Güncelleme Tarihi:
Bahçeli, “demokratik açılım” konusunda, TBMM Genel Kurulunda yapılan genel görüşmede, partisinin görüşlerini açıkladı.
Sözlerinin başında, terörle mücadelede vatan ve bayrak uğruna toprağa düşen şehitleri rahmet, minnet ve şükranla andığını ifade eden Bahçeli, gazilere de şükranlarını sundu.
“Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 89 yıllık kutlu tarihinin en talihsiz günlerinden birisini yaşamaktadır” diyen Bahçeli, Türk milletinin kurtuluşu, bağımsızlığı, hürriyeti ve birliğinin en büyük temsilcisi olan, en muhteşem mekanı olan bu çatı altında konuşulan konulardan üzüntü duymamanın mümkün olmadığını söyledi.
Bahçeli, “Türkiye'yi 7 yıldır derin uçurumlara sürükleyen, yönetim iradesini başka başkentlerin yörüngesine oturtanların, milleti bölme hayallerinin burada tartışılmak durumunda kalınmasının son derece kaygı verici olduğunu” vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Hükümet eliyle Türkiye için bölünme modelleri arayışına girilmesine, siyasi tarihimizde ilk defa şahit olunmaktadır. Dün, Meclisin ilk Başkanı olan Mustafa Kemal'in Anadolu'ya çöreklenmiş işgalcileri atmak için verdiği mücadeleye bakınız. Bugün, aynı çatı altında bulunanların getirdikleri tekliflere bakınız. Dün, bir milletin bağımsızlık savaşını tıpkı bir savaş karargahı gibi doğrudan yönetmiş muhterem kahramanların vatanı kurtarmak için verdikleri mücadeleye bakınız. Bugün, bu mücadeleyi sorgulatmaya çalışanların çırpınışlarına bakınız. Dün, Malazgirt'ten buyana bu toprakları vatan yapmak için can vermiş milyonlarca aziz şehidin ve gazinin mücadelesine bakınız. Bugün, şehidini sorgulatan bir anlayışın düştüğü çaresizliğe bakınız. Dün, dağınık, moralsiz, umutsuz, yoksul bir milleti bir araya getirmek için elele vermiş; yılgın, küskün, moralsiz kitlelerden büyük bir millet meydana getirmiş kahramanlara bakınız. Bugün, aynı muhteşem milleti otuzaltıya bölmeye çalışanların heveslerine bakınız.”
“BUGÜN BURADA NEYİ TARTIŞACAĞIZ?”
“Bugün burada neyi tartışacağız?” diyen Bahçeli, şu soruları yönetti:
“Nasıl bölüneceğimizi mi? Nasıl ayrılacağımızı mı? Kardeşlerimizi nasıl terk edeceğimizi mi? Bugün burada hangi konuda uzlaşacağız? Devletimizi nasıl parçalayacağımızı mı? Topraklarımızı nasıl taksim edeceğimizi mi? İllerimizi kimlere vereceğimizi mi? Bugün burada hangi karara varacağız? Şehitlerimize nasıl ihanet edeceğimizi mi? Gazilerimizi bir kez daha nasıl yaralayacağımızı mı? Asker, polis ve korucularımızın hatıralarını nasıl ayaklar altına alacağımızı mı? Aylardan beri görüşmek, buluşmak, konuşmak, temas kurmak istiyordunuz. İşte buradayız. Milletimizin gözü önünde ve onun şahitliğinde bilmek ve duymak istiyoruz: Maksadınız bunlardan hangisidir? Bize ne anlatmak istiyorsunuz? Bizden istediğiniz nedir? Bunların hangisini tartışıp, hangisinde uzlaşacağız? Bunların hangisini kabul edip, hangisine destek vereceğiz? Bunların hangisine onay verip, hangisini savunacağız? Ve Allah esirgesin, bunlara izin verirsek, göz yumarsak, görmezden gelirsek, Muhterem ecdadımıza, ne diyeceğiz? Ne anlatacağız? Ne söyleyeceğiz? Şayet varsa, bir yolunuz ve bahaneniz siz söyleyiniz. Gafletteydik, uyuyorduk, güçsüzdük mü diyeceksiniz? Görmedik, bilmedik, düşünmedik mi diyeceksiniz? Oy peşindeydik, günü kurtarmaya çalışıyorduk mu diyeceksiniz? Bu mekanda ayakta alkışladığınız küresel güçler, öyle istiyordu, pazarlıklar böyleydi, arkamızdan itiyorlardı mı diyeceksiniz? Ne yapalım, strateji kuruluşları böyle tavsiye ettiler. Birbirinden değerli zevat da böyle buyurdular. Çaresiz kaldık, boynumuzu eğdik mi diyeceksiniz? Devlet kurumları görülmemiş uyum içindeydi, Birileri de önümüzde fırsat var, kaçırmayalım demişti, Biz de razı olduk mu diyeceksiniz? Bunun hesabını iki cihanda nasıl vereceksiniz?”
