Babasını da sevmezdim

Güncelleme Tarihi:

Babasını da sevmezdim
Oluşturulma Tarihi: Şubat 28, 2005 17:27

Bu konuda o kadar kitap, makale okudum, film seyrettim, inanın bunu bilmiyordum. İlk Alman toplama kampı ne zaman, nerede, kimleri ortadan kaldırmak için kurulmuş; kurulma ve katliam emrini kim vermiş; mahkumlar üzerindeki ilk ‘antropolojik’ deneyler kim tarafından nerede yapılmış? Bilmiyorsanız eğer, duyunca inanamayacaksınız...

*

Yahudiler - haklı olarak - büyük gürültü çıkardığı ve nazizm kurbanların ezici çoğunluğunu oluşturduğu için, nazi toplama kamplarında ölen diğerler kurbanların pek sesi duyulmadı.

Sonra, daha yakın zamanda, nazizm kurbanı yüzbinlerce Çingene, zihinsel engelli, homoseksüel de araştırmalara, makalelere konu oldu.

Kelime oyunu yaptığımı zannetmeyin, nazizmin gölgede kalan son kurbanları, siyahlardı. Bu konuda güzel bir kitap yayımlandı Fransa’da: Noirs dans les Camps Nazis (“Nazi Kamplarındaki Siyahlar”), Serge Bilé (Le Serpent à plumes)

İşte bu kitaptan öğrendim, mesela, ilk Alman toplama kampının Hitler’den 20 yıl kadar önce, 1905’te Afrika’da açıldığını, zencileri önce enterne etmek, sonra da üzerlerinde tıbbî denemeler yapmak için.

Peki Alman Afrikası’ndaki bu ilk toplama ve ölüm kamplarının genel komutanı kimmiş, tıbbi denemeleri kim yapıyormuş, iddiaya girerim tahmin bile edemezsiniz!

O halde dinleyin...

*

Hitler iktidara geldiğinde, Almanya’da yaşayan zenciler de Yahudiler’le aynı muameleye tabi tutuldular. 1935 Nuremberg Kanunları, ‘ari olmayanlar’ kategorisine giren Yahudiler’e ve siyahlara uygulanmaya başladı. Sonraki yıllarda, işgal edilen ülkelerde yaşayan siyahlar da ‘derilerinin rengi yüzünden’ ayrı muameleye tabi tutulacaktı.

Nazizm kurbanı ilk siyahlar, Afrika’daki Alman kolonilerinden gelenlermiş. (II.Reich 20.yüzyılın başında Namibya, Kamerun, Togo ve Tanganyika’yı ilhak etmiş, ama isyanı bastıramamıştı...)

Şimdi sıkı durun...

*

İLK KAMPLARI AÇAN GENEL VALİ BAKIN KİMMİŞ...

Alman Hükümeti, isyanı bastırmak için Namibya’ya bir Genel Vali tayin etmiş. Bu Genel Vali, katliam da işe yaramayınca, 1904’te ‘nihai çözüm’ emri vermiş (kelime henüz bu değil, ama ‘vernichtungsbefehl’ yani ‘extermination’, yok etme kullanılmış) ve, neredeyse başarılı da olmuş:

Birkaç ayda Herero halkının % 80’i öldürülmüş, sağ kalanlar da, 1905 yılında, Namibya’da kurulan ilk TOPLAMA KAMPI’na kapatılmış, ‘Konzentrationslager’ kelimesi ilk kez, resmen burada kullanılmış.

Herero soykırımından sorumlu, ilk toplama kamplarının mucidi bu Alman Genel Valisi kim biliyor musunuz?

Heinrich Göring, geleceğin nazi komutanı Hermann Göring’in öz be öz babası!

Bitmedi...

Bu toplama kamplarında, siyahlar üzerinde ‘tıbbî’ ve ‘antropolojik’ deneyer bile yapılmış. Ta o zaman...

Peki bu ‘bilimsel’ araştırmaları yapan kim?

