Güncelleme Tarihi:
MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Türkiye'de, AB ile olan ilişkilerin aşamaları üzerine yapılan tartışmalarda, zaman zaman ürkütücü boyutlara varan çarpıklıklar ve yanlışlıkların dikkati çektiğini söyledi.
Bahçeli, ''Türkiye, her kritik aşama öncesinde (yolayrımı sendromu) içine sokulmakta, ilişkilerin her önemli aşamasında tam üyeliğe bir adım kalmış beklentisi yaratılmaktadır'' dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Çin Halk Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği gezi hakkında bilgi vererek, Çinli ilgililere teşekkür etti.
Çin'de yaptığı açıklamaların kamuoyunda geniş yankı uyandırdığını anlatan Bahçeli, bu konuda ilgili-ilgisiz pek çok çevrenin değişik yorumları gündeme getirdiğini hatırlattı. Bunlar arasında ilginç ve düşündürücü yorumlar bulunduğunu da kaydeden Bahçeli, ''Her şeyden önce vurgulamak isterim ki, bizim Pekin'de yaptığımız açıklamalar, Türk toprağı olan büyükelçilik binamızda yapılmış ve gıyabımızda dillendirilen çeşitli haber ve yorumlar karşısında bir gerekliliği ifade etmiştir'' diye konuştu.
TÜRKİYE-AB
Bahçeli, konuşmasında Türkiye-AB ilişkilerine de değinerek, şunları söyledi:
''Ülkemizde, AB ile olan ilişkilerimizin aşamaları, sorunları ve geleceği üzerine yapılan tartışmalarda, zaman zaman ürkütücü boyutlara varan çarpıklıklar ve yanlışlıklar dikkati çekmektedir.
Türkiye, her kritik aşama öncesinde bir (yol ayrımı sendromu) içine sokulmakta, ilişkilerin her önemli aşamasında tam üyeliğe bir adım kalmış beklentisi yaratılmaktadır.
İlişkilerin çok değil 10-15 yıllık seyrine dikkatlice bakıldığında bugün koparılmak istenen fırtınaların, aşırı ama planlı iyimserlik rüzgarlarının benzerlerine rastlanmaktadır.
Tam üyelik başvurusu zamanında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkının kabulünde, Gümrük Birliği anlaşması sürecinde, hükümetimiz dönemindeki 1999 tarihli Helsinki Zirvesi ve Katılım Ortaklığı Belgesi'nin açıklanması sırasında yapılan tartışma ve değerlendirmelerde zihniyet ve üslup benzerlikleri dikkat çekicidir.
Yine, 2001 yılının son günlerinde gereksiz yere açılan Kıbrıs, idam ve 312 tartışmalarında da benzer çevreler benzer söylemleri dile getirmişlerdir. Son günlerde ise Kopenhag Kriterleri ve Kıbrıs sorunu çerçevesinde yine fırtınalar kopartılmaya çalışılmakta, Türk toplumuna yönelik olarak tek yanlı bir propaganda bombardımanı uygulanmaktadır.''
Bahçeli, çoğu kez de yersiz ve zamansız bir şekilde sorunların çarpıtıldığı ve abartıldığını ifade ederek, Türkiye'nin, bu konular etrafında yürütülen tartışma anaforuna saplanıp kaldığını söyledi.
GAZETE VE YAZARLARIN İSİMLERİNİ SAYDI
MHP lideri, medyayı ağır bir dille suçlayarak, partisinin AB karşıtı olarak gösterilmesini eleştirdi. Bahçeli şöyle konuştu:
”23 Mayıs ve 1 Haziran tarihleri arasındaki günlük gazetelerde MHP’nin AB üyeliğine bakışı ve görüşleri ile ilgili olarak 55 köşe yazarının 107 yazısı yayınlanmıştır. 4 tanesi doğrudan ya da dolaylı olarak MHP’yi haklı bulurken, geri kalan tümü haksız bulmuştur. MHP hakkında en çok yazı yazanlar Murat Yetkin, İsmet Berkan, Taha Akyol ve Mehmet Ali Birand’dır”.
''YANLIŞ VE TEHLİKELİ ANLAYIŞI YANSITMAKTA...''
