Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Fransa Senatosu’nun Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılması kararını “soysuzluk” olarak nitelendirerek lanetledi. Bahçeli, “Fransa’nın düşünce özgürlüğüne kelepçe vuran, ifadeyi zapturapt altına alan bu çirkinliğini aziz milletimiz affetmeyecek ve bu sefilliği asla unutmayacaktır” dedi.
MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında Ermeni soykırımını inkarın cezalandırılmasını öngören yasanın Fransa Senatosu’nda kabul edilmesini değerlendirdi. Kararı, “Ermeni Diasporasının yeni bir zaferi” olarak nitelendiren Bahçeli, “Fransa’nın düşünce özgürlüğüne kelepçe vuran, ifadeyi zapturapt altına alan bu çirkinliğini aziz milletimiz affetmeyecek ve bu sefilliği asla unutmayacaktır” dedi. Bahçeli şöyle devam etti:
“Tarihimizi yargılama cüretini kendinde gören sömürgenin kanlı dişlisi bu ülke, Türk milletinin geçmişinde mezalim değil bulsa bulsa adalet, insaniyet ve merhamet bulabilecektir. Sarkozy yönetimi katliamla ilgili iz sürmekte kararlı ise tavsiyemiz önce kendi kokuşmuş tarihlerinden işe başlamaları ve başlarını Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar çevirmeleridir. Pişkin ve pervasız Fransa yönetimi, seri cinayetlerine dönük merakı ve ilgisi varsa önce aynaaaaya bakmalı ve zalimlikle iç içe geçen karanlık suratı orada görmelidir. Türk milletinin geçmişinde soykırım yoktur. Utanacağı, sıkılacağı ve anlatamayacağı vahşet manzaraları da Allah’a şükürler olsun ki bulunmamaktadır.”
“PARTİMİZ BU SOYSUZLUĞU LANETLİYOR”
"Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin siyasi kaygıları ve geleneksel çizgisi nedeniyle Ermeni avukatlığına, diaspora sözcülüğüne ve soykırım yalanı üretimine soyunacağına kendi bozuk siyasi siciline ve ileri derecede kuşku uyandıran mizacına odaklanması" tavsiyesinde bulunan Bahçeli, “Partimiz, Fransa Sentosu’nun bu kararını, uydurma soykırım iddialarını inkar edenlere ceza verilmesini karara bağlayan bu soysuzluğu lanetlemekte ve tüm varlığıyla kınamaktadır” dedi.
AKP HÜKÜMETİ ATALET VE ZAFİYET GÖSTERMESİN
Bahçeli, “küstahlık” olarak nitelendirdiği bu kararın cevapsız bırakılmaması noktasında AKP hükümetinin de atalet ve zafiyet göstermemesini istedi, ancak bu noktadaki kaygısını ise şöyle dile getirdi. “Dersim isyanını önleme ve engelleme çabalarına “katliam” diyen Başbakan’ın sözde soykırım iddialarını boşa çıkarması ve samimiyetle mücadele etmesi bir hayli zor görünmektedir. Parti olarak gündeme getirdiğimiz 7 maddelim teklif setinin caydırıcılık adına bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz.”
DAĞLIK KARABAĞ HATIRLATMASI
Katliamcı suçlamasını Türk milletine kabul ettirmeye kimsenin gücü yetmeyeceğini belirten Bahçeli, “Sözde Ermeni soykırım yalanından fayda uman zavallılar, Dağlık Karabağ’daki insanlık suçunu, Hocalı’daki kıyımı, vatanımızdaki Ermeni mezalimini hayatlarının hiçbir döneminde ağızlarına dahi almamışlardır” dedi. Ermeni saldırıları sonucu Türkiye, Dağlık Karabağ ve Bakü’de yaşanan katliamlarda ölenleri anan Bahçeli şöyle devam etti:
“Azerbaycan’ın bağımsızlık yolunda hazin bir vaka olan şiddetle iç içe geçen bu tarihi Türk milleti hatırından çıkarmamış ve faillerini hiçbir zaman bağışlamamıştır. Yanvar katliamı olarak da bilinen bu acı hadisede yüzlerce Azerbaycanlı kardeşimiz cinayete kurban gitmiştir. Ancak ne Rus ne Ermeni oyunları Azerbaycan’ın bağımsızlık ateşini söndürmemiş ve şanlı mücadelesinden geri döndürmemiştir. İnşallah gün gelecek, Dağlık Karabağ da esaretten, işgalden kurtulacak ve vatanıyla mutlaka bütünleşecektir.”
EMEKLİLERİN İNTİBAK YASASI ÇALIŞMALARI
Bahçeli, emeklileri ilgilendiren intibaka ilişkin yasa çalışmalarına da değinmek istediğini belirterek, “Emekli kardeşlerimizin maaş farkının ortadan kaldırılmasını hedefleyen intibak işlemlerinin bir yıl ertelenmesi AKP'nin beceriksizliğini ve art niyetini tekrar ortaya koymuştur. Açıktır ki maaşlardaki intibakların tam bir yıl sonra hayata geçecek olması tam bir izansızlık ve insafsızlıktır” şeklinde konuştu.