Doktor Eugen Fischer. Yani, nazizme gönül verdikten sonra, asistanı (geleceğin Auschwitz Kasabı) Josef Mengele ile birlikte Berlin Antropoloji ve Öjenizm (insan dölünü iyileştirme bilimi) Enstitüsü Başkanlığı yapacak olan Dr. Fischer!

*

Hitler ve nazizm, 1918 hezimetinin yarattığı aşağılanma ve intikam duygusunu kullanarak iktidara gelecektir. Halbuki, 1918’de zafer kazanan Fransız ordusunda siyah asker sayısı çoktu. Versailles Barış Antlaşması gereği Alman topraklarında konuşlanan Fransız ordusunun çoğu Afrikalı askerlerdi.

Reichstag’da Alman milletvekilleri daha o zaman “Siyah birlikler’in Alman medeniyetini aşağılamak üzere buraya gönderildiğini” söyleyecekler, “Bu vahşiler, ülkemizin kadınları ve erkekleri için büyük bir tehdit oluşturuyor, şereflerini ve saflıklarını ayaklar altına alıyorlar” diyeceklerdir...

Tıpkı Hitler’in birkaç sene sonra Mein Kampf’ta yazacağı gibi: “Zencileri Rhin bölgesine Yahudiler getirdi, ari ırkı piçleştirmek ve kirletmek için...”

Şansölye Hitler’in ilk icraatlarından biri de zaten Afrika kökenli Almanları vatandaşlık haklarından mahrum etmek, siyah çocukları okuldan atmak olacaktır. Ve Rhin bölgesini geri alınca da (1936) Alman kadınların Afrikalı erkeklerden (askerlerden) doğan çocuklarını ya toplama kamplarına atacak, ya da Dr.Eugen Fischer’in denetiminde... kısırlaştıracaktır. Bu kısırlaştırma programı kısa bir süre sonra Almanya’da yaşayan bütün zencilere yayılacaktır.

Alman orduları Fransa’yı işgal edince de, siyah askerlerden ve subaylardan ‘1918 aşağılanmasının intikamı’ korkunç bir şekilde alınacaktır. Zenciler katledilecek, işkence edilecek ve toplama kamplarına atılacaktır.

Söz konusu kitabında Serge Bilé, aralarında eski Senegal Devlet Başkanı Léopold Sedar Senghor yahut Antilli şair Aimé Césaire gibi aydınların da olduğu, bu nazi kamplarından sağ kurtulan siyahlarla konuşmuş.

Kolonilerden gelenler de kayıtlara Fransız Vatandaşı olarak geçtiği için, nazizmin siyah kurbanlarının sayısı tam bilinmiyor(muş). Dachau’da, Buchenwald’de, Neuengamme’de, Mauthausen’de siyahlar da bütün tutuklulara reva görülen eziyete katlanmış, ama, üstüne üstlük ‘derilerinin rengi’ yüzünden aşağılanmışlar. Mesela çalışmadan dönerken ‘maymun gibi’ dans etmeleri istenmiş veya ‘beyazlaşmaları’ için (renkleri açılsın diye) su işkencesine tabi tutulmuşlar.

Elie Wiesel, 1945’te kendilerini kurtarmaya gelen Amerikan ordusundaki siyah askerlerin,

gördükleri karşısındaki tepkisini anlatıyor:

“O uzun boylu siyah GI’ı hiç unutmayacağım. Çocuk gibi ağlıyordu. Hem sinirinden hem de acısından ağlıyordu, kainatın bütün acılarıyla...”

(Not: Kitabı henüz getirtemedim, bu alıntıları Le Monde des Livres’de eleştirmen Catherine Bédarida’ya borçluyum. 18 Şubat 2005)

*

Not: Kimi tarihçiler Hitler’i ve nazizmi ‘tarihî bir kaza’ gibi göstermek isterler, bu tez Almanlar’ın da vicdanını rahatlatır. Oysa nazizm bir sürecin sonucudur, gördüğünüz gibi, şiddet, katliam, toplama kampları, ırkçılık, antropolojik ve öjenik deneyler, Hitler’e ve nazizme ‘miras kalmıştır’, daha önce ortaya çıkmıştır. Demek ki Hitler de sonra da olabilir...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!