Türkiye-AB ilişkilerinin serinkanlı bir yaklaşımla ve sağlıklı bir zemin üzerinde ilerlemesini sağlamak yerine daha çok günlük siyasi manevraların ve çıkar hesaplarının sıradan bir tüketim unsuru haline getirilmesinin yeğlendiğini kaydeden Bahçeli, bu yaklaşımların yanlış olduğunu ve MHP'nin hiçbir şekilde bu yanlışa ortak olmayacağını vurguladı.
Bahçeli, şöyle devam etti:
''Bilinmelidir ki, bu doğru, milli ve gerçekçi yaklaşımı AB karşıtlığı gibi kolayca ve basit bir mantıkla karalamaya çalışmak sonucu değiştirmeyecektir.
Bu zamana kadar ülkemizin AB'ye üyeliği sürecinde somut adımların atılmasını temin etmeyenler, ülkemizin çıkarlarını yeterince gözetemeyenler, artık başkalarını suçlamak, geçmişteki kutuplaşmacı anlayışları çağrıştıran söylemler geliştirmek yerine konu üzerinde ciddi ciddi düşünmek ve özeleştiri yapmak zorundadır.
Türkiye'yi, AB'ye karşı olanlarla olmayanlar şeklinde ikiye bölmenin, yine değişimcilerle statükocular arasında mücadeleyle kilitlemenin, (AB trenini kaçırırsak ülkenin geleceği karanlık) gibi söylemlerin hiç kimseye bir yararı yoktur. Özü ve mantığı itibarıyla laik ve antilaik kutuplaşmasını çağrıştıran bu tür yaklaşımların şüphesiz üyelik süreci üzerinde de olumlu bir katkısı bulunmamaktadır.
Bütün bunlar sonuçta ülkemizin konumunu zayıflatmakta, sağlıklı vegerçekçi tartışmaların yapılmasını engellemektedir. Aynı şekilde (AB'ye girmezsek milli bütünlüğümüz şu kadar yıl sonra tehlikeye girerya da ülke olarak ikinci, üçüncü sınıf ülke durumuna düşeriz, ekonomik krizden çıkamayız) söylemleri de bir çok açıdan yanlış ve tehlikeli bir anlayışı yansıtmaktadır.'
''TÜRK MİLLETİ VE DEVLETİNE SAYGISIZLIK''
MHP Genel Başkanı Bahçeli, bu tür söylemlerin ''başta Türk Milleti ve devletine derin bir güvensizlik ve saygısızlığın ifadesi'' olduğunubelirterek, Türkiye'nin gücüne ve imkanlarına güvenmeyenlerin, Türkiye'yi AB'ye eşit ve onurlu bir üye yapamayacaklarını söyledi. Bahçeli, ''Bilinmelidir ki, herhangi bir hedef ve niyet için ülkemizinve milletimizin geleceğini acz içinde göstermeye kimsenin hakkı yoktur'' dedi.
Bahçeli, Türkiye'nin AB trenini kaçırmaması için gösterilen arı hassasiyetin, milli bütünlüğü ve çıkarları için de gösterilmesi gerektiğini söyledi.
''ASGARİ BİR VATANSEVERLİK VE VATANDAŞLIK GÖREVİDİR...''
Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir çözümden yana olan Türkiye'nin, Kıbrıs Türk Toplumunun varlığını ve haklarını, hiç bir konum ve hedef için peşkeş çektirmeyeceğini herkesin iyi bilmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
''Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs'ta hem tarihi ve insani hem de hukuki anlamda görev ve sorumlulukları bulunan bir Türkiye'nin bütün bunları bir kenara iterek elde edeceği bir başarı, alacağı hiçbir mesafe bulunmamaktadır. Bunları kavramadan yapılan değerlendirmeler sadece Türkiye'ye zarar vermekte, Rum-Yunan ikilisinin konumunu ise güçlendirmektedir.
Son zamanlarda milli bütünlüğümüz ile birlikte Kıbrıs'taki oldu bittiye ve adaletsizliğe göz yumarak ses çıkarmamamız gerektiğini öğütleyenlerin, yakın tarihi geçmişe ve Yunan yetkililerinin yaklaşımlarına göz gezdirmesi gereklidir. Bu, asgari bir vatanseverlikve vatandaşlık görevidir.''
