Güncelleme Tarihi:
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, “Adalet ve Kalkınma Partisi'nin, Başbakan için koltuk siparişi, birkaç yıl sonrası için makam oluşturma ısrarının, Türkiye'nin içine girdiği ortamı daha da koyulaştığını” öne sürdü.
“Başbakan Erdoğan, başkanlık hülyasına dalarak, tek bilen, tek tayin eden, tek seçen ve tek belirleyen olabilmek için çırpınmaktadır” ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu itibarla yarı başkanlık sistemi ve atamayla başbakan tayini bu kapsamda dillendirilmekte ve Başbakan'ın icazetiyle kamuoyuna servis edilmektedir. Gelişmeler böyle giderse, bu kafa yapısının kendisinden sonra başbakanlık makamını marjinalleştireceğini ve ufalayacağını işaret etmektedir.
Üstelik, Türkiye'yi ve devletin varlığını şahsına direk bağlamak ve bu yolla tiranlaşmak için her yolu deneyeceğini göstermektedir. Atamayla oluşturulması planlanan başbakanlık fikrinin başkaca bir izahı bize göre bulunmamaktadır.
Şurası açıktır ki böylesi bir projeyi, 'başka ülkelerde uygulanıyor' diyerek ısmarlamak, Başbakan Erdoğan'ın demokrasiye ve millet iradesine suikastı, saygısızlığı ve saldırısıyla izah edilebilecektir.
Tüm emareler bu zihniyetin kendisinden sonra geriye hiçbir şeyi bırakmayacağının, talanı ve yağmayı siyasetin her tarafına sıçratacağının delilleriyle doludur. Başbakan Erdoğan, çoban kulübesinde padişahlık rüyası görmekten kısa sürede pişmanlıklarla uyanacak ve önünde yaptıklarının vebaline katlanmaktan başka bir şansı da inşallah olmayacaktır.”
“Şeytan üçgeni”
“Ne büyük bir tesadüftür ki CHP de Adalet ve Kalkınma Partisi'nin peşi sıra gitmekte, BDP ile de birleşerek bölücülüğün şeytan üçgenini oluşturmaktadır” görüşünü dile getiren Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun sözde Kürt sorununu çözmek maksadıyla ortaya atıldığını ve her zaman olduğu gibi acele ve şaşkınlıktan dolayı foyasının döküldüğünü söyledi.
“İşin ilginç tarafı ise AKP, BDP ve CHP'nin aynı bölücülük havzasından ve havasından nasıl istifade ettiklerinin bu vesileyle ortaya çıkmasıdır” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sanki ellerine tutuşturulmuş müşterek metin ve her derde deva reçete vardır da bundan bir bizim haberimiz gecikmeyle olmaktadır. CHP, TBMM Başkanlığı'na, sözde Kürt sorununun Meclis çatısı altında çözümü için bazı önerilerini iletmiştir. Bu kapsamda, sözde Kürt sorunun ülkemizin gündeminde sürekli olarak ve üst sıralarda yer almaya devam ettiği, meselenin çözülememesinin bir sonucu olarak da şiddet ve terör olaylarının sürdüğü ifade edilmiştir. CHP önerilerinin merkezinde de TBMM bünyesinde bir 'Toplumsal Mutabakat Komisyonu', sivil alanda da TBMM bağlantılı ve koordineli şekilde faaliyet gösterecek, 'Akil İnsanlar Grubu' oluşturulması yer almıştır. Bir defa CHP'nin Meclis'e sunduğu metnin yalnızca iki yerinde teröre dolaylı atıf yapılmış ve her şey sözde Kürt sorununa bağlanmıştır.
Dikkatimizi daha da fazla çeken bir başka husus ise CHP'ye göre ülkede bölücü terör diye bir sorunun olmadığıyla ilgilidir. Kısacası, öneri setinde sözde Kürt sorunu her şeyin başına koyulmuş ve böylelikle CHP bu konudaki niyet ve kalitesini gözler önüne açıkça sermiştir.
Şurasını hemen söylemek isterim ki CHP'nin yaklaşım ve önerileri PKK maşalarıyla ve İmralı canisinin saçmalıklarıyla neredeyse bire bir aynıdır. PKK ağzı, bölücü lügati, bölünme parolasının şifreleri CHP tarafından sahiplenilmiştir.”