“TÜRK MİLLETİ BUNU KABUL ETMEZ”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türk milletinin bunu asla kabul etmeyeceğini ifade ederek, mezhebi, kökeni, yöresi ne olursa olsun, hiçbir kardeşinin buna razı olmayacağını bildirdi.
“Türkiye bir ve bütün olur, bu oyuna gelmez. Kardeşliğine, birliğine ve varlığına musallat olan bu tehlikeyi elinin tersiyle iter” ifadelerini kullanan Bahçeli, sonsuza kadar var olmanın inancıyla, yıkımın muhataplarına da hak ettiği dersi vereceğini söyledi.
Bahçeli, “Yaşattığı buhranın, sarstığı kardeşliğin, tehlikeye düşürdüğü birliğin hesabını da mutlaka sorar. Ve niyet sahiplerini uyarıyorum, MHP'nin Mecliste bulunan 69 kişilik birbirinden değerli arkadaşlarım ve milyonlarca Türkiye sevdalısı, al bayrağımıza kem gözle bakanların hakkından gelir. Bugün aldığınız oya bakıp, 'Türkiye'nin tamamıyız' deyip duruyorsunuz, dikkat edin; Hakkari'den, Edirne'ye, Artvin'den, Muğla'ya, Van'dan İzmir'e, Trabzon'dan Mersin'e kadar bu kutlu vatanda yaşayan bütün kardeşlerim hesaplarınızı boşa çıkartır ve gerçeklerle yüzleştirir” diye konuştu.
Türk milletinin bugün son derece endişeli, huzursuz ve tedirgin; karşılarındaki sorunun da çok ciddi bir beka sorunu olduğunu ileri süren Bahçeli, bu açılımın amacı, anlamı ve sonuçlarının iyi ve doğru anlaşılmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.
Bahçeli, bunun meşruiyetinin değerlendirilmesinde, yegane ölçünün, Anayasanın çizdiği hukuki ve siyasi çerçeve olduğuna dikkati çekerek, Anayasanın bu konudaki hükümlerine işaret etti.
“PKK açılımının bu temel ilkeler ışığında anlaşılması ve değerlendirilmesi kaçınılmazdır” diyen Bahçeli, Türkiye'nin son 25 yıldır milli varlığını hedef alan silahlı terör ve bölücülük sorunuyla karşı karşıya olduğuna anlattı.
Bu süreçte, terörle mücadelede çok ağır bedeller ödendiğini vurgulayan Bahçeli, bu şerefli mücadelede 2002 yılına gelindiğinde terörün belinin kırıldığını, bitme noktasına getirildiğini söyledi.
“TERÖRE TESLİM OLMA NOKTASINA GELDİ”
AK Parti hükümetinin, terörün sıfır noktasına geldiği bir Türkiye devraldığını öne süren Bahçeli, ancak, aradan geçen 7 yılda terörün yeniden tırmandığını, etnik bölücülük hiçbir dönemde görülmemiş bir şekilde cüret ve mevzi kazandığını öne sürdü.