Ne pahasına olursa olsun AB'ye girelim diyen çevrelerin, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası'nda ilerleme kaydedilip, kaydedilmediği ile hiç ilgilenmediklerini savunan Bahçeli, Yunanistan'ın hala veto silahıyla Birlik yönetimini etkilemekte olduğunu, Türkiye'ye akılcı ve dostane bir yaklaşım geliştirmenin çok uzağında bulunduğunu söyledi.
TESLİMİYETÇİ ZİHNİYET
Bahçeli, ''MHP'ye sürekli dil uzatmayı marifet zanneden teslimiyetçi zihniyet sahiplerini, uluslararası gelişmelere çok yönlü bakmaya ve Türkiye'nin haklarını asgari düzeyde de olsa gözetmeye'' çağırdı.
Bazı medya ve siyaset çevrelerinin, Türkiye'nin AB üyelik sürecinde Milliyetçi Hareket'i, gerekli reformlara engel olarak göstermeye çalıştıklarını ifade eden Bahçeli, Türkiye'deki hiçbir kurum, kesim ya da partinin, Avrupa normları ya da çağdaşlaşma çerçevesindeki herhangi bir reforma engel olmadığını söyledi.
Bahçeli, şöyle devam etti:
''Ülkemizde maalesef engellendiği, bloke edildiği söylenen konular, birinci olarak etnik ayrılıkçılık zeminini güçlendirecek yasal ve kurumsal düzenlemelerdir. İkinci olarak, zaten büyük ölçüde sınırlandırılan idam cezasının hem tamamen hem de bir an önce kaldırılmasıdır.
Aslında olan biten çok basittir. Tam 15 yıl boyunca bölücü ve yıkıcı terörizm karşısında çok önemli manevi ve maddi kayıplar veren bir Türkiye'nin göstermek istediği titizliği ve temkinli tavrı, ısrarla anlamak istemeyenler sürekli kampanyalar açmakta, demokratikleşme atılımlarını ve AB üyeliğimizi belirli ve kritik bir alana hapsetmektedir.
İşte üzücü ve düşündürücü olan, Türkiye'nin AB üyelik sürecini sulandıran ve toplumda haklı tereddütlerin doğmasına yol açan yaklaşımlar bunlardır.''
Bugün bölücü-yıkıcı terör odaklarının, Türkiye için bir tehdit unsuru olmaya devam ettiklerini belirten Bahçeli, ''Türkiye tabii ki, Avrupa'dan da destek alan siyasallaşma oyunlarına karşı uyanık olmak, teröristbaşı etrafında odaklanan çeşitli kampanyaların gelecekte alabileceği muhtemel biçimleri hesaba katmak zorundadır. Yine, mahalliağız ve dillerde yapılacak yayın ve eğitim meselesi üzerinde, en az üçkere düşünmek durumundadır'' diye konuştu.
TÜSİAD'A SERT ELEŞTİRİ
MHP Genel Başkanı Bahçeli, TÜSİAD'ın bazı gazetelere verdiği tam sayfa ilanda, ''örtülü bazı suçlamaların yer aldığını ve Birlik yönetiminin isteklerinin bir an önce tartışmasız yerine getirilmesi çağrısında bulunulduğunu'' hatırlattı.
Türkiye'nin geleceğinin tamamen bu konuya endekslenmek istendiğinedikkat çeken Bahçeli, ''Diğer bir deyişle, bazı siyaset ve medya çevrelerinin yaptığına benzer şekilde, muhtemel AB üyeliğimiz mahkumiyet ve mecburiyet denkleminin içine hapsedilmeye çalışılmaktadır'' dedi.
Meselenin yandaşlık ve karşıtlık ikilemine indirgenmesinin kabul edilemeyeceğini ifade eden Bahçeli, böyle bir yaklaşımın her şeyden önce hem çoğulculuğa ve demokratik ilkelerin özüne, hem de pazarlık vemüzakere sürecinin doğasına aykırı olduğunu savundu.
Türkiye'nin AB trenini kaçırmaması için gösterilen aşırı hassasiyetin, Türkiye'nin milli bütünlük ve çıkarları için de gösterilmesini isteyen Bahçeli, sözlerini şöyle tamamladı:
''Türk kamuoyunu etkilemeyi öngören, hatta baskı altına alma manasına gelen tam sayfa ilanların, bu zamana kadar AB üyesi ülkelerde verilmesi gerekmez miydi?