“CHP'nin Cumhuriyet'i kurmakla övündüğünü, şimdi de çöküşe giden süreci hızlandırmaktan kıvanç duyduğunu” ileri süren Bahçeli, “Ne acıdır ki, AKP, CHP, BDP ve PKK el ele vermiş, Türk milletine ölüm tarlaları açmak amacıyla amansız bir yarışa girmişlerdir. Bu açıdan bizim hiç kimseyle sözde Kürt sorunu bağlamında görüşecek ve fikir alışverişinde bulunacak bir niyetimiz ve merakımız yoktur. Bu itibarla biz geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisi ile yıkım projesini konuşmadık, bugün de CHP çöküş planını konuşmayacağız” şeklinde konuştu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, kürtaja ilişkin tartışmaları değerlendirirken, “Madem her kürtaj bir cinayettir, bu durumda sormak lazımdır ki Başbakan Erdoğan 9,5 yıldır nerededir ve bu cinayete neden göz yummuştur?” dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, fantezi fikirleri, provokatif düşünceleri ve kışkırtıcı beyanlarının ülkeyi çıkmaza sürüklediğini” öne sürdü.
“Adalet ve Kalkınma Partisi'nin tümüyle işi gücü bırakıp, Başbakan Erdoğan'ın bireysel hedef ve çıkarlarına yönelik seferberlik içine girdiğini” öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:
“Başkanlık veya yarı başkanlık hesap ve arzularını gerçekleştirmek için yoğun bir çaba göstermiştir. Sanırsınız ki Türkiye tek kişilik çadır tiyatrosunun sergilendiği bir ülkedir ve Recep Tayyip Erdoğan'dan başka dikkate alınacak ve önemsenecek kimse de kalmamıştır. Sanki bu ülke Başbakan'a miras bırakılmış, keyfi neyi isterse canı neyi çekerse, aklına ne düşerse yapmak kendisine hak ve helal olarak sunulmuştur. Ne yazık ki ülkemiz, tek kişinin izansızlıklarına, tahripkar yaklaşımlarına ve bölücü üslubuna kilitlenmiştir. Tek kişinin ağına düşürülmüş, tek kişinin heveslerine teslim edilmiş ve tek kişinin bencilliklerine emanet bırakılmıştır.
Şişirilmiş bir benlik, kibir gergefinde işlenmiş bir ego, kendi sözünden başkasını duymayan bir kendini beğenmişlik Başbakan'a endişe verici şekilde hakim olmuştur. Başbakan Erdoğan, hakaret etse de duyulmamakta, nefret yıldırımlarını savursa da kimse üzerine almamaktadır.”
"Dikkat çekici olanı...”
Bahçeli, “Başbakan Erdoğan'ın partisinin İstanbul İl Başkanlığı kongresinde basın ve yayın organlarında yer bulmuş kalem ve düşünce sahiplerini hedefine alan yaklaşımının oldukça dikkat çekici” olduğunu belirterek, “Tasmanın kime takıldığı, hangi canlıyla ilgili olduğu hepimizce bilinmektedir. Bizim için mühim olan öncelikli husus, bu ağır sözlere kimsenin çıtının dahi çıkmamış olması ve kimsenin üzerine almamasıdır” diye konuştu.
“Bize göre bu itham ve iğrenç benzetme medyanın kucağına atılmıştır” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz beklerdik ki Başbakan'ın sözlerine taraflı tarafsız tüm basın ve yayın organları ve kalem sahipleri aynı anda refleks ve tepki gösterebilseydi. Ancak tasmadan alınganlık göstermeyenler, birbirini işaret etmeye ve 'ben değil sensin' yarışına girmişlerdir. Bizim sözümüz ve mesajımızın kapsama alanı, elbette Başbakan'ın attığı tasmayı havada kapmak için sıraya geçenlerle ilgili değildir. Üzülerek şahit olmaktayız ki dünün mütareke basını neredeyse yeniden belini doğrultmuş, bugünün kalemşörleri gurur ve izzet-i nefsin iflas sınırına dayanmıştır.
AKP hızla yol almakta ve 'büyük usta' diye takdim edilen Başbakan ise amacına emin adımlarla gitmenin rahatlığı içindedir. Bizim açımızdan bu anlayış, çıraklığını Okyanus ötesinin yanında, kalfalığını BOP'un eşbaşkanlığında, ustalığını ise bölücülük tezgahında ve kanlı senaryolarda heyecanla herkese sergilemiştir.
