‘Bağımsız aydın’ım

Güncelleme Tarihi:

‘Bağımsız aydın’ım
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 29, 2004 00:00

DIŞİŞLERİ Bakanlığı’nın AİHM dairesinde görevlendirilen ancak sonra istifa eden Doç. Hasan Nuri Yaşar ile ilgili ‘Yaşar, BEDK üyesi çıktı’ (20.7.2004) yazımıza bir açıklama yapan Yaşar, öğrenciliği de dahil hiçbir tarikata, siyasal örgüte üye ya da sempatizan olmadığını belirtirken, siyasete en yakın olduğu dönemin eşinin siyasi aktiviteleri dolayısıyla olabileceğini söyleyip, ‘Işık Cemaati’ ile de hiçbir bilgisi ve ilgisinin bulunmadığını ifade ediyor. Açıklama kısaca şöyle: ‘Prof. Ömer Faruk Batırel’i rektörlükten ayrıldıktan sonra tanıma bahtiyarlığına erdim. Hiçbir yere tavassutla gelmiş değilim. Sayın Ömer Dinçer’in beni Adalet Bakanlığı’ndan getirdiği de doğru değildir çünkü Bakanlık’ta hiçbir görev almadım.Gümüşhane’de orta sınıf bir ailede özgürlüklere inanan liberal bir aydın olarak yetiştirildim. Ailemde türbanlı ve başı açık kadınlar da bulunuyor. Devlet Başkanı olarak Cumhurbaşkanı’na saygım sonsuzdur. Ancak, hiç kimseye nezaketten başka bir borcu bulunmayan bağımsız bir aydın olarak eleştiri hakkımı da saklı tutmak isterim. Ben Cumhurbaşkanı’nın, aile ve özel yaşamın korunmasına ilişkin temel bir ilkenin gözardı edilmesine ve milletvekillerinin eşlerinin giyimi üzerine, birçok durumda yanlış çıkan bir soruşturma biçimini eleştirdim. Bütün bu maceram ‘başkalarının haklarına saygı ilkesi’ üzerine kuruludur.’Şarbon paniğiOKURUMUZ Fuat Pirpiri yazıyor: İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ne bir gün bir Trakya köylüsü geliyor. Hayvanlarının (inek) devamlı ölmesinden şüphelenerek otopsi yapılmasını istiyor. Hocalardan Prof. Aydın Gürel, Yrd. Doç. İbrahim Fırat, Dr. Ahmet Gülçubuk ve asistanlar Funda Yıldız, Hande Topçu; hayvanı Patoloji dersinde yaz okuluna devam etmekte olan 50 kadar öğrenci önünde kesiyorlar. Hayvanın ölüm nedeni şarbon çıkıyor ve 55 kadar öğretmen ile öğrenci şarbonu teneffüs ediyor. Okuldan çocuklara acilen antibiyotik veriyorlar. Şimdi bütün öğrenciler hastalık tehdidi altında... Silivri’de bulunan birçok inekte şarbon hastalığının görüldüğü iddiası olduğu halde İ.Ü. Veterinerlik Fakültesi bu olayı neden açıklamamaktadır?Benim oğlum da bu okulda 3. sınıfta okuyor. Ve oğlum da hastalık tehdidi altındadır. Doktora götürdüğümüzde daha kuvvetli bir antibiyotik önerdi. Mide bulantısı ve ishal başlangıcının olduğunu öğrendik. Endişe içerisindeyiz.’Şarbon; Latince adı Antranx yani hayvanlardaki dalak hastalığı adı... Ne yazık ki Şarbon Türkiye’nin bir gerçeği, her yerde var. Aşıları da var. Toplum olarak her zamanki gibi ihmallerin kurbanıyız. Veterinerlik Fakültesi Silivri’den getirilen hayvana patolojik bir uygulama yapıyor. Hayvanın aşısız olduğu ortaya çıkıyor. İhmal, aşılama konusunda titizlik göstermediği için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nda mıdır, yoksa sahibinin özensizliğinde mi?Türk Büyükelçiliği beni mağdur ettiBEN 10 yıldır Tokyo’da yaşayan bir Türk vatandaşıyım. Şubat ayı sonunda Türkiye’den Tokyo Büyükelçiliği’ne gönderilen bir mahkeme tebligatında 28 Nisan 2004’te mahkemem olduğu belirtiliyormuş. ‘Muş...’ diyorum; çünkü bu belge büyükelçilikten yapmam gerekenleri anlatan belgeler ilave edilerek 9 Temmuz’da postaya veriliyor. Tebligat ise 12 Temmuz’da bana ulaşıyor. Dolayısıyla mahkeme ben ve avukatlarım olmadan yapılıyor. Büyükelçiliğin ihmali sonucu mağdur oldum. Durumu elçiliğimize iletmek için defalarca telefonla ulaşmaya çalışsam da ilgilenen olmadı. Bütün kurumlarıyla mükemmel işleyen Japonya gibi bir ülkede, ancak üçüncü dünya ülkesinde görülebilecek bu durum daha da üzücü bir hal arz etmiyor mu?Dr. Yahya AYDIN-JAPONYASınır kapısıPASAPORT kontrollerinin ve gümrükteki triptik işlemlerinin uzun sürmesi nedeniyle çoluk çocuk rezil oluyoruz. Yunanistan ‘geç komşu’ derken, bizimkiler ite kaka iş yapıyorlar. Kendi memleketimizde saatlerce kuyrukta bekliyoruz. Yetkililer kafalarını ellerinin arasına alıp biraz düşünsünler.Halil İbrahim ÖZCANSatılık ülkeTURİZMCİYİM ve Fethiye’de çalışıyorum. Geçen hafta ‘Land Of Lights’ adlı İngilizce yayınlanan 16 sayfalık bir gazetede 22 adet ‘estate acenta’ reklamına rastladım. Bu acentalar sayfalar dolusu ilanlar vererek ‘Ev, villa, arsa, arazi ya da kişi ne isterse onu satıyoruz’ reklamları yapıyorlar. Nicholas Homes, Cadianda Houses, Tufan Estates, Sunshine Properties, Sun Estates, Ezmen Real Estates, Hanel Houses ve hatırlayamadığım birçoğu... Ben gelen turiste ülkemden bir parça satmayı anlayamıyorum. Bunda ne kötülük var demeyin, bu insanlar uğrunda kan dökülmüş bir ülkenin toprağını, bizim aleyhimizde çalışan ülkelerin insanlarına satıyorlar. Biri mantıklı bir açıklama yapabilir mi, niye ülkemizi satmaya bu kadar meraklılar? Yakında şöyle bir ilan da görürsek şaşırmayın: ‘Country For Sale- Satılık Ülke’A. TUNA
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!