Benzeri bir kampanyanın, Türkiye aleyhinde güçlü bir direncin bulunduğu ve olumsuz kanaatlerin yaygın olduğu Avrupa kamuoyunu bilgilendirmek ve Birlik yönetimini etkilemek amacıyla planlanması ve düzenlenmesi ülkemizin üyelik sürecine daha fazla katkı sağlamaz mıydı? Örneğin terörizmle mücadele konusunda Türkiye'nin haklı duyarlılıklarının ve beklentilerinin anlatılması, AB politikalarının eksikliği ve yanlışlığının giderilmesi bakımından yararlı olmaz mıydı?
Bu ve benzeri kuruluşları, Türkiye'de AB karşıtları avcılığını terk ederek bu tür konular üzerinde çok yönlü düşünmeye davet ediyorum.
İşte o zaman ülkemize daha fazla iyilik yapılacak, kendi enerjimizi boş yere heba etmekten vazgeçilecektir.''
DEVAM KARARINI ECEVİT VERİR
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, Başbakan Bülent Ecevit'in görevini sürdürüp sürdürmeyeceğine ilişkin kararı kendisinin vermesi gerektiğini belirterek, ''sağlık durumunun görevini sürdürmesine imkan vermeyeceği kararına varması halinde ise tabii olarak teamüller ve anayasal prosedür işleyecektir'' dedi.
Bahçeli, MHP Grup toplantısında Avrupa Birliği (AB) süreci, Hükümet'in durumu ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlığında yapılacak liderler zirvesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Ecevit'in sağlık sorunlarının yeni bir istismar ve tartışma konusu oluşturmaması gerektiğini anlatan Bahçeli, şunları kaydetti:
''Tecrübeli bir siyaset adamı olan Sayın Başbakan, görevini sürdürüp sürdürmeyeceğine dair kararı kendisi vermelidir. Ancak, son günlerde hem ülke içinde hem de dışında birçok çevre tarafından muhtemel hükümet senaryoları üretilmekte ve siyaset terziliğine soyunanların sayısı hızla artmaktadır.
Buna karşılık, bizim halisane dileğimiz, Sayın Başbakan'ın sağlığına bir an önce kavuşarak görevini etkin bir şekilde sürdürmesidir. Bunun dışındaki bir tartışmayı siyasi nezaket kurallarıve koalisyon hukuku açısından doğru bulmadığımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.
Sayın Başbakan'ın, sağlık durumunun görevini sürdürmesine imkan vermeyeceği kararına varması halinde ise tabii olarak demokratik teamüller ve anayasal prosedür işleyecektir. Yeni hükümet kuruluncaya kadar da bugünkü hükümet koalisyon protokolündeki esaslara uygun olarak görevini sürdürecektir.
Yeni hükümetin normal seçim tarihi olan Nisan 2004 tarihine kadar icraat hükümeti olarak görev yapması ve oluşumunun buna uygun olması öncelikli tercihimiz olacaktır. Çünkü sosyo-ekonomik sorunların çözüm sürecinde alınan mesafelerin tamamlanması ve ekonomik programın hedefine ulaşması önem taşımaktadır.
Şartların ancak böyle bir hükümetin şekillenmesine imkan vermemesi halinde teknik anlamda bir seçim hükümeti yerine, belirli bir vadede Türkiye'yi seçime götürecek ve Meclis desteğine sahip bir hükümet üzerinde durulmalıdır. Bunun dışında üretilen senaryoların ülkemize vedemokrasimize bir yararın dokunmayacağı bilinmelidir.''
ÇANKAYA'DAKİ ZİRVE
Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in çağrısıyla yapılacak zirvenin, Türkiye-AB ilişkilerinin seyrinde ortaya çıkacak sorun ve olası gelişmelerin çok yönlü olarak ele alınacağı ve siyasi partilerin bakış açılarının gündeme getirilip görüş alışverişinde bulunacak bir platform olması gerektiğini söyledi.
Zirvede siyasi parti liderlerinin görüş ve önerilerini net bir şekilde ortaya koyması gerektiğini anlatan Bahçeli, şöyle konuştu:
''Zirvede yapılan görüşmelerin tutanak altına alınması ve daha sonra yayınlanarak Türk kamuoyunun doğru bilgilenmesinin temin edilmesi de önem taşımaktadır.