“Bugün Yüce Meclisin önüne PKK açılımıyla çıkan AKP hükümeti, yedi yıllık iktidarı dönemindeki acz ve zafiyetlerden sonra terör örgütüne teslim olma noktasına gelmiştir” diyen Bahçeli, şözlerini söyle sürdürdü:
“Terörle mücadele bırakılmış, terörle müzakere ve mütareke süreci başlatılmıştır. Terörün tasfiyesi yerine, milli kimliği ve milli devleti tasfiye etmek için yola çıkan hükümet, bölücülüğün önünü açmıştır. Terörün talepleri siyaset sahnesine taşınmış, etnik bölücülük meşruiyet zemini kazanmıştır. PKK açılımıyla yapılmak istenen, terörün silah ve şiddetle yapamadığının siyasi yollarla hayata geçirilmesidir. Yüce Meclis maalesef bugün PKK'ya teslimiyetin belgesi olan bu yıkım projesini görüşmektedir. Hükümetin PKK açılımının hareket noktası; terörden beslenen bölücülük sorunun etnik ve meşru kimlik ve hak talebi sorunu olarak tanımlamasıdır. Sorunun kaynağı ve esası; bireysel hak, temel hürriyetler ve demokratikleşme özlem ve talepleri değildir. Yapılmak istenilen, bireysel kültürel haklar değil, oluşturulmak istenen bir azınlığın kolektif olarak kullanacağı siyasi azınlık haklarıdır.”
“HAREKET NOTKASI YANLIŞ VE SAKATTIR”
Bahçeli, AKP'nin açılım sürecinin hareket noktası ve temelinin, bu nedenlerden dolayı yanlış ve sakat olduğunu belirtti. Terörün baskı altına aldığı vatandaşların yegane siyasi temsilcilerinin, eli kanlı veya silahı bırakmış
teröristler değil, yalnızca bu çatı altında bulunanlar olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Bu vatan, bundan bin yıl önce gerçek sahibini bulmuştur. Aradan geçen on asır, bu coğrafyadan tarihe damgasını vurmuş bir büyük milleti ortaya çıkarmıştır. Bunun adı Türk milletidir. Bu iftihar ettiğimiz beşeri varlık, köklerin, kökenlerin, dillerin, mezheplerin üstünde bir maddi ve manevi bağ ile birleşmiştir. Bizleri bir araya getiren, acılarımız, anılarımız, zaferlerimiz, hüzünlerimiz ve coşkularımız olmuştur.
Her çekilen halay, her dövülen davul, her buluşulan düğün, her açılan duvak, her doğan çocuk, her sallanan beşik, her tüten ocak, her can veren şehit bizi bir millet yapmıştır. Bin uzun yılda kız alıp vermiş, fetihlere katılmış, işgale direnmiş, vatanı kurtarmış, birlikte üzülmüş, sevinmiş, ağlamış ve gülmüştür. En önemlisi de evlatlarımız bu değerler uğruna şehit düşmüştür. Tekraren ilan ediyorum: Bizi bugüne getiren kökenimiz, doğduğumuz yer, muhterem anamızın dili, ruhumuzu teslim ettiğimiz inancımız ve mezhebimiz ne olursa olsun, bizim adımız Türk milletidir.”
Bahçeli, son 200 yılda bu coğrafyada yaşananların tamamının, bu tertemiz ve soylu milleti Anadolu'dan göndermek üzerine oynandığını bildirdi.
“BURASININ ADI TÜRKİYE, MİLLETİNİN ADI TÜRK MİLLETİDİR”
Türkleri Anadolu'dan atmak hayalinin, yüzyılları aşarak günümüze kadar ulaşan vazgeçilmez bir emel olduğunu dile getiren Bahçeli, “Aziz milletimiz, altı asırlık hükümranlığının sonucunda, ana yurda, baba toprağının sınırlarına, asli unsurun ocağına dönmüştür. Bu tarihten sonra, büyük Türk milleti için dönülecek başka toprak parçası, gidilecek başka göç güzergahı ve verilecek başka vatan köşesi de kalmamıştır. Anlamakta ve anlamlandırmakta güçlük
çekenlere tekrarlıyorum: Burasının adı Türkiye, milletinin adı ise Türk milletidir” diye konuştu.