Açıklamalar paralelinde, intibak işlemlerinden 1 milyon 913 bin işçi emeklisinin yararlanacağının anlaşıldığını belirten Bahçeli, şöyle konuştu:
“Ne var ki bu kapsamdaki emeklilerimizden yaklaşık 850 bini intibaktan faydalanamayacaktır. Üstelik emekli maaşlarına yansıyacak ilave tutarların alt ve üst sınırlarının komik rakamlar olacağı göz önüne alındığında, AKP'nin yeni bir kandırma ve aldatma serüvenine girdiği bariz olarak görülebilecektir. Emeklilerimizi çaresiz bırakan ve onlara verdiği sözleri tutmayan hükümetin, refah paylarını derhal yukarı çekmesi, intibak işlemlerinden daha fazla emeklimizin faydalanmasının önünü açması ve ödemeleri de bir an önce sağlaması gerekmektedir.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kıbrıs sorununun çözümünde ortaya konulan tekliflerin içinde, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin yıpratılmasının yer almasının, kendileri için kabul edilemez olacağını söyledi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Rauf Denktaş'ın, dualarla, Fatihalar ile varlığını adadığı vatan topraklarına emanet edildiğini ifade etti.
Denktaş'ın bariz üç başarısı olduğunu ve hiçbir zaman da unutulmayacağını belirten Bahçeli, “Kıbrıs meselesini uluslararası gündeme taşıması ve duyarlılık oluşturmasıdır. Kıbrıs Türklüğünün vazgeçilemez, yeri doldurulamaz hayat, varlık ve egemenlik haklarının bulunduğunu göstermesidir. Milli şuur gözetiminde kimlik inşa ederek, devletleşmeyi sağlamasıdır” diye konuştu.
“Hükümetin sıfır sorun politikasının iflas ettiğini, komşu ülkelerle neredeyse düşmanlık sınırına ve noktasına gelindiğini” savunan Bahçeli, bugüne kadar dış politika alanında tayin edilen hedeflerin birer birer çiğnendiğini öne sürdü.
"Hatırlanacağı üzere Başbakan Erdoğan, Kıbrıs'ta barış istemiş, ancak bu Rumların hanesine avantaj olarak yazılmış ve Rum yönetiminin iştahını kabartmıştır” diyen Bahçeli, şöyle devam etti:
“Sürekli geri gidişler, yalpalamalar, çark edişler, ilkesizlikler, tutarsızlıklar, tenakuzlar, şaşı bakışlar ve 'Başkent Ankara' gerçeğinden uzaklaşan sorumsuzluklar AKP'nin uluslararası ilişkilerde nerede durduğunu ve nasıl bir yol izlediğini bizlere gayet iyi bir şekilde özetlemiştir.
Hiçbir tereddüte kapılmadan söyleyebilirim ki Ada'da adil, kalıcı, kapsayıcı olmayan ve iki kesimliliği teminat altına almayan hiçbir yöntem, yaklaşım ve yol Kıbrıs'ta biriken sorunları eritemeyecektir.
Bunları hesaba katmadan hemen çözüm bekleyenler, şimdi çözüm diye zorlayanlar, bir an önce çözüm olsun diye tempo tutanlar; aslında Kıbrıs Türklüğünü sığınmacı ve göçmen olarak görmek isteyenlerle 1974'ün intikamını almayı akıllarından geçirenlerin koalisyonundan başkası değildir. Özellikle Rum tarafıyla, ABD'de dün başlayan ve bugün de devam eden müzakereler, Kıbrıs meselesinde gündemin ana maddelerinden birisi haline gelmiştir.
Rumların bozguncu ve tek yanlı tutumları, iflah olmaz şımarıklıkları ve ikna olmayan duruşları sayesinde bu zamana kadar görüşmelerden ve yapılan müzakerelerden henüz hayırlı bir netice alınabilmiş değildir.”
“Bizim açımızdan kabul edilmesi...”
KKTC'nin izolasyonlardan ve ambargolardan kurtulmasının, adaletten ve hakkaniyetten uzak yaptırımlara maruz kalmasının uluslararası toplumun bugüne kadar hiç umurunda olmadığını ifade eden Bahçeli, “Rum şantajının AB ile desteklenerek Kıbrıs Türklüğünü zor bir alana hapsedeceği ortadayken, AKP'nin yönünü ve dikkatini BOP'un hizmetkarlığına çevirmesi, Kıbrıs müzakerelerinde Türk tarafının elini zayıflatan başlıca faktörler arasında yer almıştır. Şurası tartışmasızdır ki şayet 'çözüm' diyerek dayatılan tekliflerin içinde, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin sulandırılması ya da yıpratılması yer alırsa bunun bizim açımızdan kabul edilmesi söz konusu bile olmayacaktır” şeklinde konuştu.
