bu konu etrafındaki tartışma ve değerlendirmelerin, mitingler, protesto gösterileri ve basın açıklamalarıyla yeni boyutlar kazanarak sürdüğünü belirtti.
TÜRBAN TARTIŞMALARI
Çok yönlü bir istismar aracı olarak kullanılan başörtüsü sorununun, bugün de maalesef gerilim dinamiği olarak görüldüğünün anlaşıldığını dile getiren Bahçeli, şunları söyledi:
“Bu konuda gösterilen bazı tepkilerin içeriği ve üslubu, bu sorunun kangren haline gelmesinin nedenlerini ve bu durumun sorumlularını bir kere daha gözler önüne sermiştir. Bazı tepkiler demokratik tartışma adabının dışına çıkarak hakaret ve hezeyan boyutlarına taşınmış ve toplumda korku yayma yarışına dönüşmüştür. Böyle bir zeminde sürdürülen tartışmalarda akla, insafa ve hukuka sığmayan suçlamalarda bulunulmuştur. Bunlardan bir kısmı, sahiplerinin ruh sağlığı hakkında ciddi endişeleri davet edecek şekilde tezahür etmiştir.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu süreçte “Anayasal düzeni yıkarak din devleti kurmak; Anayasa suçu işlemek; bölücü ayrılıkçı unsurların yararlanacağı bir ortam yaratmak” gibi haksız ve mesnetsiz suçlamaların, sorumsuzca dile getirildiğini, üniversite kapılarının kapatılması ve boykot tehditlerinin seslendirildiğini, “Cumhuriyetin değerlerini koruma” adına direnme, kavga ve çatışma çağrılan yapıldığını, milli iradenin tecelli ettiği yegane yer olan TBMM'nin yasama yetkisini tanımama anlamına gelecek beyanlarda bulunulduğunu bildirdi.
“KIŞKIRTICI SÖYLEMLER...”
Bu kışkırtıcı söylemlerin, samimi endişe ve tespit boyutlarını aşarak neredeyse temenni niteliği kazandığını kaydeden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Temel kavramların içini boşaltarak bunların bir çatışma aracı olarak kullanılması ve bunlar etrafında cephe mevzilerinin sınırlarının çizilmeye çalışılmasının, çok tehlikeli bir toplumsal çatışma ortamının şartlarını hazırlamak olduğu ne yazıktır ki görülememiş veya gözardı edilmiştir. Bu tahrikleri, Cumhuriyetin değerlerini koruma düşüncesiyle yapanların çok iyi bilmesi gerekir ki kanunların tanınmayacağının peşinen ilan edilmesi ve herkesin ön yargılara dayalı kendi hukuk alanı yaratmaya çalışması, hukuk devletine olan inançla bağdaşmayacak, ortak değerlerin korunması amacına da hizmet etmeyecektir. Bu yola sapılması ise kaos ortamına davetiye çıkarmak olacaktır.”
MHP Lideri Bahçeli, toplumun bir bütün olarak ilgilendiren hassas konularda geniş tabanlı bir anlayış birliği oluşması için demokratik bir tartışma zemininin mevcudiyetinin vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu söyledi.
“ESASLAR DOĞRU KONMALI”
Başörtüsü sorununun çözümü sürecinde konunun böyle bir zeminde her yönüyle tartışılması ve bu sürecin her aşamasının tam bir açıklık içinde yürütülmesinin, haklı endişe ve kaygıların giderilmesi bakımından büyük önem taşıdığını ifade eden Bahçeli, “Ancak burada esaslar doğru konmalı, gerçekler saptırılmamalı” dedi.
Bahçeli, bunun herkes için asgari bir ahlaki yükümlülük olduğu ve başta siyaset kurumu olmak üzere, toplumsal düşüncelerin oluşmasında etkili olan her kesimin bunun bilinci içinde hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
“Başörtüsü konusunda kamplaşmaları tahrik edecek, gerçekleri bilinçli olarak saptırarak topluma korku salacak şekilde felaket tellallığı yapılması da hiç kimseye yarar sağlamayacaktır” diyen Bahçeli, son günlerde sorunun tanımı ve çözümün niteliği konusundaki bazı saptırma çabalarının, bu bakımdan üzüntü ve esef verici olduğunu bildirdi.