Bahçeli, ya bu topraklar ve üzerinde yaşayan milletin bir ve bütün tutulacağını, ya da Türk milletinin Anadolu'dan atılacağını ve tarihten silineceğini ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi:
“Bilmeyenleriniz varsa, ben buradan tekraren söyleyeyim; bunun adı tarihi Şark meselesidir ve tarafları bellidir. Bir yanda Türk milleti, diğer yanda yedi düvel. Bir yanda milletimiz, inançlarımız, değerlerimiz ve bayrağımız; diğer yanda haçlı zihniyeti. Bugün adının değişmiş olması, maskelerin değişmiş olması, bu tarihi emelleri değiştirmemiştir. Bunu görmek lazımdır. Bunu bilmek lazımdır. Adına ne denirse denilsin, ister fırsat, ister çare, ister yol haritası, ister açılım, dayatılmak istenenler Şark Mesele'sinin bugünkü uzantısıdır.”
Bahçeli, coğrafya tartışılırsa, milletin, millet tartışılırsa devletin, devlet tartışılırsa bayrağın, bayrak tartışılırsa varlıklarının ortadan kalkacağını belirterek, şunları ifade etti:
“Bunlar ne fantezi bir düşünce, ne bir vehim, ne bir sendrom, ne bir paranoyadır. Binlerce yıllık insanlık tarihinin, yüzlerce yıllık milletler mücadelesinin, millet olmanın inceliklerine nüfuz edebilmiş bir yüksek fikriyatın, derin duyuşun ve milli tarihe vakıf olmanın eseri ve sonucudur. Bunlar benim şahsi fikrim değil, bin yıllık millet varlığının bu topraklarda tutunmak için, kanla, gözyaşıyla, çileyle bugüne aktardıkları stratejik miras ve emanetlerdir. Bütün bu gelişmeleri ve yorumlarımı, iyi niyetli olduklarını düşünmeye devam etmek istediğim iktidar partisinin değerli milletvekillerine ve yüce meclise hatırlatmak isterim. Bir kez daha düşününüz. Bir kez daha oynanan oyunun bütününü tarihi perspektif ile dün, bugün ve gelecek vizyonuyla değerlendiriniz. Karşımızda, yeni bir Sevr dayatması olduğunu mutlaka göreceksiniz. Yüzyılın başındaki küresel aktörlerin, oyunların ve parçalanma taleplerinin sadece isim değiştirmiş olduğunu da bileceksiniz.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, içi ve içeriği bilinmeyen bir demokrasi arayışı için Türk milletini dağıtmak ve harcamak gibi bir lüksün olamayacağını söyledi.
Genel Kurulda, “Demokratik Açılım” ile ilgili genel görüşmede konuşan Bahçeli, Hükümetin çeşitli isim zinciri arasından en sonunda karar kıldığı kavramın, “Milli Birlik Projesi”, bunun formülü olarak da sunduğu reçetenin “Demokrasi” olduğunu söyledi.
Her ikisinin de çağdaş bir toplum arayan herkes için cazip, sıcak gelen, hoşa gidecek davetkar kavramlar olduğunu kaydeden Bahçeli, “Burada bu kavramların nasıl bir makyaj içerdiğini, bunların hangi niyetleri maskelediğini açıklayacak değilim. Zaten buna da zaman yoktur” dedi.
Demokrasinin, kendileri için de vazgeçilmez temel siyasi zemin olduğunu kaydeden Bahçeli, ancak demokrasinin aynı zamanda, içi boş bir demokrasi arayışında ülkelerini maceralara atan yöneticiler için, ustaca hazırlanmış bir tuzak anlamı da taşıdığını ifade etti.