Şayet yıkım yolunun, bölünme istikametinin inşası ustalık olarak değerlendiriliyorsa, o zaman İmralı'da yatan cani, Kandil'deki fitne ve Irak'ın kuzeyindeki yılan, ustalar kurulunun birer üyesi olarak tanımlanmalıdır.”
“2012 Model Führer”
Konuşmasında, Türk Hava Yolları çalışanlarının yaptığı eyleme de değinen Bahçeli, “demokratik itirazlar, hak arama çabaları, her defasında AKP'nin biber gazlı müdahalesine çarpmaktadır” ifadesini kullandı.
Toplumun her kesiminin, Hükümet'in uygulamalarından, ilkel ve hoşgörüsüz yönetim anlayışından rahatsız ve endişeli olduğunu ileri süren Bahçeli, “Başbakan ve Hükümetine göre kimse AKP'nin kararına karşı gelmemeli, karşı çıkmamalıdır. Uysallık, itaat, kayıtsızlık, dağınıklık, komutla hareket ve sürü psikolojisi herkese hakim olmalıdır. Başbakan Erdoğan'ın hikmetinden kuşku duyulmamalı, tam bir adanmışlıkla '2012 Model Führer' alkışlanmalı ve onaylanmalıdır” diye konuştu.
Türk Hava Yolları personelinden mağdur olanların sorunlarının çözülmesi ve işten çıkarılanların bir an önce eski görevlerine iade edilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, “Hükümet, bu konuda gerekli girişimleri başlatmalı, uçağın tekerine taş koymamalıdır” dedi.
“Biz de onaylamıyoruz...”
Ülke gündeminin bir süredir kürtaj ve sezaryen konularıyla meşgul olduğunu anımsatan Bahçeli, “Başbakan'ın, gündem kaydırmak ve saptırmak sinsiliğiyle yaptığı ipe sapa gelmez benzetmeleri maalesef her şeyin önüne geçmiş durumdadır. Bilhassa 'her kürtaj bir Uludure'dir' teşbihi hiçbir şekilde izah edilemeyecek ve her tarafa çekilebilecek sakıncalarla ve garabetlerle doludur” şeklinde konuştu.
“Bu tartışmanın ortasında, İstanbul'daki üçüncü köprü ihalesinin de kaşla göz arasında yapıldığını ve yine yandaşların abat edildiğini” öne süren Bahçeli, şöyle konuştu:
“Madem her kürtaj bir cinayettir, bu durumda sormak lazımdır ki Başbakan Erdoğan 9,5 yıldır nerededir ve bu cinayete neden göz yummuştur? Kürtaja cinayet diyen Başbakan, 2004 yılında serbest bıraktığı zinayı nasıl açıklayacak ve bu konudaki sicilini nasıl temize çıkaracaktır?
Biz parti olarak İslami, insani, hukuki ve tıbbi olarak yaptığımız değerlendirmeler neticesinde kürtaja karşıyız ve onaylamıyoruz. Ancak tıbbi gerekçelerle birlikte, ruhsal ve psikolojik gerekler hayat ve varlık meselesi haline gelmişse elbette belirli bir süreyi aşmamak kaydıyla kürtaja izin verilmesi mümkün olabilecektir. Bu konunun esasını uzmanlarımıza ve bu işin erbabına bırakılması, kadın bedeninin ve sağlığının tartışma malzemesi yapılmaması bizim en temel tercihimizdir.”
Dış politika
Konuşmasında, dış politikadaki gelişmelere de değinen Bahçeli, “Aslına bakılırsa Suriye'deki muhaliflerin de masum olmadığı aksine her geçen gün Esad'ın ileri sürdüğü gibi dışarıdan destekli terör gruplarının arttığı da bir gerçektir” dedi.
Kerkük'te yaşayan Türkmenlerin aylardır baskı ve yıldırmalara maruz kaldıklarını anlatan Bahçeli, “Peşmergenin maksadı bellidir ve bu tarihi Türkmen kentini Türkmenlerden arındırmak ve ayıklamaktan başka bir düşüncesi de görülmemektedir. Peşmergeyle sıra geceleri düzenleyen Başbakan Erdoğan, aziz Türkmen varlığını görmezden gelmek için elinden geleni yapmış ve yapmaya da devam etmektedir” diye konuştu.