İDDİALARI YANITLADI
Başörtüsü konusundaki iddialara da değinen Bahçeli, şunları söyledi:
“Birinci iddia, baş örtmenin yüksek öğrenim kurumlarında serbest bırakılmasını öngören düzenlemelerin üniversitelerle sınırlı kalmayacağı; bunun ilk ve orta öğretime ve kamu kesimine yayılmasının yolu ve önünün açıldığıdır. Bu iddia yersiz ve dayanaksızdır. Anayasa ve yasa değişiklikleriyle yapılması amaçlanan şudur:
Anayasada yapılan değişikliklerle; kamu hizmetlerinden bireysel hak olarak yararlananlar bakımından ayrımcılık yapılamayacağı daha açık olarak hüküm altına alınmış ve kanunda açıkça yer almayan nedenlerle hiç kimsenin yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemenin yüksek öğrenim kurumlarıyla ve bu haktan yararlananlarla sınırlı olacağı Anayasa normu haline getirilmiştir. Bu gerçekler ortadayken, bu düzenlemenin ilk ve orta öğretime yaygınlaşacağını ve kamu hizmetlerinde çalışanların da aynı haklardan yararlanacağını iddia etmek, çok açık bir istismar çabasıdır. MHP; daha önce her vesileyle açıkladığı gibi, üniversiteler dışında böyle bir düzenlemeye kesinlikle karşıdır. Bu konudaki samimiyet ve kararlılığımıza herkes inanmalıdır.”
Devlet Bahçeli, kendileri dışında böyle bir düzenlemeyi aklından geçirebilecek olanlar için bazı hukuki emniyet mekanizmalarının, yeni düzenlemelerle getirildiğini ifade ederek, “Bu yolla korkuları körükleyerek, siyasi rant sağlama peşinde koşanlar şu gerçekleri unutmuş görünmektedir; bugünkü Anayasa ve yürürlükteki kanunlara göre, kılık-kıyafeti diğer öğretim kurumları ve kamu hizmetleri için serbest bırakmak, kanunla yapılabilecektir” dedi.
“ÇARŞAF VE PEÇENİN DE ÖNÜ KESİLMİŞTİR”
Böyle bir adım atmak isteyen iktidar çoğunluğunun, bunu basit bir yasa ile yapmasının mümkün olduğunu dile getiren Bahçeli, “Ancak şimdi Anayasada yaptığımız düzenleme ile bunun yüksek öğretim kurumlarıyla sınırlı olacağının bir Anayasa normu olarak açıkça belirtilmesi, bundan sonra ilk ve orta öğretim kurumlan ve kamu kesimi için yapılması düşünülebilecek düzenlemeleri daha da zorlaştırmıştır” görüşünü ifade etti.
Bundan sonra bu konuların kanunla düzenlenemeyeceğini, bunun için anayasa değişikliğinin gerekeceğini ifade eden Bahçeli, “Görüleceği üzere, yüksek öğrenim için yapılacak düzenlemeler bunun ilk ve orta öğretime ve kamu kesimine de uygulanmasının önünü açmamış, aksine bu yolu daha da zorlaştırmıştır” diye konuştu.
“Esas itibariyle bir sınırlandırma düzenlemesi olan Ek 17. maddenin, üniversitelerde hangi kıyafetin serbest olacağını tanımlayarak, sakıncalı kıyafetlere üniversitelerde yer olmadığını hükme bağladığını” anlatan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Buna göre, yürürlükteki kanunlarla sarık, cübbe ve benzer kıyafetlerle üniversitelere girilemeyecektir. Başın örtülmesinde kişinin yüzünün açık olması ve kimliğinin tanınması şartı getirildiğinden, çarşaf ve peçenin de önü kesilmiştir. Mevcut kanunlarla yasaklanmayan çarşaf ve benzeri giysiler çene altına taşan kıyafetler olduğundan, bunların bu yolla yasak kapsamına alınması mümkün hale gelmiştir. Bütün bu gerçekler karşısında, yapılacak düzenlemeler sonrası peçe, çarşaf, sarık ve cübbenin de üniversiteye gireceğini söylemek, ahlak ve insaf ölçüleriyle bağdaşmayan bir saptırma olacaktır.”