Özellikle emperyal fikirlerin ve emellerin çağımızda en iyi saklandığı sığınağın demokrasi iddiası olduğuna işaret eden Bahçeli, şunları söyledi:
“En güçlü bahane ise mazlum milletlere demokrasi götürme olmuştur. Terörist başı bile ayrı bir devlet kurma fikrini 'demokratik Cumhuriyet' denilen bir istismarın içine sıkıştırmak durumunda kalmıştır. Hükümetin, Kürt sorunu diyerek başlattığı sözde açılım süreci de kısa zamanda demokrasi ambalajının arkasına saklanmıştır.
Başbakan Erdoğan, gittiği her yerde 'demokrasinin eksikliğinden', sorunları 'demokrasinin çözeceğinden' bahsetmeye başlamıştır. Sayın Cumhurbaşkanı da yasama yılının açılışındaki konuşmasının tamamına yakınında, farklılaştırma odaklı düşüncelerini demokrasiye atfederek yapmıştır.
Elbette demokratik kültürün yeni gelişme alanları, demokrasi fikrini de demokrasi ihtiyacını da değiştirip geliştirmektedir.
Ancak, Sayın Başbakan'ın etnik kimlikleri kaşırken kullandığı ve Sayın Cumhurbaşkanının da farklılıklara vurgu yaparken sözünü ettiği eksikliğin, gerçekten bir demokrasi noksanı olup olmadığı tartışılmalıdır.”
“FERTLER ARASINDA AYIRIM YOKTUR”
Kimliklere yönelik bir baskıdan söz edebilmek için vatandaşların sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri düzenleyen Anayasaya bakılması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Burada temel soru, milletimize mensup ve devletimize vatandaşlık hukuku ile bağlı olan kişilere ırkı, dini, dili, mezhebi veya kökeni itibariyle kanunlar nezdinde bir ayrımcılık yapılıp yapılmadığı konusudur” dedi.
Anayasanın hükümlerince, Türkiye'de fertler arasında hiçbir sebeple ayırım olmadığını dile getiren Bahçeli, her ferdin, Anayasada da gösterilen bütün insan hak ve özgürlüklerine sahip olduğunu kaydetti. Bahçeli, hiçbir vatandaşın, yasalar karşısında eşit vatandaşlık haklarını fiilen ve hukuken kullanamadığını iddia edemeyeceğini veya bu haklardan mahrum olduğunu söyleyemeyeceğini ifade etti.
Devlet Bahçeli, “Bugün gerçekten de iddia edildiği gibi ülkemizin bir bölümünde bir eşitsizlik var ise bu, yılların ihmaliyle oluşmuş yokluk ve yoksulluğun neden olduğu mahrumiyettir. Bir demokrasi sorunu ve özgürlük eksikliği varsa bunun önündeki engeller de devlet yapımızda ve yasalarımızda değildir.” diye konuştu.
“SOSYAL VE EKONOMİK TEDBİRLER ALINMALI”
Yöredeki vatandaşların tam bir mahkumiyet içinde bulundukları katı feodal yapının ve terörün neden olduğu ferdi özgürleşme sorunu bulunduğunu belirten Bahçeli, bu özgürlüğün, kimliklerin kaşınmasıyla değil, feodal baskı ortamının ve terör baskısının ortadan kaldırılması için sosyal ve ekonomik süreci hızlandıracak tedbirlerin alınmasıyla mümkün olabileceğini vurguladı.
Bahçeli, 7 yıldır iş başında olan Hükümetin bu tedbirleri almasında bir engel olmadığını kaydederek, “Ancak, bunları ihmal edip, ferdin sahip olduğu haklar dışında millet bütünlüğü içinde yer alan bir topluluğa değişik adlar altında, siyasal haklar vermeye çalışmanızı kabul etmeyiz. Edemeyiz” dedi.
Devlet Bahçeli, şayet Türkiye'de insanların bir kısmında kendilerini ifade edememe sorununun varlığı iddia ediliyorsa, bu sorunun çözümündeki engelin anayasal değil sosyolojik ve ekonomik olduğunu söyledi.
