Güncelleme Tarihi:
İŞGALE GELENLERDEN KORUMAKTIR
“BİRİNCİ Dünya Savaşı’nın üzerinde hâlâ yeteri kadar çalışılmamış pek çok destanı vardır. Bunlardan biri mağrur İngiliz kuvvetlerinin Kut’ül Amare’de bölgedeki en büyük hezimetlerinden birine uğratılmış olmasıdır. Bir başka destanımız da bizim Medine müdafaasıdır. Müslümanların çok ciddi zulüm ve saldırı altında olduğu bir dönemde, zalimlerin safında yer almayı maharet sananların Medine müdafaasını ve onun büyük kahramanı Fahreddin Paşa’yı hedef almaları boşuna değildir. Çünkü Medine müdafaası, İslam’ın ve onun büyük Peygamberinin, Efendimiz Muhammed Mustafa’nın sembollerinin ve adının, şartlar ne olursa olsun nasıl korunması gerektiğini gösteren ibretlik bir hadisedir. 1916 yılında Medine’ye tayin edilen Fahreddin Paşa, 1919’a kadar bu mübarek beldenin korunmasını üstlenmiştir. Medine korumasını yaparken Fahreddin Paşa, ey bize bühtanda bulunan zavallı, senin ceddin neredeydi? İstanbul’dan kalkıp Medine müdafaası için oraya gelen Fahreddin Paşa ne için geldi? O mukaddes toprakları, orayı işgal etmek için gelenlere karşı korumak üzere geldi. Peki senin ecdadın neredeydi? Fahreddin Paşa’nın 2 yıl 7 ay süreyle müdafaa ettiği Medine’de yaptığı işler, son ana kadar sergilediği direniş gerçekten takdire şayandır.
tanmadan, sıkılmadan Erdoğan’ın ecdadının mukaddes emanetleri oradan çalarak İstanbul’a getirdiğini söyleyecek kadar hezeyan içerisinde olan bu zavallılar; bunun adı çalmak değil, tam aksine oraları işgale gelenlerden onları korumaktır. Ne adına? Şehit olmak adına.
İHANETLERİNİ ÖRTME AMAÇLI
Meşhur İngiliz ajanı Lawrence’ın binbir vaatle Osmanlı’nın aleyhine döndürdüğü bazı Arap aşiretleriyle kuşattığı Medine’de bulunduğu süre içinde Fahreddin Paşa, sadece savunma yapmamış, şehri adaletle de yönetmiştir. Paşa, Hicaz bölgesindeki İngiliz kuşatmasının dağılması üzerine Peygamber efendimize ait mukaddes emanetleri İstanbul’a göndermiştir. Böylece mukaddes emanetlerin, işgalci güçlerin eline geçmesini engellemiştir. Şimdi bu emanetler Topkapı Müzesi’nde. İstanbul’un manevi örtüsü gördüğümüz kutsal emanetleri, Topkapı Sarayı’ndaki özel bölümlerinde titizlikle koruyoruz. Batı’daki o malum yerlere mi gitseydi?
Kutsal emanetleri İstanbul’a göndererek rahat bir nefes alan Fahreddin Paşa, tüm gücünü ve enerjisini Medine’nin korunmasına vakfetmiştir. İşte bu şartlarda Fahreddin Paşa, Medine’yi 2 yıl 7 ay boyunca savunmuştur. Önce haddini bil. Sen demek ki bu milleti, Erdoğan’ı tanımamışsın, Erdoğan’ın ceddini ise hiç tanımamışsın.
Bizdeki emanetler sevgililer sevgilisi Peygamber Efendimizin ruhaniyetine uygun bir şekilde burada korunmaktadır. Arap halkları tıpkı Orta Asya’daki, Balkanlar’daki, Kafkasya’daki, tıpkı diğer bölgelerdeki kardeşlerimiz gibi bizim can ciğer kardeşlerimizdir. Arap ülkelerindeki kimi yöneticilerin Türkiye’ye husumetlerinin kendi dirayetsizliklerini, acziyetlerini hatta kendi ihanetlerini örtme amaçlı olduğu da açıkça ortadadır.”
NE İŞLER ÇEVİRDİĞİNİ İYİ BİLİYORUZ
“Tarihimizin mümtaz şahsiyetine ve onun Medine’de gösterdiği şanlı direnişe dil uzatanların bugün kimlerle, nerelerde, ne işler çevirdiğini gayet iyi biliyoruz. Yeri gelecek bunları da açıklayacağız. Fahreddin Paşa, Medine’nin tek taşına dahi el uzatmamış, şehir halkının tüm mallarını güvence altına almış, adaletten asla ayrılmamış bir komutandır. Paşa’nın İstanbul’a gönderdiği kutsal emanetlerin tek birisi dahi zarar görmemiş, ticari meta haline dönüştürülmemiştir. Buna karşılık işgalcilerin ve onlarla birlikte hareket edenlerin eline geçen eserlerin nerelerde, ne durumda olduğunu en iyi bilenler bu suçlamaları yöneltenlerdir. Önce onlara sormak lazım. Sen böyle bir konuşma mı, açıklama mı yaptın, acaba o batıya giden emanetler şu anda ne durumda, onlara gidip baktın mı? Onları geri almak için bir çabanız, gayretiniz var mı?”