AK PARTİ İLE BELGE İMZALANDIĞI İDDİASI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başörtüsü konusunda partisi ile AK Parti'nin “Bu yoldan dönülmeyeceği hakkında yazılı bir taahhütname imzaladıkları” yolundaki habere de değindi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın da bu sahte senaryoya sarılarak, 2 partinin, “ölmek var dönmek yok yaklaşımı içine girdiği, bu yönde aralarında protokol yaptıkları, 'davadan dönen kalleştir' anlayışı içinde hareket ettikleri” iddia ve ithamın da bulunduğunu belirten Bahçeli, “Buradan açıkça belirtmek isterim ki bu nitelikte bir belge imzalandığı iddiası tek kelimeyle yalandır” dedi.
Bahçeli, 2 parti temsilcilerinin yapılacak değişikliklerin alt alta sıralandığı bir metni, bu mutabakatı liderlere sunarak onaylarını almak amacıyla imzaladığını belirterek, “Ana muhalefet partisi Sayın Genel Başkanının da bu hayali senaryoyu gerçek gibi kabul ederek, buna dayalı bir siyasi tutumla ortaya çıkması, kendilerine hakim olan istismar niyetlerinin boyutlarını ve muhalefet krizinin derinliğini gösteren bir ibret vesikası olmuştur” diye konuştu.
“TAHRİKLERE KARŞI TEYAKKUZ HALİNDE OLUNMALI”
Anayasa ve yasa değişiklikleri süreçlerinin tamamlanarak yeni düzenlemelerin yürürlüğe girmesiyle, üniversitelerdeki tatbikatın, buna göre düzenleneceği yeni bir uygulama döneminin başlayacağını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu sürecin gerginlikten uzak bir şekilde ve en az sancılı olarak yürütülmesinde üniversite yöneticilerine, öğretim görevlilerine ve öğrencilere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu hassas dönemde herkes tahriklere karşı teyakkuz halinde olmalı, üniversitelerin bir çatışma alanına dönüştürülmesine imkan vermeyecek bir sağduyu ve
sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir. Başörtüsü nedeniyle doğan bir
mağduriyetin giderilmesi, mağdurlar bakımından bir rövanş olarak görülmemeli, başı açık öğrencilerin kendilerini bir baskı ve tehdit ortamında hissetmelerine yol açacak hareketlerden kesinlikle kaçınılmalıdır. Kılık kıyafet farklılıkları bireysel hayat tarzı tercihlerinin bir tezahürü olarak kabul edilmeli, baş örtünme devlete ve rejime bir meydan okuma vasıtası haline getirilmemelidir.
Bu konuda üniversite yönetimleri gereken her tedbiri almalı, bunu vesile ederek bir baskı ve tehdit ortamı yaratmaya yönelebilecek olanlara karşı zorlayıcı önlemleri tereddütsüzce uygulamalıdır. Başı açık öğrencilerin özellikle taşra üniversitelerinde yoğun bir baskı altında kalacakları, başörtüsünün serbest bırakılmasının, başı açık öğrenciler için tehlike ve tehdit oluşturacağı algısı, toplumun geniş kesimlerine hâkim bir düşünce ve endişedir. Bunun yok sayılması, yersiz ve geçersiz görülmesi hem mümkün değildir, hem de doğru değildir. Bu kesimlerin kaygılarının
giderilmesi bir zorunluluktur. Hiçbir özgürlüğün, başkalarının hak ve
özgürlüklerine tecavüz edecek veya bunları yok edecek şekilde kullanılamayacağı evrensel bir hukuk ilkesidir. Bu ilke Anayasamızın 14. maddesinde de ifadesini bulmuştur.
Bir kimsenin başının örtülü olması nedeniyle yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakılamayacağı kabul edilirken, bu hakkın başkalarının hak ve özgürlüklerini tehdit edecek, bunları tehlikeye düşürecek şekilde kullanılamayacağı da aynı şekilde kabul edilmelidir”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin, kimseyi bir tercihe ve taraf olmaya zorlamadığını belirterek, “MHP, Anıttepe ile Kocatepe arasına çekilmiş çelikten bir halattır” dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, son dönemde MHP'yi hedef alan tahrik, hezeyan ve suçlamaların bulunduğunu anımsatarak, MHP olarak suçlamalar karşısında milli duruşlarını sergilediklerini dile getirdi.