Milletleşmeye katılamayacak kadar geri bağ ve bağlantıları aşamamış bir ferdin, hangi dili konuşursa konuşsun, sorunların asla tükenmeyeceğini anlatan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti, bugüne kadar hangi etnik kökenden gelene menşeini sormuş ve ayrımcı muamele etmiştir? Kucaklayıcı ve konuksever gönlüne sığınmak isteyen hangi topluluğu reddetmiş, hangisini menşei itibariyle aşağılamıştır? Hangi Başbakan'a, hangi Bakana veya hangi iş adamına kökeni nedeniyle farklı muamele yapılmış, bireysel yükselme yolları sözde ayrımcılık nedeniyle tıkanmıştır? Kim ülkemizde kökeni nedeniyle, anasının dili nedeniyle, yönetime, siyasete, ticarete, idareye, memuriyete, bürokrasiye giremediğini iddia edebilir? Kim cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanı, general, profesör, vali, bürokrat ve büyükelçi olamayacağını söyleyebilir?
İşte bu yüce Meclis çatısı altında ve hükümet bünyesinde yer alan arkadaşlarımıza lütfen bakınız. Fikirlerine katılmayız, düşüncelerini benimsemeyiz, hatta şiddetle karşı çıkarız, ama aileleriyle de doğdukları yörelerle de iftihar ederiz. Hepsi bizim milletimizin evlatlarıdır. Bu yörelerden gelen sayın üyelere hayatın her alanında kapı açan bir hukuk sistemi, neden birilerini dağa çıkmaya sevk etmiş olsun?
Hükümetin yapacağı şey, kimlikleri kaşımak değildir, tahrik etmek değildir. Bir;i önce otuz altıya bölüp, sonra tekrar bir yapmaya çalışmak değildir. Türk milleti zaten birdir, devleti birdir, vatanı birdir, bayrağı birdir ve lisanı birdir. Yapacağınız iş, teröre teslim olmak değil, ortadan kaldırmaktır.”
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Kendilerinden çözüm önerileri istendiğini belirten Bahçeli, bu önerileri şu şekilde sıraladı:
“Yurt içinde ve yurt dışındaki bütün teröristler silahlarıyla birlikte teslim olmalıdır. Tamamı Türk adaletine hesap vermeli ve verilecek hükme rıza göstermelidir. Yokluk, işsizlik, yoksulluk çemberini kırarak bu mevkilere kadar ulaşmak için yola çıkmış diğer evlatlarımızın önünü açacak tedbirleri geliştirmektir. Anayasa, ülkemin herhangi bir yerinde doğmuş vatandaşıma ülkemdeki her mevki ve makama yükselme hak ve imkanlarını sonuna kadar vermektedir.
Anayasayı kurcalayarak, kolektif kimlik ve hakların oluşmasına cevaz vererek ulaşacağımız sonuç, bilmelisiniz ki kutuplaşma, bölünme, çatışma ve ayrılıştır.”
Devlet Bahçeli, devlet çöküntüye uğrasa da demokrasi kesinti yaşasa da eğer millet ayaktaysa, yıkılmamışsa, dağılmamışsa, ayrışmamışsa kaybedilen bu değerlerin tamamını yeniden inşa etme imkanının her zaman var olduğunu kaydetti. Bahçeli, “Geçmişte 15 olduğunu söylediğimiz yıkılışların, 16 kuruluşla sonuçlanmasının esas nedeni ve gerçek dayanağı da budur. Milletin varlığını ve birliğini koruması ve sürdürmesidir” dedi.
“İÇERİĞİ BİLİNMEYEN DEMOKRASİ ANLAYIŞI”
Bahçeli, içi ve içeriği bilinmeyen bir demokrasi arayışı için Türk milletini dağıtmak ve harcamak gibi bir lüks olamayacağını ifade etti. Bahçeli, bu arayışı, devletin ve özellikle milletin önüne çıkaran anlayışların, iyi niyetli bile olsalar, nasıl yıkıma götürebileceğini anlamak ve ders almak için son iki asırlık tarihe bakmalarının yeterli olacağını söyledi.