Kıbrıs'ta tek gerçekçi uygulanabilir ve yaşayabilir çözümün, iki bölgeli, iki milletli ve iki devletli bir ortaklık yapılanması olduğunu vurgulayan Bahçeli, Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde kurucu anlaşmalardan kaynaklanan, ikamesi olmayan ahdi hak ve yükümlülükleri olduğunun asla yabana atılmaması gereken bir husus olduğuna dikkati çekti.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başbakan Erdoğan Suriye'yi diline dolayacağına, Irak'ta taraf tutup bu ülkeyle didişeceğine Kıbrıs davasına odaklanmalı ve Kıbrıs Türklüğünün varoluş gayesine arka çıkmalıdır. AKP Hükümeti Kıbrıs'ta hiçbir milli vicdan tarafından düşünülemeyecek, akla ve hayale gelmeyecek çürümüş hamleler yapmış, bunlar da yalnızca Rumların işine yaramıştır. Hatta fani yaşamını Kıbrıs Türklüğüne adayan merhum Denktaş, sığ ve realiteden kopuk yaklaşımlara sahip olmakla itham edilmiş, üstelik 'takoz', 'bay hayır', 'çözümsüzlüğün temsilcisi' olarak isimlendirilmiştir.
Annan Planı ise yeni çatışmalara davetiye çıkaran, Kıbrıs'ı anavatandan koparmayı amaçlayan bir zihnin ve niyetin ürünü olmuştur.
Kıbrıs'taki entrikaları görmezden gelen, milli hassasiyetleri 'Denktaşlaşmak' diyerek karalamaya cüret eden ve adadaki Türk varlığından gocunan 'Hepimiz Ermeniyiz' diyenlerin türevleri, kimin yanında durduklarını ve kimin çıkarını gözettiklerini de netleştirmelidir.
'Hepimiz Ermeniyiz' derken hırslarından gözleri kızaran, nefretleri göğe ulaşan malum mihrakların, merhum Denktaş için yavru vatanda tertip edilen ve çok şükür katılımı yüksek olan cenaze töreninden ürkmeleri ve şikayette bulunmaları düpedüz düşman sevindiren sorunlu bir tutum olmuştur. Bu zavallıların akıtılan gözyaşlara bile saygısı yoktur. Bu gafillerin tutulan yasa bile hürmetleri yoktur.”
“Aramıza sokulmuş Truva atı...”
Türkiye'nin geri dönüşü mümkün olmayacak ayrışma ve dağılma kavşağına doğru hızla yol aldığını savunan Bahçeli, bunun “üstü örtülemeyecek endişe verici bir tehlike” olduğunu söyledi. Bahçeli, “Maalesef Başbakan'ın 'ustalık dönemi' diye isimlendirdiği üçüncü dönem AKP iktidarı, kontrolden çıkmış ve vahim gelişmelerin fitilini tutuşturmuştur” dedi.
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP zihniyetine göre, Türkiye eski ve yeni diye ikiye ayrılmış ve bu şekilde tasnife tabi tutulmuştur” ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle konuştu:
“AKP'nin 'eski' diye küçültmeye, aşağılamaya ve değersizleştirmeye çalıştığı dönem, katliamlarla özdeşleştirilmiş, hukuksuzluklarla örtüştürülmüş, haksızlıklarla bir gösterilmiş ve özgürlük karşıtlığıyla çakıştırılmıştır. Elbette geçmişte yaşanmış yanlışlar, izahı mümkün olmayan hatalar, baskılar ve şiddetle iç içe geçmiş dönemler olduğu aşikardır. Ancak dünden bugüne toplumsal ilerlemenin yönü ve boyutu konusunda ümit verici gelişmeler varsa, bu durumda mesele yoktur ve her şey mecrasında ve kıvamında ilerlemektedir. Hiçbir toplum, hiçbir devlet ve hiçbir millet tarihsel yürüyüşünü düz ve engebesiz bir çizgide sürdürmemiş, bundan sonra da sürdürmeyecektir.
'Yeni Türkiye', 'eski Türkiye' ayrımı, art niyetin, gizli gündemlerde saklı duran bölünmüş Türkiye fotoğrafının renk ve deseninden başka bir şey değildir. Bildirmek isterim ki, AKP denen aramıza sokulmuş 'Truva atı', eski diyerek yerden yere vurduğu Türkiye ortamında iktidara gelmiştir.
Bu doğru bir yol değildir. Buradan sağlıklı ve milletimiz için hayırlı bir sonuç çıkmayacaktır. 'Hepimiz Ermeniyiz' sözleri yeni Türkiye'nin ilanı mıdır? 19 Mayıs'ı sulandırmak, 23 Nisan'ı zayıflatmak, 30 Ağustos'u tartıştırmak, 29 Ekim'i gözden düşürmek Yeni Türkiye'nin vaatleri arasında mıdır? Başbakan'ın 36 parçaya ayırdığı millet varlığı yeni Türkiye'nin ana fikri midir? Okyanus ötesinde yazılan 'yeni Türkiye'ye dair kitaplar, küresel düşünce merkezlerindeki ısmarlama çalışmalar, ısrarlı propagandalar da tıpkı sizin dilinizi kullanmaktadır.”