Bahçeli, yapacağı açıklamaların demokrasi ve inanç manifestosu olarak da hatırlanmasını istedi.
Türk Devleti'nin, Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde verilen muhteşem bir bağımsızlık ve kurtuluş mücadelesi ile aziz Türk milletinin evlatları tarafından kurulduğuna işaret eden Bahçeli, devlet ve milletin bütünleşmesi ve dayanışmasının üzerine sağlanmış bu mutabakatın siyasi tarihte zaman zaman kesintiye uğradığına vurgu yaptı. Bahçeli, “Çıkarılacak bunca dersten ve alınan mesafeden sonra, bu sorunların aşılmasının kaçınılmaz olduğunun, yapay korku ve tahriklerle daha fazla devam edilemeyeceğinin artık anlaşılmış olması gerekmektedir. Toplumsal kardeşliğin ve devlet-vatandaş ilişkilerinin böylesine zedelendiği ve karşılıklı güvenin sarsıldığı dönemlerde, ülkemizin nasıl bir kargaşaya sürüklendiği, yaşanan buhranların demokrasimizi müdahalelere nasıl açık hale getirdiği tarihi bir acı gerçektir” diye konuştu.
“MHP'NİN EN ÖNEMLİ GÖREVİ...”
Devlet Bahçeli, MHP'nin en önemli görevinin, kutuplaşma ve gerilimin müzmin tarihini oluşturan, milletin değerleri ile devlet yönetimi arasındaki yapay ve anlamsız çatışmanın son bulması için çaba göstermek olduğunu bildirdi.
Bahçeli, “Milletinden kopuk bir devlet yapılanmasını dayatmak isteyenler ile devleti kendi istekleri ve istismar alanları doğrultusunda kurgulamak isteyen odakların her buhran yarattıkları dönemde, karşılarında MHP ve onun seçkin mensupları yer almış, kutlu değerleri uğruna siper olmuşlardır” dedi.
Yarım asırdır, karşılaştığı tüm engellemelere rağmen milliyetçiliğin, bir siyasi tavır olarak MHP kadrolarınca halka ulaştırıldığını anlatan Bahçeli, devlete ve millete yönelen tehdit karşısında bu kaygıyı duyan vatan evlatlarının MHP etrafında toplandığını söyledi.
Bahçeli, “Milliyetçi Hareket, TBMM dışında kaldığı dönemlerde de milletinin yetki verdiği ölçüde, TBMM içinde hizmet vermeye başladığı süreçte de siyasi gelecek kaygılarından tamamen uzak bir yaklaşımla, 'Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben' anlayışı ile hareket etmiş ve bunu bir siyasi ilke ve düstur olarak benimsemiştir. MHP, Türkiye'de birlik ve beraberlik içerisinde toplumsal barışın, huzur ve güven ortamının tesis edilebilmesini arzulamaktadır” ifadesini kullandı.
MHP lideri Bahçeli, MHP'nin, geçtiğimiz yıllarda devleti korumak veya milleti temsil adına ortaya çıkan kronik çatışma aktörlerinin yarattığı gerilimi ortadan kaldırmak üzere, tam bir sorumlu muhalefet anlayışı ile siyasal hamleler yapmaya başladığını kaydetti.
“LAİKLİK İSTİSMARCILARININ HEDEFİ MHP'DİR”
MHP'nin, kurulduğundan beri karşıtlarının sürekli eleştiri ve sataşmalarına maruz kaldığını öne süren Bahçeli, “Bir yandan ırkçı, faşist, kafatasçı olarak suçlanmaya, diğer yandan ise maneviyat dünyamızın samimiyeti tartışılarak, hareketimiz toplum nazarında değersizleştirilmeye çalışılmıştır” dedi.
Bu çabaların amacının, Türk milliyetçiliği fikrinin ülkenin idari ve ideolojik merkezinden uzaklaştırılması ve milliyetçilerin milletin gönlünden ve değerlerinden uzak tutulmak istenmesi olduğunu savunan Bahçeli, şunları söyledi:
“MHP'ye yönelik sistematik bir karalama kampanyasının diriltilmek istendiği görülmektedir. Partimizin artık mutlaka çözülmesi gerektiğine inandığı bir yasağın kaldırılması girişimi, kendilerine Cumhuriyet bekçiliği vehmeden mihraklar tarafından toplumun önüne yeni bir tartışma ve çatışma alanı olarak konulmaya çalışılmaktadır.