Mustafa Reşit Paşa'nın, Mehmet Ali Paşa'nın, Fuat Paşa'nın ve Mithat Paşa'nın siyasal hayata katkılarının olduğunu inkar edemeyeceklerini kaydeden Bahçeli, ancak aynı şahısların, Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkıma kadar götüren sürecin mimarları arasında olduklarının da gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı.
“TEMEL KAYGIMIZ, YENİ KİMLİKLER OLUŞTURULMASI”
Temel kaygılarının, sürecin, millet bütünlüğünü parçalayarak, yeni kimlikler oluşturması olduğunu belirten Bahçeli, ortaya çıkan bu kimliklerin, kendilerine yeni idari çekim merkezleri bulacağını ve millet yapısının parçalanarak, milli ve üniter devletin çökme noktasına geleceğini ifade etti.
Bahçeli, kendilerinin siyaseti birleştirme ve uzlaştırma üzerine inşa ederken, Hükümetin tercihinin ayrıştırma ve farklılaştırma üzerine olduğunu öne sürdü.
Siyaset kurumu eliyle toplumda ortaya çıkacak olan benzeşme ile barış, refah, huzur ve gelecek üzerinde ittifak sağlanabileceğini belirten Bahçeli, böylesi bir kaynaşma sürecinin devam etmesiyle bir devlet çatısı altında ve millet kimliği ile yaşama arzusunun güçlü ve kalıcı halde tutulabileceğini anlattı.
Millete dayalı güçlü ülkelerin tamamına yakınının, yeni kimlik oluşturacak ve kolektif ayrılıklara yol açacak girişimleri reddeden anlayışları geliştirdiğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“Kaynaşma ile bir arada yaşama, farklılaşma ile ayrışma arasında istense de istenmese de yakınlaşma ve doğal paralellik olacaktır. Kısaca aykırılıkların ayrılıklara; benzeşmelerin birleşmelere temayül göstermesi kaçınılmazdır.
Farklılıklar sürekli vurgulanarak, körüklenerek, kışkırtılarak birlikte yaşama imkanı nasıl sağlanacaktır? Önce üniter yapı içinde otonomi, sonra federasyon ve sonra bağımsız devlet kurma talepleri nasıl önlenecektir? Yıllardan beri Avrupa Birliğinin dayatmalarıyla, sözde aydınların oluşturduğu işbirlikçi lobilerin baskısıyla bitmek bilmeyen taleplere karşı verilecek tavizin son sınırı nerede çekilecektir? Aldıkça iştahı kabaran ve adım adım emellerine yaklaşan bölücülüğün duracağı yer neresi olacak, Hükümetin direnci nerede ortaya çıkacaktır?
Birilerinin ayrıştırmaya, bölmeye yönelik talepleri demokrasi içinde görülecekse, bilinmelidir ki; bizim misli ile göstereceğimiz tepkiler de aynı demokratik çerçevede olacaktır. Dikkatinize sunmak isterim, kesinlikle vermek istemeyenlerle, ısrarla almak isteyenler arasındaki engeller zayıfladığında, mesafeler kısaldığında, taraflar görüş menziline girdiğinde ortaya çıkabilecek gelişmeler hakkında aranızda bir fikri olan veya öngörü geliştiren var mıdır? Özellikle açılım sürecini farklılıklar üzerine oturtmaya çalışanlar, PKK taleplerine göz kırpanlar bu sorulara gerçekçi bir cevap vermek durumundadırlar.”
Devlet Bahçeli, bu cevapları vermeleri gereken ancak hazırlıkları olmayanlara, hayatın müştereklerinin bağlayıcı kuvveti, farklılıkların zayıflatıcı etkisinden mutlaka üstün olduğunu hatırlatmak istediğini söyledi.