Biz, MHP olarak liderler zirvesini bu bakımdan önemsiyor, Türkiyemizin dirliği ve geleceği açısından yararlı bir adım olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu vesileyle vurgulamak gerekir ki, zirve, ülkemizde yönetim boşluğu bulunduğuna dair bir izlenimin oluşmasına hizmet etmemeli, amacı dışına taşırılmamalıdır.''
İDAM VE ÖCALAN
Bahçeli, idam tartışmalarında tutarlı ve açık politika izleyen tek partinin MHP olduğunu ifade ederek, ''Bugün idam cezasının tamamen kaldırılması gerektiğini, partilerinin iç dengeleri ve temel söylemleri açısından isteyenler Milliyetçi Hareket'in konuyu istismar edeceği görüşünü ileri sürerek net bir tavır sergilemekten kaçnımaktadırlar'' dedi.
İdam konusunun çarpıtıldığını ve tek yönlü olarak ele alındığını anlatan Bahçeli, şöyle konuştu:
''Bugün tartışılması gereken idam cezasının kaldırılıp kaldırılmaması değildir. Zaten idam cezası büyük ölçüde kaldırılmış vebu konuda partimizin de kararıyla bir anayasa değişikliği yapılmıştır. İdam cezasının savaş, yakın savaş tehlikesi dönemlerinde ve terör suçlarında uygulanması prensibi getirilmiştir.
İdam cezasının kaldırılmasını isteyenler aslında Meclis'teki bütünpartilerin katılımıyla şekillenmiş olan bu prensibin uygulanmasına karşı çıkmaktadırlar. Cezanın tamamen kaldırılmasını, bazı AB yöneticilerinin sık sık dillendirdikleri gibi bir an önce olmasını talep etmektedirler. Bu durumda açıkça ifade edilmese de terörist başının konumu gözönüne alınmaktadır.''
''KARARDAN SONRA İNFAZ SÜRECİ İŞLEMELİ''
Bahçeli, PKK'nın yeni yüzüyle dile getirilen taleplerin Kopenhag Kriterleri'nin bazı yorumları arasında paralellikler göze çarptığını söyledi.
Devlet Bahçeli, ''Türk Milleti'nin ve devletinin birlik ve dirliğine musallat olmuş örgütler ve caniler hak ettikleri sonuca katlanmak zorundadır. Bunun için de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki yargılama tamamlandığında infaz süreci işlemeli ve dosya TBMM'ye getirilmelidir. Çünkü nihai kararı verecek olan TBMM'dir'' dedi.
Terör örgütü elebaşının F tipi cezaevine gönderilmesi isteğine tepki gösterilmesini anlamanın mümkün olmadığını bildiren Bahçeli, şunları kaydetti:
''Özel muamelenin son bulmasının ve terörizm tehditinin tamamen ortadan kalkmasının birçok açıdan hayati önemi sahip olduğu gözten uzak tutulmamalıdır.
Ayrıca, yurt içinde ve dışında çeşitli oyunların tezgahlanmaya çalışıldığına dair göstergeler ciddiyetini muhafaza etmektedir. En son, ağırlaştırlımış müebbet hapis cezası önerisi bağlamında yapılan bazı yorumlar, Türkiye'nin önüne ileride çıkması muhtemel gelişmeler açısından da aydınlatıcı olmaktadır. Terörist başışın kurtarılması için kampanyalar açılması, terör örgütünün siyasallaşma sürecinin yenibir aşaması olarak ülkemizin gündemine sokulabilecektir.
Türkiye'nin bu oyunlara fırsat anlamı taşıyan ve ileride telafisi mümkün olmayan yanlışlara ortam hazırlayacak adımlarla bir yere varması imkansızdır. Yüce Meclis, meseleyi kendi iradesiyle ele almalı, tartışmalı ve Türk Milleti adına karar vermelidir.''
Bahçeli, MHP'nin bu görüşü savuna geldiğini ve savunmayı sürdüreceğini bildirerek, idam cezasının Ulusal Program'da orta vadede TBMM tarafından ele alınacağına ilişkin hüküm bulunduğunu kaydetti.