İnanç istismarının aktörlerinden sonra bu kez de ortaya çıkan laiklik istismarcılarının da hedefi MHP ve Türk milliyetçileridir.”
“SÖZDE MEKTUPLA BAŞLATILAN KARALAMA KAMPANYASI”
Partilerinin iradesine ve görüşlerine ipotek koymaya yeltenen zihniyetlerin sözde “Mektup” adı altında karalama ve telkin kampanyası başlattıklarını ifade eden Bahçeli, girişimlerin bu güne kadar olduğu gibi, bundan sonra da MHP'nin mensuplarında asla yankı bulmayacağını söyledi.
Bahçeli, şöyle devam etti:
“Yüreği vatan ve millet sevgisi ile çarpan parti mensuplarımıza, Atatürk'ü ve Cumhuriyeti hatırlatacak kadar küstahlaşan bu mihrakların arasında, çeyrek asır önce ülkemizdeki demokratik rejimi değiştirmek için fırsat kollayanlar ile Cumhuriyetin yıkılmasını derinden derine planlayanların bulunuyor olması, eski ve yarım kalmış hesapların ve kinlerin tekrar ortaya çıkartılmak istendiğinin bir işaretidir.
Üniter ve milli devlet yapısının parçalanması gibi Cumhuriyetimizi temelinden sarsacak ağır tehditlerin kapımızda olduğu bu süreçte; Cumhuriyet rejimi ve laik devlet düzeni adına kaygılar vehmederek, demokrasi karşıtı arayışa yönelenlerin, sanki MHP ile gizli veya açık bir mutabakat ve gönül birliği içindeymiş gibi hayal kırıklığına uğradıklarını beyan etmeleri anlaşılır bir durum değildir.
Bilinmelidir ki devletimizin ve milletimizin temel değerlerini korumayı bir siyasi proje olarak ortaya koymuş MHP'yi, hiç kimsenin Cumhuriyet veya laiklik karşıtı olarak suçlaması veya bu kavramları öğretmeye kalkışması kabul edilemez bir hezeyan ve küstahlıktır.”
“TÜRK MİLLİYETÇİLERİ MÜCADELE EDERKEN...”
Türk milliyetçilerinin, cumhuriyetin büyük tehditlere maruz kaldığı karanlık yıllarda gözlerini kırpmadan mücadele ettiğini ve bu mücadelenin akabinde en ağır haksızlıklara uğradığını belirten Bahçeli, bugün MHP'den devlet adına tavır bekleyenlerin o günlerde hangi görevlerde bulundukları ve milliyetçi gençlere hangi gözle baktıklarının kendileri tarafından çok iyi bilindiğini söyledi.
Bahçeli, “MHP'nin, milleti ve devleti kucaklayıcı siyasetini bilmeyen, attığı adımları, aldığı kararları günübirlik gelişmeler zannedenleri, Türk milliyetçilerinin hiç bir tesirin veya mihrakın koltuk değneği olmadan bugünlere gelen ilkeli ve tutarlı çizgilerine bir kez daha bakmaya çağırıyoruz” dedi.
Partisinin, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleriyle, milli ve manevi değerlerinin, siyasi ve toplumsal çatışma alanı olmaktan çıkarılması için üzerine düşen sorumlulukların gereğini yapmaya hazır ve kararlı olduğunu bildiren Bahçeli, “Unutulmamalıdır ki inanç ve değer üzerinden yapılan kısır ve sonu olmayan çekişmeler, vatandaşlarımızın inancına gösterilecek tahammülsüzlüklerle birlikte, bunların siyasi mücadele aracı haline getirilmesi, siyasi ve sosyal bünyemizde ciddi tahribatlara yol açacaktır. Bu itibarla Türk milletini, temelsiz ve amaçsız tartışmalara, sadece bulundukları yerleri sağlamlaştırmak ve pozisyonlarını kuvvetlendirmek için kısır çatışmalara çekenleri Türk tarihi ve aziz milletimiz hiçbir zaman iyi anmayacak ve affetmeyecektir” diye konuştu.