“SOYUT DEMOKRASİ, SANAL AÇILIM”
“Herkes anasının dilini konuşup konuşmamak hususunda serbesttir” diyen Bahçeli, bunun gündelik hayattaki özel münasebetlerin kurulmasında bir engel oluşturmadığını, buna mani olacak kimsenin de olmadığını söyledi.
Ancak resmi dilin dışındaki ikinci bir dilin kamusal alanda resmiyet kazanmasının milletin birlik ve devamlılığını durduracağını kaydeden Bahçeli, “Eğer Türkçemiz, hepimizin günlük iletişim dili olmaktan çıkarsa bilimin, sanatın, yargının, eğitimin, idarenin dili olmaktan da adım adım çekilir ve sonunda yönetim gücü ortadan kalkar.
Bahçeli, “Soyut bir demokrasi putu peşinde ve sanal açılım paketleri ile milletin ufalanmasına göz yummalarının ve millet birliğinden vazgeçmelerinin asla mümkün olmayacağını söyledi.
DEMOKRATİK AÇILIM
Devlet Bahçeli, “Sözde açılım projesinin”, bölgede su ve enerjiyi ele geçirmek, kontrol altında tutmak ve stratejik olarak rezerve etmek isteyen küresel gücün yazdığı Büyük Ortadoğu Projesi'nin dayatması olduğunu iddia etti.
Devlet Bahçeli, şöyle devam etti:
“Tarihi kökleri itibariyle sömürgeciliğe karşı duruşu ve mazlum İslam ülkelerinde mücadelesi bilinen siyasi İslamcılığın bugünkü fason sahipleri, bu proje ile küresel oyununun parçası haline gelmiş ve ırkçı noktaya sürüklenmişlerdir..
İmralı, PKK, AKP, Peşmerge ve ABD'nin birlikte oynadığı bu oyunun sonunda milletimizin birliğinin, devletimizin tekliğinin, bin yıllık kardeşliğimizin devamı asla mümkün değildir.
'Farklılıklarımız zenginliğimizdir' bahanesiyle kurcalanan kimliklerin tahrikiyle uyanacak etnik ayrımcılığın, sosyolojik zeminde tutunmasıyla birlikte ne anayasalar, ne yasaklar, ne tavsiye kararları ve ne de sözde demokratik açılımlar bu yıkımı durdurmaya yetmeyecektir.
Bu aşamaya kadar bile, PKK terör örgütünün 25 yılda yapamadığı ayrışma ve husumeti Hükümet kısa sürede başarmış ve terör örgütü ile kahraman, fedakar şehitlerimizi, gazilerimizi ve aziz yöre halkını aynı kefeye oturtmuştur.
Türk Milleti adı ile oluşmuş milli kimliğin kırılması ile sonuçlanacak süreçte alt kültürlerin kimlik haline gelmesiyle derin bir ayrışma ve husumetin tohumları atılmaya başlanmıştır.
Bu gelişmelerle birlikte, vatan topraklarını ve kardeşliğimizi canı pahasına savunan vefakar ve fedakar yöre halkının ve korucuların çaresizleştirilerek, PKK'nın insafına ve zulmüne teslim edilmesi tehlikesi ortaya çıkmıştır.
Milliyetçi Hareket, oyunu görmüş, okumuş ve bozmuştur. Başbakan'ın geri adım atarak, sıkıştığı anlarda sığındığı takiyye alışkanlığı ile milletin, devletin, bayrağın ve vatanın tekliğine vurgu yapmak zorunda kalmasının nedeni budur.”
Devlet Bahçeli, Hükümet'e yönelik, “Girdiğiniz yoldan dönmemekte ısrarlı iseniz, açılım ortağınızla birlikte elele veriniz ve hodri meydan, bölünme yasalarını çıkartabiliyorsanız çıkartınız” dedi.
Bahçeli, tarihin, ihanetleri de kahramanları da geçmişte kaydettiğini şimdi de kaydedeceğini sözlerine ekledi.