“ANKARA İKİ ÖNEMLİ TEPE ÜZERİNDE SEMBOLLEŞMİŞTİR”
MHP lideri Bahçeli, “Bedeli kanla ödenerek Büyük Atatürk'ün önderliğinde kurulmuş Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara iki önemli tepe üzerinde sembolleşmiştir. Bunlardan biri devletimizi kuran ve milletimizi kurtaran aziz Atatürk'ün naaşının bulunduğu Anıtkabir'i barındıran Anıttepe, diğeri ise inanç hürriyetimizin ve manevi değerlerimizin sembolü olan bir mabedi barındıran Kocatepe'dir” diyerek şunları kaydetti:
“MHP, kimseyi asla bir tercihe ve taraf olmaya zorlamadan, her ikisini de en yüksek seviyede benimseyen ve temsil eden, bu değerler arasındaki rabıta ve bağın kopartılmasına asla izin vermeyen duruşu ile Anıttepe ile Kocatepe arasına çekilmiş çelikten bir halattır.
Milliyetçi Hareket din ve vicdan özgürlüğünün, laikliğin teminatı, savunucusu ve koruyucusudur. Partimiz bu değerleri yalnızca savunmanın da ötesinde, birbirleri ile bir terkip oluşmasını arzulamaktadır. Bu yapının yıkılmasına da istismarına da çatıştırılmasına da izin vermeyecektir.
Türk Milliyetçilerine Atatürk'ü, Cumhuriyeti ve laikliği veya samimiyetle bağlandığımız inançlarımızı öğretmek veya hatırlatmak; kendi yanılgılarını ve ön yargılarını milliyetçiliğin bir kusuru gibi dayatmak hiç kimsenin, haddi ve hakkı değildir. Milliyetçi Harekete gönül vermiş aziz vatandaşlarımızın ve Türk Milliyetçilerinin, kimseden milli tarihimizi ve kutlu değerlerimizi öğrenmeye ve onlardan akıl almaya asla ihtiyacı yoktur.”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, konuşmasında, MHP'nin, herkesin istediği ve arzuladığı gibi tanımlayabileceği ve bir şablona sokabileceği bir parti olmadığını vurgulayarak, “MHP'nin şerefli siyasi geçmişi, değişmeyen ilke ve inançları ve kırılmaya uğramadan bugünlere taşınan siyasi çizgisi, aziz milletimiz tarafından çok iyi bilinmektedir. Bizim devletle, Cumhuriyetle, milletle ve ortak değerlerle hiçbir devirde sorunumuz olmamıştır. Bunlara yönelik tehdit ve tehlikeler ise her zaman sorunumuz olmuştur, bundan böyle de sorunumuz olacaktır” dedi.
“TAHRİKLERE KARŞI UYANIK OLUN”
MHP'nin, Türkiye'nin milli birliğinin, toplumsal huzurunun ve dayanışmasının temel harcı ve sigortası olduğunu ifade eden Bahçeli, Türkiye'yi kamplara ve kutuplara ayırarak, çatışma ortamına davetiye çıkaranlara geçit vermeyecek yegâne siyasi gücün de vicdanlarda tescil edilmiş bu kimliğiyle MHP olduğunu söyledi.
Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı:
“Gelişmeler, geçmişte yaşanmış olan kısır ve gergin tartışmaların önümüzdeki dönemde yoğunlaşacağının işaretlerini vermektedir. Bu süreçte aziz milletimizi tahriklere karşı uyanık olmaya, inanç sahiplerini istismarcılardan uzak durmaya, MHP'nin değerli mensuplarını ve Türk milliyetçiliğine gönül vermiş dava arkadaşlarımızı ise devlet ve millet değerlerimizi müştereken kucaklayıcı muhterem fikirlerimizi aziz milletimizle acilen paylaşmaya çağırıyorum.
Türkiye'nin ufkunu karartmak için her yönden tahriklerin yarıştırıldığı bugünkü nazik sürecin, 'Büyük Türk Milletinin' hasletlerine yakışır bir şekilde, şaşmaz bir sağduyu ve hoşgörü ruhuyla sonuçlandırılacağına olan inancımı bir kere daha belirtiyorum.”